Erzurum’dan çok güzel anılarla ayrılarak Kars’a doğru hareket ediyoruz. Kars benim hayatımda çok önemli bir yere sahip. İlk görev yerim Kars. Memuriyete 1987 yılında öğretmen olarak Kars’ın Göle ilçesinde başladım (Ardahan il olunca Göle Ardahan’a bağlandı). Tam 4 yıl burada görev yaptım. Otobüste anılarıma döndüm. Ankara’dan Esadaş otobüsüne binip Yozgat-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars güzergahında yaklaşık 13 saat kış olunca 15-16 saat yolculuk yaptığım günleri düşünürken rehberimiz Derya Hanım Kars’a gelmeden Sarıkamış’ta duracağımızı Allahu Ekber Dağı Şehitliğini ziyaret edeceğimizi söyleyince zamanımıza geri döndüm.
Otobüste herkesi garip bir hüzün kapladı. Otobüs sessizliğe büründü bir anda. Hepimiz tarihte zaman yolculuğuna çıktık. Ben sanki biraz önce düşüncelerimde ki zamandan daha gerilere ışınlanarak zamanda yolculuk yapıyorum. Yaşananları herkes kendi içinde düşünürken şehitliğe gelmiştik bile.
Allahuekber Dağı Şehitliği
Şehitliği gezerken zaman yolculuğunda o yıllara dönelim. Kars’ın köklü tarihindeki en hazin öykülerden birisidir Sarıkamış Harekatı.
Yıl 1915 aslında 1914 yılının son günleri 22 Aralık 1914. Allahuekber Dağlarında kara kış ve dondurucu soğuk hakim ve Enver Paşa Sarıkamış harekatını başlatır.
Hedefi Kars’ı Ruslardan geri almak ve Rusları önüne katıp Tiflis’e kadar kovalamak, oradan Tebriz, Bakü, Tahran’a uzanmak. Ancak Ordunun böyle çetin bir kışa hazır olmaması bir yana, subayların elinde doğru dürüst bir harita bile yoktur. Enver Paşa’nın hiçbir mazerete tahammülü yoktur. Ordunun hazır olmadığını söyleyen Hasan İzzet Paşa’yı 3. Ordu Komutanlığından azleder ve yerine kendisini atar. Bu büyük hayal, Allahuekber Dağlarında soğuğa yenik düşer. Kars-Göle’de 4 yıl görev yapmış kışın sıfırın altında 48 dereceyi görmüş ve yaşamış birisiyim. Kars’ın soğuğunu yaşamayan hayal bile edemez. Siz bir de yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde Allahuekber Dağlarındaki dondurucu soğuğu düşünün.
Türk askerlerinin büyük bölümü çölden gelmişti ve üzerilerinde yazlık üniformalar vardı. Sarıkamış’ta bir mermi dahi atamadan 60 bini donarak olmak üzere 78 bin şehit vermiştik. Osmanlı ordusunun en büyük askeri kayıplarından biridir. Yaklaşık 1 ay sonra 15 Ocak 1915’te, harekat başarısızlıkla sonuçlanır ve Sarıkamış Harekatı tarihe büyük bir hüzün ve acıyla yazılır.
Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatır:” “Yol kenarında karların içinde çömelmiş asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. Bu suretle buzullar içinde belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik“.
Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş: “İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda…Allahu Ekber Dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.”
Allahuekber Dağları Milli Parkı’nın etkileyici doğasının içinde olan anıtı gözlerimiz nemli sessizce gezerken dualarımız tüm şehitlerimize. Hepinizi saygıyla ve minnetle anıyoruz. Ruhlarınız şad olsun.
Yolunuz Erzurum ya da Kars’a düşerse Kars-Erzurum kara yolu üzerindeki şehitliğe mutlaka uğrayın.
