Kanarya Adalarını geride bıraktık ve gemimiz Madeira adasına doğru yol alıyor. Madeira Adaları, Atlas Okyanusu’nda, Portekiz’e bağlı takımadalar. Kanarya Adaları (Tenerife)’nın 400 km kuzeyinde yer alır. Başkenti  Funchal’dır. Portekiz’e yaptığımız gezi sırasında gidemediğimiz Madeira adaları (Kanarya Adaları ve Gibraltar ile birlikte) Cruise gemi turunu seçmemizdeki etkenlerden birisiydi. Gidememiştik ve aklımız Madeira Adalarında kalmıştı. Ama işte bu hayalimizde gerçekleşiyor. Bunları düşünürken tepemizde ki pırıl pırıl bizi ısıtan güneşin kamaştırması gözlerimizde, denizde birbirleriyle oynaşan dalgaların sesi kulağımızda, mis gibi deniz havasını içimize çekiyoruz

19.yy da bilinen Madeira, ünlülerin, lordların ve kralların dinlenmeye başladığı günümüzde ise her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği bir yer oldu. Madeira’yı 1419 yılında keşfeden Joao Goncalves Zarco büyük bir fırtınadan kaçarken adaya sığındı. Ada o zamanlar tamamen geçilemez ormanlarla kaplıymış ve ada “ağaç, orman, odun” anlamına gelen “Madeira” olarak isimlendirilmiş. Madeira’da göreceğimiz yerler harita üzerinde gösterilmiştir.

Sabah erken saatlerde Madeira’nın başkenti Funchal limanına demir atıyoruz. Madeira bizi bekliyor, hadi gecikmeyelim. Limanda isterseniz gezi treni ile gezebilirsiniz.

Biz limanda bekleyen otobüsümüz ile ile Nuns Valley yani Rahibeler VadisineCurral das Freiras Köyüne doğru yola çıkıyoruz. Curral das Freiras Köyü Camara de Lobos’a 29 km uzaklıktadır. Neredeyse dik dağların arasında yer alan vadiye başlangıçta hiç yol yokmuş ve erişim zormuş. Dış dünya ile tek bağlantı dolambaçlı bir patikaymış. Baktığınızda köye gitmek şimdi bile çok kolay değil. Yollar zaman zaman daralıyor ve sinir bozucu oluyor, ancak manzara için değer.

Köy uçurumlar ve tepeler ile coğrafi olarak diğer bölgelerden izole edilmiş. Köy rahibelerin korsanlardan, özgürlüğünü kazanan ya da kölelikten kaçan yarı göçebe çobanların sığındıkları bir yer. 15. yy’ın sonlarına doğru küçük bir mezra olarak gelişmiş. Kısa süre sonra daha kalıcı sakinler vadide yaşamaya başlamış. Köy 16. yy’da kurulmuş. Köye girmeyeceğiz.

Biz köyü Pico Serrado‘nun kuzeydoğu ucunda yer alan Eira do Serrado‘nun gözetleme noktasından seyredeceğiz. Bu nokta Curral das Freiras’ın 1.094 m yukarısında ve çevredeki eşsiz dağ manzarasını sunuyor. Eira do Serrado bölgesinde otopark, otel ve restoran bulunmakta. İsterseniz Curral das Freiras‘a yürüyerek gidebilirsiniz.

Biz buradan, adanın derinliklerine dağların içine adeta gizlenmiş olan şirin dağ köyüne bakmayı zorunlu olarak tercih ettik. Çünkü zaman köye gidip gelmek için kısıtlı. Köy çoğunlukla tarım, sepet yapımı ve turizmle ilgili hizmetlerle uğraşan yaklaşık 2.000 kişiden oluşmakta. Köye giderseniz meşhur kestane ekmeğinden tadın. Köye giderken bol miktarda göreceğiniz kestane ağaçlarının meyvelerini ekmek,kek hatta likör yapımında kullanıyorlarmış. Kendine özgü izolasyonları ile doğanın kucağında, temiz atmosferin beşiğinde, muhteşem manzaraların koynunda sevimli bir yerleşim alanı.

Köyün eşsiz manzaralarından ayrılıyor ve Funchal’e 6 km uzaklıkta olan Camara de Lobos‘a gidiyoruz. Kırmızı kiremitli çatılı ve beyaz badanalı evleri ile muhteşem deniz manzarasıyla sanki kartpostallardan fırlamış gibi.

Camara de Lobos çok şirin bir balıkçı kasabası ve ismi “kurt odası” anlamına geliyormuş. Böyle şirin bir balıkçı kasabasına bu isim hiç yakıştı mı demeyin. Hikaye çok eskiye dayanıyor.

Adı, denizde kayalıklara takılan deniz aslanlarından geliyor.  Madeira kaşifi Joao Gonçalves Zarco, 1420’de Madeira’ya ikinci yolculuğunda bu deniz aslanlarını gördü ve onları kurt zannetti. İsim de öylece kaldı. Camara de Lobos armasında bile bu kurtlar pardon deniz aslanları var.

Camara des Lobos’ta vakit kaybetmeden Cabo Girao‘ya yani dünyanın ikinci en yüksek uçurumuna gidiyoruz. Burada cam platform üzerinde yürüyüp uçuruma bakacağız. Cam platform ya da sky walk Ekim 2012’de açılmış. Biz ilk sky walk yürüyüşümüzü Amerika gezimizde Grand Canyon‘da (2000 fit) yapmıştık. Bakalım burada da ilk yürüyüşümüzde ki heyecanı duyabilecek miyiz. Haydi bakalım yürüyelim. Cabo Girao Deniz seviyesinden 580 m (1.840 ft) yukarıda.

