Vevey ile arası sadece 15 dakika olan Montreux ya da okuduğumuz şekilde Montrö. Cenevre gölü kenarında sakin bir yer. İlk olarak Freddie Mercury’nin heykelini ve Queen’in Stüdyosunun bulunduğu Barriere Casino’ya gittik.

Freddie Mercury aslında Zanzibar’da doğmuş bir sanatçı. Ancak çok sakin bulduğu Montreux’da yaşamını sürdürür ve burada hayata veda eder. Queen Grubunun solisti Freddie Mercury’nin hayatının filme alındığı “Bohemian Rhapsody” ülkemizde gösterildiği zaman sanatçıyı tanımayan kalmadı.

Heykelin yanında fotoğraflarımızı çektikten sonra Freddie Mercury müzesi gibi olan Barriere Casino’ya gidiyoruz. Yolda Pazar kurulmuş, çeşitli ürünler rengarenk şapkalar. Bakmadan olmaz.

Aromatik bitkilerin bölümü olmadan olmaz

Barriere Casino (Casino de Montreux)’ya girdiğimizde renkli bir dünya ile karşılaştık. Barriere Casino, Montreux Caz Festivali’ne hizmet etmiş ve Deep Purple’ın şarkısı “Smoke on the Water” şarkısında anılan bir 1971 yangını sonrasında yeniden inşa edilmiş.

Queen Grubu Barriere Casino’daki Queen Experience Stüdyolarında 1979-1996 yıllarında çalışmış ve son albümleri Made in Heaven ile birlikte toplam 7 albüm kaydetmişler. Kontrol odası hiç değiştirilmemiş.

Stüdyoda gruba ait çeşitli resimler, hatıralar bulunmaktadır.

Buradan ayrılıp Chillon şatosuna giderken yine Walk of Fame ile karşılaştık. Daha önce Los Angeles’ta ve 007 Walk of Fame olarak ta Interlaken-Schiltron Zirvesinde görmüştük.  

İşte gölün kenarında bütün ihtişamı ile Chillon Şatosundayız. Kalabalık bir turist grubu var. Hava da biraz kapandı. Yağmur yağdı yağacak.

Chillon Şatosu Montrö’ya 3 km uzaklıktadır. Kalenin yapım tarihi bilinmiyor. Ancak 1160 veya 1005 olduğu söylenmektedir. Her yıl en fazla turistin ziyaret ettiği şato önce ikametgah olarak kullanılırken daha sonra silah deposu ve hapishane olarak görev yaptı. Kaleye girdiğinizde iç içe geçmiş labirent gibi odalardan geçiyorsunuz. Oda numaralarına göre sesli rehberden dinleyip rahatça dolaşıyorsunuz.

Odaları dolaşırken özellikle tuvalet bulunan odalar pardon tuvalet niyetine oturulan ahşap bölümlerin bulunduğu odalar daha ilgi çekici. Çünkü tuvalet diye kullanılan deliklerden aşağı bakınca gölü görüyorsunuz. Hele bir de resimlerle anlatımlar olunca insan buralarda biraz daha zaman harcıyor.

Chillon şatosunun zindanları kalenin kaya tabanına doğru yapıldığı için muhteşem bir mimari eser olarak düşünülür.  

Lozan’dan yola çıkıp Vevey, Montrö derken artık Zermatt’a doğru rotayı çevirdik. Yolda giderken gördüğümüz şato daha doğrusu şato kulesinin tepesinin cam oluşu ilgimizi çekti. Gidip bir bakalım.

Geldiğimiz yer Leuk Kasabası. Şirin bir orman kasabası. Yolda, sokakta, meydanda kimse yok. Kasaba sanki terk edilmiş. gibi. Ne kafe, ne restoran ne de bir insan kimse yok. Kasabayı dolaştık ve çıktık.