Sarıkamış Şehitliği’ne nasıl gelirim derseniz Sarıkamış’a Kars merkezden özel araç, tren ya da otobüsle gelebilirsiniz. Kars’ın merkezinden Sarıkamış yaklaşık 60 km mesafede. Özel araçla bu mesafe yazın 1 saat, kışın ise yağış durumuna bağlı olarak bir miktar daha uzun sürebilir. Sarıkamış Şehitliğine giriş ücretsizdir.
Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi
Sizlerle Allahuekber Dağı Şehitliği’nde tarihimizin en hazin öyküsü Sarıkamış Harekatını anılarımızda tazeledikten sonra bu yaşananları yaşatan, unutturmayan bir başka yere gidelim. Serhat şehrimiz Kars’ta Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi’nde yine zamanda gerilere doğru yola çıkalım.
Günümüze kadar mimari özelliklerini koruyarak ulaşan ve Kanlı Tabya olarak anılan bina restorasyon çalışmalarının ardından 2017 yılında Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi olarak hizmete açıldı. Kanlı Tabya binası 1803 tarihinde Padişah III. Selim Döneminde Yeni Tabya ismiyle yapılmış tabyalarımızdandır.
Rusların 1828 yılında Kars’a yaptıkları saldırılarında bir gece baskını sırasında tabyadaki askerlerin tamamı şehit edildiği için tabyanın adı ‘Yeni’ değil Kanlı Tabya olarak anılmaya başlanmıştır. Öylesine yoğun bir çatışmadır ki yaşanan, rivayete göre tabyanın duvarları askerlerin kanına bulanmıştır.
Bu gelişimizde gördüğümüz müze inanılmaz şekilde insanı etkiliyor.
Müze bölüm bölüm tarihsel dokümanlarla savaşı gözler önüne seriyor.
1.bölümde Rus cephesi, Kırım Savaşı anlatılıyor.
2.bölümde ölüme giden askerlerin çarıkları ayna ile yansıtılmış. Sonsuzluk Yolu adı verilen bu bölümde askerlerimizin kışın dondurucu soğuğunda ayaklarındaki çarıklar ve üstlerindeki yazlık kıyafetler ile donmaları anlatılmış. Donan askerlerin buğulu camdan gösterilmesi, aynalarla şehitlerimizin sonsuza kadar anılması amacıyla çarıkların üzerine konulan ışıklar gözlerimizden yaşlar getirdi.
Müzeye kış gününde gittik ve hava sıcaklığı -15 derece civarındaydı. Üzerimizde kışlık kıyafetler olmasına rağmen burnumuz donmuştu. Ancak müzenin bu bölümünde henüz yaşları 18-20 olan gencecik yavrularımızın ayaklarına giydikleri çarıkları görünce hepimiz üşüdük dediğimiz için utandık. O dondurucu soğukta (-40⁰C) bir kurşun bile atamadan donarak şehit düşen 90.000 askerimizi düşününce biz kimiz ki üşüyoruz diyorduk. Bu ülkenin özgürlüğüne kavuşması için ne kadar ağır bedeller ödediğimizin sessiz ve suskun ifadesi karşısında hepimiz birbirimize bakıp boğazımızda düğümlenen kelimeleri söyleyemeden, akıttığımız yaşlar ile içimiz acıyarak bu günlere nasıl geldiğimizi unutmayalım, unutturmayalım diyerek müzenin diğer bölümlerine gittik. Şehitlerimizin ruhları şad olsun. Hepsini saygı ve rahmetle anıyoruz.
3. Bölümde baba, oğul, eş asker mektupları ve balmumundan yapılmış hastaneler sergileniyor.
4.bölümde savaşta kullanılan savaş aletleri sergileniyor.
Son bölümde başta Ulu Önderimiz, Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının biyografileri yer alıyor. Atamı’za ve silah arkadaşlarına özlemle, sonsuz saygılarımızla minnettarlığımızı sunuyoruz.
