Yine yollardayız. Özbekistan yolculuğumuza İstanbul havalimanından başlıyoruz. Aslında gezimiz Büyük İpek Yolu Turu. Özbekistan’dan başlayıp Kazakistan’a uğrayıp Kırgızistan’dan ülkemize döneceğiz. Gezimiz 13 gün sürecek. Hazırlıklar tamam.

İstanbul hava limanından Özbekistan’ın Buhara şehrine gitmek üzere uçağa biniyoruz. Yolculuğumuz yaklaşık 4 saat sürecek. İstanbul’dan Özbekistan’a Türk Hava Yolları ve Uzbekistan Airways ile direkt olarak gelebilirsiniz. Biz THY ile hareket ediyoruz.
Bu sürede sizlere merak edilenler hakkında bilgiler verelim. Özbekistan Türk’lerden pasaport rengi ne olursa olsun vize istemiyor. Özbekistan, resmi adıyla Özbekistan Cumhuriyeti denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Kuzeyde Kazakistan, kuzeydoğuda Kırgızistan, güneydoğuda Tacikistan güneyde Afganistan ve güneybatıda Türkmenistan ile komşudur. Bu özelliği ile Özbekistan denize kıyısı olmayan ülkelere sınırı olan iki ülkeden biri olma özelliğine sahiptir. Diğer ülke ise Lihtenştayn’dır. Lihtenştayn gezimiz burada. Biz Özbekistan’da Buhara (Bukhara), Hive (Khiva), Khorezm, Semerkand (Samarkand),Taşkent (Tashkent) şehirlerini gezdik.

Buhara Uluslararası Hava Limanı (Özbekçe: Buxoro Xalqaro Aeroporti)’na geldik.



Saatlerimiz ayarlayalım Özbekistan konumu İstanbul konumundan 2 saat ileri. Pasaport işlemlerinden geçip bagajlarımızı alıyoruz.
Şehre gitmeden Buhara’yı daha rahat gezebilmek için bilgi panosuna göz atmak da yarar var. Bizi bekleyen tur otobüsümüze biniyoruz. Buhara’da ilk gideceğimiz yer Registan Meydanı’nda yer alan Poi-Kalyan Kompleksi.

İpek Yolları üzerinde yer alan Buhara 2000 yıldan daha eskidir ve Orta Asya’nın iyi korunmuş İslam şehirlerinin en iyi örneklerinden birisidir.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Poi-Kalyan Kompleksi
“Poi-Kalyan” adı, Kalyan Minaresine atıfta bulunarak “Büyük’ün kaidesi” anlamına gelir. Kompleks üç bölümden oluşur: Komplekse geldiğimizde ilk dikkatimizi çeken ve komplekse isim babası olan Kalan Minare (Minara-i Kalan), Kalan Camii (Mescid-i Kalan) ve Mir-i-Arab Medresesi. Üç yapı merkezde kare bir avlu oluşturur. Mir-i-Arab ve Kalan Camii karşı karşıyadır.
Kalyan (Kalan) Minaresi
Kalyan Minaresi halk arasında Minara-i Kalan veya Büyük Minare olarak anılır. Ayrıca minareye “Ölüm Kulesi” de denilmektedir. Çünkü yüzyıllar boyunca suçlular minareden atılarak idam edilirmiş.

Kalyan Camii’nin temeli üzerine inşa edilen minare tamamen pişmiş tuğlalardan yapılmış. Minare tabanı geniş üste doğru daralan bir silindir görünümdedir. Geniş tabanı 9 m, yüksekliği ise yaklaşık 46 m, tepe genişliği ise 6 m’dir. Sütunun içinde, minarenin tepesine ulaşmayı sağlayan sarmal bir merdiven bulunmaktadır. Minare bir gözetleme kulesi olup, hemen yanındaki Kalyan Camisi için ezan vakitlerini bildirmek gibi dini işlev, çevredeki halka hükümdarların fermanlarını okumak için de kullanılıyordu
Kalyan Minaresi’nin kornişinin altında turkuaz majolika ile yazılmış bir yazıtta, minarenin 1127’de tamamlandığı anlaşılıyor. Minarenin orta kısmında “Arslan-han” adı ve minareyi yapan usta Bako’nun adı bulunuyor. Efsaneye göre, minarenin temelini alçı taşı ve deve sütünden atan Bako usta ortadan kaybolmuş ve tam 2 yıl sonra temel sağlamlaşınca geri dönmüş, tuğla işçiliğine geçmiştir.

