Güney Afrika Cumhuriyeti ya da kısaca Güney Afrika’dan başlayacak olan deniz turumuz için gemiye biniş noktamız olan Cape Town’a gitmek üzere Ankara’dan İstanbul Havalimanına geldik. Türk Hava Yolları ile gideceğimiz yolculuğumuzda bagaj ve pasaport işlemleri sonrası ilk şoku yaşıyoruz.

Uçuşumuz tam 4.5 saat rötar yaptı. Saat 01.55’te ki uçuşumuz saat 06.25’e ertelendi. Hepimizde ki kızgınlığı görmeliydiniz. Yolculuklarımızda 2 saat kadar rötar yaşamıştık ama bu kadar uzun süre beklemek ilk kez başımıza geliyor. İlk kızgınlıkları bir kenara bırakıp THY’nin Yolcu Haklarından yararlanmak üzere harekete geçtik. THY rötar yaptığı saatin süresine göre yolcularına bazı haklar tanıyor. Eeee o kadarını da yapsın değil mi ama. Bizim rötar süremiz yolculara yemek ve içecek hakkı tanıyor. Bunun için ilgili bankodan yemek fişimizi alıyor ve yemeğimizi yemeye gidiyoruz.
Aslında kızgınlığımız bu beklenecek uzun sürenin yanında; Cape Town’da planladığımız gezinin yatmasıydı. Tur programımıza göre biz Cape Town’da 1 gece konaklayıp ertesi gün öğleden sonra gemiye binecektik. Yani Cape Town’a ulaştığımızda Masa Dağı’nı görüp şehir turumuzu yapıp otelimize yerleşecektik. Ertesi gün ise erkenden Ümit Burnu’nu gezmeye gidecektik.

Planlarımız maalesef suya düştü. Gereken bekleme süresini tamamladıktan sonra nihayet uçağa biniyoruz. Uçağa binerken THY bu sefer de sandviç ve içecek ikramı yaptı. Yolculuğumuz yaklaşık 10.5 saat sürecek. Haydi sizlere bu süre içinde Cape Town’un fethinden bahsedelim.
Portekizli kaşif Bartolomeu Dias’a 1486 yılında Portekiz Kralı II. Joao’dan Afrika’nın en uç noktasını dolaşarak Hindistan’a ulaşma görevi verildi. Bu deniz yolculuğuna 3 gemi ile çıkan ünlü kaşif Afrika kıtasının güneyini dönerken 1488’de fırtınaya yakalandı ve geri dönmek zorunda kaldı. Bartolomeu Dias çıktığı zorlu deniz yolculuğunda fırtınaya yakalanıp geri dönmeseydi belki de Hindistan’a ulaşan ilk denizci olacaktı.

Dias geri dönmek zorunda kaldığı bu noktaya ‘Fırtınalar Burnu’ adını vermişti. Ülkesine döndüğünde ise Dias’ın 1488 yılında keşfettiği ve Fırtına Burnu dediği noktanın adını Portekiz Kralı II. Joao “Bu isim insanların ümidini kırar, fırtınadan korkarlar, kimse bir daha geçmeye kalkışmaz” diyerek buranın adını ’Ümit Burnu’ olarak değiştirdi. Aradan geçen çok uzun yıllar sonra İngilizlerin eline geçen bu noktada 1652 yılında kurulan Cape Town Güney Afrika’da kurulan ilk Avrupa yerleşimi oldu.
Ülkemiz ile aralarında saat farkı olmayan Cape Town’a uzun bir yolculuk sonrası geldik.

Güney Afrika hakkında şaşıracağınız ilk bilgiler geliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin üç başkenti var. Yasama başkenti Cape Town, yürütme başkenti Pretoria, yargı başkenti ise Bloemfontein. Güney Afrika’nın resmi dil sayısı ise tam 11 tane ancak İngilizce, resmi yazışma dili olarak belirlendiği için tüm ülkede konuşulan ortak dil. Yani bu ülkede insanlarla çok kolay anlaşabilirsiniz.
Hava limanında bizleri, “Welcome to the Mother City” cümlesi karşılıyor.