Cabo Girao’nun deniz uçurum kayalıkları Atlas Okyanusu’nda n iki nehir vadisi arasında yer almaktadır. Kayalıklar doğuda Camara de Lobos ile batıdaki Quinta Grande nehir vadisi arasında yaklaşık üç kilometre olarak uzanır.

Manzara resimlerimizi de çektik ve ayrılıyoruz. Nasıl sizi çok etkiledi mi derseniz. Grand Canyon‘dan sonra burası bizi çok etkilemedi. Belki de böyle bir yeri ikinci kez gördüğümüzden olabilir. Grupta ilk görenler ve böyle sky walk’dan ilk kez yürüyenler heyecanlandı, hatta korkanlar bile oldu. Bu arada hemen söyleyelim yükseklik korkusu olanlar cam platformdan yürümesinler.

İşte Madeira’ya gelince olmaz sa olmaz denilen ve bizim de hayal listemizde yer alan sepetle kaymaya gidiyoruz. Evet yanlış duymadınız. Yolda sepetle kayacağız. Ama bunun için önce Monte tepesine gitmeliyiz. Monte tepesine teleferik ile çıkacağız. Teleferik Campo de Almirante Reis istasyonu ve Monte İstasyonu arasında seyahat ediyor.

Teleferik biletlerimizi aldık. Tek yön olarak gideceğiz. Biraz pahalı ama bakalım biletin üzerinde yazdığı gibi “cennet ve dünya arasında bir seyahat” olacak mı.

Teleferik sıramızı bekliyoruz. Teleferik kabini 8 yolcu kapasiteli. Tek yön gitmek isterseniz 3700 m lik bir yolculuğunuz olacak. Bu yolculuk yaklaşık 15 dakika sürüyor.

Muhteşem manzaraların eşliğinde yolculuğumuz devam ediyor. Bu arada limanda bekleyen gemimizi de görüyoruz.

Teleferikten indik. Kızaklara yani Toboggans lara ulaşmak için tepeye doğru yürüyoruz. Kızak pisti Nossa Senhora do Monte Kilisesi’nin merdivenlerinden başlamakta ve bizim de 5 -10 dakikalık yürüme yolumuz var.

İşte geldik. Monte’de Toboggans (hasır kızaklar) çok özel bir ulaşım türüdür. Toboggans, Funchal’ın ilk “yokuş aşağı” toplu taşıma aracı olarak 19. yüzyılın başlarında ortaya çıktı. Monte’deki bazı Quintas’ın (yerel Malikane Evleri) varlıklı sahiplerinin bu ulaşım biçimini ilk kullananların olduğuna inanılıyor. Günümüzde “Carro de Cesto” turistleri taşımak için kullanılıyor. 

Biletlerimizi aldık, sıramızı bekliyoruz. Hasırdan ve iki tahta kızaktan oluşan kızaklar, beyaz tişört giyinmiş, siyah kurdeleli hasır şapkalı iki adam (carreiro) tarafından sürülür. Yolculuk Monte Kilisesi’nin yanında başlar Livramento’daki Estrada’da biter. Hava şartlarına bağlı olarak tur hızı 15 km ile 38 km arasında değişiyor.

Sıramız geldi. Hasır kızaklara biniyoruz. Kızaklara 1-2-3 kişi olarak binebilirsiniz. Fiyatlar bir kişi 25€, iki kişi 30€., 3 kişi 45€. Sadece 10 dakika sürecek bir macera için belki biraz pahalı ama, buna değer. Bu yokuş aşağı macerada beyazlar içinde hasır şapkalar giyen “Carreiros” adında ki bu iki adam şoförümüz olacak.

Monte’den Livramento’ya iniş yaklaşık 2 km ve yaklaşık 10 dakika sürecek. Kızağı kullanan şoförlerimiz dik yollarda fren olarak kullandıkları lastik tabanlı botlar giyiyor. Yol sadece kızaklara has değil arabalar da var, ancak sürücüler hasır kızaklara çok saygılı.

Asfaltın aşınmadan dolayı kayganlaşmış ve çok parlak görünüyor. Bizden önce yola çıkan kızaklara yetiştik. Kızağı idare eden bu kişiler tabanlarında 15 mm kauçuk olan kocaman ayakkabılar giyiyorlardı. Fren yapabilmek için gerekliydi. İkisi de kızağa sağlam iplerle bağlıydı. Çünkü hareket ettiğimizde oldukça hızlandık. Livramento’ya doğru dik ve dolambaçlı yollarda 2 km süren yolculuğumuz çok keyifli ve heyecanlıydı. Madeira Adasında mutlaka “yapılması gereken” olarak listenize almanızı tavsiye ederiz.

Buraya kadar gelmişken tabi ki alışveriş yapmadan olmaz. Dükkanları gezip kendimize ve arkadaşlarımıza küçük hediyelikler alacağız. Veee öğrendik ki Madeira dantelleri ile ünlüymüş. Biz bunu Belçika-Brugge’ de de duymuştuk. Dantel örtülerimizi Brugge’den almıştık.

Hediye olarak eğer eşe-dosta geleneksel Madeira şaraplarını almayı düşünürseniz. Biliyorsunuz gemiye içki sokmak yasak. Durun hemen telaşlanmayın. Satın aldığınız içkileri gemi girişinde emanete alıp, size fiş veriyorlar. Gemide ki son gecenizde odanıza bırakıyorlar. Bizim de gönlümüz almak istedi ama dönüşte yük durumumuz bizi duraklattı.