Turumuzun son durağı olan St. Petersburg’a geldik. Burada 3 gün konaklayacağız. Ertesi gün gemiden çıkış işlemlerimizi yapacağız. St. Petersburg ya da Rusça’daki deyimiyle Sankt Petersburg Rusya’nın ikinci Avrupa’nın ise 4. büyük kenti.  Baltık denizi kıyısında Neva nehri üzerinde yer alan şehir 200 yıl Rus Çarlığına başkentlik yapmıştır.  1924-1991 yılları arasında Leningrad olarak isimlendirilen şehir son olarak Sankt Petersburg adını almıştır.

Bugün 19 Mayıs 2019. Yani bizim için çok önemli bir gün. Kurtuluş Mücadelesine başladığımız günün 100 yılı. Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı. Gemide grubumuza ayrılan masalarımızı Türk bayrakları ve Türk bayraklı balonlarla donattık.

Veee sabah kahvaltısında Bayramımızı tüm gemi misafirlerine açıklayıp Ata’mızın sesi ile kutladık. Ne Mutlu Türk’üm diyene.

Rehberimiz Gündoğan Bey Bayram için açıklamaları Maria ile birlikte tüm gemiye yapıyor

Sabah kahvaltının ardından otobüsle şehir turu yaparak gezimize başlıyoruz. Eski liman fenerlerini, Aurora kruvazör gemisini, Bronz at heykelini, Nevsky Caddesini, Borsa binasını, Kırgız lokantasını, Gostiny Dvor alışveriş merkezini, St. Isaac Katedralini görüyoruz.

Otobüsten inip ilk olarak Aurora kruvazörünü dışarıdan resimliyoruz.

Aurora kruvazörü Ruslar için çok önemli. Üç savaşa katılmış (Tsushima Muharebesi I. ve II.Dünya Savaşı) ayrıca 1917 Ekim Devrimi’nde büyük rol oynamıştı. Adının anlamı Şafak. 1957 yılından itibaren müze olan geminin içini gezebilirsiniz. Pazartesi ve Salı günleri hariç saat 10.00-16.00 saatleri arasında. Hem de ücret ödemeden.

Tekrar otobüse binip Vasilevsky adasında bulunan Peter ve Paul Kalesine gidiyoruz. Vasilevsky adası bir köprü ile karaya bağlanmış. Peter ve Paul Kalesi, Büyük Peter tarafından 1703’te kurulan Rusya’nın orijinal kalesidir. 1920’lerin başında, hala Bolşevik hükümeti tarafından hapis ve infaz alanı olarak kullanılıyordu. Kalenin bahçesi ve kilisenin içini geziyoruz.

Kalenin bahçesini ve katedralin içerisini geziyoruz

Tabi ki ben hediyelikler almak için satış mağazasına gittim.

Gördüğünüz bu taç muhteşem ama birazcık pahalıydı. Sadece 160.000 ruble idi. İzin alarak ancak resmini çekebildim.

Kaleden ayrılırken kalabalık bir grubun fotoğraf çektirmek için sıra beklediğini görüyoruz.


Kalabalık Büyük Petro’nun heykeli ile resim çektirmek için bekliyormuş.
Heykel Katedrale çok uzak değil. Beklerken heykeli inceledik. Heykel biraz ilginç. Kafa gövdeye oranla çok küçük, eller çok uzun ve büyük.

Dünyaca ünlü Ermitaj Sarayı’na gidiyoruz.

Bazı kaynaklarda Hermitaj Sarayı olarak geçen kışlık saray çok değişik salonların olduğu, tablo ve vazoların bulunduğu kocaman bir yer. Adının anlamı İnziva imiş.

Biletimizi aldık.

Üzerinde verilen randevu saatine göre girmemiz gerekiyor. Yine sadece el çantalarınız ile girebilirsiniz.

Leonardo Da Vinci’nin iki tablosunun olduğu sarayda 3 milyondan fazla eser bulunuyormuş.

Eğer her eseri ciddi şekilde inceleyip ya da sadece 1 dakika ayırarak gezeyim derseniz bu yıllarınızı alacaktır. Bizim sadece yarım günümüz var. Hızlıca dolaştık.

Ancak biz pek çok kimsenin gezmediği belki de bilmediği ama bizim için çok önemli bir yere gidiyoruz. Bunu gezmeden olmaz. Sarayın içinde sergi salonu (Exhibitions) olarak geçen halıların olduğu sergi salonuna Pazırık halısını görmeye gidiyoruz.

Pazırık halısı Altay göçebelerinin yaşamını anlatan yaklaşık 3000 yıllık olup Dünyanın bilinen en eski düğümlü halısı olma özelliğini taşımaktadır. Dokuma halılar cam bir vitrin içerisinde koruma altındadır. Pazırık halısının bulunuşu da ilginçtir.