Müze bahçesine çıktığımızda Rus’ların Kazım Karabekir’e hediye ettiği Beyaz Vagonu görüyoruz. Daha önce Kars Müzesi’nde gördüğümüz vagon 1921 Kars Antlaşması için Kars’a gelen Rus heyeti tarafından 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya hediye edilen ve Paşa’nın iki yıl süreyle Kars-Erzurum arasındaki seyahatlerinde kullandığı Beyaz Vagondur. “Beyaz Vagon” üzerinde Osmanlıca, Rusça ve Kiril alfabesiyle “Bu beyaz vagon, Kazım Karabekir Paşa’ya Kızıl Ordu tarafından hediye edilmiştir” yazısı yer alıyor.
Müze ziyaretinizi bahçede duvara temsili olarak anlatılan savaşları okuyarak bitirebilirsiniz.
https://www.youtube.com/shorts/7LYUkEh5Rsw?feature=share
Otobüsümüze binip sessizce Kars’a doğru hareket ediyoruz. Herkes susmuş, herkes bir yerlere dalmış. Çıldır Gölü‘nün güzel manzaralarının bile farkında değil birçoğumuz. Gün batmak üzere, güneş ruhumuzdaki karanlığı fark etmiş gibi batıyor hüzünle.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Kars Kalesi
Kars’a geldiğimizde ilk iş olarak Kars Kale’sine gidiyoruz.
Size önce Kars kalesi hakkında söylenen efsane yada rivayeti anlatalım. Yazılarımızı okuyanlar bilirler. Biz gittiğimiz yerin efsanesini paylaşmayı severiz. Ama bu kez anlatılan efsaneyi kendimiz yaşayarak doğruluğunu gördük. Nasıl mı? Haydi sizi zamanda yolculuğa çıkaralım.
Kars kalesi efsanesine göre, bu kaleye çıkan kişi 7 sene Kars’ta kalırmış. Efsanenin bir başka versiyonunda ise kaleye çıkıp da Kars vadisini seyreden kişi muhakkak Kars’a bir daha gelirmiş.
Kars Kale’sine ilk kez Göle’de öğretmenlik yaptığım 1987-1991 yılları arasında öğretmen arkadaşlarımla birlikte çıktık. Kale girişinde görevli amca siz Kars’a bir kez daha geleceksiniz dedi. Kendisine gülümsedik ve kaleyi gezdik.
Kars kalesi; Merkez Kale, İç Kale veya Stadel olarak anılır. MS 1153 yılında Selçuklulara bağlı Saltuklu Sultanı Melik İzzeddin’in emri ile Veziri Firuz Akay tarafından yaptırılmıştır. Kenti çevreleyen dış kale surları da 12. yy’da inşa edilmeye başlanmış, 1386 yılında Timur tarafından yıkılan kale 1579 yılında Osmanlı Padişahı III.Murat’ın fermanı ile yeniden yaptırılmıştır.
Aradan yıllar geçti. Kars’tan ayrıldıktan yaklaşık 8 sene sonra Nesli ile birlikte bir kez daha görevli olarak Kars’a geldik. Bu sefer Nesli kaleyi görmek istedi. Kale girişindeki aynı ama biraz daha yaşlanmış amcaya bana söylediklerini hatırlatınca bize yine aynı cümleyi söyledi. Kars’a yine geleceksiniz. Biz de üçüncü kez mi mümkün değil dedik ve neden böyle söylediğini sorduk. Yaşlı amca bize halk arasında söylenen efsanenin devamını anlattı. Kale içerisinde daha doğrusu girişte bir türbe var. Celal Baba Türbesi. Kaleyi ziyaret edenleri, tepede karşılayan Celal Baba 1239 yılında Kars şehrini kuşatan Moğol-Gürcü orduları ile savaşırken şehit düşen bir evliya. Halk arasında savaşırken kafası koptuğu halde kafasını koltuğunun altına alarak bugünkü türbesinin bulunduğu yere kadar savaşarak geldiğine ve burada şehit düştüğüne inanılır. Celal Baba kaleyi ve kendisini ziyaret edenler için şöyle bir dilekte bulunurmuş. “Kaleye gelen bu kişi ne güzel beni de ziyaret etti tekrar buraya gelsin” Kendisine yine sadece gülümsedik ve kaleyi gezdik.
