İtalya’nın çok tanınmış bilinen yerlerini gezdikten sonra (İtalya’da gezilecek yerler için) daha az bilinen yerlerini keşfe çıktık. Cinque Terre köylerini dolaştık.  Köyleri merak edenler buraya tıklasınlar. Köylere kadar gelip de buraya çok yakın olan şarkılara konu olmuş aşkın adresi, lüksün doruk noktası Portofino’yu dolaştık. Portofino ve Dalida’nın sesinden “I found my love in Portofino” dinlemek isteyenler buraya lütfen.

İtalya’nın belki de hiç duymadığınız sessizlik bu kadar mı huzur verir diyeceğiniz, büyüleyici, saklı cennet bir kasabasına gidiyoruz. ORTA SAN GIULIO. Bazılarınızın orası da neresiymiş dediğinizi duyar gibiyiz.

Orta San Giulio neresi?……… diyenlerin meraklarını hemen giderelim

Orta San Giulio, İtalya’nın Piedmont bölgesinde, Novara eyaletine bağlı Orta Gölünün kıyısında bir burun üzerinde inşa edilmiş, sınırları içerisinde küçük bir adası olan, çok güzel, şirin mi şirin tarihi bir kasabadır.

Kasabaya geldik. Öncelikle hemen karşıda gördüğümüz sanki küçük bir köyü andıran Isola di San Giulio’ya yani Rahibeler Adasına gidiyoruz.

Bunun için San Giulio’nun meydanı Piazza Motto’dan teknelere biniyoruz. Tekneler adaya her 15 dakikada bir kalkıyor.

Çok güzel manzaralar eşliğinde adaya yaklaşıyoruz.

Adada indiğimiz yerde bizi Basilica di San Giulio (San Giulio Bazilikası) karşılıyor. Zaten Kilisenin cephesi gölden rahatlıkla görülebiliyor.

Bazilikayı görebilmek için adaya erken gitmek gerek. Çünkü Bazilika Pazartesi günleri ve yıl boyunca saat 12.00’den sonra kapalıdır.

Efsaneye göre; Hristiyan vaiz olan Aziz Giulio yeni kiliseler inşa etmek amacıyla kardeşi Giuliano ile Orta Gölü çevresindeki bölgeye geldi. Aziz Giulio yüzüncü ve son kilisesini yaptırmak için Orta’nın karşısındaki küçük adaya yöneldi. Hikayeye gelince; aslında, adanın, yılanların ve canavarca bir ejderhanın yaşadığı bir kayadan başka bir şey olmadığı söyleniyor. Yaklaşık 390 yılında Giulio, pelerinini açıp gölün sularına meydan okumuş.  Ejderhayı yendi ve yılanları uzaklaştırmış ve bazilikanın inşasına başlanmış.

Bazilika 4 yy’da San Giulio tarafından inşa edilmiş. Ancak o bazilikadan hiç iz kalmamış. Şu andaki bazilika 11yy da yapılmış ve San Giulio’ya ithaf edilmiş. Bazilikanın içinde değişik freskler ve heykeller var.

Ayrıca cam bir tabut içerisinde Aziz Julius’u  görebilirsiniz.

Bazilika 1976 yılından beri Mater Ecclesiae Benedictine’nin Manastırı‘na ev sahipliği yapmaktadır. Manastırda yaşayan rahibe sayısı 1973’te 6 iken bugün yaklaşık 100’e çıktı.

Rahibeler 19. yy’ ın ikinci yarısında iki yol yarattılar – Sessizlik Yolu ve Meditasyon Yolu.

Manastır binalarını çevreleyen yolda sessizlik üzerine meditasyon yapmaya teşvik eden tabelalarla karşılaşıyoruz. Örneğin; “Kendiniz olabiliyorsanız, her şeysinizdir “Her yolculuk size yakın başlar” ya da  “Suyu, rüzgarı, adımlarınızı dinleyin” Tabelalarda 4 farklı dilde yazılmış sözler bulunmakta.

Vaktiniz varsa tek yön olarak yolun sonunda ki eski kuyuya kadar ilerleyerek yazıları okuyun.  Sonra yönünüzü değiştirip diğer taraftaki yazıları okuyun. Biz vaktimiz olmadığı için her iki tarafı birlikte okumayı tercih ettik.