Kalyan Cami
“Büyük cami” anlamına gelen Kalyan Camii (Mescid-i Kalan), Arslan Han zamanında inşa edilen caminin mihrabının üzerine büyük bir mavi kubbe eklenerek 1515 yılında tamamlanmıştır. Cuma Camii olarak da bilinir. Caminin kendisi 130 x 81 m’dir ve mavi kubbenin etkileyici 30 metre yüksekliği yapıyı özellikle heybetli kılar.

Caminin mimari tarzı da Semerkant’taki Bibi Hanım Camii’nden ilham alır. Caminin iç avlusunu çevreleyen galerilerin çatısında 208 sütun üzerine oturan 288 kubbe vardır. Meydanın batı tarafında, turkuaz çinili mavi kubbe yer alıyor. Altında, caminin muhteşem yaldızlı mihrabı ve binanın akustiğini iyileştirmek ve İmam’ın Cuma hutbesini okurken sesini güçlendirmek için tasarlanmış sıra dışı sekizgen bir yapı bulunuyor. Kubbenin üzerindeki, örümcek ağı gibi örülmüş Kufi hat yazısı, “Ölümsüzlük Tanrı’ya aittir” yazıyor.


Kök Gümbaz (Mavi kubbe)’ın önünde şadırvan gibi gözüken yapının yerinde bir kuyu olduğu, Cengiz Han’ın kuyuyu cesetlerle doldurduğu rivayet edilir. Cami yeniden yapılırken ölenlerin anısına bu küçük yapının inşa edildiği söylenir.


Bir ibadethane olarak varlığını sürdürdüğü için ziyaretçiler uygun şekilde giyindikleri ve saygılı davrandıkları takdirde içeri girebilirler. Cami, 10 bin kişinin namaz kılabileceği şekilde tasarlanmıştır.




Mir-i Arab Medresesi
Poi-Kalyan topluluğunu oluşturan üç yapıdan birisi olan ve Kalyan Caminin karşısında yer alan Mir-i Arab Medresesi rivayete göre 3.000 İranlı kölenin satışından elde edilen parayla inşa edilmiştir. Mir-i Arab Medresesi 16. yy’da yapılmış olup simetrik kubbeleri dikkat çekicidir. Hayırsever Şeybani Han Ubeydullah 1535 yılında İslam dünyasının en önemli eğitim kurumlarından biri olarak kabul edilen bu medreseyi bağışlamıştır. Medresenin içi, öğrenci yurtları olarak kullanılan “hücre” adı verilen odalarla (medresede 111 hücre var) kaplıdır. Medresede bugün yaklaşık 180 öğrenci eğitim görmektedir. İmam olma yolunda atılan ilk adım olan dört yıllık zorlu bir Arapça ve Kur’an eğitimi programından geçerler. Günümüzde aktif olarak kullanılan medresenin içi turistlerin erişimine sınırlıdır: Ancak iç avluya bakabilirsiniz, daha ileri gidemezsiniz.


Poi-Kalyan Kompleksinin çevresini geziyoruz. Burada alışveriş yapabileceğiniz çok güzel ve ucuz dükkanlar var.