Kaynaklara göre Merkez kale dışında surlar 27.000 m uzunluğunda olup, 220 burçtan meydana gelmiştir. Kars Kalesi’nin dış cephe surları kesme bazalt taştan yapılmıştır ve üç büyük kapısı bulunmaktadır. Bunlar; Su kapısı veya Çeribaşı kapısı (batıda), Kağızman kapısı (Orta kapı), Behram Kapısı veya Bayrampaşa kapısıdır.
Kalenin kuzeydeki ana giriş kapısı kale önündeki boşluğa açılmaktadır. Kalenin en yüksek noktası olan kale burcuna doğru olan taş döşemeli caddenin bitiminden itibaren merdivenlerle kale burcuna ulaşılmaktadır. Kale içerisinde 12. yy’dan kalma Celal Baba Türbesi, Askeri Koğuşlar, Tarlalar, Cephanelik ve Mescit yer almaktadır. Kalede I. Abdülhamit tarafından Kafkaslara açılan kapının savunmasında kullanılsın diye gönderilen top ziyaretçilerin fotoğraf noktası.
Sit alanı olarak ilan edilen Kars Kalesi’nden şehre bakmak ve Kars’ın güzelliğini seyretmek çok keyiflidir. Özellikle bir kez daha Kars’a gelmek isteyenler mutlaka seyretsinler.
Büyük konuştuğumuzu yine yıllar sonra anladık. Bu olayın üzerinden tam 9 sene geçti ve biz bu kez Doğu Anadolu turu ile yine Kars’tayız ve yine kalenin yakınındayız. Rehberimiz Derya Hanım’a biz Kaleye çıkmıyoruz dedik ve hikayeyi anlattık. Bize gülerek “evet siz gelmeyin” dedi.
Kars Kalesine çıkmadık ama biz 4. kez yine Kars’tayız.
Kars Kalesi’ni gören bir yerdeyiz. Hem de tam 10 sene sonra.
Biz efsaneye güncel bir yorum getirmek istiyoruz. Kars’a gelip Kars Kalesi’ne bir kere çıkan ve sonrasında kaleyi uzaktan gören kişiler tekrar buraya gelecekler diyoruz.
Bizim 4. gelişimiz. Bu sefer Çıldır Gölü’ndeki kışın yapılan aktiviteler için geldik.
Yine Kars Kalesinin muhteşem görüntüsünü gece olunca nasıl ışıl ışıl parladığını gördük.
Buraya acaba beşinci kez gelirmiyiz? diye düşünmeden edemedik. Kim bilir belki yolumuz beşinci kez Kars’a düşer……….
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Havariler Kilisesi (Kümbet Cami)
Kümbet Cami ya da Havariler Kilisesi Doğu’nun Ayasofya’sı olarak nitelendirilir. Bagratlı Krallığı döneminde bir Ermeni-Gürcü kilisesi olarak inşa edilmiştir. Kral Abas’ın yaptırdığı kilise beş yıl içinde bitirilmiştir. Bu yapı bir ibadethaneden ziyade Hristiyanlık için büyük bir kutsallığa sahip olan 12 Havari’yi anmak için yapılmıştır.
Kars Kalesi’nin hemen karşısında olan Kümbet Camiyi 10 sene sonra tekrar ziyaret ettik.
Daha sonra 1064 yılında Müslüman egemenliğine geçen yöredeki bu kilise camiye dönüştürülerek Kümbet Camii adını almıştır.
Yapının kubbesi konik biçiminde, kubbe altındaki nişler içte yuvarlak dışta beş köşeli olarak yapılmıştır. Yapının ana girişi batı tarafındadır. Ayrıca güney ve kuzey taraflarda da iki giriş kapısı mevcuttur.
