Veeee işte başkent Lizbon’dayız. Lizbon Portekiz’in başkenti. İstanbul gibi iki yakada ve yedi tepe üzerinde konumlanan ender şehirlerden biri. Tramvayla dolaşmak da ayrı bir benzerlik. Her yerde Arnavut kaldırımlı sokaklara rastlarsınız. Tarihi dokusunun yanı sıra Vasco da Gama, Macellan gibi ünlü kaşiflerin yetiştiği Akdeniz şehri. Çok kalabalık. Hemen söyleyelim, Lizbon’u gezmek için geldiğinizde konaklayacağınız yeri çok iyi ayarlamak gerekir. Önce Parque das Naçoes Meydanına gidiyoruz.

Parque das Naçoes (Parque das Naçoes Meydanı )

Bu meydanda görülecek çok yer var. Önce Expo 1998 için yapılan alanı ve çevresini gezdik. Parque das Naçoes’de kurulan bu alan 1998 yılında Dünya Fuar alanı olarak dizayn edilmiş.

Casino Lisboa muhteşem bir görüntü sergiliyor. Parque das Naçoes’de bulunan bir kumarhanedir. Nisan 2006’da halka açılmış. Oyun oynamak isteyenlere alternatifler çok.

Meydanda dolaşırken ilginç bir yer gördük.

Kapıda asılı Tutankamon ile ilgili afişler ilgimizi çekti. Hemen içeri girdik. Mısır Tarihi ile ilgili sergi olduğunu söylediler. Niye Mısır tarihi ve neden Tutankamon dediğimizde görevli hiç bir fikrimiz yok dedi. Bu ifade şaşırtıcıydı. İçeride herşey imitasyonmuş . Girmeye değmez dedik. Çünkü biz bu sergilenenlerin asıllarını Kahire Müzesi’nde görmüştük.

Buraya gelince Vasco da Gama Alışveriş Merkezine gidebilirsiniz. Hiç alışveriş yapmasanız da görmeye değer. Vasco da Gama Portekiz’li ünlü denizci. Doğduğu yer Sines‘te monumentini görmüştük.

Vasco da Gama Alışveriş Merkezi olur da köprüsü olmaz mı? Vasco da Gama Köprüsü: Avrupa’nın en uzun köprüsü olup Tejo Nehri’nin üzerinde kurulmuş bir köprüdür. Köprü, Avrupa’dan Hindistan’a bir rota keşfedilmesinin 500. yıl dönümünde-29 Mart 1998’de açılmış. Yaklaşık 17 km. uzunluğunda.

Haydi bu meydandaki Vasco da Gama ile ilgili başka bir yere gidiyoruz.

Vasco da Gama Kulesi. Kule 1998 yılında Vasco da Gama’nın Hindistan’a yolculuğunun 500. yılında açılmış 145 metre uzunluğundaki kuledir. Şekli deniz yelkenlerine uygundur. Lizbon’un en yüksek binası. 2012 yılında açılan Myriad Otelin lüks oteline dönüştürülmüş.

Telecabine: Lisbon EXPO’98 Dünya Fuarı için açılmış.  Tejo Nehri’nin üzerinde hareket eder.

Güney terminali Passeio de Neptuno’da, Oceanarium’un yanında, Kuzey terminali ise Vasco da Gama Kulesi’nin yanında, Gezi, 1230 metrelik bir rota, yaklaşık 10 dakika sürüyor. Panaromik olarak parkı, Vasco da Gama köprüsünü görüyorsunuz. Manzara şahane. Gidiş dönüş yada tek yön bilet alabilirsiniz.


Oceanario de Lisboa: Dev bir akvaryum ve su altı müzesi. Biz telecabine ile geldik. Ama metro ile de çok kolay ulaşabilirsiniz. Eğer Lizbon’da vaktiniz çok ise gidin. Pek çok canlı örneğini görebilirsiniz. Hele çocuklar için çok uygun. İçerisinde Takashi Amano tarafından kurulmuş “Batık Ormanlar” sergisi var.

Biletler 19€. Eğer rehberli tur isterseniz ya da içerisindeki farklı aktivitelere katılırsanız artı ücret ödemek zorundasınız. Fiyatlar biraz pahalı. Eğer İstanbul’daki akvaryumu gördüyseniz burayı gezmenize vakit ayırmanıza gerek yok. Biz İstanbul’daki akvaryumu gördüğümüz için gezmedik.