Sovyet Arkeolog Sergei Ivanovich Rudenko 1947-1949 yılları arasında Altay dağlarının Pazırık bölgesindeki bir mezar odasında halıyı bulmuştur ve halı St. Petersburg’ta Hermitaj müzesinde sergilenmektedir. Arkeologlar halının M.Ö 2-3 ya da M.Ö 3-5. yy. da dokunmuş ve halının mucizevi bir şekilde günümüze kadar ulaşmasını ise mezar odası içerisine dolan suyun buzlaşması ve halının da buzun içerisinde kalmasıyla mümkün olabileceğini düşünmekteler. Üzerinde biniciler, süvariler, geyikler, sığır figürleri yer almaktadır ve çok sık dokunmuştur. Düğüm sıklığı da çok fazladır. Desimetrekaresinde 3600 düğüm bulunmaktadır. Pazırık halısı Türk düğümü olarak bilinen Gördes düğümüyle dokunmuştur ki bu da devrine göre çok ileri bir teknik demektir.

Pazırık halısının bulunuşu ve özellikleri ile ilgili bir video….

Sarayın başka bir bölümünde ilginç bir eser ile karşılaşıyoruz. Bunu da size tanıtalım.

Cam içerisinde gördüğünüz bu eserin ne olduğunu düşünebilirsiniz. Ama aklınıza bir saat olduğu gelmez. Eveeet bu bir saat ve her gün öğlen saat 12.00 de çalıyor. St Petersburg’ta tam bu saatte top atışı yapılıyor.

Ertesi gün sabah kahvaltısının ardından Catherina Palace (Katherina Sarayı) na gidiyoruz.

Katerina Sarayı adını özellikle Amber odasının görülmeye değer olduğunu duyduğumuz ama gitmediğimiz bir yerdi. Gitmek için metroya bineceğiz Moskovoskaya durağında ineceğiz. Saray Çarlık Köyü ya da Puşkin olarak da bilinen Tsarskoye Selo,  Sonra ne ile gideceğiz bilmiyoruz. Haydi yola çıkalım. Yolumuz oldukça uzun. Yola çıkarken gemi önünde bir resim alalım ve metroya doğru yürüyelim.

Metro istasyonu yaklaşık 200 metre ileride. Metroya bindik. Ve Moskovoskaya durağına geldik. Oldukça büyük ve kalabalık bir yer. Nasıl gideceğimizi soralım diye yaklaştığımız genç pek İngilizce bilmiyor. Özbek olduğunu öğrendik ve bizim de Türk olduğumuzu duyunca yarı Özbekçe yarı Türkçe 545 numaralı minibüsün sarayın yakınından geçtiğini öğrendik. Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuktan sonra saraya ulaştık.

Sarayın bahçesini ve içini gezmek için ayrı ayrı bilet almak zorundasınız. Önce bahçe için bilet alıyorsunuz.

Bahçeden sonra sarayı gezmek için iki tur var.

Ya Palace Tur 1 ya da Palace Tur II. Aslında tabelada Palace Tur III de görünüyor. Ama kimse bu üçüncü tura rağbet etmiyor. Hangi turu seçerseniz seçin çok uzun bir sıra beklemek zorundasınız. Her iki tur için giriş yerleri ve bekleme sıraları ayrı.

Biz içeriye giriş sırasını görünce önce bahçeyi gezelim dedik. Hani biraz daha kuyruk azalır, rahat gireriz diye. Bahçe zaten başlı başına çok uzun zaman alan muhteşem güzel bir yer. Bahçede neler yok ki

Bahçeyi gezmeye nasıl başlamalıyım derseniz ya elinize broşür alırsınız ya da bahçenin hemen girişindeki tabeladan resme bakarsınız.

Broşürden ya da bahçenin hemen girişinde yer alan tabeladan baktığınız zaman ne göreceğinizi, nerede göreceğinizi anlıyorsunuz. Ancak gezmek için ne kadar zaman ayıracaksınız.

Bahçede maalesef Peterhof sarayındaki gibi turistik araçlar yok. Tabana kuvvet gezeceksiniz. Ben ayaklarıma güvenirim deseniz bile inanın zaman yetmiyor.

Evet burada da Hermitage var. Tabelada 6 numarası ile görünüyor. Ancak kapalı olduğu için sadece dışını görebildik. Sarayın tam karşısında.

Bahçe o kadar büyük ki dolaşmaktan yoruluyorsunuz. Eeeeee bir de o kadar sarayın içi var gezilecek.

Hermitage’den Büyük Göletin kuzey tarafında bulunan Grotto adı verilen bir yer var. Haritada 10 numara ile gösterilmiş. Gölün hemen yanında şirin bir yer. Bartolomeo Rastrelli tarafından yapılmış oldukça yüksek tavanları olan bir köşk. Sıcak yaz günlerinde Katherina ‘nın dinlenmesi için düşünülen bir köşe.

Karşıda Türk Hamamı (15) ve bir başka hamam (5) yer almakta.

Saray bahçesini gezmeye devam ediyoruz.

Artık sarayı gezmek için sıraya gidiyoruz. O da ne sıra azalacağına daha da artmış. Başka şansımız yok. beklemek zorundayız. Keşke daha önceki sıraya girseymişiz. Gruplar içeriye 20 dakika arayla alınıyor. Yani en azından 1 saat sırada beklemek zorundasınız.