Dolaşırken tesadüfen gördüğümüz programda olmayan önemli bir yere geldik
Blacksmith Workshop and Museum (Buhara Demircilik Sanatı Tarihi Müze-Atölyesi)
Demircilik, Özbekistan’ın en eski el sanatlarından birisidir. Buhara yüzyıllar boyunca metal işleme sanatı da dahil olmak üzere en büyük el sanatları üretim merkezlerinden biriydi. Burası ünlü Buhara ustası Şükir’den, (5. nesil demirci) demircilik üzerine ustalık dersi alabileceğiniz yada izleyebileceğiniz bir yer. Burada, bilginin nesilden nesile, ustadan çırağa aktarıldığı atölyeler mevcut. Demirhanede düzenlenen ustalık dersinde, şekilsiz metalin nasıl sanat eserine dönüştürüldüğünü izleyebilirsiniz. Bizim tesadüfen gördüğümüz bu muhteşem demirhaneyi mutlaka ziyaret edin ve eğer vaktiniz varsa en azından bir derse katılın.



Yine yürürken tesadüfen gördüğümüz Minyatür Sanat Merkezini geziyoruz.
Usto Davron Minyatür Merkezi (Maison de Miniatures)
Usto Davron Minyatür Merkezini geziyoruz. Burası minyatür sanat eserleri üreten bir işletme. İpek kağıtlar doğal malzemelerden, eski yöntemlere göre elle üretilir. İpek kağıt üretimi, eski Buhara yöntemlerine göre, %100 el yapımıdır. Tüm minyatür sanat eserleri, doğal tempera ve suluboyaların kullanıldığı Buhara ipek kağıdından, minyatür kutuları süslemek için doğal pigmentler, gümüş ve altın kullanılarak yapılır. Merkezde minyatür ve hat sanatının öğretildiği derslik de bulunuyor.





Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Lyab-i Hauz Külliyesi (Leb-i Havuz Külliyesi)
Poi-Kalyan Kompleksinden Lyab-i Hauz Külliyesi (Leb-i Havuz)’ne gidiyoruz. Leb-i Havuz Özbek dilinde “Havuzun önünde” anlamına gelir. Havuzun çevresinde ziyaretçilerin oturabileceği güzel bir kafe bulunmaktadır. Merkezi meydanda Nadir Devanbegi Medresesi bulunmaktadır.

Nadir Devanbegi Medresesi
Buhara hanı Hanı İmam Kuli Han’ın veziri Nadir Devanbegi (Nadir Mirza Togay bin Sultan) tarafından 1622-1623 yılları arasında inşa edilmiştir. Nadir Devanbegi Medresesi, Buhara’nın eski şehrinde, Lyab-ı Havz’ın doğu kesiminde yer almaktadır. Buhara hanı Hanı İmam Kuli Han’ın veziri Nadir Devonbegi (Nadir Mirza Togay bin Sultan) tarafından 1622-1623 yılları arasında inşa edilmiştir. Nadir Devonbegi Medresesi, Buhara’nın eski şehrinde, Lyab-ı Havz’ın doğu kesiminde yer almaktadır.

Nadir Devanbegi Medresesi, Orta Asya İslam anıtlarına özgü bir tarzda dekore edilmiştir. İlginç bir şekilde, İslam mimarisi için alışılmadık bir şekilde kuş, hayvan ve güneşi temsil eden bir insan figürü resimleri de bulunmaktadır.


Nadir Divan-begi Medresesi, Orta Asya İslam anıtlarına özgü bir tarzda dekore edilmiştir. İlginç bir şekilde, İslam mimarisi için alışılmadık bir şekilde kuş, hayvan ve güneşi temsil eden bir insan figürü resimleri de bulunmaktadır.


Nadir Divan-Begi Medresesinde folklor gösterileri yapılıyor. Misafirler muhteşem gösteri,leri izlerken bir ortaçağ ortamında yemek yemelerine olanak tanıyor. Burada konserler, Özbek kıyafetlerinin defileleri ve daha birçok etkinlik düzenlendiği için, burası turistlerin ilgisini çekmektedir. Biz de güzel bir gösteri izledik.




Medrese avlusundan çıkmadan hediyelik eşya satan dükkanları gezebilirsiniz.