Kümbet Cami 1964 yılında ise müzeye dönüştürülerek, Kars’ta yapılan kazılardan elde edilen tarihi eserler burada sergilenmeye başlanmıştır. Kümbet Cami müze görevini 1981 yılına kadar sürdürmüştür ve 1993 yılından bu yana yine cami olarak kullanılmaktadır.
1978 yılında daha büyük bir müzeye gereksinim duyularak 1981’de açılışı yapılan Modern Kars Müzesi günümüzdeki arkeolojik, etnografik ve taş eserlerin sergilendiği önemli müzeler arasında yer almaktadır.
Kars Müzesi
Modern Kars Müzesi 1981 yılında açılmış olup iki katlıdır. Müzenin zemin katında Eski Eser Deposu, Bürolar ve Arkeolojik Eser Salonu; birinci katta ise Etnoğrafik Sergi Salonu ve Lojman bölümleri vardır. Ayrıca, müze bahçesinde de tarihi eserler yer almaktadır.
Müzede Paleolitik Dönem Eserleri, Tunç Eserleri, Urartu Dönemi Eserleri sergilenmektedir.
Müzede sergilenen madalyalar ve sikkeler Grekler, Romalılar, Bizanslılar, Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine aittir. Altın, gümüş, bakır, kurşun madeninden yapılan sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir.
Müzeyi dolaşırken haritada tanıdık bir yer karşıma çıkıyor.
Müzenin ana caddeye bakan tarafındaki bahçede; çeşitli Türk boylarının Kars ve çevresinde kullanmış oldukları koç, koyun ve atları tasvir eden taş eserler ile Selçuklu ve Osmanlılara ait mimari parçalar mevcuttur.
Müze bahçesinin kuzey tarafında Kazım Karabekir Paşa’ya 1921 Kars Antlaşması sırasında bir iyi niyet jesti olarak Ruslar tarafından hediye edilen tarihi Beyaz Vagon bulunmaktadır.
Kazım Karabekir, o dönemlerde çalışmalarını bu vagonun içinde yapardı. Kendisi daha sonra bu vagonu Kars Vilayeti´’ne bırakmıştır.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Subatan Köyü
Ani Harabelerine giderken Subatan Köyünden geçiyoruz ve kısa bir mola veriyoruz. Otobüsten inerken herkes çocukken öğrendiğimiz okul şarkısını hatırlıyor ve mırıldanıyor. “Orda bir köy var uzakta, O köy bizim köyümüzdür, Gitmesek de kalmasak da, O köy bizim köyümüzdür”
Subatan Köyü Kars’ın Merkez ilçesine bağlıdır ve Kars il merkezine 28 km uzaklıktadır. Köyün eski adı 1918 yılı kayıtlarında “Vartaşen” olup, Ermenice’de “gülköyü” anlamına gelmektedir. Köy, 1928’den beri “Subatan” adını taşımaktadır.
Neden bu köyden özellikle bahsetmek istediniz derseniz…..İki sebebi var. Birincisi burada bulunan şehitlik, diğeri ise Ani Harabelerine kalkan minibüslerin ilk durağı olması.
Subatan Şehitler Anıtı: Ermenistan sınırına 15 km mesafede bulunan 150 hane 850 nüfuslu Subatan Köyü, Ermeni Taşnak çetelerince bölgede en çok Türk’ün katledildiği köy olarak tarih sayfalarına geçti.
Ermeniler, diğer köylerde olduğu gibi 24 Nisan 1918’de Subatan Köyüne de girerek halkı bir araya topluyor. Köylülerin önce kıymetli takı ve eşyalarını ellerinden alan Ermeniler, daha sonra 570 kişiyi samanlıklara doldurup yakıyor ve bu kişilerin tamamı o gün hayatını kaybediyor. Katliamın ardından 570 kişinin can verdiği bu samanlık da toplu mezar haline getiriliyor.
