Üsküp Makedonya’nın başkentidir. Şehir Vardar nehrinin kıyısında kurulmuştur ve Makedon dilinde Skopje olarak adlandırılır. Üsküp 1392 yılında Osmanlı topraklarına katılmış ve 500 yıldan fazla süre Osmanlı egemenliğinde kalmış. Biz Başkent Üsküp’e iki ayrı tur ile iki farklı zamanda geldik. İlk gelişimiz Kasım ayında, ikinci gelişimiz ise yazın güneşli günlerinde oldu. Sizlerle her iki geziden Üsküp anılarımızı paylaşacağız. Müzeler, şehrin ana meydanı, Vardar Nehri, Üsküp Kalesi, heykeller vs. hepsi yürüyerek gezilecek konumdalar. Kentin simgeleri şehrin kalbi sayılan Makedonya Meydanı ve şehri bölen Vardar Nehri üzerindeki Taş Köprü. O zaman ilk durağımız Makedonya Meydanı.
Makedonya Meydanı
Makedonya’nın en büyük meydanıdır. Ticaret merkezinin, alışveriş yerlerinin, kafelerin de bulunduğu bir alandır. Gündüz olduğu kadar gece de hareketliliğin hiç azalmadığı meydana maalesef akşam karanlığında ulaştık. Kasım ayında geldiğimiz ilk gezimizde tur programına göre hareket edince sabah Ohrid, arkasından Tetova ve Başkent Üsküp bir güne sıkıştırılınca akşam saatlerinde Üsküp’e ulaştık. Kasım ayında havanın erken kararması, tur programlarının böyle 1 güne sıkıştırılması ile bakalım neyi ne kadar görebileceğiz. Makedonya Meydanında ilk göze çarpan Büyük İskender Anıtı oluyor.
Büyük İskender Anıtı (Warrior on a Horse)
Makedonya ile Yunanistan’ın paylaşamadığı 323 -336 yılları arasında Makedonya krallığı yapan Büyük İskender olarak bilinen III. İskender’in at üzerindeki muhteşem anıtı. Floransa’da Valentina Stevanovska tarafından yapılan 14.5 m’lik bronz heykel 10 m yüksekliğindeki silindir şeklinde mermer sütun bir kaide üzerine oturtulmuş. Sütun bir çeşme içinde duruyor.
Mermer kaidenin dibinde, her biri 3 m boyunda 8 bronz asker ve her biri 2 adet olmak üzere 8 bronz aslan vardır. Cumhuriyetin 20. yılı anısına dikilerek 2011 yılının eylül ayında açılışı yapılmış.
Gece gördüğümüz için şanslıyız çünkü gece fıskiyeler ve ışıklandırmalar ile heykel muhteşem görünüyor. Gündüz bu güzelliği yakalamak imkansız. Fotoğraf çektirmek için gündüz veya gece iyi bir mekan.
Taşköprü (Vardar Köprüsü)
Vardar Nehri üzerinde, şehir merkezinde “Makedonya Meydanı” ile “Eski Çarşı” arasında bulunan tarihi Osmanlı köprüsü. Üsküp’ün simgelerinden olan köprü Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak da isimlendirilir.
Köprü 214 m uzunluğunda, 6 m genişliğinde ve 12 adet yarım yay kemere sahiptir. Köprünün tam ortasında bir kitabe bulunmaktadır ve bu kitabe Osmanlı Dönemi’ndeki halini koruyor.
Her gün binlerce insanın üzerinden geçtiği ve kente gelen turistlerin en fazla ilgi gösterdiği çok güzel fotoğrafların alındığı bir yer. Köprüden, günümüzde sadece yayaların geçişine izin veriliyor.
Kuzey Makedonya Arkeoloji Müzesi
Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’nin en eski müzesi olup Taş Köprü’nün yan tarafında yer alıyor. Tarih öncesi Arkeoloji, Ortaçağ Arkeolojisi gibi bölümlerde arkeolojik eserlerin yanı sıra cam objeler, 15 balmumu heykel, 84 tablo, video-animasyonlar, mozaikler bulunuyor. Müzede Makedon kültürü ve tarihine yönelik 7000’in üzerinde eser sergilenmektedir. Sergilenen çoğu eşya replika olmasına rağmen müze, Makedonya tarihinin zenginliğini anlamak için meraklılarının dikkatini çeken bir müze
Makedonya Bağımsızlık Mücadelesi Müzesi (Museum of the Macedonian Struggle for Independence)
Annelik heykelinin çaprazında at heykellerinin arkasındaki bina ise Bağımsızlık Müzesi 2011 yılında açılmış. Makedon halkının bağımsızlık mücadelesinin tarihsel sürecini anlatıyor.
