Delhi’de gezmeye devam ediyoruz. Delhi’de gezilecek yerler-1 dosyamızda sizlerle India Gate (Hindistan Kapısı), Nejati Anıtı, National War Memorial, Gandhi Smriti, Agrasen Ki Baoli‘yi paylaştık.

Kızıl Kale (Red Fort)

Kızıl Kale 1857 yılına kadar yaklaşık 200 yıl Babür hanedanlığının ana ikametgahı olan tarihi bir kale. Kızıl Kale’ye geldiğimiz zaman yakınına bile araç girişi olmadığı için otobüsümüzden ayrılıyor ve yaklaşık 15-20 dakika yürüyoruz.

Yürürken sarilerini giymiş Hintli kadınlarla fotoğraf çekiniyoruz. Hintliler fotoğraf çekmeyi de çektirmeyi de çok seviyorlar. Ama biraz dikkat etmekte fayda var. Bazen çok abartılı davranabiliyorlar. Eğer yolu yürümek istemezseniz tuk tuka binebilirsiniz. Ama bizce gerek yol çünkü yürümek çok keyifli.

Kalenin ana girişine geldiğimizde rehberimizin biletlerimizi almasını bekliyoruz. Bu arada ellerine Hint kınası yaptıran iki genç dikkatimizi çekiyor ve en sevimli gülüşleri ile bize poz veriyorlar.

Biletlerimizi aldık ve kaleye girişe doğru gidiyoruz. Kızıl Kale büyük bir alanı kaplayan ve Şah Cihan zamanından kalma bir yapı olup 1639 yılında beşinci Babür İmparatoru Şah Cihan tarafından, Shahjahanabad İmparatorluk Sarayı olarak inşa edilmiş ve kırmızı kum taşı duvarıyla tanınmıştır.

Kalenin Hint Dilindeki ismi Lal Qila (Lal=kırmızı, kızıl, Qila=Kale), ismini kalenin yapıldığı taşların renginden almıştır.

https://www.youtube.com/shorts/YeK3qUyVdjE?feature=share

Ana kapıyı geçtikten sonra dar bir koridordan içerideki geniş avluya ulaşıyoruz. İçeride avlunun her yanına dağılmış bina kompleksleri yer alıyor.

İmparatorluk daireleri, Cennet Akımı (Nahr-i-Bihisht) olarak bilinen bir su kanalı ile birbirine bağlı bir dizi köşkten oluşur.

Kızıl Kale Kompleksi içerisinde Şah Cihan’ın saray mensuplarını ve devlet misafirlerini kabul ettiği yer Divan-ı-Khas veya Özel Dinleyiciler Salonu 1648 yılında inşa edilmiş olup Şah Mahal olarak da biliniyordu. Salonun ortasından Cennet Çayı (Nahar-i-Bihisht) akıyordu. Kornişin üzerinde şu şiir yazılı: “Yeryüzünde bir cennet varsa, o budur, bu budur”

Kızıl Kale Kompleksi içerisinde 17. yy’dan kalma bir cami olan Moti Mescidi yani İnci Camii bulunmaktadır. Babür imparatoru Aurangzeb tarafından yaptırılan cami adını beyaz mermerinden almıştır. Delhi Kuşatması’nda Kızıl Kale’yi yağmalayan İngiliz askerleri tarafından Moti Mescidi’nin  yaldızlı bakır kubbeleri soyulmuş ve açık artırmayla satılmış. Cami zemin seviyesinden biraz yüksektedir ve merdivenle girilmektedir.

Kızıl Kale Kompleksi içerisinde Babür Hint imparatorunun yıkanma alanı olarak hizmet veren Türk hamamı var. Efsaneye göre bir zamanlar musluklardan kokulu gül suyu akıyormuş.  İç mekanın tamamı beyaz mermerden yapılmış renkli işlemeli pietra dura çiçek desenleriyle zengin bir şekilde dekore edilmiştir.

Kızıl Kale çok güzel bahçelere sahip. Ancak bu bahçeler kalenin en parlak döneminde ki bahçelerden çok farklı: kalenin bahçeleri için 17. yy’dan kalan bir anlatımda, bu bahçelerden Hayat Baksh Bagh (hayat veren bahçe) olarak bahsediliyor. Uzun ağaçlarla doluymuş, öyle ki ağaçların gölgelikleri gündüz bile güneş ışığını engellermiş.