İşte bu anıt o gün ölenlerin anısına dikilmiş.
Subatan Köyünden Ani Ören yeri (Ani Harabeleri)’ne doğru yol alıyoruz.
Ani Antik Kenti (Ani Harabeleri)
Ani Antik Kenti ya da daha sık söylenen şekli ile Ani Harabeleri Kars denince akla ilk gelen yerdir. Ani Antik Kentini yıllar önce ilkbaharın güneşli güzel günlerinde gezmiştik. Bu 4.gelişimizde ise kışın beyaz örtüsü ile kaplı güzelliklerini yaşadık. Haydi hem gezelim hemde bahar ve kış görüntülerini yaşayalım.
Ani Kentinin adıyla ilgili bir hikaye var. Irmakla ayrılmış iki ülkenin tüccarları ülkeler arasında gidip gelirlermiş. Ülkelerin yöneticileri çok iyiymiş, tüccarları çok dürüstmüş. O kadar iyi anlaşırlarmış ki, kimsenin hakkı kimsede kalmazmış. Ama günlerden bir gün hükümdar ölmüş, yerine başkası geçmiş ve eski adetlerde değişmiş. Yetimin hakkı yeniyor, masumun malı gasp ediliyormuş. Adalet hiç kalmamış. Tüccarlar bu taşlaşmış yüreklere karşı “taş kesilesiniz” diye beddua etmişler. Koca kent aniden taş kesilmiş ve o günden sonra şehir bu isimle anılır olmuş: Ani.
Tarihi Ani Şehri’nin ilk yerleşim çekirdeği, Kamsarakan Kalesi.
Tarih ile doğanın buluştuğu bir noktada yer alan ve tam bir açık hava müzesi olan Ani Harabeleri Kars turizminde belki de ilk görülecek yerdir.
Ani Antik Kenti ya da kısaca söylendiği şekilde Ani Harabeleri Ermenistan sınırındaki Arpaçay’ın batısındadır. Çevresinin büyük bölümü Arpaçay’la çevrili, kalan tarafı surla çevrilmiş.
Ani Harabeleri ya da Ani Ören yerine giriş kapılarından bazıları Arslanlı Kapı, Kars Kapı, Sarnıçlı Kapı’dır.
Biz Arslanlı Kapı’dan girdik.
Kapıdan geçtiğiniz zaman yönlendirme tabelası sizi karşılıyor. Nereye gideceğinizi, gezmeye başladığınızda bu yön tabelaları ile kolayca bulabiliyorsunuz.
Ani Harabeleri tarihi MÖ 3000 yılına kadar gidiyor. Köklü bir geçmişe sahip olan Ani Harabeleri aynı zamanda da İpek Yolu’nun geçiş noktasında yer alıyor.
İpek Yolu üzerinde bulunan Ani Ören yerinde İpek Yolu Köprüsü ya da Ani Köprüsü olarak bilinen köprüyü görüyoruz. Köprü Türkiye-Ermenistan sınırını ayıran Arpaçay üzerine kurulmuştur.
https://www.youtube.com/shorts/1wh8BV2Oouo?feature=share
Tarihi İpek yolunun Anadolu’ya ilk giriş noktasında bulunan köprü iki katlı olarak inşa edilmiştir. Köprünün inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 10. yy’’dan kaldığı düşünülmektedir. Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş olan köprünün kemer kısmı tamamıyla yıkılmış, günümüze sadece ayakları ulaşabilmiştir.
Ani Harabeleri binlerce yıllık bir tarihin izlerini taşıyor. Anadolu’da yer alan ilk Türk camisi burada. Menuçehr (Menuçihr) Camisi Ani Ören Yeri’nde iç kaleye çıkan yolun güneyinde yer alıyor.