Nasreddin Hoca Anıtı
Medresenin yakınında, 20. yy’ın sonunda dikilmiş Hoca Nasreddin’in bronz bir anıtı var. Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelebilir, Hoca Nasreddin ile Buhara’nın ne ilgisi var? Özbekistan Hoca Nasreddin’i, Sovyet yazarı Leonid Soloviev sayesinde tanıdı. Yazar Hoca Nasreddin’in maceralarını anlatan “Büyülü Prens” ve “Sakinlik Teşvikçisi” adlı üzere 2 roman yazdı. İkinci eserde Hoca Nasreddin, Buhara’yı dolaşıyor ve Buhara Emir’inin avlusunda girer. Bu romanın filmi de 1942’de çekilmiş. Böylece Hoca Nasreddin Buhara’da ünlü oldu, hatta ulusal bir sembol halini aldı. Bu anıt da 1979’da dikildi. Buhara’da her bahar, Hoca Nasrettin’in onuruna bir mizah festivali düzenlenir.

Maghoki Attori Camii
Maghoki Attori Camii Lyab-i Hauz’un tarihi dini kompleksinin bir parçasını oluşturur . Cami, Buhara’nın tarihi merkezinde, Poi-Kalyan’ın yaklaşık 300 m güneybatısında yer almaktadır. Cami günümüzde halı müzesi olarak kullanılmaktadır.


Eski Hamam Kalıntıları
Buhara’da 10. yy’dan kalma, İslam ve Fars mimari tarzlarının bir karışımını yansıtan antik hamam kalıntıları koruyucu bir çitle çevrilidir ve devam eden arkeolojik çalışmalar nedeniyle ziyaretçiler, tarihi önemlerini ancak dışarıdan izleyebilmektedir.



Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Ark Kalesi
İlk olarak MS 5. yy’da inşa edilmiş olan Ark Kalesi Özbekçe: Buxoro arki olarak bilinir. Kale askeri bir yapı olmasının yanı sıra tarihi boyunca, Buhara’yı çevreleyen bölgede hakim olan çeşitli kraliyet ailesinin yaşadığı bir kasabayı kapsıyordu. Ark, 1920’de Rusya tarafından ele geçirilene kadar bir kale olarak kullanıldı. Günümüzde ise turistik bir cazibe merkezi ve tarihi kapsayan müzelere ev sahipliği yapmaktadır.

Kalenin girişinde iki kule bulunur. Kademeli olarak yükselen bir rampa, vinçle kaldırılan bir kapıdan ve ulu camiye uzanan kapalı, uzun bir koridordan geçer.


Kaleyi gezebileceğiniz yerlerin haritası çok yardımcı oluyor.

Ark’ın merkezinde büyük bir bina kompleksi bulunur, bu binaların en iyi korunanlarından biri, işkence gören ve bir kuyuya atılan kırk kız efsanesi ile ilişkisi Cuma Camii’dir.

Efsaneye göre, Ark’ın kurucusu Siyavuş gençliğinde, zengin bir vaha olan Turan ülkesinde üvey annesinin zulmünden saklandı. Siyavuş ve yerel Efrasiyab hükümdarının kızı birbirlerine aşık oldu. Kızın babası Siyavuş’a “Bu öküz derisinin üzerine sığacak bir saray inşa etmeni istiyorum.” şeklinde bir şart koşar. Ancak Siyavuş daha da kurnaz çıkar ve boğa derisini ince şeritler halinde keser, uçlarını birleştirir ve bu sınırın içinde sarayı inşa eder. Yine efsaneye göre, saray tekrar çökmüş ve binayı yeniden inşa etmek için yapılan birçok yeniden inşa projesi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bunun üzerine vali, bilim insanlarını toplamış ve onların tavsiyeleri doğrultusunda sarayı, Büyük Ayı takımyıldızı şeklinde, yedi sütun üzerine yeniden inşa etmişti.


Günümüzde kaleye batı cephesinden girilmektedir. Sağa dönün ve her iki tarafında avlular bulunan bir koridora girin. Solda ilk olarak, emirin eski başbakanının yaşadığı yer var. Şimdi ise bir arkeoloji müzesi ve sağlıklı pamuğun nasıl göründüğünü görebileceğiniz bir doğa müzesi bulunuyor. Soldan ikinci sırada, kalenin en eski bölümü 1920 bombardımanı sırasında çöken Kabul ve Taç Giyme Avlusu yer alır.


