Güney Afrika Cumhuriyeti’nden başlayan gemi yolculuğumuzda ikinci ülkemiz Madagaskar. Madagaskar’da iki limanda duracağız. İlk durağımız Nosy be Adası. İkinci durağımız ise Antsiranana. Madagaskar ile ilgili bilgiler ve merak ettikleriniz Nosy be yazımızda.

Antsiranana’ya gemimiz sabah 07.00’de yanaştı. Antsiranana’dan ayrılış saatimiz öğleden sonra 05.00. Ama gemiden ayrılan tüm misafirlerin öğleden sonra 04.30’da gemide olması gerekiyor. Kahvaltı sonrası gemiden çıkış izni verildiğinde hemen grubumuzla birlikte kıyıya çıkıyoruz. Gemiden çıkış izni yaklaşık saat 09.00 gibi veriliyor ve gemiden tur alan misafirler öncelikle çıkış yapıyorlar. Gemi turu almayanlar daha sonra çıkabiliyor. Tabi ki bu geç çıkış bize zaman kaybı olarak geri dönüyor.

Limana geldik. Kıyıya çıkıyoruz. Bizleri yerel kıyafetli halk danslarla karşılıyor.

Kıyıda bizi 1 gün önce Nosy be adasında gezdiren yerel rehberimizle ve şoförümüzle buluşuyoruz. Nosy be adasında 1 gün önceden sözleştik. Bizi Antsiranana’da Groupe Perihan adıyla bekleyecekler. İki araba yola çıkacağız. Arabalara grup ismimiz asıldı. Neredeyse dünyanın öbür ucu diyebileceğimiz ülkemizden binlerce kilometre uzakta bir grubum var. Pazarlığı 1 gün önceden yaptığımız için çok fazla oyalanmadan yola çıkıyoruz. Hedefimizde Red Tsingy Rouge Parkı var. Burada peri bacalarını andıran oluşumları var. Kısacası Madagaskar’ın peri bacalarını görmeye gidiyoruz.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Red Tsingy Rouge Parkı normalde limana çok uzak değil. Yaklaşık 63 km uzaklıkta ama yol oldukça kötüymüş. Hatta yolun bazı yerlerinde çalışma varmış. Nereden baksanız dediler gidiş-dönüş 3-4 saat yolda geçecekmiş. Tamam dedik ve yola çıktık. Yolda giderken değişik yerleşim yerlerinden geçiyoruz. Haydi hem yola devam edelim hem de size Antsiranana’dan bahsedelim.

Antsiranana ülkenin en kuzey kesiminde Diana bölgesi içerisinde yer almaktadır. Şehrin ismi 1975 yılına kadar bölgeyi keşfeden Portekiz’li kaşif Diego Suarez’in’in anısına Diego Suarez olarak anılmış.

Bu tarihte şehir isim değişikliğine gitmiş ve günümüzde Antsiranana ismini almıştır. Geçtiğimiz yerlerde yol boyunca kulübeleri olan köylerden geçiyoruz.

Şehirde ülkenin en önemli limanlarından biri yer almakta olup, bu limanı 1974 yılına kadar Fransız silahlı kuvvetleri de üs olarak kullanmıştır.

Cami ve okula rastlıyoruz. Okul olduğunu asılan bayraktan anlıyoruz.

Yolda okuldan çıkmış çocuklarla karşılaşıyoruz. 

Geçtiğimiz yollar gerçekten anlatıldığından daha kötü. Neredeyse içimiz dışımıza çıktı. Yolun yüzde 95’inin bozuk, toprak, dar ve irili ufaklı çukurlarla dolu olması yerel halkın nasıl yaşadığına dair fikir veriyor. Aslında buraya gelirken daha rahat yolculuk yapmak için 4×4 ler gerekli. Ama inanın yolculuk o zaman çok pahalıya geliyor.

Yolda yerel rehberimiz gideceğimiz Tsingy oluşumlarının Türkiye’de Kapadokya’ya ve Amerika’da Grand Canyon’a benzediğini söylüyor. Biz her ikisini de gören kişiler olarak bakalım gerçekten öyle mi karar vereceğiz. 

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Çok kötü çukurlu asfalt yoldan geçerek giriş kapısına geliyoruz.

Fotoğraflarımızı çekiniyoruz ve daha 18 km yolumuz olduğunu öğreniyoruz.

Yaklaşık bir 45 dakika daha asfalt olmayan yoldan gidip giriş noktasına geldik. Kanyona yaklaştık.

Otomatik kapıyı görevlinin açmasıyla Tsingy parkına geldik.

Buraya geldiğinizde arka tarafta bir tuvalet var. Burada tuvalet sorununu halletmek gerek. Çünkü aşağıda tuvalet yok. Tuvaletlerde kağıt filan yok. Tedarikli gelmeniz gerek.  

Ama daha aşağı gitmemiz gerekiyor. En üstte seyir terası bulunmakta.

Haydi yavaş yavaş aşağı doğru inelim.

Patika yoldan aşağı doğru ilerliyoruz.

Aşağıya geldiğimizde karşımıza çamur deryası bir dere çıkıyor. Yani karşıdan öyle görünüyor. Önce oradan gitmeye çekindik. Yan taraftan biraz ilerledik. Ama geçiş yok.

Sonra geçenleri görünce dere gibi gördüğümüz yerden gidilmesi gerekiyormuş.

Yavaş yavaş yürümeye başlayınca garip bir kırmızı toprak olduğunu anlıyoruz.

Karşıya geçip biraz daha ilerleyince işte muhteşem güzellik karşımızda. Tsingy Rouge milyonlarca yıl boyunca rüzgar ve yağmurun etkisiyle oluşmuş.