Neyse uzun bir bekleyişten sonra biletlerimizi aldık ve içeriye giriyoruz. Yine bu sarayda da sırt çantanızı bırakmak zorundasınız.

Girişte kasaya bırakıyoruz ve ayaklarımıza bezden galoş veriyorlar.

Sarayı gezmeye başlıyoruz. Biz Palace 1 turunu tercih ettik.

Saray içerisinde o güne özgün kıyafetler giymiş olan animatörler ile isterseniz belli bir ücret karşılığında fotoğraf çektirebilirsiniz.

Bizim asıl amacımız meşhur Amber odasını görmek. Gruplarla birlikte ilerliyoruz. Fotoğraflar çekiyoruz. O da ne bu odada fotoğraf çekmek yasak. İster flaşlı ister flaşsız yasak. Biraz bozulsak ta kapının biraz dışarısından bir kaç fotoğraf çekiyoruz.

Gezmeye devam Sarayın önceki ve şimdi ki durumunu gösteren bu konuda yapılan inşaat ve dekorasyon işlerinin nasıl olduğunu anlatan bir bölüme geliyoruz.

Saray gezisi tamam. Epey yorulduk ama değdi. Tam anlamıyla gezmek isterseniz 1 gün ayırmak çok iyi olur. Artık aynı şekilde önce minibüs sonra metro yoluyla gemiye dönüyoruz.

Bugün St. Petersburg’ta üçüncü günümüz. Kışlık saraydan sonra yazlık saray olarak bilinen Peterhof Sarayına gidiyoruz. Saraya gelirken Rus müzisyenler bizi Gençlik Marşı (ya da bilinen ismi ile Dağ Başını Duman Almış) çalarak karşılıyorlar. Çok hoştu.

Bizim saraya ikinci gelişimiz.


Sarayın henüz bahçesine gireceğiz. Yine çok kalabalık. Neyse ki bilet kasaları oldukça fazla.

Ancak Satranç tahtası fıskiyesinin müzikle su dansını yakalayamamıştık. Çünkü suyun müzikle dansı saat 11.00 de başlıyor ve birkaç dakika sürüyor. Daha sonra müziksiz olarak su dansı devam ediyor. Öncelikle suyun müzikle dansı

Su dansını izledikten sonra bahçeyi geziyoruz. Karadeniz kıyılarına kadar yürüyerek bahçenin güzelliğini görebilirsiniz. Dondurma alarak güzelliğin tadını çıkarabilirsiniz.

Bahçeyi turistik arabalarla belirli ücret karşılığında dolaşabilirsiniz.

Saraya karadan ulaşabileceğiniz gibi denizden de ulaşmanız mümkün.
Saray bahçesinin bu kısmında The Imperial Yacht Museum-Yat Müzesini eğer açıksa gezebilirsiniz.

Saraya geri dönüyoruz. İçeri girmeyeceğiz. Daha öncede görmüştük. Ancak sıraya bakar mısınız. Yani girmek istesek yine epeyce beklemek gerek.

Biz bahçeyi dolaşacağız.

Saraya bir kez daha bakıyor ve çıkıyoruz.

Dışarıda alışveriş pazarı kurulmuş. Bakmadan geçmeyelim. Yazlıklar kışlıklar bir arada.

Merkeze geri dönüyoruz. Kazan Katedraline gideceğiz. Katedral St. Petersburg’un en işlek caddesi olan Nevsky Caddesi üzerinde. Vatikan’daki ünlü St. Peter Bazilikası’nın ikizi olarak biliniyor. Katedralin yarım daire şekli ve sütunlu yapısı nedeniyle Roma’daki Aziz Petro Katedrali’ne oldukça benzetilmekte.

Nevsky Caddesi oldukça yoğun trafiği ve kalabalığı olan bir cadde. Sokak müzisyenleri burada da oldukça yaygın.

Nevsky Caddesinde bulunan Gostiny Dvor alışveriş merkezine gidelim.
Gostiny Dvor Alış veriş merkezine ulaşım kolay. Metroda kendi adıyla durağı var . Oldukça işlek bir yerde.

Oldukça büyük, iki katlı, çok fazla içeriği olan ancak sunumları çok iç açıcı değil. Hele ki Moskova’da ki GUM alışveriş merkezini gördükten sonra oldukça hayal kırıklığı yarattı.

Buradaki dikkatimizi çeken ilginç bir özellik ise mağazaların sıra sıra tezgah şeklinde dizilmiş olması. Yani alışık mağaza görünümü yok. Ama ikinci kattan manzara güzel. Bir de St. Peterburg’un en eski alışveriş merkezi. Çokta hakkını yemeyelim. Güzel görülmeye değer. Herkes kendine göre bir şeyler bulabilir. Havyar satan mağaza ve paketleri çok renkliydi.

Gemiye dönme vakti geldi. Metroyla dönüyoruz. St. Petersburg metrosu derinliği oldukça fazla olan ve çok havadar bir metro. Tabi ki yine Moskova metrosu ile kıyaslamıyoruz.