Koridorun sonunda günümüzde burada birkaç müze bulunuyor ve bunların en ilginci, Şeybaniler’den çarlara kadar Buhara tarihini ele alıyor. Sergiler arasında, Rusya’nın Tula kentinde yapılmış devasa bir semaver de dahil olmak üzere Buhara’ya ithal edilen eşyalar yer alıyor. Bir diğer odada ise Emirin tahtı bulunuyor.











Kalenin surlarına çıkarak şehri izleyebilirsiniz. Çıkışta, hemen yandaki kapıdan geçerek zindanı görmeye gidiyoruz. Zindan kapalıydı. Sadece pencereden görebildik. Ziyaret saatleri: Her gün 09.00-18.00. Giriş ücretli





Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Şuhov Kulesi
Ark kalesinin hemen karşısında yolu geçince gittiğimiz kule 1929’da Sovyet mühendis, Vladimir Şuhov’un sistemine göre inşa edilmiştir. Kule Rus İç Savaşı sırasında ilk büyük radyo kulesi projesi olarak yapılmış ve 160 m yüksekliğindedir.


Lenin’in emriyle inşa edilen kule ile diğer bölgelerle iletişim kurulması ve devrim mesajının dünyaya yayılması amaçlanmış. Tesisin ilginç bir yapısı var. Herhangi bir desteği olmayan metal şeritler, temelin destek halkasından yere iniyor. Kuleye asansörle çıkıyoruz.



Birinci ve ikinci katlarda kafe ve restoran var, üçüncü kat ise tarihi şehir merkezinin muhteşem manzarasını sunmaktadır.







Aslında orijinal plana göre kule 350 m olarak düşünülmüş, ancak inşa edildiği dönemde Rusya’da ki çelik kaynaklarının yetersizliğinden dolayı yüksekliği 160 m’ye indirilmiştir. Giriş ücretli
Eyüp Peygamber Çeşmesi
Eyüp Çeşmesi ya da Çeşme-i Eyüp Özbek halkı için çok önemli. İnanışa göre; Eyüp Peygamber, Buhara’yı ziyaretinde halka nasihatler etmiş. Kuraklık döneminde, yerli insanlar ondan su istemişler.

Eyüp Peygamber de dua ediyor, asasını toprağa vuruyor ve kaynak suyu çıkıyor. Buradan çıkan suya, 10. yy’da Samaniler döneminde ilk defa kubbeli bir mekan yapılıyor.


Biraz ilerlediğimizde su içilebilecek çeşmeleri görüyoruz. Mekanda ki kuyuda halen su bulunmakta ve ziyaretçiler tarafından şifalı olduğuna inanılan su içilmektedir.

Mekan içerisinde kime ait olduğu bilinmeyen bir sanduka var. Sanduka mevcut kaynaklardan edinilen bilgiye göre tasavvuf büyüklerinden birisine ait olabileceği şeklindedir. Sandukanın üstünde bir koç boynuzu, bir sancak vardır.



Binaya girdiğimizde o dönemin yaşam biçimi, geçmişten bu yana Buhara’ya su getirmek için açılan kanallar ile içme suyu sisteminin görsellerle anlatılmış.


İmam el-Buhari Anıtı
Eyüp Çeşmesinin hemen karşısında yer alan büyük hadis alimlerine adanmış bir kitabı andıran eşsiz mimari tasarımlı bir anıt. Anıt küçük bir müze olup 2001 yılında açılmış. Mimar Zoirsho Kilichev toplanan hadisleri temsil etmek için kitapta tuğla kullanmış. Kitabın arkasında hilal ay sembolü, müzeye çıkan basamakların her iki tarafında yıldız şeklinde tasarımlar var. Muhammed el – Buhari, Buhara’da doğan, 810 – 870 yılları arasında yaşayan bir zat. Daha 16 yaşındayken Mekke’ye gider Medine, Kudüs, Şam, Bağdat ve Basra gibi kutsal şehirleri ziyaret eder. Bu dönemde kutsal şehirlerin dini liderleriyle görüşerek hadisleri kaydeder. Buhari 30 yaşında Buhara’ya döndüğünde 500’den fazla hadisi toplamış, “el – Jami”- Sahih “olarak bilinen bir kitapta derlemiş. İşte bu kitap anıtta temsil edilmekte.