Parque das Naçoes meydanını geziyoruz. Çocuklarınızla eğlenebileceğiniz yerler ve dinlenebileceğiniz hamaklar var. İnanın çok rahat.

Padrao Dos Descobrimentos (Keşifler Anıtı)

Coğrafi Keşifler anısına yapılmış bir anıttır. Anıt gemilerin 15 ve 16. yüzyıllarda bilinmeyen yönlere sefere çıktığı Tejo Nehri kıyısına yapılmıştır.

Keşifler Anıtı ülkenin şanlı geçmişinin bir simgesidir.  Tarihte motive edici şair, gezgin ve bir çok karakteri gösterir. 1960 yılında Cottinelli Telmo tarafından Belem Bölgesinde inşa edildi.  56 metre yüksekliğindeki Keşifler Anıtı, en büyük denizci ekibine komuta eden Infante D. Henrique, Bartolomeu Dias, Ferdinand Magellan, Vasco da Gama, Lís de Camões, Kraliçe Filipa de Lencastre, Gil Eanes, Kral Afonso V gibi çeşitli tarihi karakterleri canlandırıyor. Anıt Infante D. Henrique’in ölümünün 500. yıldönümü kutlamaları kapsamında inşa edildi. Vaktiniz varsa anıtın tepesine çıkarak bölgeyi izleyebilirsiniz.

Anıtta yer alan heykelin doğu yakasındaki kişiler sırasıyla, (Yukarıdan aşağıya doğru);

Prens Henrique (Coğrafi keşiflerin destekçisi, Kral Joao I’in oğlu); Afonso V (Kral); Vasco da Gama (Hint rotasını keşfeden denizci); Afonso Gonçalves Baldaia (Batı Afrika kıyılarını keşfetmek için gönderilen ilk rehberlerden); Pedro Alvares Cabral (Brezilya’nın kaşifi); Fernao de Magalhaes (İlk Dünya turuna çıkan denizci); Nicholas Coelho (Gemi komutanı) ; Gaspar Corte-Real (Gemi kaptanı); Martim Afonso de Sousa (Denizci); Joao de Barros (Yazar); Estevao da Gama (Vasco da Gama’nın ikinci oğlu, Kaptan); Bartolomeu Dias (Ümit burnunu ilk geçen kaşif); Diogo Cao (Kongo nehrine ilk ulaşan kaşif); Antonio de Abreu (Denizci); Afonso de Albuquerque (Hindistan’daki 2. Portekiz temsilcisi); Francisco Xavier (Misyoner); Cristovao da Gama (Vasco da Gama’nın dördüncü oğlu, Kaptan)

Anıtta yer alan heykelin batı yakasındaki kişiler sırasıyla (Yukarıdan aşağıya doğru)

Prens Fernando (Kral Joao I’in oğlu); Joao Gonçalves Zarco (Porto Santa Adasından Madeira Adalarına ilk yolculuğu yaptı); Pero de Alenquer (Pilot); Gil Eanes (Denizci); Pedro Nunes (Matematikçi); Pero de Escobar (Pilot); Jacome de Maiorca (Haritacı); Pero da Covilha (Gezgin); Gomes Eanes de Zurara (Tarihçi); Nuno Gonçalves (Ressam); Luiz Vaz de Camoes (Rönesans şairi); Frei Henrique de Coimbra (Fransisken); Friar Gonçalo de Carvalho (Dominik); Fernao Mendes Pinto (Yazar); Dona Filipa (Lencastre Kraliçesi); Prens Pedro (Kral Joao I’in oğlu )

Keşifler Anıtının hemen önünde dekoratif rüzgar gülü yer almakta. Kırmızı ve siyah kalker taşlarından yapılmış. Çalışma Mimar Cristino da Silva tarafından tasarlanmış.

Belem Tower (Belem Kulesi)

Belem Kulesi, 16. yüzyıl askeri mimarisinin harika bir örneğidir. Başlıca işlevi liman girişini korumak ve Lizbon şehrine erişimi sağlamakmış. 16. yy da Portekizli ünlü bir keşif olan Vasco de Gama’nın anısına yaptırılmıştır.  Kule bir süre hapishane olarak da kullanılmıştır.

