Kars’tan ayrılıyor ve Digor üzerinden Iğdır’a gidiyoruz. Doğu Anadolu turumuzun bir sonraki durağı Iğdır. Türkiye’nin en doğusunda yer alan Iğdır Ermenistan, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti ve İran ile sınır komşusudur ve Türkiye’nin üç ülkeyle sınırı olan tek ilidir.

Iğdır’ın kuzey ve kuzeydoğu sınırını, Aras Nehri ve bu nehrin oluşturduğu Türkiye-Ermenistan sınırı oluşturmaktadır. 

Daha önceleri Kars’ın bir ilçesi olan Iğdır 1992 yılında il olmuştur. Iğdır Aralık, Karakoyunlu ve Tuzluca olmak üzere üç ilçeye sahiptir. Türkiye’nin en yüksek dağı olan Ağrı Dağı’nın yüz ölçümünün üçte biri, il merkezine bağlı Suveren köyü’nün sınırları içindedir.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Tuzluca ilçesinde yer alan Tuz Mağaraları turistlerin ilgi odağıdır. Turizm yönünden önemli olan Tuz Mağaraları Türkiye’nin 100 yıllık tuz ihtiyacını karşılayacak kapasitede bir yerdir. Günlük 60 ton tuz üretme kapasitesi vardır.  

Tuz mağaraları sağlık açısından da önemlidir. Tuz Mağaralarında tuzla kaplı tünellerdeki havanın solunum yollarına iyi geldiği bilinmektedir. Mağaralarda doğal tuz terapisi sağlanmaktadır.

Tuz terapisi, zatürre, astım, bronşit, sedef hastalığı, hırıltı, öksürük, soğuk algınlığı, orta kulak iltihabı, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, nezle, KOAH, uyku bozuklukları, depresyon, cilt hastalıkları ve sinüzit hastalığının tedavisi için en etkili yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Tuz Mağarası’na giriş ücretsiz. Ziyaret saatleri: (tavsiye edilen) 10.00-17.00

Tuz Mağaralarından merkeze doğru ilerlerken Ağrı Dağı’nın muhteşem görüntüleri karşımızda. Ağrı Dağı 5.137 m’lik rakımıyla, Türkiye’nin en yüksek dağıdır. Dağın %65’lik bir kesimi Iğdır ilinde, kalan %35’lik kesimi ise Ağrı ili sınırları içerisindedir. Ağrı Dağı’nı seyrederken aklımıza filmlere, operalara konu olan, hakkında kitap yazılan Ağrı Dağı Efsanesi geldi. Ağrı Dağı Efsanesi Yaşar Kemal’in destansı romanlarındandır ve Ağrı Dağı’nda bulunan dağ köylerinden birinde yaşayan Ahmet ve o dönemde oranın yöneticisi olan Mahmut Han’ın kızı Gülbahar arasındaki aşkı ve bu sevdalıların kavuşmak için yaptıklarını anlatır. Efsanenin detaylarını size Iğdır’dan sonra ki durağımız olan Ağrı’da ölümsüz aşkın yaşandığı İshak Paşa Sarayını gezerken anlatacağız.

Ağrı Dağı Büyük Tufan’dan sonra Nuh’un gemisine ev sahipliği yapması dolayısıyla efsanevi özelliği olan bir dağdır. Nuh’un gemisinin karaya oturduğu dağ bu dağdır. Kutsal kitaplarda adı geçen Ağrı Dağı AraratKuh-i NuhCebel’ül Haris isimleri ile de anılmıştır.

Dağcılık sporlarının odağı olan Ağrı Dağı için Marco Polo, yazılarında “hiçbir zaman çıkılamayacak bir dağ” diye bahsetmişse de kayıtlara göre dağa ilk tırmanış 9 Ekim 1829 yılında Prof. Friedrich Parrot tarafından gerçekleştirilmiştir. Ağrı Dağı’na tırmanışlar 1990 yılında yasaklanmış ancak 1998 yılında Dağcılık Federasyonunun bir grup dağcıya izin vermesiyle bu yasak kaldırıldı. Güney yüzünden yapılan tırmanışlar “klasik rota” olarak nitelendirilir ve Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinden başlar. Iğdır yönünden gerçekleştirilen kuzey rotaları ise daha teknik buzul tırmanışlarını içerir ve dağa ulaşım açısından biraz daha ayrıntılı hazırlıklar gerektirir.

Iğdır Merkezine geldiğimizde Şehit Türkler Anıtı ve Müzesi‘ne gidiyoruz.

Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türkler Anıt ve Müzesi ya da eski adıyla Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi, 1915-1920 tarihleri arasında bölgede yaşayan Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı saldırıları sembolize etmektedir. Müze 2 havuz ve 36 m yüksekliğinde 5 adet kılıçtan oluşmaktadır. Yerden yüksekliği 43.5 m’dir. Dolayısıyla  Türkiye’nin en yüksek anıtıdır.