Cami planı bilinen ve günümüze sağlam bir şekilde ulaşan en eski Selçuklu Dönemi eserlerinden biridir. Ani şehrinin Selçuklular tarafından fethedilmesinden sonra 11. yy’da Ebu’l Menuçehr Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami tamamen tüf taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Yapıya kuzeybatı köşede bulunan kapıdan geçilerek girilmektedir.
Yapının kuzey cephesinde ikinci bir girişi daha bulunmaktadır. Burası minareye açılan bir kapıdır. Bu cephenin bitişiğinde bulunan minare sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Minarenin gövdesi üzerinde bir kitabe panosuna da yer verilmiştir.
Yapının minaresi sekizgen planlıdır. İçten spiral bir merdivenle yukarı çıkılmaktadır. Manzara muhteşem.
Camiden sonra patika yollardan yürüyerek bazen de dinlenerek bir başka esere geliyoruz. Tigran Honents Kilisesi
Ani Ören yerinin kuzey doğusundaki Tigran Honents Kilisesi 1215 yılında Ani’li zengin bir tüccar olan Tigran Honents tarafından inşa ettirilmiştir.
Tigran Honents, ticaretle uğraşan varlıklı tüccar ailelerden birinin üyesidir. Ani`deki birçok yapıda olduğu gibi kilisenin duvarlarına inşa öyküsünü anlatan bir yazıt yazdırmıştır. Bu yazıtta 664 (MS 1215) yılında, Tanrı`’nın lütfuyla, Ani şehrinin beyi güçlü Zakaria iken… ben, Tanrının kulu, Honents ailesinden Sulem Smbatorents’`in oğlu Tigran, efendilerimin ve çocuklarının uzun ömürlerine, kayalıkların kenarında ve çalılıktan geçilmeyen bu yerde, Aziz Krikora adadığım bu manastırı yaptırdım.
Rehberimiz Derya Hanım’dan gerekli bilgileri alıyor ve katedrali geziyoruz.
Kubbeli dikdörtgen tasarımı dışarıdan Katedrali andırır. Duvarlar kırmızı, siyah ve kahverengimsi düzgün kesme taşlarla örülmüştür.
İç yapısı Ortaçağın bu geç dönemi kiliselerine benzer. Kubbe orta bölmenin üzerinde ve koniktir. İç mekanın tamamı, kiliseyle aynı yaşıt fresklerle kaplıdır ancak biraz harap durumdadır.
Ani Harabelerinde bir sonraki durağımız Fethiye Cami (Ani Katedrali-Meryem Ana Kilisesi).
Kilisenin temelleri Bagratlı Kralı II. Sembat tarafından MS 990 yılında atılmış ancak Kral Sembat öldükten sonra kilise eşi kraliçe Katranide tarafından 1001 yılında bitirilmiştir.
Ani Katedrali, Büyük Katedral adı verilen Meryem Ana Kilisesi İstanbul’daki Ayasofya’nın kubbesini onaran mimar Trdat tarafından inşa edilmiştir.
Kırmızı renkli tüf taşından inşa edilen katedral, basamaklı bir zemin üzerine kurulmuş olup kubbesi ve çan kulesi kuzey cephesindeki duvarın bir kısmı ile birlikte yıkılmıştır.
Katedral 1064 yılında Sultan Alparslan’ın Ani’yı feth etmesinden sonra camiye çevrilmiş ve ilk fetih namazı kılınmıştır. Bu sebeple büyük katedrale Fethiye Cami’de denilmektedir.
Ani Antik Kentinde dolaşmaya devam. Pazar yerini dolaşıyoruz. Ani Antik kentini gezerken bilgilendirme panoları nerede olduğunuz hakkında çok güzel bilgiler veriyor.
Ani Antik Kentinde günümüze ulaşan dini işlevli en eski yapı ise Fire Temple (Ateşgede)’dır.
Veeeeee karşımızda Ermenistan sınırı. Kars’ta Ermenistan sınırına en yakın olduğumuz yerdeyiz.