Bahçenin her iki ucunda iki beyaz mermer köşk (iki muson ayından sonra sırasıyla Sawan ve Bhadon olarak adlandırılmıştır) durmakta ve aralarında sığ bir su kanalı geçmektedir. Ancak şu anda kanalda su yok. Sawan Pavillion ve Bhadon Pavillion ile birlikte birbirinin aynı iki yapıdır. Birisi batıda diğeri doğudadır. Beyaz mermerden oyulmuştur. Başlangıçta geceleri bu nişlere küçük kandiller yakılarak yerleştirilir, gündüzleri ise altın çiçekli vazolar yerleştirilirmiş.

Kızıl Kaleden çıkarken karşımızda Drum House (Naubat Khana) ya da Davul evi olarak bilinen yapı var. Naubat Khana  Kızıl Kale’nin dış ve iç avlusu arasındaki girişte duran davul evidir. İngilizler başlangıçta kalenin müzesini bu kapıya kurmuşlar. Naubat Khana’dan müzisyenler imparator ve diğer ileri gelenlerin gelişini halka açık mahkemede yani Diwan-ı Am’da duyururlarmış. Ayrıca seçilen saatlerde günde beş kez müzik çalınırmış.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Chhatta Chowk ya da Kapalı Çarşı Kızıl Kale’de bulunan bir çarşı veya pazarı içeren uzun bir geçit yoludur ve mağaza olarak hizmet veren 32 kemerli bölmeyi içeren dairelerle kaplıdır. Chhatta Chowk  ipek, kadife, altın, gümüş eşyalar, mücevherler, değerli taşlar ve değerli taşlar gibi ticaret mallarında hizmet veriyordu.

Kızıl Kale aynı zamanda İngilizlerin son Babür İmparatorunu 1858 yılında Yangon’a sürgüne göndermeden önce tutuklu olarak tuttukları son yerdi.

2007 yılında Kızıl Kale Kompleksi UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi.

Kızıl Kale’den hediyelik eşya standlarına bakarak çıkıyoruz. Fiyatlar çok ucuz değil.

Kızıl Kale ziyaret saatleri: Giriş ücretli olup yabancı ziyaretçiler için daha pahalı. Nakit ya da kredi kartı ile biletlerinizi alabilirsiniz. Tekrar yürüyerek otobüsümüze dönüyoruz. Çok sıcakta yürümek istemezseniz tuk tuklara binebilirsiniz.

Jama Mescidi

Jama Mescidi aynı zamanda Mescid-i Jehan Numa olarak bilinir ve Hindistan’ın en büyük camilerinden birisidir. Halk arasında kısaca Jama Mescidi denmekle beraber Şah Cihan’ın verdiği isimle “tüm dünyayı yansıtan cami” olarak yorumlanan Mescid-i Jehan Numa’dır. Cami Şah Cihan tarafından 1644 ile 1656 yılları arasında inşa edilmiş ve ilk imamı Seyyid Abdul Ghafoor Şah Buhari tarafından açılmıştır.

Jama Mescidi, Delhi’nin ana camisi olarak hizmet vermektedir.

Şehrin Müslümanları geleneksel olarak burada toplu Cuma ve bayram namazı kılmak için toplanırlar. Cami aynı zamanda turistler tarafından en fazla ziyaret edilen yerlerin başında gelir.

Jama Mescidi adı Hindistan’da çok yaygın olup aynı isimle Fatehpur Sikri ve Agra’da camiler bulunmakta. Hatta Delhi’deki caminin Fatehpur Sikri’deki Jama Mescidinden örnek alındığı düşünülmekte. Camide ağırlıklı olarak kırmızı kum taşı kullanılmış ve öncekilerden daha yaygın olarak beyaz mermer kullanımıyla ayrılmaktadır.

https://www.youtube.com/shorts/Ua_NrrkiUyw?feature=share

Acı olaylarla da karşılaşan camide meydana gelen bir olayda 15 Eylül 2010’da, motosikletli silahlı kişilerin caminin üç numaralı kapısının yakınında park eden bir otobüse ateş açması sonucu iki Tayvanlı turist yaralandı.

Camiye kum taşından yapılmış üç kapıyla girilmekte. camiden girerken özellikle kadınların kollarını ve omuzlarını örtmesi gerekir. Kısa şort diz üstü etekler de uygun değil. Cami girişinde size verilen kıyafeti giyebilirsiniz. Ancak bu kıyafetler ne kadar temiz bilinmez. Burası Hindistan. O zaman bizim yaptığımız gibi büyük bir şal alarak sarınıp girebilirsiniz. Tabi ki ayakkabı ile giremeyeceğiniz için yanınıza mutlaka galoş ya da çorap alın.