Uçak Anıtı (Atlantiği ilk geçenler)

Belem bölgesinde karşımıza bir uçak anıtı çıktı. Yaklaştığımızda Portekizli iki pilot Gago Coutinho ve Sacadura Cabral’ın 1922 yılında Lizbon-Rio De Janerio arasını yani Güney Atlantiği uçakla ilk kez geçmeleri şerefine dikilmiş.

25 Nisan Köprüsü

Köprüyü gördüğümüzde ne oluyor bu da kırmızı köprü diye şaşırdık. Çünkü biz kırmızı köprü olarak ilk San Fransisco’daki “Golden Gate Bridge”’i görmüştük.  Meğerse bu köprüde Golden Gate Köprüsünün mimarı tarafından yapılmış. Demek ki mimar köprüleri kırmızı yapmayı seviyor diye düşündük.

Tejo Nehri üzerine kurulmuş bir asma köprüdür. Uzunluğu 2278 m, sudan yüksekliği 70 m. olan köprüde, altı şeritli yol, iki şerit tren rayı mevcuttur. 6 Ağustos 1966’da “Salazar Köprüsü” adıyla hizmete açılmıştır. Haydi köprüden karşı tarafa geçelim. Oradaki İsa heykelini görelim.

Cristo- Rei (Mesih Heykeli)

Belem bölgesinden Almada bölgesine 25 Nisan köpründen geçtik.  Burada Lizbon kentine bakan, İsa Mesih’in anıtını gördük. Brezilya’daki Rio de Janeiro’dan kurtarıcı İsa heykelinden esinlenilerek yapılmış. Denize 113 metre mesafede bulunuyor. İsterseniz asansörle yukarı platforma çıkabilir, şehir manzarasını izleyebilirsiniz.

Museu Do Combatente

Belem kulesinden biraz daha batıya ilerlediğinizde bu müzeyi ilginç yapısı ile görebilirsiniz. Lizbon’un önemli askeri müzelerinden biridir.

Belem bölgesinde marinayı izleyip deniz kokusu ve havasından biraz daha yararlanıyoruz. Burada yürümenin yanı sıra tuktuklarla ve deniz otobüsleri ile de gezi yapabilirsiniz.

Jeronimos Manastırı 

Lizbon’un Santa Maria de Belem semtinde bulunan tarihi manastırdır. Şehrin en önde gelen sembollerinden birisidir. Manastır, Avrupa’dan deniz yoluyla Hindistan’a giderek yeni bir ticaret yolu açmış ilk Portekizli kâşif denizci Vasco de Gama’nın anısına ithaf edilmiş. 

1501 yılında başlanan inşaat tam 100 yıl sonra 1601 yılında sona ermiş. Manastır, cephesine baktığınızda oldukça uzun. Yaklaşık 300 metre civarında. Dış mimarisi çok ilginç. 

Museu De Marinha (Donanma Müzesi)

1909 yılında Donanma Müzesi (Museu de Marinha) manastırın batı cephesine eklenmiş. 1863 yılında Kral D. Luis tarafından oluşturulan, XIX.yy’a kadar Büyük Keşifler ile Portekiz’in denizcilik geçmişini açıklamaktadır.

Tram 28 (28 Numaralı Tramvay)

Lizbon gelince tarihi sarı tramvaya binmeden olmaz. Evet 28 numaralı tarihi sarı tramvaydan söz ediyoruz. Daracık sokaklardan geçerken, rayların çıkardığı sesler, dururken yaptığı frenler, hele neredeyse evlere ya da duvarlara değecek kadar yakın geçmeler, yanından geçerken insanların fotoğraf çekmeleri, el sallamaları ile bu güzergah boyunca başkentin Alfama, Baixa ve Estrela bölgelerinin en iyi turlarından birini yapmış olursunuz. Yani bu sarı tramvayla yapılacak 1 saatlik gezinti Lizbon tatilini özetler. Hiçbir yer görmeseniz bile bu tramvayla yaptığınız geziyi unutamazsınız. İş böyle olunca bize de bu geziyi yapmak kaldı.

