Tunus gezimizi tamamladık. Tunus’da gezilecek yerler yazımız burada. Cezayir’e gitmek üzere Tunus Kartaca havalimanına geldik. Check-in işlemleri sonrası yaklaşık 1 saat 10 dakika sürecek yolculuğumuza başlıyoruz. Merak edilen soruyu hemen cevaplayalım. Cezayir Türk’lerden vize istiyor mu? Evet; Cezayir bordo pasaporta sahip Türk’lerden vize istiyor. Schengen vizesi geçerli değildir.

Cezayir’de Cezayir Hava Limanı (Huari Bumedyen Uluslararası Havalimanı)‘na geldiğimizde pasaport ve bagaj işlemleri sonrası tur otobüsümüze biniyoruz.

Otelimize doğru giderken panoramik olarak Cezayir’i geziyoruz.

Yolda duvarlarda değişik resimler ve kişi rölyefleri görüyoruz. Bu resimler Cezayir’in gelişmesini anlatan ve bağımsızlığında rolü olan kişilere aitmiş.

Otelimize geldik. Cezayir’de New Day otelde 3 gece konaklayacağız. Oda+kahvaltı konsepti ile kalacağımız otelde odalar temiz ama biraz küçük. Wi-fi iyi. Tavsiye ederiz.  

Bugün kahvaltı sonrası tüm gün Kasbah’ı gezeceğiz. Kelime anlamı kale olan Kasbah özellikle şehrin kalesi ve kale etrafında yer alan geleneksel meydandır. Kasbah’a yaklaşırken şehir surlarının kalıntılarını ve şehrin kurucusu Bologhine ibn Ziri‘nin Heykelini görüyoruz. Cezayir eski şehri veya medinesine karşılık gelen Cezayir Kasbahı, 1992 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir. Kasbah yani kale kapısından giriyoruz.

Yerel rehberimiz Sumeyye Kasbah’ın büyüklüğünü anlamamız için bize Cezayir Kalesi diğer adıyla Dey Sarayı maketi üzerinden anlatımlar yapıyor. Deniz seviyesinden 118 m yükseklikte bulunan kale, şehre ve limana hakimdir. Saray restore halinde olduğu için giremiyoruz ve camiye gidiyoruz.

Dey Cami; Dey Sarayının iki camisinden birisi olan Dey Camisi Dey Hüseyin’in 1830’da inşa ettirdiği yapılardandır ve Dey Sarayına bitişiktir. Kare planlı cami, birkaç kubbe ile örtülüdür.

Cezayir’deki tüm Osmanlı camileri gibi dar, sekizgen minaresi, yerden yaklaşık 17 m yüksekliktedir. Camiye, her biri 23 beyaz mermer basamaklı iki merdivenle ulaşılmaktadır.

Merdiven boşlukları ve görkemli ibadethanesi, ışıltılı renkli seramiklerle zengin bir şekilde dekore edilmiştir.

Dey Sarayında hamamlar, süitler, daireler, mutfaklar bulunmaktadır. Yeniçeri Hamamında soğuk ve sıcak odaları gezdik.

Dey Sarayında barut deposuna gidiyoruz. Cezayir Kasbah’ı, Akdeniz’in batı kesiminde ve Sahra altı Afrika’da tarihi bir Mağrip şehrinin muhteşem örneğidir.

Kaleden çıkmadan sanat müzesini de gezdik.

Kasbah ‘dan çıkıyoruz ve Kasbah’ın dar sokaklarına gitmek üzere otobüsümüze biniyoruz.

Yaklaşık 50.000 kişinin yaşadığı Kasbah çok engebeli bir arazide kurulmuş, geleneksel evler, camiler, çarşılar, saraylar, hamamlar, çeşmeler hala korunmaktadır. Kasbah’ın dar sokaklarında yürümek gerçekten çok zevkli  ve ilginçtir.

Duvar grafitileri ile herhangi bir sorun yaşamadan çok sayıda fotoğraf çektik.

Bir dizi bina terk edilmiş gibi görünüyor, pek çok bina ciddi bir şekilde terk edilmiş ve yıkılmış durumda.