Samani Türbesi
Eyüp peygamber Çeşmesinden çıkıp parkın içerisinde ilerleyerek Samani Türbesine geliyoruz. Türbe 10. yy’da inşa edilmiş olup Orta Asya mimarisinin en eski mezar binası olarak bilinir. Samanid Türbesi, yarım küre kubbeli ve üst ortadaki köşelerde dört küçük kubbeli kübik bir yapıdır. Kübik şekli, Mekke’deki Mescid-i Haram’daki Kâbe’yi anımsatır ve üzerindeki kubbe gökyüzünü temsil eder.


Mezar pişmiş tuğladan yapılmıştır ve 1993 yılında Samanoğulları türbesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. Gün boyunca, güneş ışığının yönüne bağlı olarak türbe duvarlarındaki desen, süslemesini değiştirir. İsmail Samani hayattayken babasının mezarı üzerine bir türbe yaptırmış ve kendisi de içine gömüldü. Daha sonra bu yapı, tüm Samaniler için aile mezarlığı haline gelmiş.

Muhtemelen, 907’de ölen İsmail ve 943’te ölen ve girişin üzerindeki ahşap levhada adı geçen torunu II. Nasr bin Ahmed de buraya gömülmüştür. İsmail Samani insanlara çok iyi davranan biriymiş ve veli sayılmış. Binada İslam öncesi inanışların, Zerdüştlüğün izleri görülüyor. Kapı kemerinin üstündeki üçgen Zerdüşt’ün üç prensibini (doğru düşün, doğru konuş, doğru davran); sırt sırta vermiş iki üçgenin içinde çiçek motifi gibi gözüken süslemeler ise ateşi simgeliyor.


Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Bolo Haouz Camisi
Bolo Haouz Camii Ark Kalesinin karşı tarafında Emir’in eşinin emriyle 1712’de inşa edilmiş olup UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Kompleks üç ana bileşenden oluşur: havuz, cami ve minare. Cami mimarisinde kullanılan işlemeli 10-15 m uzunluğundaki ağaç sütunlarıyla önündeki göl gibi havuzu ile sarayı andırmakta.

Camide zarif oyulmuş sütunlarla desteklenen ahşap tavan oyma işçiliğiyle zengin bir şekilde dekore edilmiş ve çiçek ve geometrik süsleme desenleriyle süslenmiştir.


Caminin önünde caminin inşa edildiği sırada halkın su ihtiyacını karşılamak için kullanılan sekizgen bir “havz” veya “yapay gölet” bulunmaktadır.


Caminin avlusunda hemen sağda 1916-1917 yıllarında usta zanaatkar Şirin Muradov tarafından inşa edilmiş, çeşitli geometrik desenlerde mavi sırlı çinilerle dönüşümlü olarak çok sayıda tuğla örgü şeridine sahip kısa bir minare bulunmakta.
Chor Minor
Dört Minare ya da Halife Niyaz-kul Medresesi olarak bilinir. Yapı, 19. yy’da zengin bir Buharalı olan Halife Niyaz-kul tarafından yaptırılmıştır. Chor Minor kuleleri minare değildir. Bunlardan üçü depolama için kullanılırmış. Birinde üst kata çıkan bir merdiven bulunmaktaydı.