Bunun nedeni ise 1930’larda bir yerel gazetede Cape Town’un Güney Afrika’nın tek metropolü olduğu iddia edilmiştir. Cape Town halkı bu tanımı çok sever çünkü “metro” köken olarak Yunanca “metros” kelimesinden türemiştir ve anlamı “anne”dir, “polis” ise “şehir” demektir. Halk Cape Town için mother city cümlesini sıklıkla kullanır.
Cape Town hava limanı Afrika’nın en çok ödül kazanan hava limanı olma özelliği taşıyormuş. Pasaport işlemleri sonrası bizi bekleyen otobüsümüze gidiyoruz.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Güney Afrika Cumhuriyeti Türk’lerden vize istiyor mu? diye merak ettiyseniz. Bu ülke Türk’lerden pasaport rengi ne olursa olsun 30 güne kadar vize istemiyor.

Otobüs ile kısa panoramik şehir turu yapıyoruz. Panoramik şehir turu yaparken en zor iş hem rehberi dinlemek hem de dediği yerlerin fotoğrafını çekmek. Camlara yapışmış şekilde gidiyoruz. Şehri gördükçe hani aklınızdan Afrika denince ‘vahşi Afrika’ geçiyorsa burayı görmeden söylemiş ya da düşünmüşsünüz deriz. Burası Avrupai bir kent görünümünde. Gökdelenlerin arasında kenti taçlandıran ve haklı bir gurur duymalarını sağlayan Masa Dağı çevreler.

Şehri otobüsten panoramik olarak gezerken gördüğümüz ama maalesef gezemediğimiz bir kale görüyoruz.
Ümit Kalesi (Castle of Good Hope)
Hollanda Doğu Hindistan Şirketi tarafından 1666-1679 yıllarında, Avrupa’dan Güneydoğu Asya’ya uzanan ticaret yolu üstünde ikmal ve güvenlik istasyonu olarak inşa edilmiş.
Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki en eski bina olan kale dünya üzerinde 17.yy askeri mimarisinin en iyi korunmuş örneklerinden biri kabul ediliyor. Cape Town şehir merkezinde yer alan kale, bugün sömürge döneminden kalma zengin müze koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Kişisel olarak gezilemeyen kalede her saat başı rehberli turlar düzenlenir.

Grand Parade Meydanı

Cape Town’da önemli bir meydan. Oldukça işlek bir yer olan meydan en çok ziyaret edilen yer özelliğinde. Buranın önemi Nelson Mandela’nın özgürlüğe kavuştuktan sonra ilk kez halka seslendiği meydan.
Cape Town Belediye Binası (Cape Town City Hall)
Halka açık yarışma sonucunda tasarlanan Fransız tarzındaki binanın malzemelerinin tamamı Avrupa’dan getirilmiş. Kireçtaşı cephesini oluşturan bal rengi taş, İngiltere’nin Bath şehrinden ithal edilmiş. Kulesi ise Londra’da bulunan ünlü Big Ben kulesi örnek alınarak modellenmiş ayrıca Bin Ben gibi bir saat ve bir çana sahip.

Bu binanın Cape Town için önemi ise Nelson Mandela 27 yıllık mahkumiyetinin ardından 11 Şubat 1990’da dünyadan gelen baskılar sonunda hapisten çıkıp, birkaç saat sonra da buradan bir balkon konuşması yapması.