Müzede 16 bölümde 109 balmumu heykelden ve tablolardan oluşan sunumla bu mücadeledeki önemli kahramanlar, olaylar, belgeler sergilenmekte. Müzenin içinde fotoğraf çekmek yasak.
Çar Samuil Monumenti
Bulgar İmparatorluğu’nun 997’den 1014’e kadar hükümdarı olan Çar Samuil’in 5 m’lik mermer heykel anıtı Büyük İskender heykelinin yanında bulunuyor.
Eski Çarşı (Old Bazaar, Türk Çarşısı)
Makedonya Meydanından Taş Köprü’ye doğru yürüyüp nehrin öte kıyısına geçtiğinizde sanki Anadolu’ya gelmişiz gibi. Eski Çarşı, Osmanlı döneminde Avrupa’nın en büyük ticaret merkezlerinden birisiymiş.
Çarşı içerisinde yer alan Mustafa Paşa Camii, Kurşunlu Han, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı gibi Türk kültürünün ve mimarisinin güzel örnekleri buradadır. Eski Çarşı 12.yy’dan beri hizmet veriyor ve içinde 712 dükkan bulunuyor.
Hediyelik eşya alabileceğiniz gibi Türk lokantalarında karnınızı doyurabilirsiniz. Ancak unutulmaması gereken nokta saat 16.00’dan sonra dükkanlar büyük oranda kapalı olduğundan çarşıdaki hayat bitiyor. Eski Çarşı’yı dolaşırken Türk olduğunuz anlaşılırsa ya da kendiniz söylerseniz gösterilen ilgiye hem şaşırırsınız hem de çok hoşnut olursunuz.
Mustafa Paşa Camii
Türk Çarşısı’nın hemen üst kısmında bulunan, Kurşunlu Han ile Üsküp Kalesi arasında yer alan cami 1492 yılında Yavuz Sultan Selim’in veziri olan Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Cami külliyesinde din adamlarının kaldığı imarethane bulunur. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Mustafa Paşa Camii külliyesinde bir medresenin de olduğundan bahseder. Kare bir kaide üzerine inşa edilen cami, 16.3 m çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe üzerinde bazı motifler bulunmaktadır.
Sultan Murad Camii
Osmanlılar tarafından 1436 yılında inşa edilmiş Cami Eski Çarşı’nın orta kısımlarında bulunur ve adını II. Murat’tan almıştır Cami “Hünkar Camii” ya da “Saatli Camii” olarak da anılmaktadır. Yapı ilk olarak medrese ve imaretten oluşan bir külliye iken ancak günümüzde bu yapılardan iz kalmamıştır. Üsküp’te günümüze ulaşabilmiş en eski cami olan yapının yükseldiği alanda daha önce Aziz George Manastırı bulunuyormuş. Caminin dikkat çeken farklılığı ahşap bir çatısının olması
Kurşunlu Han
Kurşunlu HanEski Çarşı içinde bulunan, 16. yy’da inşa edilmiş Osmanlı dönemine ait kervansaray. Han 1550 yılında yapılmış, 1787 yılında hapishaneye çevrilmiş. Giriş kapısı yapının güney tarafındadır ve Türk Çarşısı’na açılmaktadır. Maalesef kapalıydı gezemedik.
Yazar Yahya Kemal Beyatlı Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsı̂ ve Edebı̂ Hâtıralarım adlı eserinde, hapishaneden şu şekilde bahsetmektedir:
….Kurşunlu Han Üsküp’ün içinde dört köşeli, yassı duvarlı kurşun kubbeli, tabiata muhkem yaslanmış her türlü afetlere karşı pervasız dev bir eseriydi. Muhkem kapanmış olan parmaklıklı kapısından gördüm. Ortasında bir şadırvan vardı, şadırvanın üstünde Üsküp’lülerin dilinde gezen bir turna dururdu… Kurşunlu Han mahpusla lebaleb dolu olduğu için bulunduğu semtin ortasında uğuldardı. Kurşunlu Han’da yatmamış bir kabadayı adam sayılmazdı…
Rahibe Teresa Anıt Evi (Mother Teresa House)
Makedonya Meydanı’na yakın mesafede, kendini insani yardıma adamış 1979 yılı Nobel Barış Ödülü sahibi Rahibe Teresa’nın 1910-1928 yılları arasında yaşadığı anıt ev. Anıt ev 30 Ocak 2009’da açıldı. Anıt evinin alt kısmı müze haline getirilmiş. Üst katı ise Katolik kilisesi olarak hizmet veriyor. Her iki bölüm de ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Ancak biz gittiğimizde ev tadilat nedeniyle kapalıydı. Ancak dışarıdan görebildik. Ama görülebilseydi; müze içinde 1. katta Rahibe Teresa’ya ait tespih boncukları, bir haç ve kendi el yazısıyla yazmış olduğu bir dua kitabı varmış. Binanın ikinci katında cam duvarlarla işlenmiş muazzam bir şapel de bulunuyor.