Hepsi mavi seramik fayanslarla kaplı kubbelere sahiptir. Dört kulenin her biri farklı dekoratif motiflere sahiptir. Bazı araştırmacılar dekorasyon unsurlarının Orta Asyalılar tarafından bilinen dört dini yansıttığını belirtmektedir. Zerdüşt ve İslam motiflerinin yanı sıra haç, Hristiyan balık motifi ve Budist dua tekerleğini andıran unsurlar görülebilmektedir
Uluğ Bey Medresesi
Uluğ Bey tarafından inşa edilen ilk medrese olup Orta Asya’daki en eski korunmuş medresedir. “Buhara Tarihi Merkezi” kapsamında 1993 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edilmiştir. Timur hanın torunu, çok önemli bir astrolog olan Uluğ Bey Medresesinin yapımı 3 sene sürmüştür. Medrese süslemesinde kullanılan yıldız motifleri, Uluğ Bey’in astrolojiye olan ilgisine vurgu yapmak amacıyla kullanılmıştır. Medresenin her bir köşesi Türk rengi olan turkuaz ile donatılmıştır.


Medresede eskiden sadece erkekler eğitim görürken Uluğ Bey buna karşı çıkmış. Kızlarında eğitim almasını istemekle kalmamış, uygulamış. Medrese girişinde bunu vurgulayan bir yazısı da yerleşiktir. Burada öğrenciler sadece dini değil pozitif ilimler içeren konularda da eğitim görmüşler.



Abdullazizhan Medresesi
Uluğbey Medresesi’nin karşısında bulunan Abdullazizhan Medresesi, Abdullazizhan tarafından 1651 ve 1652 yılları arasında inşa edilen son büyük medresedir. Bu medrese, dört ayvanlı bir avluya sahiptir.



Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Nakşibendi Türbesi
Buhara’nın koruyucu evliyası olduğu düşünülen Bahaeddin Nakşibendi Buhara’nın Kasr-ı Hinduvan köyünde doğmuştur. Nakışçılık yaptığı için “Nakşibend” lakabı ile ün kazanmıştır. Türbesi şehrin 10 km dışında olup Orta Asya’nın başlıca kutsal mekanlarından biridir ve en çok ziyaret edilen yerlerindendir.


Kapıdan girmeden önce sağda “Bahauddin Nakşibendi’nin mimari Kompleksi 2003 yılında Özbekistan’ın ilk Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’ un girişimiyle yeniden yaratıldı ve onarıldı” yazan tanıtım tabelası bulunuyor.
Uzun ve ağaçlıklı yolda yürürken gördüğümüz tabelalarda Nakşibendi’nin sözleri Özbekçe ve İngilizce olarak yazılmış.






Kapı girişinde de hem Şeyhin tanıtım yazısı hem de kompleksin krokisi var.

Giriş kapısının adının da Bobi İslam Kapısı olduğunu öğrendik. İçeri girince güzel bir bahçe, beyazın hakim olduğu büyük bir avluya çıktık.



Kompleksin içinde Sufi kardeşliklerinin toplantıları için kullanılan bir bina, caminin cephesinin önünde bir minare, küçük bir medrese ve Nakşibendi’nin gömüldüğü türbesi bulunmaktadır. Nakşibendi’nin türbesi üstü açık yani kubbesiz ve hayli büyük bir mermer mezardan ibaret. Ziyaretçilerin türbeye temasını engellemek için etrafına bir şerit çekilmiş.

Önündeki mezar taşında “Burası Ehli Sünnet Bahauddin Nakşibendi’nin nurlu türbesidir. Rebiyülevvel ayının üçte birinde ölmüştür (1389)” yazıyor. Anıtın üstünde birçok koç boynuzu, bir sancak ve uzun süre Mekke’deki tapınağı süpürmekte kullanılmış bir süpürge vardır.




Hoca Bahaeddin Nakşibendi 14. yy’ın önde gelen ilahiyatçılarından ve Sufi Tarikatı “Nakşibendi”nin kurucusuydu. Nakşibendi, ünlü fatih Emir Timur’un manevi akıl hocasıydı ve Mekke’ye 32 kez hac yaptı. Lüksü reddeddi, mütevazılığı ve sadeliği seçti ve savunduğu ilke: “Dil ba joru, dast ba kor” “Kalp Tanrı ile, eller iş başında” şeklindeydi.
Avluda açık ve yüksekte yer alan sütunlu eyvanların tavanları ahşap, klasik Özbek tarzı, renkler ve desenler muhteşem. Oraya gelen insanların oturmaları, dinlenmeleri için duvar boyunca uzanan banklar var.