Mandela demokrasi ve barış mesajı verdi: Yoldaşlar ve yurttaşlar, hepinizi, barış, demokrasi ve özgürlük adına selamlıyorum. Burada sizin önünüzde bir peygamber gibi değil, halkın mütevazı bir hizmetkarı olarak bulunuyorum…
Cape Town Camileri
Şehirde gördüğümüz camiler bizim görmeye alıştıklarımızdan farklı.
Jumu’a Cami (Cuma Cami) Kubbesi olmayan Şeyh Dr. Abdalkadir es-Sufi tarafından kurulmuş olup Buhari Vakfı tarafından bağışlanmıştır.
Nurul Islam Cami Bo -Kaap bölgesinde 1834 yılında kurulduğunda 150 ibadet edeni barındırabilirken; bina 2001 yılında yenilenerek 700 ibadet edeni barındırabiliyor.
Aziz George Katedrali (St. George’s Cathedral)
Greenmarket Meydanı’nda ki kilise Güney Afrika’nın en eski katedrali ve Cape Town’daki Anglikan Piskoposluğunun ana kilisesi olma unvanına sahip. Kilise her gün açık değil. Burayı görmek için Pazar gününü beklemek gerek. Kilise Apartheid’e (ırksal ayrımcılığı savunan sistem) karşı direnişteki rolü nedeniyle Halk Katedrali olarak da biliniyor.
Şehir turu sonrası otelimize gidiyoruz. Otelimiz oda+kahvaltı konseptli Pepper Club hotel & spa. Odamıza çıkarken asansörde 13. kat düğmesinin olmadığı dikkatimizi çekti. Dünyanın bazı lüks otellerinin asansörlerinde 13. kat düğmesinin, hatta otellerde 13 sayısını taşıyan odaların ve 13. katın olmadığını görmüştük.
Odamızdan şehre bakıyoruz.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Ertesi gün kahvaltı sonrası gemiye binmeden önce Masa Dağı’na gideceğiz. Eğer hava şartları uygun olursa teleferik ile dağa çıkacağız. Kaldığımız otel odasından görünen Masa Dağı gerçekten muhteşem.

Uyandığımız andan odadan çıkana kadar geçen birkaç saat içinde dağ bulutlar ile kaplanmaya başladı. Üzeri genelde bulutlarla kaplı olan Masa Dağı’nın bulutlarına da masa örtüsü deniliyormuş. Buraya gelirken Cape Town’da bir gün içinde dört mevsimin yaşanabildiğini okumuştuk. Hava durumu gün içinde çok değişkenlik gösteriyormuş. Şansımıza hava daha da bozmaz da dağa çıkabiliriz. Yağmur yağmaya başlarsa teleferikler çalışmıyormuş.
Masa Dağı’nın hemen yanında görünen bu dağ ise Lion’s Head (Aslan Kafası). Masa Dağı Milli Parkı içerisinde yer alan bu dağı Masa Dağı’na giderken yakından göreceğiz.

Masa Dağı’na doğru yola çıktık. Şehir her yerden görünen dağa ulaşmak için yol tabelalarını takip etmek yeterli. Ağaçlıklı bölgelerden kıvrımlı yollardan geçiyoruz.
Aslan Başı Tepesi (Lion’s Head)
Konakladığımız otel odasından gördüğümüz tepe konum olarak Table Mountain ve Signal Hill arasında yer almakta. Tepenin adı, bir aslanın başına benzediği için Lion’s Head olmuş. Aslında 1800’lü yıllara kadar gerçekten de bu tepenin etrafında aslanlar yaşıyormuş. Lion’s Head Tepesi’nin toplam yüksekliği 669 m. Lion’s Head’de 1897 yılında altın keşfedildi. Bir şirket kuruldu ve 30 m’den fazla derinliğe bir kuyu açıldı. Ancak, altının kalitesi çok düşük olduğundan, maden ertesi yıl kapandı. Bu tepenin özelliği insanların bu dağın tepesine tırmanmak ve 360 derece manzara seyretmek ki bu Cape Town’a gelenlerin en sevdiği aktivitelerinden birisiymiş. Eeeee buraya çıkmak öyle kolay değil.

