Yunan Adaları turumuza ETS Turizm ile İstanbul’dan saat 19.00’da yola çıkarak başladık.

Kabinlerimize yerleştikten sonra acil durum bilgi toplantısı için saat 22.00’de Ambassador Salonunda toplandık. Hem gemi hakkında bilgileri hem de can kurtaran eğitimini aldık. Can kurtaran eğitimleri gemi turlarının vazgeçilmez ilk işidir. Biz Volga Volga turumuzda ve Kanarya Adaları gezimizde de bu heyecanlı eğlenceyi yaşamıştık. İlk durağımız olan Midilli Adası’na doğru yol alıyoruz.

Midilli Adası Mytilene Limanına saat 12.00 de yanaştık. Kabinlerimize bırakılan bilgilendirme notlarımızdan iklim durumunu ve göreceğimiz yerlerin bilgilerini aldık. Her zaman söylüyoruz eğer gemi turlarında kendiniz geziyorsanız unutulmaması gereken en önemli nokta gemiye son biniş saatidir. Notlarımızdan son biniş saatinin 18.30 olduğunu gördük.  

Kara turu almadığımız için biz hemen gemiden ayrıldık.

Limandan ilginç hikayesi olan Mandamodos/Mantamados’ta yer alan Taksiarhis Manastırı’nı görmeye gidiyoruz. Limandan bir taksiye biniyoruz. Yaklaşık 45 dakikalık yolumuz var.

Yolda giderken size biraz Midilli Adası’nı anlatalım.  Midilli Adası Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz’dan sonra en büyük üçüncü adasıdır ve Yunanistan ana karasından çok Ülkemizin Ayvalık ve Burhaniye  ilçelerine yakın olan adadır. Adanın adı aslında Lesvos’tur. Lesvos Adası’nın adını Lesvos’un Teselyalı kahraman Lapithos’un oğlu Lesvos’tan aldığı rivayet ediliyor. Midilli yada yerel ismiyle Mytilene adanın merkezidir. Herkes Midilli’ye feribotlarla gide gele adanın adı Midilli kalmış yani adaya belki de sadece biz Türkler Midilli demekteyiz. Barbaros Hayrettin Paşa bu adada doğmuştur. Ada için “zümrüt ada” benzetmesi yapılmasının nedeni ise diğer yarı kurak Ege adalarının aksine yoğun ormanlık olmasıdır. Ada Yera (Geras) ve Kalonya (Kallonis) adlı iki körfeze, çok sayıda koylara sahiptir. Zeytinyağı ve uzo üretiminde söz sahibidir.

Mandamados/Mantamodos Kasabasının ismi belki size de söylerken çağrışım yapmıştır, Türkçe’deki “manda” kelimesinden geliyor. Kasabanın çiftlikleri, manda sütünden yapılmış Ladotyri adı verilen peynirleri ve loukoumades yani lokmaları ünlüdür. Ama kasabanın turist çekmesinin asıl sebebi Taksiarhis Manastırı’dır. Mandamados’a manastır “adanın iç kesiminde, yüksek bir tepede, daha güvenli olur” mantığıyla yapılmış. İşte Manastır’a geldik.  Bahçe kapısından giriyoruz.

Manastır’ın bu kadar çok turist çekmesinin ve ziyaretçi gelmesinin sebebi ilginç efsanesi ve barındırdığı ikon’dur.

Efsaneye göre; 10 yy.’da manastırda 40 rahip yaşarmış. Manastır  yapılan adaklardan dolayı çok zenginmiş ve korsanlar tarafından çoğu zaman yağmalanırmış.

Korsanlar manastıra saldırdığında 39 rahibi öldürmüş. Kalan rahip Gabriel çatıda uyuyormuş. İşte tam burada efsane iki farklı boyut kazanıyor.

Birincisinde; korsanlar rahip Gabriel’i bulduğunda rahip dua etmiş kurtulması için ve baş melek Cebrail gelmiş, rahibi kurtarmış. Rahip kurtulunca ölen diğer rahiplerin kanı ve toprak ile birlikte baş meleğin yüzünü hatırlayabildiği kadarıyla yapmış.

İkincisinde ise; gürültüden uyanıp aşağı inen rahip yerlerdeki kanların toprağa karıştığını görür ve bayılır. Rüyasında melekler ondan kanlı toprak ile heykel yapmasını ister. Uyanınca istenen o heykeli hemen yapar. İşte bu ikon burada sergileniyor. Yapılan araştırmalarda ikonun içerisinde kan olduğu doğrulanmış. İkonanın yüzü yakılan mumlardan dolayı zaman içerisinde kararmış. Yine inanışa göre ikonaya baktığında nasıl görüyorsa kişinin de öyle olduğu söyleniyor. Yani ikonaya baktığında güzel görüyorsa bakan kişi iyi niyetli, eğer çirkin görüyorsa kalbi kötü deniyor.

Baş melek Cebrail

İkonun fotoğrafını çekmek yasak.Eğer çekmek isterseniz bir rahip hemen uyarıyor. Foto:http://www.lesvosinfokiosk.gr/tr/ category/naoi-mones

Manastırın girişinde korsanların rahipleri öldürdüğü ve baş meleğin kurtardığını anlatan bir resim var.    