Martim Moniz meydanından bineceğiz. Aslında 28 numaralı tramvay toplu taşımanın önemli bir parçasıdır ve halk tarafından ulaşım aracı olarak kullanılmaktadır. Ama turistlerin gösterdiği ilgi karşısında halk taşıtından ziyade turistik bir araç olmuştur. Halktan çok turist görürsünüz. Peki nereden nasıl bineceğiz? Eğer 1 saatlik yolculuğu oturarak yapayım diyorsanız oturma imkanı olan iki durağı tercih etmelisiniz. Kalkış istasyonu Martim Moniz Meydanı ve varış istasyonu Campo Ourique (Prazeres Meydanı).

Tramvay atlatarak oturma imkanı bulursunuz. İki tramvay arası 5 dakika. Ayakta giderim derseniz sorun yok. Hemen binebilirsiniz. Yalnız duraklarda ve ani duruşlarda sıkı tutunun, çok sert fren yapıyorlar.

Çok kalabalıktan kaçınayım derseniz sabah saatlerini tercih edin.  Biraz vakit geçince oldukça fazla sıra oluyor ve çok bekliyorsunuz. Tramvaylar sabah 06:00’da başlayıp gece 22:30’a kadar turuna devam ediyor. Martim Moniz-Graca-Portas de Sol-Se Katedrali-Rua Conceiçao (güney Baixa)-Chiado-Sao Bento-Estrela-Campo Ourique/Prazeres’e.

Son durağa geldiğinizde tramvaydan inerek aynı rotayı tersten devam edip aynı yere gelirsiniz.

Ücreti tek bilet yani tek yön 3€. Değişik yerlerden bilet alma imkanınız var ama tramvayın içinden sürücüden de alabilirsiniz. Sorun olmuyor.

Martim Moniz Meydanı

Portekizli bir şövalyenin adını taşıyan meydan özellikle 28 numaralı tramvayın başlangıç noktası bakımından önem taşır. Martim Moniz metro durağı buradadır. Etrafında kafeler, oteller, dinlenme yerleri vardır. Buradan Saint Jorge Kalesi (Castelo de Sao)’ni görebilirsiniz.

Praca de Comercio (Lizbon Ticaret Meydanı)

Lizbon’un en hareketli ve Rua Augusta yaya caddesine açılan ticari meydanı. Parke taşları ile döşenmiş caddede yürürken ünlü marka mağazalarına, sokak sanatçılarına, açık hava kafeteryalara, tabi ki hediyelik eşya dükkanlarına rastlarsınız.  Şehrin en kalabalık ve en geniş meydanlarından birisidir.

Meydanda bulunan zafer takı 1775 yılında şehre açılan bir kapı olarak tasarlanmış

Zafer takının tepesindeki heykeller Glory’i taçlandıran Genius ve Valor’u temsil eder. Aşağıda, ulusal kahramanlar Vasco da Gama, Pombal Marki, Nuno Alvares Pereira ve Viriato’nun görüntüleri bulunmaktadır. Rua Augusta caddesine bakan tarafta ise doğal motiflerle süslenmiş bir saat vardır. Tüm anıt 2013 yılında restore edilmiştir.

Kral Joseph I Monumenti

Zengin dekore edilmiş, geniş, kireçtaşı bir taş kaide üzerinde bronz bir binicilik heykelinden oluşan 14 m yüksekliğinde Kral Jose anıtı. Heykel Portekiz’deki ilk döküm bronz heykel olup, Lizbon ve ülkenin en eski halk heykelidir.

Santa Justa Asansörü

Lizbon’a gittiğinizde en ünlü yerlerden birisi. Görmeden ve çıkmadan olmazmış. Yukarıdan manzaralar harika, mutlaka görülmeliymiş. Ticari Merkezden Zafer takının altından geçerek girdiğiniz Augusta Caddesinden yaklaşık 10dakika yürüyüp en sona doğru ulaştığınızda solunuza baktığınızda kocaman dev bir asansör karşınızda.  Asansör Bairro Alto ile Baixa’yı birbirine bağlamak için 19.yy’da inşa edilmiş. Portekizli mühendis Raoul Mesnier du Pnsard tarafından yapılmış her iki tarafı boşta olan demirler kullanılarak ayakta duran bir yapı.

