Tozeur ve Chebika havzasını dolaştıktan sonra Kairouan’a doğru yola çıktık. Yolumuz oldukça uzun. Yaklaşık 5 saat yolumuz var.
Yol üzerinde öğlen yemeği için şirin bir yerde Gafsa‘da mola veriyoruz.
Öğlen yemeği; tabi ki balık ve yanında olmazsa olmaz Harissa (acı biber, sarımsak, zeytinyağı ve birkaç acı baharat gibi malzemelerden yapılan kırmızı acı biber ezmesi veya sosu) ile tamamlandıktan sonra yolumuza devam ediyoruz.
Kairouan’a ulaşmamız akşam saatlerini buldu. Hava karardı ama yine de önce Ulu Cami’ye gidiyoruz.
Kairouan Ulu Camii
Kairouan Ulu Camii aynı zamanda Uqba Camii olarak da bilinir, Tunus’un en büyük İslam anıtlarından biridir.
Arap generali Ukba ibn Nafi MS 670 yılında Kairouan şehrinin kuruluşunda inşa edilen cami, 9.000 m2’nin üzerinde bir alanı kaplamaktadır.
Yaklaşık 405 m uzunluğundaki çevresi, bir ibadethane, mermer döşeli bir avlu ve kare bir minare içerir. Üç katlı minaresi Müslüman mimarisinin en prestijli anıtları arasında bir model olarak kabul edilir.
Maalesef akşam saatlerinde namaz vaktinde gittiğimiz için kadınlar (kıyafetlerimiz cami girişine uygun olmasına rağmen) caminin avlusuna bile alınmadı. Grubumuzdan bir beyefendi ancak girebildi.
Ancak çevresini dolaşıp duvarlarını görebildiğimiz cami için Kairouan’ı ziyaret eden Batılı gezginler, şairler ve yazarlar arasında duygu ve hayranlıklarını belirtenler var.
Doktor ve Anglikan rahip Thomea Shaw 1727’de Kairouan’dan geçerken camiyi görür ve “Berberi topraklarının en güzeli ve en kutsalı olarak tanımlar ve “inanılmaz sayıda granit sütun var” ifadesini kullanır.
Fransız yazar Guy de Maupassant 19. yy’ın sonunda La vie errante (Gezici Hayat) adlı kitabında, Kairouan Büyük Camii’nin görkemli mimarisine ve sayısız sütunun yarattığı etkiye olan hayranlığını “Bu tapınağın eşsiz uyumu, binayı ayakta tutan, dolduran, dolduran ve onu olduğu hale getiren bu ince sütunların oranından ve sayısından oluşur demiştir.
Avusturyalı şair Rainer Maria Rilke 20.yy’ın başlarında minareye olan hayranlığını “İslam mimarisinde bu kadar korunmuş eski minareden daha güzel bir şey var mıdır?” diyerek belirtir. Caminin dua bölü
Ziyaret saatleri: Her gün 08.00-14.00 arasıdır. (Cuma günleri 08.00-12.00 arası hariç). Caminin dua bölümüne Müslüman olmayanlar giremez
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Camiden ayrılıp Ebu Zomaa el-Balavi Zaviyesi’ni ziyarete gidiyoruz.
Ebu Zomaa el-Balavi Zaviyesi
Sidi Sahib Zaviyesi, Berber Camii olarak da bilinir. Şehrin en önemli dini mekanlarından biridir.
Hazreti Muhammed’in büyük sahabesi Ebu Zema el-Belevi’nin anısına inşa edilmiştir. Ebu Zema el-Belevi (Sidi Sahib olarak da bilinir) MS 654 yılında Ayn Celula yakınlarında Bizans ordularıyla savaşırken hayatını kaybetmiştir.
Bu sahabenin, Resulullah’ın birkaç saç telini taşıdığı ve onunla birlikte aynı türbeye gömüldüğü bildirilmektedir.
Türbe 14. yy’da Kairouan’daki en önemli türbelerden biri olarak kabul edildi.
Türbenin en önemli özelliklerinden birisi de 17. yüzyılın karakteristik özelliklerinden biri olan duvarlarının çoğunu süslemek için sır altı boyalı Kallalin çinilerinin kullanılmasıdır.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Türbenin cenaze odası bitki ve geometrik motiflerle boyanmış bir kubbe ile taçlandırılmış kare bir odadır.
Peygamberin sahabesi Ebu Zema el-Belevi’nin mabedi Tunus mimarisine Türk etkisi ve Bizans ve Endülüs etkilerini yansıtır.
Ebu Zema el-Belevi, ülkenin her yerinden türbeye akın eden Tunuslular tarafından en çok saygı duyulan ve ziyaret edilen zat olarak kabul edilir. Türbesi, evlilik ve sünnet törenlerine ev sahipliği yapar.
Kairouan’da kısa sürede gidebileceğimiz son durak ise Aghlabid havuzları.
Aghlabid Havuzları
Aghlabid havuzları İslam dünyasındaki en önemli ve ünlü hidrolik tesisatlar arasında kabul edilir. Bunlar, Kairouan surunun dışında bulunan ve şehre su sağlayan yaklaşık on beş havuzdan oluşur. Havuzlar, Aghlabid prensi Ebû İbrahim Ahmed döneminde MS 860- 862 yılları arasında inşa edilmiştir. Havuzlar, yağmur suyu akışı ve taşkın zamanlarında çevredeki çöküntülere akan Wadi Margallil kollarından bazılarıyla beslenir.
Bu etkileyici hidrolik tesisatların ihtişamı Arap tarihçileri ve coğrafyacıları tarafından Kairouan’a Madinat al Mawajil (Sarnıçlar Şehri) unvanını kazandırmıştır. Hayati bir ihtiyacı karşılamak için inşa edilen Aghlabid havuzlarında depolanan su, kuraklık dönemlerinde nüfusun ve özellikle en yoksulların su ihtiyacını karşılamak için kullanılır; ayrıca kervanlara su sağlamak ve hayvanları sulamak için de kullanılırdı.
Kairouan’da ancak gece görebildiğimiz bu yerleri keşke gündüz görseydik diyor ve Sousse’de ki otelimize dönüyoruz.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yorum Bulunamadı