Giriş ücreti olmayan manastırda dua eden insanların yanı sıra  kağıtlara dilekler yazıp kutulara atanları görürsünüz. Baş meleğin ikonlarını öpenleri ve çelik ayakkabı bırakanları.

Çelik ayakkabı neden bırakılıyor diye meraklandınız değil mi? Biz de merak ettik ve öğrendik. İnanışa göre; baş melek dileklerin gerçekleşmesi için geceleri çelik ayakkabı giyermiş. Bu inanışa göre; ayakkabılarının yıpranmış mı ya da kirlenmiş mi diye bakmaya gelenler bile oluyormuş. Çelik ayakkabıları isterseniz yanınızda getirebilirsiniz ya da oradan küçük bir bağış karşılığında alabilirsiniz.

Manastır’dan sessizce çıkıyoruz.

Manastırdan çıktıktan sonra ağaçların gölgesinde oturmak ve Prinari cafenin loukoumades  yani lokmasından yemek çok keyifli. Tarçınlı olanları tavsiye ederiz. İsterseniz ballı lokma, yoğurt ve sütlaç da deneyebilirsiniz. Dini bayramlarda burada keşkek de yapılıyor

Manastırın girişinde bulunan jet ile ancak çıkışta ilgileniyoruz. Girerken manastır ile bir ilgisi olabileceğini düşünmediğimiz ama burada olmasının bir sebebi olsa gerek dediğimiz jet aslında manastır ile çok yakından ilgiliymiş. Jetin burada olması ile ilgili iki görüş var. Birincisi; manastırın yakınına düşen ve paramparça olan uçaktan pilotların baş melek sayesinde kurtulmasıdır. Uçak onarılır ve düştüğü yere bırakılır İkincisi ise; uçağın 6-7 kişilik kargo uçağı olduğu ve manastırın yakınlarına düştüğüdür.

Yine taksiye biniyoruz. Limana doğru 45 dakikalık yolumuz var. Limana geldiğimizde gemiye biniş son saati için biraz daha vaktimizin kaldığını görüyoruz. Kalan vaktimizde limanda ki Özgürlük Heykelini görmeye gidiyoruz.

Özgürlük Heykeli dediğimizi duyunca neden şaşırdınız. Dünyanın en ünlü Özgürlük Anıtını New York’ta görmüştük. Bir de buradakini görelim. Deniz kenarında bulunan heykel ressam Georgios Jakobides’in  tasarımına dayanılarak Yunan heykeltıraş Gregorios Zevgolis tarafından yapılmış. Heykel ve mermer kaidesi 15 m boyunda olup 1922 yılında Almanya’da dökülmüş, 1930 yılında Midilli’ye dikilmiş.

Gemiye dönmeden Midilli sokaklarında, renkli evlerinin arasında dolaşıp hediyeliklerimizi alıyoruz.

Gemiye bindiğimiz zaman Midilli’de en az 3 gün konaklayıp, araç kiralayıp yada kendi arabamızla gelip adanın dört bir yanına dağılmış olan Molivos, Plomari, Eressos, Kalloni, Ayasos Kasabalarını görmeyi, tarihi yerlerini gezmeyi, plajlarında güneşlenip, mavi sularında serinlemeyi isterdik. Ya da Eftalou, Gera Gulf, Polichnitos termal kaplıcaları ve Mesagros Hamamında rahatlamak keyif verirdi. Midilli Adası’nda yer alan Dünyanın en büyük ikinci taşlaşmış ormanı fosilleşmiş bitkileri görmek çok güzel olurdu. Evet turla gelmek güzeldi ama zaman çok kısıtlı.

Gemide döndüğümüzde güvertede dolaşırken; Nobel Ödüllü, Midilli’li şair Odiseas Elitis’in Midilli Adası için söylediği; ‘’Dünyanın hiçbir yerinde Güneş ve Ay o kadar ahenk içinde batmaz, başka hiçbir yerde güçlerini o kadar eşit paylaşmazlar’’ sözü aklımıza geldi.

Midilli Adasına nasıl gidilir?

Midilli Adasına bizim gibi turla gelmeyip, kısıtlı zamanda (tabir doğruysa bir gözümüz gördü bir gözümüz görmedi) değil de şöyle tadını çıkarmak isterseniz………. Ülkemizin Ayvalık, Dikili, Akçay’dan  Midilliy’ye düzenli feribot seferleri yapılmaktadır. Bu limanlardan kalkan Turyol ve Jalem tur feribotlarıyla Midilli’ye ulaşabilirsiniz. Biletlerinizi on-line olarak alabilirsiniz. Böylece ofise kadar gitmek zorunda kalmazsınız. Amaaaaa Midilli’ye gelmek için vizeniz olması gerek.  Midilli Adası Türk vatandaşlarından vize istiyor. Yeşil pasaportunuz var ise vizesiz girebilir, bordo pasaport sahibi iseniz schengen vizesi ya da kapıda vize uygulaması ile giriş yapabilirsiniz. Kapıda vize için neler gerekli. Buraya bakabilirsiniz.