Malagasy dilinde taş iğneler anlamına geliyormuş. Gerçekten ilginç bir yer. Ama bizim ilgimizi çok çekmedi.

Çünkü yolda gelirken Türkiye’de Kapadokya ve Amerika’da Grand Canyon benzetmesi yapmışlardı. Her ikisi ile karşılaştırınca çok etkili değil. Ama Tsingy vadisini kendi başına düşününce çok etkileyici.

Tsingy’de taşların pek çok insana çok etkileyici gelmemesinin sebebi taşlar çok büyük değil. Taşlar çok kırılgan olduğundan yanına yaklaşmamanız için çit yapılmış. Geldiğimizde bizim grup ve birkaç gezginden başka kimse yoktu. Burada neredeyse tamamen yalnızdık. Kanyonda yürürken sanki başka bir gezegende gibiyiz. Kimi kendini Mars’ta hissederken bazılarımız ay yürüyüşü yapıyoruz diyorlardı. Eğer vaktiniz varsa yaklaşık bir saat süren kolay bir yürüyüşle tüm kanyonu dolaşabilirsiniz. Tabi bizim o kadar vaktimiz yok.

Buraya gelirken uyarılarımız öncelikle rahat yürüyebileceğiniz ayakkabı. Sonra mutlaka su ve atıştırmalıklar. Çünkü yol boyunca alışveriş yapabileceğiniz yerler yok. Yol kenarlarında içecek standları var ama yol zaten çok zaman alıyor. Durmak ve vakit kaybetmek akıllıca değil. Tahmin edersiniz ki moladan sonra tekrar toplanmak kolay olmuyor.

Burada size bir uyarımız olacak. Eğer hareket kabiliyetinizde sorun yaşıyorsanız, özellikle dizlerinizde sorun varsa, tırmanma sizde sorun yaratıyorsa aşağıya inmeyin. Gerçekten inmek ve geri tırmanmak zor. Burada bir kafe var. Eğer aşağıya gelmek istemezseniz burada dinlenebilirsiniz

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Tsingy’den ayrılıyoruz. Yine oldukça zor bir yolculuktan sonra şehre geliyoruz. Gemiye dönmek için biraz daha vaktimiz olduğunu anlıyoruz. Çok mutlu bir şekilde şehre 15 dakika uzaklıkta Diego Körfezine gidiyoruz. Oldukça rüzgarlı olan körfezde karşımızda Sugarloaf adası.

Sugarloaf Adası hem Diego Suarez kasabasını hem de körfezini simgeleyen önemli bir dönüm noktasıdır. Adayı ziyaret etmek, kıyıya çıkanları ölümlerin takip edeceğine inanıldığı için adaya tekne transferleri yoktur ve yapacaklara da önerilmez.

Diego Suarez ve yerliler için güçlü bir sembolik imgeyi temsil eden 120 m yükseklikteki ada kutsal bir yer olarak kabul edilir ve Madagaskar parasının arka resmini oluşturur.

Körfezde kurulmuş yerel halk pazarından alışveriş yapıyoruz.

Rehberimize Madagaskar’a gelmişken buranın sembolü olan baobab ağaçlarından hiç görmedik dedik. Baobab ağaçları Afrika’da (bir türü de Avustralya’da) ve özellikle Madagaskar’a özgü olan bir ağaç türü. Baobab ağaçları 21 milyon yıl önce Madagaskar’da ortaya çıkmış. Aslında Baobab ormanı ya da Baobab yolu denilen ve bu ağaçların çok fazla olduğu yer Madagaskar’ın güney kısmında. Bizim oraya bu gezide gitme şansımız yok. Hiç olmazsa birkaç tane olsa da Baobab göremez miyiz dedik. Tamam dediler ve kalan vaktimizde baobab ağaçlarını görmeye gittik.

Geldiğimiz yer La Montagne des Français Anosirvo. Antsiranana’da Ramena’ya giden yolun 8 km üzerinde bulunan bir ekoturizm alanı. Burası çevredeki manzaraların nefes kesen manzaralarını rehberli turlar düzenleyerek sunan yürüyüş parkurlarıyla ünlü bir yer.

Biz sadece karşımızda ki baobab ağaçlarını görmekle yetindik. En azından 2-3 tane de olsa görebildiğimiz için mutlu olduk.

Kurulmuş olan yerel pazarda alışveriş yapıp yerli halk ile fotoğraflar çekildik.

Şehir 100 yıl kutlamaları için süslenmişti.

Tabi ki şehrin kısa mesafe ulaşım araçları tuk tuklar.

Eeeee artık gemiye dönme vakti çoktan geldi. Limanda karşılaştığımız anıt Maraşel Joffre’ye aitmiş. Heykeltıraş Raymond Sudre tarafından yapılan Mareşal Joffre heykeli, 1899-1905 yılları arasında tüm kasabayı yeniden düzenleyerek güçlü bir deniz üssü haline getiren mareşalin anısına Ekim 1933’te açılmıştır.

Gördüklerimize memnun olup göremediğimiz yerlerde aklımız kalarak limana dönüyoruz.

Gemiye bindiğimizde ilk işimiz pasaportlarımızı gemi personelinden almak oldu. Madagaskar’a girerken ilk durağımız olan Nosy be’ye inmeden pasaportlarımız gemi personeli tarafından alınmıştı.

Biz hem Nosy be’yi hem de Antsiranana’yı pasaportsuz, gemi kartlarımız ile dolaştık. Pasaportlarımızı aldık. Gemimiz Reunion’a doğru yola çıktı. Reunion’da görüşmek üzere.  

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.