Almanya’nın beşinci büyük kentine geldik. Ren nehrinin önemli kolu Main nehri şehirden geçer. Doğal olarak nehirde dolaşıp iki tarafı nehirden keşfetmek lazım.

Sabah ilk iş olarak nehir turu yapalım hatta kahvelerimizi nehre bakarak içelim dedik (Hep denize bakarak olacak değil ya bu sefer nehre bakalım). Bunun için nehirde tur teknelerine farklı duraklardan (Eiserner Steg, Gerbermühle, Holbeinsteg) binebilirsiniz. Nehri turlamak için kırmızı ve sarı hattı kullanabilirsiniz. Kırmızı hat nehrin yukarı kısmını, sarı hat aşağı kısmını gezdiriyor. 50 ya da 100 dakika gezi turunuz var. Hangisini isterseniz deneyebilirsiniz. Hatlar arasında geçiş yapabiliyorsunuz.

Biz tekneye Eiserner Steg’den bindik.

Teknede hem çevreyi inceliyor hemde güzel manzaralara karşı kahvenizi yudumluyorsunuz. Teknedeki fiyatlar dışarıya göre pahalı değil.

Çevredeki manzaralar gerçekten güzel ve ilgi çekici. Tur sırasında teknede geçilen yerler Almanca olarak belirtiliyor.

Nehir turundan sonra karadan keşfe başladık. Hemen indiğimizde Eiserner Köprüsünü gezip sonra şehrin kalbi sayılan Römerberg Meydanına rotayı çevirdik.

Eiserner Steg (Eiserner Köprüsü)

Sadece yayaların kullandığı Römerberg ile Sachsenhausen bölgelerini birbirine bağlayan köprü. Köprünün tarihi özelliğinden çok köprünün demirlerine bağlanan kilitler daha dikkat çekici. Avrupa’da birçok şehirde görmeye alışık olduğumuz görüntüler. Frankfurt’a gelen herkesin fotoğraf çektirdiği bir alan.

Römerberg Meydanı

Meydana geldiğiniz zaman binalar dikkatinizi çekiyor. Tarihi mozaik görüntüleri, sivri çatıları, renkli boyaları, balkonsuz çok pencereleri ilk gözünüze çarpanlar.

Meydanda ki animatörler halkın ilgisini çekiyorlar ve kendileri ile sohbet onları mutlu ediyor.

Şehrin kalbi sayılan meydandan her tarafa kolaylıkla ulaşılabiliyor. Meydanda ki kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya dükkanları hep doluluğunu koruyor. Meydandan Hauptwache bölgesine doğru en önemli alışveriş meydanı olan Zeil caddesine ve My Zeil denilen AVM’ye gidiyoruz. Yol üzerinde Zara, C&A gibi büyük mağazalar, kafeler, ve sizi oyalayacak değişik aktiviteler yer almakta. Vaktiniz varsa 1-2 saatinizi rahatlıkla geçirebileceğiniz bir yer. Ayrıca yolda rastlayacağınız üç tekerlekli velo taxi denilen taşıma araçlarına binerek gezebilirsiniz. Yalnız çok kısa mesafe gidiyorlar ve yüksek fiyat istiyorlar.

Meydanda dolaşırken ihtişamlı görüntüleriyle iki tarihi bina karşımıza çıkıyor.
Frankfurt Katedrali ve Paulskirche. Katedralin en tepesine kadar çıkıp şehri izleyebilirsiniz. Paulkirsche’nin ise özelliği kırmızı kum taşından inşa edilmiş. Biz iki yapının da içine girmedik. Meydanı dolaşmayı tercih ettik. Bu dolaşma sırasında Çağdaş Sanatlar Müzesini de gördük. Maalesef kapalıydı.

Çağdaş Sanatlar Müzesi

Meydanda birkaç saat dolaştıktan sonra çok tanıdık bir yer ile karşılaştık. Zaten Almanya’da istisnasız her yerde karşılaşabileceğiniz Türk Lokantaları. İşte bir tanesi daha karşımızda. The İstanbul Restoran. Karnımız doyurmak ve dinlenmek için ideal. Haydi sipariş verelim. İnanın görüntüsü kadar tadı da ülkemizdeki gibi lezzetli.

Palmengarten

Karşımızda devasa bir botanik bahçesi. İçinde neler yok ki. Sunii bir göl bile var.

Bu yemyeşil kocaman alanda Dünyanın her tarafından getirilmiş bitkiler kategorilerine göre dizayn edilmiş.

Tam bir dinlenme parkı olan alanda aileler çocukları ile birlikte değişik aktiviteler yapabiliyor. Havuzlarında su gösterilerinin yapıldığı, zaten huzur dolu bir ortam geçireceğiniz parkta kafeler, dinlenme yerleri var.

Gölde su bisikletlerine binerek keyifli dakikalar geçirebilirsiniz.

Hatta yorulduğunuzda çimenlerin üzerinde veya ergonomik banklarda dinlenebilirsiniz. Burada kimse çimlere basmayın demiyor. Hiç bir yerde çimenlere basmayınız yazısı yok. Rahatça dolaşın, eğlenin, dinlenin. Birazcık biz de keyifle ve huzurla dinlenelim.

Goethe House (Gothe’nin evi)

Frankfurt’ta Goethe ve ailesinin yaşadığı ev 3 katlı. Her katında değişik objelerin bulunduğu evde aileye ait eşyalar sergilenmekte.

Zum Gemalten House (Elma Şarabı evi)

Frankfurt’un dünyaca ünlü en eski ve en geleneksel elma şarabı evlerinden biridir. Hatta bazı kitaplarda painted house, boyalı ev olarak geçer. Güzel ışıklı ve eşsiz bir atmosfere sahip panelli yemek odası ile ünlü. Ama maalesef gittiğimizde kapıda 30 Temmuz 2018’e kadar kapalı olduğu yazılı idi.

Eschenheimer Tor

Şehrin merkezinde yer alan bu tarihi yapı sanki ilk görüntüde bizim Galata Kulesine benzemekte. Zamanında gözetleme kulesi olarak kullanılmış.

€ Simgesi

Frankfurt’ta Willy Brandt Meydanına doğru yürüdüğünüzde karşınızda simgesi. Muhteşem azameti ile duruyor.

Alte Oper (Eski Opera Binası)

1880 ‘de açılmış, bugün yılda 50 den fazla konsere ev sahipliği yapan konser salonu.

Senckenberg Müzesi  (Senckenberg Natural History Museum)

Almanya’daki en büyük doğa müzesidir. Avrupa’da büyük dinozorların en büyük sergisine sahiptir. Dünyadaki kuşlardan doldurulmuş yaklaşık 2000 civarında örnekle çeşitlilik koleksiyonu içerir. Müzede geniş bir dinozor iskeleti koleksiyonu vardır. Dünyadaki milyonlarca yıldaki gezegenin değişiminin yanı sıra yaşamın biyolojik çeşitliliğini ve organizmaların evrimini sergiler. Biyoloji, paleontoloji ve jeolojinin tüm alanlarında yeni bilimsel bulgular sergilenmektedir.

Fritz Remond Tiyatrosu

1947 yılında Kleines Tiyatrosu-Hayvanat Bahçesi olarak kurulan sahne ünlü özel bir tiyatro oldu. Programlarda film ve tiyatro dünyasının büyük isimlerine ev sahipliği yapıyor.