Kasbah mimarisi açısından çok farklı. Kasbah’da yürürken tırmanılacak çok merdiven var. Mahallelerin manzarası olağanüstü ve dar sokakları ile karmaşık geçitler ilginç.

Sokaklar çok dar birkaç saat boyunca yerel halk arasında dolaştık.

Kasbah’da evler birbirine bitişik ve tek cepheli. Bir evin kapladığı alan genellikle 30 ile 60 arasında değişmekte. Kasbah’da ev mimarisini yakından görmek için bir kaç eve girdik. Evlerin kapısından çok geniş olmayan avluya giriyoruz. Bazı evlerde avluda bir kuyu bulunuyormuş. Yukarı teras katına doğru çıkıyoruz. Terasa kadar çıktığımız evin manzarası gerçekten şahane. Teras sayesinde her zaman deniz manzarasına sahipler.

Girdiğimiz bir başka evde ise isterseniz Cezayir kültürünü yansıtan kıyafetler giyerek fotoğraf çekinebilirsiniz. Biz kıyafet giymek yerine kıyafetleri giymiş genç kızlarla fotoğraf çekinmeyi tercih ettik. 

Bize poz vermeye devam ettiler.

Kasbah’da gezerken gördüğümüz çeşmelerde ayrı bir hikaye gizli. Arapça aïn (çeşme) veya bir (kuyu) sözcükleriyle adlandırılan bu çeşmeler, şehrin kamusal alanları aracılığıyla yaşamanın belirli bir zevkini ifade eder. Kasbah’ın beyaz badanalı binalarının çevresinde ve sokaklarında gezmekten çok keyif aldık ancak Kasbah’ta kaybolmak oldukça kolay olduğu için bir rehber almanızı tavsiye ederiz.

Ketchaoua (Keçiova) camisi 1612 yılında Osmanlı döneminde inşa edilmiş. Kasbah’ın çok sayıdaki dik merdiveninin ilkindedir. İçerisine girmedik.

Mustafa Paşa Sarayı, 18. yy’ın sonlarında Osmanlı döneminde Dayı Mustafa Paşa tarafından inşa edilmiş olup Ulusal Minyatür, Tezhip ve Hat Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır.

Bu kadar gezmeye biraz soluklanalım diyoruz ve ve bir şeyler atıştırmak Dar Bab Azzoun‘a giriyoruz. Menüde seçebileceğiniz meze tarzı şeyler gerçekten çok lezzetli. Tek tek alabileceğiniz gibi hepsinden de isteyebilirsiniz. Mezelerin yanında gelen ekmek de harika. Tabi ki geleneksel nane çayını da tercih edebilirsiniz.

Deniz kıyısına yakın Palais des Rais Bastion 23 olarak da bilinir. Ramazan Paşa 1576 yılında  şehrin savunma sistemini güçlendirmek ve şehrin kuzeybatı tarafını her türlü yabancı istilasından korumak amacıyla, Borj El-Rais’i (Rais Kulesi) inşa ettirir.

Bordj-Ez-Zubia’nın inşasıyla başlayan alan 18, 23, 17 numaralı üç saray, kapalı koridorlar, balıkçı evleri, surların etrafında bir patika ve bir bataryadan (yüksek savunma duvarı) oluşmaktadır. Fransız döneminde Aşağı Kasbah’ın yeniden yapılandırılmasıyla geleneksel çevresinden izole bir hale gelmiştir.

Günümüzde Cezayir Kasbah’ının kentsel dokusunun zirveden denize doğru uzandığının tek kanıtıdır. Bağımsızlıktan sonra Rais Sarayı, 1981 yılına kadar birçok Cezayirli ailenin yaşadığı bir mahalleydi.

Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmek üzere boşaltılan saray 1994 tarihinde Sanat ve Kültür Merkezi olarak açılmıştır. Sarayda gemilerde kale surlarını yıkmak için kullanılan “El-Caab” tipi bir top restore edildi.

Bastion 23,1992 yılında UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak sınıflandırıldı.