Performansınıza göre tepeye ulaşmak 1-1.5 saat sürüyormuş. Yolda dinlenebileceğiniz noktalar mevcutmuş. İki farklı rota var; birisi diklemesine zirveye çıkıyor, diğeri ise tepenin etrafını dolanıyor ve bu rota dünyanın en iyi hiking rotalarından birisi seçilmiş. Yamaçları da yamaç paraşütçüleri için bir kalkış noktası olarak kullanılmakta. İlgilenenlere duyurulur. Haydi size tırmanmak için kolaylıklardan bahsedelim. Eğer siz inatla ben buradan şehri seyredeceğim derseniz şehir merkezinden 107 numaralı otobüse binip Kloof Nek durağında indikten sonra yaklaşık 10 dakika tırmanıverin. Ama ben toplu taşıma kullanmak istemiyorum dediniz. Siz de Uber ile başlangıç noktasına gelin. Yok ben araç kiraladım derseniz sizin zaten ulaşmada bir sorununuz yok. Doğrudan başlangıç noktasına gelin, otoparka aracınızı park edip tırmanmaya başlayın.

Ancaaaak eğer yaz mevsiminde tırmanacaksanız yakıcı güneşe karşı; kış mevsiminde yani Temmuz Ağustos aylarında tırmanacaksanız soğuğa ve rüzgara karşı dikkatli olmalısınız. Cape Town yılın çoğu döneminde sisli oluyor, zaten hava sisli veya yağmurlu ise tepeye tırmanma şansınız yok. Tepeye tırmanmak için herhangi bir giriş ücreti yok. Tırmanacaklara kolay gelsin, biz Masa Dağı’ndan Cape Town’u seyredeceğiz.
Masa Dağı (Table Mountain)
Cape Town denilince akla gelen ilk yer, hiç şüphesiz şehrin simgesi olan Masa Dağı. Bu adı almasındaki sebep; en üst kısmının bildiğimiz dağ formlarından farklı bir şekilde, dümdüz olması. Dağın yüksekliği 1087 m, masa gibi olan tepe kısmı 3000 m’ye yakın. Yaklaşık 600 milyon yaşında olan Masa Dağı, dünyanın en eski dağ oluşumu olarak kabul ediliyor ve UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer alıyor.

Masa Dağı’na nasıl giderim? derseniz. İki seçeneğiniz var. Masa Dağı’na ister teleferikle isterseniz tırmanarak çıkabilirsiniz. Ben trekking yapıyorum, tırmanarak çıkayım derseniz tepeye ulaşmak yaklaşık 3 saat, teleferiğin çıktığı en tepe noktaya ulaşmak ise 4 saat sürüyor.

Bu ise ancak çok sağlam bir performans ve kondisyon istiyor. Denildiğine göre trekking rotasını takip etmek ve en tepeye tırmanabilmek öyle kolay değil. Biz teleferikle giderken trekking yapanlar tırmanmaya devam ediyorlardı. Tırmanmayı düşünenler için birden fazla rota var, internetten araştırıp size en uygun olanını seçebilirsiniz.
Bizim tavsiyemiz; siz bizim gibi biletinizi alın teleferiğe binip manzara eşliğinde 7 dakikalık bir yolculuk sonrasında tepe noktasına ulaşın.

Yalnız teleferik için sabah erken saatlerde gelin. Daha geç saatlerde teleferik sırasında binmek için 2 saat bile beklenebiliyormuş. Biz de sıradayız.
Masa Dağı; dünyanın büyük bir katılımının anketi ile Dünyanın Yeni Yedi Harikası listesine dahil edilmiş.

Teleferikler 65 kişilik ve 360 derece dönüyor. Herkes manzarayı rahatlıkla seyredebiliyor, yani yer kapmaya uğraşmayın.
Teleferik yolcuları deniz seviyesinden yaklaşık 302 m yükseklikteki alt teleferik istasyonundan, 1.067 m yükseklikteki dağın tepesindeki platoya götürüyor. Üst teleferik istasyonu, Cape Town, Masa Koyu, Aslan Başı ve Robben Adası ve Atlantik kıyısına bakan manzaralar sunar.
Biletinizi kalkış noktasında ki bilet gişesinden ya da online olarak satın alabilirsiniz.