Avluda büyük bir havuz var. Mekke’den dönen bir hacı asasını toprağa saplamış, yerden su çıkmış. Asası ise dut ağacı olmuş. Belki de bu yüzden etrafta hep dut ağacı var. Meseldeki suyu temsilen bu havuz yapılmış. Asırlık kuru ağacın ise o ilk dut ağacı olduğuna, altından geçen kişiye sağaltıcı etki yaptığına inanılıyor.

İç avludan çıkmadan hemen sağda erkekler için olan ve kapısında Amir Muzaffarhan Camii yazan bina. Yan tarafında da kadınların camisi var.






Avluda gördüğümüz 4 kubbeli küçük yapı yardım dağıtma yeri.


Nakşibendi türbesinin bulunduğu avlunun çıkışına yakın bir yerde, sağ tarafta küçük bir kapı var. Bu kapıdan geçince büyük bir mezarlık görüyoruz. Burada, tarikatın büyüklerine ve tarikata hizmeti geçen bir takım isimlere ait mezarlar var. Bütün mezarlar aynı ocaktan çıkmış taşlardan yapılmış gibi. Hepsi de gri, solgun.








Yakınlarda annesinin ve öğretmeni Said Mir Kulol’un mezarları bulunmaktadır. Nakşibendi vasiyetinde öldüğüm zaman önce benim mezarıma gelmeyin. Annemin mezarını ziyaret edin sonra bana gelin demiştir. Ancak maalesef annesinin mezarı biraz uzakta ve turla geldiğimiz için oraya gidecek vaktimiz olmadı. Medresede 18.yy’ın ilk yarısında kurulmuş olan minare dikkat çekicidir.


Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Özbekistan’da gezimizi tamamladık. Gezerken yollarda ki tabelalar gerçekten çok yararlı oluyor.



Geziler tamam. Biraz da Özbekistan hakkında bilgi verelim.
Özbekistan para birimi nedir? Özbekistan para birimi “som”. Bizim paramızla hesaplarsak 1 som=0.0033 TL (2025 Ağustos). Para bozdururken rehberimizin önerdiği kişilereden paramızı bozdurduk. Biz başlangıç için 100$ bozdurduk.

Paramızı bozdurduktan sonra alışveriş daha da kolaylaştı. Çünkü özellikle pazarlarda ve küçük işletmelerde nakit kullanımı yaygındır. Bu nedenle Özbekistan gezisi esnasında yanınızda yeterli miktarda nakit bulundurmanız önerilir. Özbekistan’da kredi kartı kullanımı büyük oteller, alışveriş merkezleri ve bazı restoranlarla sınırlıdır. Buhara’dan dönerken çok değişik hediyelikler alabilirsiniz.












Parkta dolaşırken gördüğümüz bu araba sizce ne olabilir? Bu bir seyyar dondurma arabası. Ama öyle hemen soğutması nasıl olacak, tadı nasıl demeyin. Gerçekten çok lezzetliydi.

Buhara’da nerede konaklanır? Tamamen sizin isteklerinize bağlı olarak değişir.

Kendiniz geliyorsanız her zaman çok güvenerek kullandığımız Booking.com sitesini öneririrz. Biz turla geldiğimiz için Sahid Zarafshon otelde konakladık. Oda+kahvaltı kompleksi ile konakladığımız otel güzeldi. tavsiye ederiz.
Buhara’da ne yenir diye merak ederseniz? Aklınıza ilk olarak tabi ki Özbek pilavı gelir.

Özbekistan’da 100’den fazla farklı pilav çeşidi mevcut. Tarifler bölgeye ve mevsime göre farklılık gösteriyor. Ancak her çeşit için temel malzemeler aynı: Su, pirinç, soğan, havuç, et, yağ ve tuz
Buhara gezimizi tamamlayarak yarın Hive’ye doğru yola çıkıyoruz. Hive ‘de görüşmek üzere.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.