Casbah tarihi bölgede çok sayıda hurma satan dükkan bulunmakta. Hurmalardan arkadaşlarınıza ve sevdiklerinize alabilirsiniz.

Cezayir’in en önemli ve en büyük sembolü kabul edilen Şehitler Anıtı ya da Maqam Echahid; Cezayir Savaşı’nı anmak için palmiye yaprağı şeklinde yapılmış beton bir yapı. Anıt, Cezayir’in bağımsızlığının 20. yıl dönümü olan 5 Temmuz 1982’de açılmıştır. Her palmiye yaprağının kenarında, Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin bir aşamasını temsil eden asker heykeli bulunur. Üç destekleyici kanatçığın üzerinde, yerden 14 m yükseklikte, 10 m çapında ve 7,6 m yüksekliğinde, 6 mlik bir kubbeyle kaplı İslami tarzda bir kule yer alıyor. Ancak anıtın çevresini dolaşamıyoruz. Ancak bir bölümünü gezebiliyoruz. Anıtın palmiye yaprağı altında “Ebedi Alev” bulunmaktadır. Ebedi Alev’in de yanına gidemiyoruz. Uzaktan fotoğraf çekmemize izin veriyorlar.

Kanadalı Lavalin şirketi tarafından, Bashir Yelles liderliğinde  Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde üretilen bir modele dayanarak  inşa edilen ve orta yükseklikte birleşen üç stilize kanattan oluşan beton anıt, 92 m yüksekliğe ulaşıyor.

Anıtın hemen altında El Mujahid Ulusal Müzesi bulunuyor. Moujahid Müzesi’nde Cezayir’in bugünkü terör, şiddet, ayaklanmaya baskı ve bağımsızlıkları anlatılıyor ve müze içerisinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Müzeye girdiğimizde Cezayir’in tüm başkanlarının portrelerini içeren bir alan karşımızda. Müze daha sonra ülkenin Fransız işgalinin temsil edildiği sınırlı bir alanla devam ediyor. Müzenin geri kalan kısmı ise Fransa’dan bağımsızlık savaşına adanmış. Müzede Dey Hüseyin’in, Kasbah’taki sarayında gerçekleşen ünlü “yelpaze darbesi” yani 30 Nisan 1827’de Dey’in, Fransız konsolosuna yelpazesiyle vurduğu ve iki ülke arasındaki gerginliğin sebeplerinden birisi olan olayın resmi asılı.

Şehitler anıtından Jardin d’Essai parkına teleferikle gideceğiz. Hamma teleferiği, Jardin d’Essai’den Şehitler Anıtı’na çift yönlü hareket etmekte. Eşsiz manzaralar eşliğinde aşağı doğru ineceğiz. Teleferik istasyonuna geldiğimizde oldukça fazla kalabalık var. Sırada yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra teleferik kabini istasyona gelirken aniden durdu ve sallanmaya başladı. Kabin içi yolcularla dolu 1-2 dakika sallanması bizleri biraz ürküttü ama yine de bindik.

Kabine 30 kişi ile birlikte çok sıcak bir havada binmek hiç hoş değildi. Yolculuk çok kısa sürmesine rağmen bindiğimizde camların aşırı kirli olması ve havalandırma olmaması biraz can sıkıcı. Ancak teleferik ile inmek hem zamandan kazandırıyor hem de bilet fiyatlarının ucuz olması (20 Dinar-2025) nedeniyle tercih ediliyor.

Muhammed’de bulunan 32 hektarlık botanik bahçesi 1832 yılında kurulmuştur. Bu yeşil ve gölgeli bölgede yaklaşık 1.200 bitki türü vardır ve burada ve orada banklarda huzurlu bir şekilde yürüyüş yapabilirsiniz.

Bahçedeki havuzda belirli aralıklarla su gösterisi oluyor.   

Yolun iki yanında sıralanmış egzotik ağaçlar yeşil tüneller oluşturuyor.