Bilet fiyatları, çıkmak istediğiniz saat aralığına göre değişiyor. Yetişkinler ve çocuklar için ayrı fiyat seçenekleri var. Tablodan inceleyebilirsiniz.
Üst teleferik istasyonunda çeşitli dükkanlar, bir restoran ve yürüyüş parkurları bulunur.

Bu dağda 300’den fazlada patika bulunmakta olup, yaklaşık 2.200 kadar bitki türü olduğu düşünülmektedir. Bazı bölümlerinde işaretli olan parkurlarda dağ bisikleti ile gezinti turuna çıkabilirsiniz.

Masa Dağı’nda yürüyüş yapmak zamanı olan yerli ve yabancı turistler arasında popülerdir ve çeşitli zorluk seviyelerinde çok sayıda parkur mevcuttur. Zirvenin etrafındaki dik uçurumlar nedeniyle şehir tarafından doğrudan çıkışlar sınırlıdır.
Ana masanın ortasından yukarı doğru belirgin bir geçit olan Platteklip Geçidi, zirveye popüler ve kolay bir doğrudan çıkıştır. Parkurun süresi kondisyona bağlı olarak yaklaşık 2,5 saattir. Bu rota yazın çok sıcaktır çünkü dağın kuzeye bakan yamacında yer alır ve Tafelberg Yolu’ndan Masa Dağı platosuna kadar olan 600 m’lik tırmanış boyunca neredeyse hiç gölge yoktur.
Dağın Atlantik tarafında çok sayıda tırmanış var, bunların en popüleri Camps Koyu’na bakan bir vadi olan Kasteelspoort‘tur. Sadece bir ikisini söylediğimiz yürüyüş parkurlarından oldukça fazla seçenek mevcut. Bunları kendi performansınıza göre inceleyip seçebilirsiniz.
Masa Dağı’na gelmek için MyCiti’nin 107 no’lu otobüsüne binmeniz gerek. Uber ile gelebilirsiniz. Araba kiralamışsanız çok güzel ama biraz virajlı bir yoldan gelip bilet gişesinin önünde de ücretsiz park alanında park edebilirsiniz. Ya da en kolayı tabi bizce City Sightseeing yani hop on-hop ofotobüsleri ile gelmeniz. Otoparka kadar geliyorlar.

Bu dağa ilk olarak 1503 yılında António de Saldanha isimli bir dağcı tırmanmış.
Cape Town’a geldiğinizde burayı mutlaka görürüm diye sakın heveslenmeyin, rüzgarın şiddeti belirli bir seviyedeyse teleferik asla çalışmıyor. Mutlaka internetten takip edin.

Masa Dağı flora ve fauna bakımından çok zengin. Yüzde 70’i endemik türlerden oluşan 1470’i çiçek olmak üzere toplamda 2200 farklı türde bitki yetişmekte. Sıçana benzeyen ve bir kemirgen türü olan dassie denilen hayvandan bolca görebilirsiniz.
Masa Dağı rahatlıkla yürüyüş yapabilecek kadar düz. Güzel manzara seyredilen dağdan ayrılmadan yapılacak en son iş hediyelik eşya dükkanına uğramak. Ancak bir hatırlatma burada mutlaka Güney Afrika rand’ı ya da kart kullanmak zorundasınız. Dolar ve euro geçmiyor.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Masa Dağı’ndan çok özel bir bölgeye gidiyoruz. Signal Tepesi’nin eteğinde, şehir merkezinin kenarında bulunan ve eskiden Malay Mahallesi olarak bilinen Bo-Kaap.
Bo-Kaap (Malay Mahallesi)
Cape Town’un Müslüman mahallesinin özelliği aralarında hiç boşluk olmayan, birbirine bitişik, tek katlı veya iki katlı rengârenk evler olması. Mahalleninkökeni 1760’lara dayanır.