Cami giriş kapılarından en göze çarpanı kraliyet girişi olarak görev yapan ve yalnızca İmparator ve arkadaşlarının kullanımına ayrılan üç katlı yüksek doğu kapısıdır. Diğer iki giriş ise iki kat yüksekliğinde olan ve halk tarafından kullanılan kuzey ve güney kapılarıdır. Her kapıya, dua yerlerini belirtmek için beyaz işaretlerin bulunduğu üç taraflı kum taşı merdiven eşlik etmektedir. 

Kare şeklindeki avlu 25.000 ibadetçiyi ağırlayabilir büyüklükte. Merkezde 17 m uzunluğunda ve 15 m genişliğinde mermer bir abdesthane yani havuz bulunmaktadır. Burada ilginç olan havuzda herkes aynı anda abdest almaktadır. Yani el ayak yıkayanla, yüz yıkayan aynı yerde. Nasıl oluyor demeyin. Tekrar edelim, burası Hindistan.

Dua Salonunun uzunluğu 61 m, genişliği 27 m’dir.

Salonun iç kısmında salonun bölündüğü yedi bölmeye karşılık gelen kıble duvarında 7 mihrap bulunmaktadır.

Merkezi mihrapın sağında mermer bir minber bulunmaktadır. Salonun zemini Müslüman seccadesine benzeyecek şekilde beyaz ve siyah işlemeli mermerlerle kaplanmıştır.

https://www.youtube.com/shorts/yPhYwZ_LZXU?feature=share

Caminin kubbeleri kuzeydoğu ve güneydoğu köşelerinde iki kum taşı minareyle çevrilidir. Her minare 130 basamaktan oluşuyor ve bu basamakların üç yerinde seyir galerileri bulunuyor.

Jama Mescidinin güzel kapısından dışarı bakıyoruz ve kalabalık bir pazar yeri karşımızda.

Jama Mescidinden biraz daha az tanınan bir başka camiye gidiyoruz. Fatehpur Sikri Cami.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Fatehpur Sikri Cami

Delhi’de görülecek yerler arasında kendisinden çok fazla söz edilmeyen Chandi Chowk’ta bulunan Fatehpur Sikri Cami 1650 yılından bu yana ziyaretçilerini ağırlıyor. Yoğun baharat kokusu, hiç susmayan korna sesleri, tuk tuklar, rikşalar, sokak satıcılarını çok fazla olduğu yerde bulunan cami kendine özgü mimariye sahip.  

Cami İmparator Şah Cihan’ın eşlerinden Begüm tarafından yaptırılmıştır. Jama Mescidi kadar heybetli veya göz alıcı değil belki ama görülmeye değer. Caminin hemen yanında baharat pazarı bulunmaktadır.

Delhi’nin en kalabalık semtlerinden birinin ortasında yer alan cami kırmızı kum taşından yapılmış köşelerinde yükselen 2 minaresi, 7 kemeri, ana kemerin her iki tarafında ve çatısında olmak üzere 3 kubbesi ile Babür mimarisinin güzel bir örneğidir. Bu kemerler ve kubbeler beyaz mermer şeritlerle süslenmiştir. Caminin yanlarında bir ve iki katlı daireler bulunmaktadır.

Caminin avlusunda, abdest almak için bir havuz bulunur. Yine şaşırdınız değil mi. Havuzda herkes aynı anda abdest alıyor. Ayaklarını yıkayanlar, ellerini yüzlerini yıkayanlar bir arada. Dediniz ki temizlik imandandır bu nasıl oluyor diye şaşırmayın, burası Hindistan. 

Burada da ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekiyor. Kadınlara tunik, erkeklere ise şortlu pantolon veriyorlar. Siz yine yanınıza şal ve çorap alın. Çorapsız dolaşabilirim demeyin, taşlar çok ısınıyor.

Qutub Minar Kompleksi

Komplekse geldiğinizde görülecek yerler Qutub Minar, Alai Minar, İltutmish’in mezarı’dır

Qutub Minar ya da Kutub Minar gittikçe daralan beş katlı bir gövdesi ile ilgi çekmekte. İlk üç katı kırmızı kumtaşından, dördüncü ve beşinci katları mermerden olan minare13.yy’da inşa edilmiş.

Kutub Minare’nin yapımını, 1193 yılında komutan olan Kutbiddin Aybek başlatmış ancak sadece birinci katı bitirilebilmiş. Aybek’in damadı Sultan İltutmuş, üç kat daha ilave ettirerek yapıyı dört kat halinde tamamlatmıştır.