Bahçenin turistler için bir önemi de Tarzan serisini ilk filmi olan ve 1932’de gösterime giren Maymun Adam Tarzan’ın burada çekilmiş olmasıdır Tarzan’ın Jane’i kurtarmadan önce meşhur çığlığını attığı heybetli ejderha ağacı hala bahçede bulunmaktadır.  

Botanik bahçesinde pek çok heykel yer almaktadır. Önemli heykeller arasında sayılanlara gelince;

Özellikle parkta çok dikkat çeken La Beigneuse heykeli çıplak bir kadın heykeli olması nedeniyle parka konulmasından itibaren çok dikkat çekmiş. Cezayir’de 1884’te doğan 1950’de Blida’da ölen Fransız heykeltraş Georges Beguet’in eserinde banyo yapar pozisyonundaki çıplak bir kadını tasvir etmiş.

Flüt çalan adam: Sanatçı Emile Jean Joseph Gaudidissard tarafından yapılan eserde “Gasba” marka flüt çalan bir adam tasvir ediliyor. “Bernous” marka bir elbise giymiş heykel bahçeye Botanik bahçesinin açılışında yerleştirilmiş.

Amiral Ali Pechen:  Denizlerin kralı olarak bilinen asıl adı Aldo Picchini olan Venedik veya Cenova asıllı İtalyan denizci. Büyük bir deniz savaşında esir düşen Piccini esir alındıktan sonra Müslüman olmuş. Osmanlı döneminde Cezayir donanmasına katılarak rütbe kazanmış.  Asıl önemi Casbah’a yaptırdığı Ali Bitchin Cami ile tanınmasıdır.

Melhaka: Oulednail kadınlarının geleneksel kıyafeti (melhaka) olarak bilinir. Sahra atlası ile Cezayir yaylalarının en özgü giysilerinden biridir. Saç stilleri eşarp takı ve kulakların etrafına özenle sarılmış büyük örgülerden olur. Tüm bunlar tanour adı verilen büyük bir sarıkla çevrelenir.

Parkta uyulması gereken kurallar belirtilmiştir. Botanik Bahçesi her gün 10.00-18.00 saatleri arasında ziyarete açık olup, giriş ücreti 150 dinardır (2025). Parkta kurulan yerel tezgahlardan Cezayir’e özgü hediyelikler alabilirsiniz.

 Jardin d’Essai’den çıkıp hemen önündeki metro durağından Cezayir Metrosu’nu görmek üzere gidiyoruz.

Daha önce bir çok ülkede metro deneyimlerimiz oldu. Moskova, Paris, Tokyo metrolarını denemiştik. Haydi şimdi Cezayir metrosuna gidiyoruz.

Cezayir’de hizmet veren toplu taşıma sistemine başkentin fiziksel ve beşeri büyümesi düşünülerek 1980’lerde resmen başlanmış. Mali sıkıntılar ve güvenlik sorunları sebebiyle 1990’larda ara verilmiş, 2003’te tekrar başlanmış. Metro inşaatı 2011 tarihinde tamamlanarak hizmete açılmış. Yani geçmişi çok değil ama Cezayir, Kahire’den sonra metroya sahip ikinci Afrika başkenti durumunda.

Biletlerimizi aldık, turnikelerden geçip treni bekliyoruz. Çok kalabalık olmayan metroda seyahatimiz beş durak sonra Ali Boumendjel istasyonunda son buldu.

Ali Boumendjel istasyonu Cezayir metro hattının yaklaşık 2 km’lik kısmı. Adını  altında bulunduğu caddelerden biri olan Rue Ali Boumendjel’den almaktadır. Bu cadde, 1957’deki Cezayir Savaşı sırasında Fransız paraşütçüler tarafından öldürülen avukat ve Cezayirli milliyetçi aktivist Ali Boumendjel’in adını taşımaktadır.

Dünyanın üçüncü büyük camisine gidiyoruz. Cezayir’in Dar El Beida bölgesinde bulunan Djamaa el Djazair Dünyanın en yüksek minaresine sahiptir ve Suudi Arabistan’daki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi’den sonra dünyanın üçüncü büyük camisidir. Camiye yaklaşırken minarenin görkemi şaşırtıcı.