Cape Malayları olarak bilinen Asyalı Müslümanlar ya da acı bir ifadeyle köleler, Cape Town’da çalıştırılmak üzere Malezya, Endonezya ve Afrika’nın geri kalanından getirilmiştir. Bo-Kaap, nesillerdir orada yaşayan ağırlıklı olarak Müslüman ailelere ev sahipliği yapmaktadır.

Bo-Kaap’taki evler neden böyle rengarenk? Evler, dik Arnavut kaldırımlı yollarda çok renkli sıralar halinde konumlanmıştır. Hollandalılar tarafından köle olarak Cape Town’a getirilen insanlar 19. yüzyılda kölelik kalktıktan sonra işçi sınıfı olarak buraya yerleştirilmiş. Renk seçimi evler kiralık durumda iken tüm evlerin beyaz olması gerektiği şeklindeymiş. Bu kural kaldırıldığında ve kölelerin mülkleri satın almasına izin verildiğinde, sahipleri özgürlüklerinin bir ifadesi olarak tüm evleri parlak renklere boyamışlar.

Woodstock bölgesinde ana cadde boyunca sanat galerileri, sokak sanatları bulmak mümkün. Sanat, moda ve aksesuarlarla dolu güzel küçük alternatif dükkanlar bulunmakta.
Bo-Kaap Müzesi
Müze Cape Town’ın tarihi ve kültürüyle ilgili olup mahallenin en eski ve en iyi korunmuş evlerinden birinde bulunmaktadır.


Müzenin geçmişi 1760’lara dayanmakta ve ziyaretçilere Cape Malay, Afrika ve Avrupa kültürlerinin benzersiz bir karışımına sahip olan Bo-Kaap topluluğunun yaşamlarına ve geleneklerini sunmaktadır.
Sergiler arasında tarihi belgeler, fotoğraflar, eserler ve etkileşimli gösterimler yer almakta.
Müze, bölgedeki günlük yaşamın siyah beyaz fotoğraflarıyla birlikte, refah içindeki 19. yy Cape Müslüman ailesinin yaşam tarzını sergiliyor.

Müzeye giriş ücretlidir. Cuma günleri ücretsizdir. İsterseniz Bo-Kaap Müzesi’nden başlayan 20 dakikalık sesli turlara katılabilirsiniz. Burada bu tur 20 yılı aşkın süredir rehberlik yapan Shereen Habib tarafından yönetiliyor; ailesi neredeyse bir asırdır burada yaşıyor.

Bo-Kaap mahallesinden ayrılmadan tanıdık yüzler görmek bizi mutlu etti.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Mücevher Dünyası
Güney Afrika mücevher bakımından önemli bir ülke. Ülke altın madenlerinin yanında elmas, tanzanit ve diğer bir çok değerli taş bakımından çok zengin. Böyle olunca buraya gelmişken bir mücevher mağazasına gitmeden olmaz dedik ve Afrogem Mücevher mağazasına geldik.
Afrogem Jewellers, dünyanın dört bir yanındaki mücevher tutkunları tarafından seviliyormuş. Buraya gelen yabancı turist gruplarına mücevher turları düzenliyormuş ve Afrogem Mücevher Yaratılış Turu Cape Town’da benzersizmiş.

Arkadaşlarımızın mağazada alışverişlerini beklerken bizim çok da ilgi alanımıza girmeyen mücevherlerin çok gösterişli olan mücevher mağazasını dolaştık.
Artık gemiye binmek üzere Cruise Terminaline gidiyoruz. Burada gemiye biniş işlemlerimiz biraz vakit alacak.
İşte limana geldik. Cruise Terminalinde gemiye giriş işlemlerimizi tamamlıyoruz. Dünyanın dört tarafından gelenler olduğu için oldukça kalabalık.
Yaklaşık 1 saat süren pasaport ve gemi giriş işlemleri sonrasında tur boyunca kullanacağımız gemi kartlarımızı alıyoruz.