Adayı çevreleyen Arnavut kaldırımlı bir ara yoldan ilerlerken bir tarafı belirli sesleri dinlememizi söylüyor, diğer tarafı öğütler veriyor. Yine de yaklaşık 40 dakikamızı aldı bu yolu tamamlamak. Yolda yürürken maalesef oturabilecek yada yazılanları düşünmek için soluklanabilecek herhangi bir bank yok.

Eğer siz meditasyon deneyimi yaşamak isterseniz burada birkaç gün geçirerek manastır hayatının bir parçası olmak mümkün. Manastırda bu deneyim için 20 kişilik küçük bir misafir odası var.  Yolu tamamlayıp hem dinlenmek hem yazılanları düşünmek hem de sessizliğin etkisini hissetmek için bir kaç dakika oturmayı hak ettik.

Adadan ayrılmadan çevresindeki patika yoldan yürümeyi de ihmal etmedik. Ağaçlıklı yoldan ilerlerken manzaralar muhteşem.

Hediyelik almak isterseniz Sessizlik Yolu ile ilgili yazılar iyi bir seçenek olabilir.

Tekrar teknelere binip San Giulio’ya geri dönüyoruz. Kasabayı dolaşmaya başlamadan önce karnımızı doyurmak istiyoruz. İtalya’da olmazsa olmaz, yenilmeden dönülmez pizzaları sipariş ediyoruz. Çeşitler bol ama biz margherita sipariş verdik. Fiyatlar çok yüksek değil.

Tabi ki yemek üstüne dondurma iyi gider. Üstelik bu sefer 24 ayar yenilebilir altınlı dondurma yiyeceğiz.

Karnımız doyurduktan sonra San Giulio’yu gezmeye başlıyoruz. Karşımızda minaresi oldukça ilginç bir yapı. Villa Crespi. 19. yy’dan kalma bir saraydır ve şu anda şef ve restorancı Antonino Cannavacciuolo tarafından yönetilen lüks bir otel ve restoran olarak hizmet vermektedir.

Gezmenin en keyifli tarafı ara sokaklarda kaybolmaktır. Biz de dar ara sokaklara giriyoruz.

Sokak aralarında dolaşırken işte bu dükkanın önünde durmak gerek. Mantar öyle dikkat çekici ki bakmadan geçilmez. Hele ki benim gibi mantarları araştırmaya yıllarını veren birisi için muhteşem görüntüler. Eğer siz ekim-kasım aylarında giderseniz çok ünlü Trüff mantarını görebilir ve yiyebilirsiniz. Yalnız bu mantarın gramı 5€. Yanlış duymadınız. Bu mantar dünyanın en pahalı mantarı. Eh kaç gramla doyacaksanız, artık hesap sizde. Yemeklerin üzerine azıcık rendelesinler de tadına bakayım derseniz, ekstradan 10 € ödemeniz gerek. Tercih sizin.

Kasabada bütün yollar meydana yani Piazza Motto’ya çıkıyor.

Meydanda ki bir bina dikkat çekiyor. Çünkü orası bir saray. Palazzo Commune ya da Palazzotto di Orta San Giulio. Kasabanın merkezinde Piazza Motta’da bulunan tarihi bir yapıdır ve şehrin sembollerindendir. Bina 1582 yılında inşa edilmiştir. Binanın dış duvarlarında piskoposların armaları bulunur.  Dış merdivenlerden ulaşılabilen üst kat,  bir çan kulesi ve kemerli saray. Binanın alt kısımda her çarşamba kemerlerle meydana açılan çarşı kurulur.

Kasabayı yürüyerek dolaşmak yerine minyatür turist treni de tercihiniz olabilir.

Kasabadan ayrılma vakti geldi. Tabi ki son yapacağımız hediyelikler için dükkanları dolaşmak.

Eğer burada vaktiniz varsa yüzmeyi deneyebilirsiniz. Çünkü Orta Gölü, Maggiore Gölü veya Como kadar büyük olmasa da tüm Avrupa’daki en temiz göldür. Kıyılarındaki plajlar oldukça temiz, berrak ve donanımlıdır. Su sporu yapabilme şansınız da var.  Dinlendirici bir gün geçirmek için harikadır. 

Güzel bir yeri keşfetmenin keyfini yaşadık ve sloganımız tekrarladık. “Bunu da geçmişimizin derinliklerine gönderdik”.