Rahibe Teresa kimdir?
Asıl adı Agnes Gonca Boyacıoğlu olan Rahibe Teresa 26 Ağustos 1910 yılında Üsküp’te dünyaya gelen Arnavut kökenli bir Katolik. Gonca 18 yaşında rahibe olmaya karar verdi ve Hindistan’daki misyonerlik çalışmalarıyla tanınan Loretto Hemşireleri’ne katıldı. Teresa adını da bu dönemde aldı.
1980 yılında Üsküp şehrine yaptığı bir ziyareti sırasında bir Arnavut, bir Makedonya da bir Sırp olup olmadığı sorusu üzerine “ben kendimi Üsküp’ün bir vatandaşı hissediyorum , doğduğum şehir burası. Ancak ben dünyaya aitim.” şeklinde yanıt vermiştir.
Rahibe Teresa’ya 1979 senesinde yürüttüğü hayırsever faaliyetlerden dolayı Nobel Barış Ödülü verildi. Rahibe Teresa, 5 Eylül 1997 yılında kalp yetmezliğinden Kalküta’da 87 yaşında hayatını kaybetti.
Davut Paşa Hamamı
Taş Köprü’nün yanında bulunan çifte hamamdır. İsa Bey Hamamı ile birlikte Üsküp’te ayakta kalabilen iki tarihi hamamdan birisidir. Sultan II. Beyazıt döneminde sadrazamlık yapmış olan Davut Paşa tarafından 1489-1497 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Yapı, tek giriş kapısı ve içeride kadınlar ile erkeklere ait iki farklı alanın bulunması nedeniyle Çifte Hamam adıyla da anılıyor. Binanın dış cephesi Osmanlı Dönemi’nde yapıldığı şeklini korur. Çatısı farklı büyüklüklerde 13 asimetrik kubbeden oluşmaktadır.
Hamam1948’de sanat galerisine çevrilmiş ve günümüzde Makedonya Ulusal Galerisi adıyla sanat galerisi olarak hizmet vermektedir. Tiyatro, gösteriler, konserler ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapar.
Binanın içinde değişiklikler vardır ancak tavan ve kubbe geçişlerindeki işlemeler ilk yapıldığı zamanki şeklindedir. İçerisinde 15 oda var ama bunların sadece birkaçında sanat eserleri halka açık olarak sergilenmektedir.
II.Philip Monument
Philip’in heykeli 15 m yüksekliğinde ve kaidesinde bir çeşme var. Heykeltıraş, İskender’in heykelinden de sorumlu olan Valentina Stevanovska’dır.
Üsküp Kalesi
Üsküp’ün eski şehir alanında kurulmuş Türk Çarşısı’na birkaç adım uzaklıktaki bir tepenin üzerinde bulunan kale, gözetleme ve korunma imkanları sağlayan bir noktadadır.
Kale ilk olarak MS 6. yüzyılda inşa edilmiş yani Roma döneminde yapılmış, 518 yılındaki bir depremle yıkılmıştır. Yıkılma sonrasında imparator I. Justinian zamanında yeniden yapılmıştır. Üsküp’ün arma ve bayrağında yer alan simgelerdendir. Kalenin içine girişmiyor. Bizim yaptığımız gibi dışarıdan bakıp resim fotoğraf alabilirsiniz.
Tren Garı- Deprem Saati
Eskiden Tren Garı şimdi müze olan bina 1963 yılında yaşanan 6.1 şiddetindeki depremde kısmen yıkılmış, üzerindeki saat ise depremden sonra bozulmuş ve deprem saati olan 5.17’de durmuş.
Üsküp’de dolaşırken dikkatinizi çok fazla heykel çekiyor. Öyle ki nereye baksanız her köşede bir heykel görüyorsunuz. Anneler heykeli bir çocuğun doğumdan büyümesine kadar aşamalarını anlatırken, tiyatro binasının önünde tiyatroyla ilgili heykeller, kril alfabesini bulan kardeşlerin heykelleri, filozoflar gibi. O kadar çok heykel yapılmış ki halk arasında şaka yollu bir söz geliştirilmiş “Ülke nüfusunun %70’i Makedon, %20’si Arnavut, %10’u heykel” Zaman zaman halkın tepkisini çeken heykeller gece her taraf ışıklanınca şaşırtıcı bir görüntü oluşuyor. Ama bu ışık yoğunluğu fotoğraf çekerken bizleri biraz zorladı.
Yorum Bulunamadı