Balkan turumuzda Tetova (Kalkandelen)’ dayız. Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gitmeden önce burada kısa bir mola verdik. Tetova küçük bir yer. Yeşili ile doğası ile herkesi kendisine hayran bırakıyor. Görülecek çok fazla bir yer yok. Ama sadece Alaca Cami’yi görmek için bile buraya gelinir.

Alaca Cami

Alaca Cami veya Paşa Camii (Şarena Dzamija ya da Renkli Cami de denilmekte) MS 1438 yılında inşa edilmiş olup Kalkandelen’in simge mimari yapılarındandır. Cami 1833 yılında Abdurrahman Paşa tarafından yeniden inşa ettirilmiştir.

Cami, zarif ince işlemeleri ile çok güzel ve ihtişamlı görünür. Alışılmışın dışında ki zarafeti ile dikkat çekicidir. Adı mimari yapısındaki çok renklilikten kaynaklanır. Alaca Cami kare şeklinde, kubbesiz olup, genel seramik süslemelerin aksine çiçek desenleri, kalem işi süslemeler, bitkisel motifler, hat sanatından örnekler görülür. Camideki boya düzenini kurmak için 30.000’den fazla yumurta kullanılmıştır. Caminin mimarı İshak Bey’dir.

Alaca Camii’nin en büyük özelliği bir sultan, paşa, hükümdar ya da makam sahibi tarafından değil Kalkandelen’li iki kız kardeş Hurşide ve Mensure hanımların mali desteği ile yapılmış olmasıdır. Cami bu açıdan da ayrı bir öneme sahiptir. Avlusunda caminin yapımını sağlayan bu iki kız kardeşin türbeleri bulunmaktadır.

Gelelim Caminin ilginç hikayesine;

O dönemde Tetova’da Menşure ve Hurşide adlı iki kız kardeş yaşarmış. Bunlar genç kızlık yıllarına kadar çeyiz yapmışlar. Sonra aralarından birisi ölümcül bir hastalığa yakalanınca çeyizini kardeşine vermek istemiş “ben evlenmeden öleceğim, çeyizim senin olsun” demiş. Bunun üzerine diğer kız kardeş “Sen ölürsen ben de evlenmem” diyor.  Gerçekten de kardeşi vefat edince kendi çeyizi ile onunkini birleştiriyor. Satarak elde ettiği gelirle caminin inşaatına başlıyor. Ölünceye kadar da evlenmiyor. Yöre halkı da cami yapımı için destek oluyor. İşçiler, ustalar para almadan çalışıyor. Tüccarlardan, mimarlardan, çinicilerden gönüllüler gelip camiyi tamamlıyor.

Dünya’da eşi benzeri olmayan bu Camiyi görmek için bile rotanızı Tetova’ya çevirmelisiniz. Tek sıkıntınız namaz vakitleri haricinde caminin kapalı olması. Maalesef içerisini bir tek namaz vakti olunca görebilirsiniz. Tetova’ya iki kez turla geldik. Maalesef içerisini göremedik. Eğer tur ile gelmiyorsanız mutlaka namaz saatlerini bekleyip, açılınca içerisini görmek gerekir. İçerisinde bulunan çinilerin eşi benzeri yokmuş.

Türk Hamamı

Alaca Camisinin sol tarafında Pena Nehrinin kenarında tarihi bir hamam var. Beş asırlık bir tarihe tanıklık eden bu hamamda ilk defa maden suyu ve sıcak kaplıca suyu bir arada kullanılmıştır.

Harabati Baba Tekkesi (Arabati Baba Bektaşi Tekkesi) 

Tetova’daki son gideceğimiz yer Osmanlı-Türk dini eserlerinden Harabati Baba Tekkesi (Sersem Ali Baba Dergâhı).   Harabati Baba Tekkesi Sersem Ali Baba veya Server Ali Baba adlarıyla anılan Bektaşi babası tarafından  1526 yılında kurulmuş ve kendi ismi ile anılmakta bir dergahtır. Osmanlı ordusu sefere gideceği zaman tekke içerisinde bulunan hanlarda konaklayıp dinlendikten sonra sefere devam ederlermiş. Tekkenin girişinde Türk Bayrağı ve kapısı üzerinde kule bulunmaktadır.

Tekkenin kurucusu Server Ali Baba, Kalkandelen’e gelmeden önce Bektaşilik’te dedebabalık makamını kuran ve 1520 yılında ilk dedebaba  olarak Hacıbektaş’taki dergâhta bu posta oturan kişidir. Ayrıca, Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk eşi olan Mahidevran Sultan’ın ağabeyi olması nedeniyle Osmanlı sarayı ile yakın ilişki içinde bulunmuş.

Peki bu kişi neden Sersem lakabı ile anılmaktadır? Rivayete göre Ali Baba gördüğü bir rüya üzerine devlet işlerini bırakıp Hacı Bektaş Veli dergahında dini hayata geçmek için padişahtan izin istemiş. Bu kararına şaşıran Sultan Süleyman Sen sersem mi oldun? Vezirlik bırakılır da orada Dervişlik mi yapılır deyince Kabulümdür Sultanım, varsın bana Sersem Ali desinler. Fakir müsaadenizi rica ederim, diye cevap vermiş ve padişah da izin vermiş.