Bu kartlar pasaport kadar önemli. Madagaskar’da dolaşırken pasaportlarımız gemi tarafından toplandı ve karaya çıkan herkes bu kart ile dolaştı.
İşte 16 gün süreyle gezeceğimiz yüzen evimiz Norwegian Sky gemimiz.

Cape Town’a gelmeden bilinmesi gerekenler
Vize istiyor mu? Vize konusunu yazımızın başında açıklamıştık.
Nasıl gelinir? En kolay yolu THY ile yapacağınız aktarmasız uçuştur. İstanbul’dan binip yaklaşık 10.5 saat sonra Cape Town’a gelirsiniz. Cape Town’a gelmek için farklı alternatiflerde var. Ethiopian Airlines, Qatar Airlines ve British Airlines firmalarını tercih edebilirsiniz. Ama burada dikkat etmeniz gereken konu British Airlines firması aktarmayı Londra’da yapıyor yani transit vize almanız gerek. Qatar Airlines, Doha şehrinde, Ethiopian Airlines Addis Ababa şehrinde aktarma yaptığı için transit vizeye ihtiyacınız yok.
Nerede konaklanır? Cape Town’da konaklama için tercih edilen seçenekler otel, hostel ve kiralık ev. Bu seçeneklerde hangisini tercih edecekseniz mutlaka bizim her zaman güvenle kullandığımız Booking.com sitesini inceleyin
Saat farkı var mı? Güney Afrika ile Türkiye arasında saat farkı yok.
Hangi mevsimde gelmeli? Cape Town’da mevsimler çok farklılık göstermez. Her mevsim gelinir. Kasım-Şubat arası iklim sıcaktır ve yağışlar nispeten azdır. Biz yılbaşı öncesi Aralık ayında oradaydık (orada Aralık ayı yaz ayı) ve hava çok güzeldi. Mart-Ekim arası da flora tutkunları ile balina (Southern Right Whales) izlemek isteyenler için alternatif turizm mevsimidir. Hangi mevsimde gidiyorsanız gidin, şapka ve güneş kremiyle birlikte, kazak ve yağmurluk da koyun valizinize.
Cape Town güvenli mi? Her zaman tekrar ettiğimiz sözümüz. Nerede olursak olalım her zaman dikkatli olmamız gerekiyor. İster Avrupa, ister Amerika isterseniz Afrika…… Cape Town’a gelince; Biz grupla gittiğimiz için bir sorun yaşamadık. Ama denildiğine göre özellikle geceleri şehir merkezinde sokaklarda tek başınıza dolanmamanız gerekiyor. Hatta birkaç kişi olarak bile geceleri 10 dakikadan uzun mesafeleri yürümemeniz gerekiyormuş. Neden yanınıza hemen dilenciler geliyormuş. Lüks olmayan barlarda ve restoranlarda açık içecek almayın, aslında hiçbir yerde açık içecek almayın. Musluklardan su içebilirsiniz, kontamine olmadığı söyleniyor ancak ne kadar güvenebilirsiniz. En iyisi marketlerden kapalı su almak. Geziye giderken fazla dikkat çekecek mücevherler ve aksesuarlar kullanmayın. İlginç bir konu ise özellikle Cape Town konusunda herkesin aynı şeyi söylediği tek konu: toplu taşımaya binmeyin. Taksiler çok uygun fiyatlı. Her yere Uber ile gidin. Ama aklımıza hemen gelen şeyi söyleyelim. Hindistan’da yaşananları okuyunca acaba Afrika, Hindistan gibi yerlerde Uber ne kadar güvenlidir diye düşünmeden edemedik. Eeee ne yapacağız o zaman. Siz en iyisi turlar ile gelin.
Cape Town’a ve Masa Dağı’na veda ediyor ve Mossel Bay’a doğru yola çıkıyoruz.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yorum Bulunamadı