Floransa gezimizi tamamladık. Bugün kahvaltı sonrası Toskana bölgesinin kalbi sayılan 70 km uzaklıktaki Siena’ya gidiyoruz. Tarihi, kültürü, sanat eserleri ile tam bir Orta çağ görüntüsü veren, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Siena tarihi dokusunu korumakta ve doğal olarak filmcilerin ilgi odağı haline gelmekte. Mesela Oscar ödüllü The English Patient’in bazı sahneleri burada çekilmiş. Biz de şehre filmlerde gördüğümüz kapıdan geçerek giriyoruz.

Şehre girdiğimizde her taraf bayraklarla donatılmış. Ne olduğunu sorduğumuzda adını ilk kez duyduğumuz Palio Festivaline hazırlık yapılmış. Siena özellikle Palio Festivali yani her yıl şehrin mahalleleri arasında yapılan at yarışlarıyla ünlüdür.

Peki nedir Palio Festivali?

Siena’nın ana meydanı olan Piazza del Campo’da 2 Temmuz ve 16 Ağustos olmak üzere yılda iki defa at yarışları yapılıyor. 2 Temmuz’da ki yarışlar Siena’daki Santa Maria di Provenzano kilisesinde büstü bulunan, bakireliğin ve saflığın simgesi olan Madonna di Provenzano için; 16 Ağustos’ta ki yarış ise Hz. Meryem’in cennete gittiği gün olarak bilinen 15 Ağustos’un ertesi günü yapılır.

Yarış öncesi at ve jokeyler kiliseye gidip  hayır duası alırlar. Siena katedrali yarış için bayraklarla donatılmış.

Biz tesadüfen yarışların yapılacağı 16 Ağustos tarihinden 2 gün önce Siena’daydık. Şehir Palio festivaline hazırlanmış. Sanki bayram gibi her taraf bayraklarla donatılmış. Siena’da 17 mahalle var ve her birinin kendine has amblemleri ve bayrakları bulunmakta. Panter mahallesi, salyangoz mahallesi, kaplumbağa mahallesi gibi Bu simgeler sokak başlarına asılıyor, çoğu evin duvarlarında mahalleye özgü simgeler yer alıyor. Yani kıyasıya bir mücadele ve hazırlık var. Her taraf bayraklarla donatılmış. Duyurular duvarlara asılmış.

Evlerin önüne ve sokaklara uzun masalar kurulmuş. Bu masalarda yiyecekler sergilenip keyif yapılırmış.

Yarış günü halk ve turistler ellerinde bayraklar yarışı izlerlermiş. Yarışı kazanan at ve jokey Siena sokaklarında tur atarmış. Peki bu kadar hazırlık yapılan yarışın süresini merak ettiniz mi? Yarış sadece 90 saniye sürüyor.  Yanlış okumadınız, biz de yanlış yazmadık. Yarış eyersiz ata binilerek yapılıyor ve sadece 90 saniye sürüyor. Keşke 2 gün sona burada olsaydık ve yarışı da görebilseydik. 

Siena’nın dar sokaklarından geçiyoruz. Tarih derslerinde öğrendiğimiz Remus ve Romulus ikiz kardeşleri besleyen dişi kurt ve sonra gelişen olayların hikayesi burada oldukça önemli. Kentin simgesi dişi kurdu Siena’da her yerde görmek mümkün. Siena Katedralinin dış cephesinde bile bulunuyor. Heykel, Roma’nın efsanevi ikiz kurucuları Romulus ve Remus ‘i emziren dişi kurdu gösteriyor.

Efsaneye göre Romulus ve Remus, Alba Longa’nın Kralı Numitor’ın kızı Silvia Rhea’nın oğullarıydı. İkizlerin doğumundan önce, Numitor kardeşi Amulius tarafından tahttan indirildi.  Numitor’ın kızı Rhea’yı da, tahta rakip adaylar doğurmaması için bir rahibe olmaya zorladı. Fakat Rhea daha önceden Savaş tanrısı Mars’tan hamile kalmıştı ve Romus ve Remulus’u doğurdu. Amulius iki kardeşin Tiber nehrinde boğdurulmalarını emretti. Fakat çocuklar kurtuldu ve çoban Faustulus tarafından bulunana kadar dişi bir kurt tarafından emzirildiler. Büyüyüp kimliklerini öğrenen kardeşler Alba Longa’ya saldırdı ve Amulius’u öldürdü ve dedelerini tekrar tahta çıkardı.. İkizler daha sonra, çocukken kurtarıldıkları yerde bir şehir kurmaya karar verdiler. Fakat girdikleri bir tartışmada Remus kardeşi tarafından öldürüldü. Romulus da kurdukları yerleşimin lideri oldu ve şehir onun ardından “Roma” ismini aldı. Sienalılar Ortaçağ geleneklerini yaşatmaya devam ediyorlar.