Cami 265 m ile Afrika’daki en yüksek minareye sahip. Ayrıca 37 katlı olan minarenin tepesinde bir gözlem alanı barındırıyor. Otobüsten indiğimizde görevliler kıyafetlerimiz kontrol ediyorlar.  Camiye geliş kurallarına uymayan kişilere özellikle de kadınlara çok dikkat ediyorlar.

Avluya girdiğimizde ayakkabı ile dolaşabiliyoruz ancak yerde serili yeşil halının üzerine kesinlikle ayakkabı ile basmamak gerek. Yeşil halı abdest alanların çıplak ayak ile bastıkları, gezindikleri yer.

Caminin kadınlar bölümü 3.katta. Merdivenle çıkabilirsiniz ama camiye girdiğimizde görevli hızlı bir şekilde kadınlar namaz bölümüne gitmek için bizleri asansöre yönlendirdi. Yaşlılar veya hareket kabiliyeti kısıtlı olanlar için gerçekten güzel bir uygulama.

Cami, 9 büyüklüğünde bir depreme dayanacak şekilde tasarlanmış ve yapı korozyona karşı özel olarak korunmuş. İbadethanenin kubbesi 50 m çapa ve 70 m yüksekliğe sahiptir.

Cami kompleksinde ayrıca Kuran okulu, park, kütüphane, personel lojman alanı,  itfaiye istasyonu, İslam sanatları müzesi ve Cezayir tarihi üzerine bir araştırma merkezi bulunmaktadır. 

Afrika Meryem Ana Bazilikası ya da Cezayir Bazilikası, Katolik  Kilisesi’nin  küçük  bazilikalarından  biridir. Marsilya bazilikası Notre-Dame-de-la-Garde’ın ikiz kardeşi” olarak kabul edilir.

Mimar Jean-Eugene Fromageau tarafından  Roma-Bizans tarzında inşa edilmiş ve 1914 yılında kutsanmıştır. Dış cephesi, silindirik bir kasnağa sabitlenmiş yüksek bir kubbe ile karakterize edilir. Bu bazilikanın apsisi, alışılmışın aksine doğuda değil, güney batıdadır.

Cezayir’in batısındaki Bologhine komününde, 124 m yükseklikten başkentin körfezine bakan bir burunda  yer almaktadır. Kilise avlusunda “Denizde Ölenlerin ve Dalgaların Altında Gömülenlerin Anısı”‘na bir anıt bulunmaktadır.

Mihrabın arkasındaki kavisli duvardaki yazıtta, “Notre Dame d’Afrique priez pour nous et pour les Musulmans” yani “Afrika’nın Meryem Ana’sı, bizim ve Müslümanlar için dua et” yazıyor.

Kilise orgu 26 duraklı ve 1.500’den fazla borulu bir orgdur. Kiliseye girerken uyulması gereken kurallar bulunmaktadır.

La Grande Poste de canlı, şehrin en merkezi yerinde görkemli bir yapıdır. Müzeye dönüştürülmüş ancak ziyaretimiz sırasında kapalıydı. Aslında bu bina bir buluşma noktası ve fotoğraf çekmek için ideal yer. Ön tarafta oturup izlemek için açık kafelerde var.

Cezayir’in başkenti Cezayir, denize doğru uzanan beyaz badanalı binaları nedeniyle “Beyaz Cezayir” olarak bilinir. Dünyanın en önemli kruvaziyer limanlarından biri Algiers Kruvaziyer Limanı’dır. Port Algiers olarak da bilinir. Sıklıkla “Dünyanın Kruvaziyer Başkenti” olarak anılır. Cruise gemileri, Kuzey Afrika’nın en büyük ve en işlek limanlarından biri olan Port d’Alger’a (Cezayir Limanı)‘na yanaşır.

Liman, şehrin önemli turistik yerlerine kolay erişim sağlayan merkezi bir konuma sahiptir. Taksi, metro, tramvay ya da yürüyerek Kasbah ve çevresini keşfedebilirsiniz.