Ani Antik Kentini gezerken yürümek istemezseniz güzel bir uygulama var. Bu arabalar ile kenti belli bir ücret karşılığında dolaşabilirsiniz.
Yorulduğunuzda Nesli gibi bir taşın üzerinde dinlenebilirsiniz.
Ani Harabelerine nasıl gidilir? Ani Harabeleri Kars’ın Ermenistan sınırında yer alan Ocaklı Köyü yakınındadır. Kars merkeze yaklaşık olarak 45 km uzaklıkta yer almaktadır.
Ani harabeleri için toplu taşım aracı bulunmuyor. Ancak Kars’tan Subatan ve Esenkent köyü minibüsleri ile gidebilirsiniz. Eğer özel aracınız ya da taksi ile gelmeyecekseniz Kars merkezden Ani harabeleri için düzenlenen turlara katılabilirsiniz. Giriş ücretlidir.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Haydi biraz da Kars’ın merkezini gezelim
Kars şehir merkezini gezmenin, Rus mimarisinin etkisini, kışın çatılardan sarkan buz sarkıtlarını görmenin yani kısaca Kars’ı keşfetmenin en iyi yolu yürümektir. Bunun için 1-2 saatinizi ayırmanız gerekebilir. Kaleye doğru ilerlerken İsmet Paşa İlk Öğretim Okulu, Anadolu Lisesi, Defterdarlık, Sağlık Müdürlüğü binaları görülebilir.
Rus işgalinde askeri bina olarak yapılan sonrasında Meclis Binası olarak kullanılan Vali Konağı, 1883 tarihinde inşa edilmiş. Tek katlı 1921 Kars Antlaşmasının imzalandığı konak önce karargah, Cumhuriyetin ilanından sonra da Vali Konağı olarak kullanılmış.
Vali Konağının hemen karşısında bulun Atatürk Anıtı’nın özelliği önemli. Bu anıt Atatürk’ün gerçek boyuna göre tasarlanmış birkaç heykelinden birisidir.
Kaleye doğru giderken en az 100 yıllık Melekli Ev’i görüyoruz. Kars Şehir Merkezinde, Gazi Ahmet Muhtar Paşa Caddesi üzerinde bulunan bina iki katlıdır.
İkinci katının salonunun tavanı melek motifleriyle süslü olduğu için Melekli Ev olarak anılır. Salon duvarları ise Kars’ın doğal güzelliklerini gözler önüne seren resimler ile süslüdür.
Binanın ısınma sistemi, Rusların Kars’ta inşa ettikleri yapılarda kullandıkları ‘Peç’ adı verilen bir ısıtma sistemiyle sağlanmıştır. Bu sistemde, sobadan çıkan sıcak hava, binanın duvarları arasında kalan boşluklarda dolaştırılarak, binanın ısınması sağlanmaktadır.
Yapının 1.Katında Yemen Kahvesi adında çok şık, çok lezzetli içecekler sunan bir kahve yer almaktadır.
Kars Çayı kenarındaki eski değirmenlerin bulunduğu sokaktan yürüyerek taş binada yer alan Cheltikov Otel’i görüyoruz.
Kafkas Gecesi
Kars’a gelip de Kafkas gecesi görmeden, aşık atışmalarını dinlemeden olmaz. Kars’ta pek çok restoranda Aşık Atışmaları yapılır ve sonrasında güzel bir Kafkas gecesi düzenlenir. Biz de böyle bir restorana gidiyoruz.
Önce aşıklar bağlamaları ile geliyorlar ve karşılıklı atışarak türkülerini seslendiriyorlar. Aşık atışmalarından sonra Kafkas gecesi başlıyor.
Doğu Anadolu turumuza Digor üzerinden Iğdır’a doğru devam ediyoruz.
Sizlere Kars’tan ayrılmadan iklimi ile ilgili öğretmenlik günlerimden bir anı bırakıyoruz. Kars’ın kışı ayrı güzel, yazı ayrı güzel.
Yorum Bulunamadı