Müzenin giriş kapısı Selçuklu geleneklerine göre yapılmıştır. Taç kapının mekan tasarımında Osmanlı cami mihraplarına kompozisyon benzerliği de vardır. Bu şekilde kaç kapının, kutsal bir mekana açıldığı vurgulanmak istenmiştir. Müzeye giriş kapısı ve çevre şekillerindeki bordo ve siyah renkli granit kaplamada, sayıca az ve oldukça dar pencerelerinden de soykırım olayının ağırlığı ve faciası temsil edilmektedir.

Anıt, üçgen arazinin odak noktasında yükselmektedir. Suni bir tepenin ortasında konuşlandırılan 5 kılıcın da eğri uçları yukarıda birleşerek kubbe şeklini almaktadır. Bu haliyle Selçuklu türbelerini andırmaktadır.

Kabzaların dış yüzlerindeki her kılıçta birer asker figürü ardır. Asker figürleri farklıdır. Her kılıç kabzasında bir tarihi devrin askeri tasvir edilmiştir. Bunlar sırasıyla,  Hun,  Göktürk, Selçuk,  Osmanlı  ve  Türkiye askerleridir.

Anıtın kılıç kabzalarını, granit çerçeve içerisine alınmış tunç rölyefler, kabartmalar süslemektedir. Her kılıç kabzasında bozkurt, at ve çift başlı kartal kabartma figürleri tekrar edilmektedir.

Anıtın bahçesinde temsili bir Nuh’un Gemisi maketi bulunmaktadır. Ziyaretçiler tarafından çok ilgi çeken Nuh’un Gemisi maketini Greenpeace örgütü, Dünya liderlerini iklim felaketlerine karşı zaman kalmadığı konusunda uyarmak için Ağrı Dağı’nın deniz seviyesinden 2500 m yüksekliğindeki Korhan Yaylası’nda 10 m uzunluğunda ve 4 m genişliğinde inşa etmişti. Iğdır’dan katır ve eşek sırtında çıkarılan keresteden çeşitli uluslardan sanatkarların inşa ettiği Nuh’un Gemisi maketi, 31 Mayıs 2007 günü düzenlenen törenle açılmıştı. Daha sonra gemi maketi Iğdır Merkezine taşındı ve müze bahçesine kondu.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Nuh’un gemisi ile ilgili efsaneye gelince; tek Tanrı’ya inanan ve O’na iman eden Nuh Peygamber zamanında, insanlar doğru yoldan çıkmışlar ve Tanrı’ya isyan etmişlerdi. Tanrı, bunları cezalandırmayı kararlaştırdı. Peygamber Hazret-i Nuh’a bir gemi yapmasını ilahi bir emir olarak bildirdi. Gemi üç yüz adım boyunda, elli adım eninde ve otuz adım yükseklikte olacaktı. Nuh Peygamber gemisini yaparken, herkes onunla alay ediyor, başlarına gelecek felakete bir türlü inanmıyorlardı. Derken geminin yapımı bitti. Nuh Peygamber, ilahi emir gereğince yer yüzünde bulunan bütün canlılardan, erkek-dişi birer çift gemisine aldı. Yeteri kadar yiyecek yükledi. Sonunda da ailesi ve iman eden bazı yakınlarını yanına alarak gemiye girdi. Oğullarından birisi “Tufan olursa, ben bir dağa sığınırım” diyerek gemiye binmedi. Bu sırada gök delindi. Kırk gün, kırk gece yağmur yağmış, görülmemiş bir tufan, dağları, taşları denizlerle birleştirmişti. Tanrı’nın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş, yalnız gemidekiler sağ kalmışlardı. Nuh’un gemisi, 150 gün sularda yüzdü, durdu. Yine ilahi bir emirle sular çekilmeye başladı. Gemi, Ağrı Dağları’nın Cudi Tepesi’ne oturdu. Nuh Peygamber, pencereyi açarak bir güvercin saldı. Güvercin, konacak yer bulamayarak geri döndü. Yedi gün sonra, güvercini yeniden saldı. Güvercin bu kez ağzında bir zeytin dalıyla gemiye döndü. Sular çekilmişti. Nuh Peygamber gemisinden çıkarak Ağrı Dağı’nın eteklerinde bir köy kurdu. İnsanlar, canlılarla birlikte yeniden çoğaldılar. Sümerlerin Gılgamış Destanları’nda da geçen ve tüm dünyaca bilinen bu efsaneyi gerçekleştirmek için yıllardır Ağrı Dağı’nda Nuh’un gemisinin kalıntılarını aranır.

Iğdır’dan Ağrıya doğru yolumuza devam ediyoruz. Ağrı’da Doğubayazıt ilçesinde 1 gece konaklayacağız. Gün ağarmasıyla birlikte İshak Paşa Sarayına gideceğiz. Sarayı gezerken sizlere yazımızın başında bahsettiğimiz Ağrı Dağı Efsanesi ‘ni anlatacağız. .