Eğer gemi turları ile Cezayir’e gelirseniz geminin verdiği kısıtlı sürede gezebileceğiniz yerleri sizinle yukarıda paylaştık. Limana merdivenlerden inebildiğiniz gibi asansör ile de inebilirsiniz.

 Limana giderken Cezayir Tren İstasyonu (Gare D’Alger)‘ nu görüyoruz.  Cezayir Kasbahı’na  yakın bir konumda bulunan istasyondan şehir merkezine, Kasbah ve ve Cezayir’in diğer bölgelerine seyahat etmek için bu istasyondan trene binerler. Cezayir Garı, Cezayir halkı tarafından Cezayir şehrinin merkez istasyonu olarak kabul edilmektedir.

Limandan önemli bir camiyi (Djamaa el Djedid)‘i görmeye gidiyoruz.

Aşağı Kasbah semtinde yer alan 1660 yılında Mağribi tarzında inşa edilen ve limana indiğinizde hemen her yerden görülen caminin taş yapısı, kubbeler de dahil olmak üzere dış cephesi tamamen beyaz badanalıdır. Dış cephedeki tek renk caminin Place des Martyrs’a bakan duvarlarındaki dekoratif surları süsleyen ince çini çizgisidir. Başlangıçta 30 m yüksekliğinde olan minare günümüzde kademeli olarak yükselen sokak seviyesi nedeniyle sokak seviyesinden yalnızca 25 m yüksektir. Fransız mimar Bournichon tarafından minareye entegre edilen saat, aslen Palais Jenina’nın bir parçasıydı. Denize yakınlığı nedeniyle “Balıkçı Camii” (Djamaa El-Huatine) lakabını da almıştır. Cami sadece ibadet saatinde açık olduğu için içini göremedik.

Limanda dolaşırken yerel bir lokantaya girdik. Biliyorsunuz genelde yemek ile ilgili bilgiler vermeyiz Ama Ama burada belirtmemiz gereken bir durum var. Yemekler çok lezzetli. Ama bizce yemeklerde bir sorun var. Özellikle belirtelim “bizce” diyoruz. Porsiyonlar bir kişi için gerçekten çok fazla. Ama çok kişi bundan memnun bile olabilir. Kuskus : Cezayir’in sevilen ulusal yemeği. Et, sebze ve aromatik baharatlarla yapılan lezzetli bir güveçle servis edilir. Her yemekte bizim bildiğimiz irmikten yapılan ana madde kuskus aslında ekmek yerine geçiyor.

Yemeklerin yanında çok asitli olmayan içecek ikram ediyorlar.

Bize sıkça sorulan bir diğer soru: Cezayir’de tur sırasında alkol tüketebilir miyim? Evet, Cezayir’de alkol tüketimi yasaldır, ancak yalnızca ruhsatlı otel, restoran ve barlarda izin verilir. Cezayir’de sokakta alkol içmek kesinlikle yasaklanmıştır. Kuzey Afrika’nın büyük bölümünde alkol tüketimi hoş karşılanmaz. Ancak turistler için istisnalar mevcuttur. Cezayir’de alkol tüketmek istiyorsanız, restoranlarda, barlarda, otellerde seçenekler mevcuttur. Cezayir’de bir turist olarak yolda veya açık alanda alkol tüketmek yerel halka karşı büyük saygısızlık olarak algılanabilir. Bu nedenle, seyahatleriniz boyunca tavsiyemiz; Eğer alkol tüketmeyi seviyor ve içmeyi planlıyorsanız, bunu uygun ortamlarda (örneğin içki servisi yapan bir turistik restoranda) yapın. İşte şimdi bizde sizi böyle bir otele götürüyoruz. El-Aurassi Hotel.

Hotel Akdeniz kıyısındaki geniş bir koyun hemen yanında çok güzel bir konumda yer almakta. Muhteşem deniz manzarasını görmek için teras katında ki bar-restorana çıkıyoruz.

Biraz dinlendikten sonra tura devam ediyoruz.  

Cezayir’in başkenti Cezayir’de tur kapsamında görebildiğimiz yerleri sizinle paylaştık. Bardo Müzesini ayrı bir dosya olarak yazacağız.