Ancak Kutub Minare’nin dördüncü katı yıldırım düşmesi sonucu yanmış. 1368’teki onarım sırasında dördüncü katla birlikte beşinci kat ilave edilmiş.

Kutub Minar, 1993’te çevresindeki anıtlarla birlikte UNESCO Dünya Mirası lisesine girdi. Qutub Minar ziyaret saatleri: Her gün 07.00-17.00 arası açık. Giriş ücretli.

Şemseddin İltutmish’in Mezarı

Delhi Türk Sultanlığı hükümdarı İltutmish bir süre köle olmuş ve sonra Gurlu Muhammed’in sarayında görev almış. Katıldığı bir seferde Sultan’ın dikkatini çekmiş, Sultan tarafından hilat giydirilerek şereflendirilmiş, azat edilmiş ve Kutbiddin Aybek’in bir kızı ile evlendirilmiş. Delhi’den gelen davetler üzerine Delhi tahtı için mücadeleye girmiş ve tahta çıkmış.

Şemseddin İltutmish adalete verdiği önem ve adaletli davranması ile tanınmakta.  Öyle ki adalete verdiği önemi gösteren ilginç örnekler var. Bunlardan biri, toplumda haksızlığa uğrayan kişilerin renkli giyinmesini istemesidir. Böylece haksızlığa uğradığını düşünen kişiler kolayca tespit edilecektir. Bir diğeri, zulme uğrayan kişilerin kendisine gece vakti de kolayca ulaşmasını sağlamak için sarayının kapısına çan taktırmasıdır. 1236’da hayatını kaybetti; Delhi’de Kutub Camisi’nin kuzeybatı köşesindeki türbede toprağa verildi. Beyaz mermerden yapılmış mezar, odanın ortasındaki yükseltilmiş bir platform üzerine yerleştirilmiş. Cephe, hem girişte hem de iç duvarlarda oymalarla süslenmiş.

Alai Minar

Kutup Minar’ın yakınında yaklaşık 27m yüksekliğinde dairesel bir anıt. Alai Minar’ın  ilginç bir hikayesi var. Alai Minar Delhi Sultanlarından Alauddin Khilji’nin projesiydi.

Alauddin Khilji agresif yapısıyla kendisine İkinci İskender diyor yaptıklarından gurur duyuyordu. Kutup Minar’dan daha yüksek hatta iki katı yükseklikte bir minare yapmaya karar verdi. Zafer Kulesi adını verdiği bu yapı bitince kendisinin zamanla daha ünlü olacağını düşünüyordu. Alai Minar’ın ne zaman yapımına başlandığı bilinmemekle birlikte Sultan öldüğünde minare henüz 1.kata ulaşmıştı. Sultan ölünce projeden vazgeçildi ve minare yarım olarak kaldı. 

Hümayun Türbesi

Hümayun Türbesi Babür İmparatoru Hümayun Şah’ın ölümünden 9 yıl sonra, eşi Bega Begüm’ün (Hacı Begüm) talimatıyla 1565 yılında inşasına başlanmış, 1572 yılında tamamlanmıştır. Yani yine karşımızda ebedi bir aşk ve özlemi anlatan bir anıt mezar. Tac Mahal’in prototipi olduğu belirtilen yapının bahçesindeki geometrik havuzlar, kanallar klima görevi yapsın diye tasarlamıştır. Hindistan’da yapılan ilk bahçeli türbe özelliğine de sahiptir. Yapı 1993 yılında da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

Humayun’un Mezarı ve çevresindeki anıtlar, Humayun’un mezarının üzerinde bulunduğu merkezi çevreleyen 30 dönümlük bahçelerle geniş bir kompleks oluşturmakta. Etrafında, yaklaşık bir kilometrelik alan içinde yüzlerce mezar bulunmaktadır.

İsa Han’ın Türbesi ve Cami: Hümayun’un ana mezarının yanı sıra ana girişten buraya giden yolda yer alan anıtlardan birisi olup ana mezarın kendisinden bile 20 yıl öncesine tarihlenen Afgan Soylusu İsa Han kompleksidir. Babürlülere karşı savaşan Suri hanedanının Şer Şah Suri sarayındaki Afgan soylusu İsa Han Niyazi’nin mezar kompleksidir.

Türbenin batı tarafında kırmızı kum taşından üç bölüm genişliğinde bir cami bulunmaktadır.

Halime’nin Türbesi ve Bahçesi: Komplekse batıdan girildiğinde ilk olarak Bu Halime’nin Bahçesi olarak bilinen, hakkında çok az şey bilinen bir bahçe görülmekte.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.