Asansöre geldiniz, inanılmaz uzunlukta bir kuyruk var. Asansörün 15-20 kişi aldığını düşünürseniz sıranın size gelmesi en az 1 saat. Bu sırada beklemek hiç akıllıca değil. Bunun yerine arka sokakta Bella Lisa restoranın asansörü ile yukarıya kadar çıkabilirsiniz. Hem de ücretsiz

Hani şöyle düşünmeyin ben illa ki asansörle yukarı çıkacağım. Asansörün içinde bir yer göremeyeceğinize göre o kadar uzun kuyruğu beklemeye gerek yok. Biz Amerika’da Empire State binasının 86. Katına çıktığımızda asansörün içinde hiçbir yeri görmeden çıktık. Yani kapalı bir kutuda hareket etmek gibi bir şey. Gelin siz arka sokaktaki asansörden çıkın. Yukarı kata doğru gidiyoruz.

Asansörden inince asansöre ulaşmak için merdivenlerden çıkıyorsunuz köprüye ulaşıyorsunuz, en üst kata ise (hemen orada bir görevli oturuyor) 1.5 € ödeyip ya da Lizbon kartınız varsa ücretsiz çıkabilirsiniz. İşte köprüdeyiz.

Ama inanın en üste platforma çıkmaya bile gerek yok. Çünkü köprüden de manzara şahane görülüyor. Hem sıra beklemedik hem de para ödemedik.


Resim çekimlerini tamamladığınızda restoranda belki bir şeyler içebilirsiniz. İnerken müzeye uğrayıp gezebilirsiniz.

Asansörden bir tarafta Rossio meydanını bir tarafta San George kalesini görüyorsunuz.

Rossio Meydanı

Rossio Meydanı ya da bilinen adıyla Pedro IV Meydanı şehrin ana meydanlarından bir başkası. Meydan ismini aynı zamanda Brezilya kralı olan Pedro IV’den alır.  Meydanın tam ortasında krala ait beyaz bir sütun ve heykel var.Meydanın en dikkat çekici özelliği dalgalı şekilde siyah beyaz renkte karolarla döşenmiş zemini. Asansörden meydanın tamamını görme şansınız var.

Santa Justa asansöründen güzel manzaralar çekip Rossio Meydanını karşıdan izledikten sonra yine asansörden karşıdan gördüğümüz St Georges Kalesine gidiyoruz. Lizbon’da City tuktuklar ile gezmek eğlenceli oluyor. Bizde deneyelim dedik ve kaleye en azından merdivenlere kadar tuktuk ile çıktık. Tuktuku kullanan Bayan Francais ile fotoğraf çekinip ayrıldık.

St Georges Kalesi

Şehrin en yüksek tepesinde bulunan kaleyi hem Martim Moniz meydanından hemde Santa Justa asansöründen karşıdan gördük. 11. yüzyılın ortalarında Morolar tarafından inşa edilmiş. 1255’te Lizbon krallığın başkenti haline geldiğinde, III. Alfonso yönetim merkezi olarak kaleyi seçmiş. Kaleye bir kapıdan girdikten sonra biletinizi alıyorsunuz.

Kale içerisinde kemerler ve surları dolaşıyorsunuz.

Muhteşem bir manzaraya sahip 25 Nisan köprüsünü, Mesih heykelini ve Santa Justa asansörünü rahatlıkla görebiliyorsunuz.

Santa Maria Maior de Lisboa

Santa Maria Maior de Lisboa ya da kısaca Se de Lisboa, Portekiz’in başkenti Lizbon’daki en eski kilisedir. Önünden geçerken her zaman kalabalık görüyorsunuz.

Lizbon gezimizi tamamlayıp şehri turlarken karşıdan çikolata dükkanı gibi gördüğümüz çok renkli bir dükkana gidiyoruz. Burası çok ünlü konserve sardalye balıkları satan bir yermiş. İki katlı çok büyük olan mağazada isterseniz tadarak sardalye alabiliyorsunuz.

İşte yine Barcelos horozları karşımızda

Böyle güzel bir hediyelik mağazasından arkadaşlarımıza Portekiz’in meşhur horozlarından alıyoruz. Her yerde rengarenk boyanmış gördüğünüz horozlar belki de en güzel hediye. Portekiz horozları tıpkı bizim Denizli horozları kadar ünlüymüş. Bu Barcelos horozudur ve Portekiz’in sembolüdür.

Lizbon’da 5 günlük gezimizi Sintra ve Cascais’ede giderek tamamladık. Yarın kutsal şehir Fatıma’ya gideceğiz. Canthanhede bölgesinde konaklayacağız.