Rehberimiz Ercan Bey Siena bayrağı ile bize hikayeyi anlattı. Kendisine İtalya gezimizde ki yardımları ve verdiği bilgiler için teşekkür ediyoruz.

Yürüyerek Piazza del Campo’ya ulaşıyoruz. Deniz kabuğu şeklindeki bu meydan Avrupa’nın en büyük kent meydanlarından biri olarak kabul ediliyor Meydanın deniz kabuğunu andıracak biçimde dokuz parçaya bölünmesinin nedeni, her parçanın o dönemki idari bölgelerden birini temsil ediyor olması. Açık alan, Siena’yı oluşturmak için birleşen üç yamaç topluluğunun buluşma noktasına yakın eğimli bir alanda 13. yydan önce kurulmuş bir pazar yeriydi. Meydan, Siena’nın ortak sarayı olan Palazzo Pubblico’nun cephesine hakim.

Meydanda Torre del Manga hemen göze çarpmaktadır. Kule, kilisenin ve devletin eşit güce sahip olduğunun bir işareti olarak Siena Katedrali ile aynı yükseklikte inşa edildi. 88 m uzunluğunda ve yapıldığı zaman döneminin en yüksek yapıları arasında yer almaktaymış.  Kule, bölge mimarisinin vazgeçilmez malzemesi olan toprak renkli tuğlalar kullanılarak inşa edilmiş. Tepesi beyaz mermer kaplı olan tarihi yapının bazı katlarına çıkılabiliyor.

Çıkmak isteyenler  332 basamak olduğunu, asansör olmadığını, 30 dakikalık ara ile çıkışa izin verildiğini ve her seferinde sadece 25 kişilik grup gönderildiğini unutmasınlar. Ayrıca hiçbir şekilde çanta, selfie çubuğu vb. şeyler getiremezsiniz. Girişte personelin sağladığı ücretsiz kilitli dolaplara malzemeleri bırakıp anahtarınızı alıyorsunuz o kadar. Ne diyelim dizlerine, kondüsyonuna ve sabrına güvenenlere kolay gelsin. Kuleye çıkış ücretli.

İşte karşımızda yine muhteşem bir katedral. Siena Katedrali. Sienalılar şehirlerindeki katedralin ‘Hıristiyan dünyasının en büyük ve ihtişamlı katedrali’ olmasını istemişler.

Katedralin yapımı 13 yy.’dan başlanmış ve bitmesi bir buçuk asırdan fazla sürmüş. Katedralin dış ve iç cephesi beyaz ve siyah mermerden yapılmıştır. 

Siyah ve beyaz, Siena’nın sembolik renkleridir ve kentin kurucuları Senius ve Aschius’un siyah beyaz atlarıyla  bağlantılıdır. Bu bağlantı nedir derseniz hemen efsaneleri hatırlatalım…… Aschius ve Senius Remus’un oğullarıdır. Babaları amcaları Romulus tarafından ormana biri beyaz diğeri siyah atla kaçtılar. Orada dişi bir kurt tarafından emzirilerek kurtuldular. Büyüdüklerinde Senius’tan sonra Siena adında bir şehir kurdular; dişi kurdu şehirlerinin sembolü, atların renklerini bayrak olarak aldılar. 

Bir başka efsanede ise kardeşlerin tanrılar tarafından gündüz beyaz bir bulutla, geceleri kara bir bulutla korunduğunu iddia ediyor.

Katedralin dış cephesi mozaik ve değişik heykeller ile donatılmıştır.

Katedralin dışında üst cephede görülen Meryem Ana’nın taç giyme törenini anlatan mozaik ilgi çekicidir.

İçeriye girdiğinizde siyah-beyaz mermerden yapılan şeritler, mozaikler ve Palio Festivali için asılan bayraklar ilgi çekicidir.

Siena hakkında bilinmesi gerekenler:

Şehrin 9 km yakınında havalimanı var buraya uluslararası uçuş yok.

Siena’ya gelmek için önce Floransa’ya gitmek, daha sonra trenle Siena’ya geçmek gerekiyor. İç hatlar uçak ve otobüs alternatifi de var, fakat tren çok daha hesaplı.

Şehir rahatlıkla yürüyerek gezilebiliyor

Şehrin içine arabayla giriş yasak.

Siena Sokaklarında dolaşarak, olmazsa olmaz hediyelik eşya dükkanlarını dolaşıp San Gimignano‘ya doğru yola çıkıyoruz.

Ayrılmadan önce Siena’nın güzelliklerine bir kez daha bakıyoruz.