Hatay’a ikinci gelişimiz. Daha önce geldiğimizde çok kısıtlı zamanımız olduğu için ancak iki merkez ilçe olan Antakya ve Defne ilçelerini gezme fırsatımız oldu. Hatay 2012 yılında Büyükşehir olunca, Hatay merkez ilçesi ikiye bölünmüş. Antakya ve Defne adıyla iki yeni merkez ilçe kurulmuş. Defne il merkezine 8 km uzaklıktadır. Defne’nin en büyük özelliği her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin, gezginin ve seyahat sevenlerin geldiği Harbiye Şelalesi’nin burada olmasıdır. Hatay’a geldiyseniz mutlaka Defne’ye Harbiye Şelalesine gelin. Buraya geldiğinizde suyun sesi ve serinliği ile rahatlıyorsunuz.

Harbiye Şelalesi

Defne ilçesi aynı zamanda bir antik kenttir. Antik çağın ünlü Daphne kentinin burada bulunduğu söyleniyor.

Nasıl mı dediniz? Haydi hem şelaleye doğru ilerleyelim hem de burası ile ilgili mitolojik efsaneye kulak verelim.

Efsaneye göre, Tanrıların babası Zeus’un oğlu Işık tanrısı Apollon, bugün Asi adıyla bilinen Orontos ırmağının kıyısında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne’ye aşık olur ve onunla konuşmak ister. Ancak, Daphne korkuya kapılır ve kaçmaya başlar. Apollon kovalar. Aralarındaki mesafe gittikçe azalır hatta Daphne, Apollon’un nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluşunun olanaksız olduğunu anlayınca durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak bağırır “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru” der. Bunun üzerine Daphne ağaca dönüşür. Kokulu saçları, yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzanır, körpe ayakları kök olur. Daphne’nin gözyaşları, zamanla şelalelere dönüşür.

Bu manzara karşısında şaşıran Apollon çok üzülür ve ağaca sarılır. Daphne’nin sert kabukları altında hala çarpmakta olan kalbinin sesini duyar ve şöyle seslenir. “Defne, bundan sonra sen, Apollon’un kutsal ağacı olacaksın. Solmayan ve dökülmeyen yaprakların, başımın çelengi olacak. Kahramanlar, savaşlarda zafere ulaşanlar, hep senin yapraklarınla alınlarını süsleyecekler, şarkılarda, şiirlerde adımız yan yana geçecek”

İşte bu öykünün geçtiği yer bugünkü Harbiye’dir. Harbiye günümüzde çok ünlü ve çok ilgi gören bir mesire yeridir. Derin vadi içinde, yüksek çınar ağaçları, defne ağaçları ve şelalesiyle huzur veren bir ortam olarak tercih ediliyor.

Ancaaaak Harbiye Şelalesi ne kadar bir tabiat cenneti olarak görülse de, plastik masa ve sandalyeli kebapçıların ortamı bozmuş. Seneler önce geldiğimizde daha sakin ve daha doğal olan bölge yıllar içerisinde yapılan çarpık yapılaşma ve restoranların işgali biraz daha bozulmuş. Keşke ilk gördüğümüz gibi kalabilseydi.

Şelaleye düzenli merdivenlerle inebiliyoruz. Daha önceki gelişimizde şelale yatağına kadar inmiştik ama artık o imkan yok. Ancak yapılan tahta trabzanlı merdiven yolu takip edebilirsiniz. 

Aşağıya doğru inerken, birçok kafe ve restoran bulunuyor. Öyle ki restoranlar öyle konuşlanmış ki birçok yerden suların aktığını görüyorsunuz. Yine de bir kafede oturup ördek ve kuğuları izlerken bir kahve içmek keyifliydi.

İsterseniz de sadece yürüyüş veya spor yapın. Ancak mümkünse hafta içi gelmeye çalışın. Hafta içi burası çok kalabalık oluyor. Özellikle arabanız ile gelecekseniz park yeri tam bir sorun. Biz bu konuda sorun yaşamadık. Çünkü Defne-Harbiye’de Atalay Otel de konakladık. Konakladığımız otel aynı zamanda kendi kahvaltı ve yemeğinizi yapabilecek imkanı sağlayan mutfak olanakları da sunuyor. Internet derseniz muhteşem. Ama özellikle otel sahibi Atalay Bey ve İbrahim Bey konukları ile çok ilgili. Her sorununuzla hemen ilgilenip hallediyorlar. Arabamız maalesef otelden ayrıldığımız gün bize sorun çıkarttı. O kadar ilgilendiler ki sorun hemen halledildi. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Sizlere de tavsiye ederiz.  

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Dönelim Harbiye Şelalesine. Burası doğanın yarattığı cennet mekanlardan bir yer. Ama maalesef biz insanoğlu bu güzel yeri atılan çöplerle, suyun içine atılmış plastik sandalyelerle, gelişigüzel yakılan mangallar ile mahvetmeyi başarıyoruz Buradaki bir başka sorun ise  bebek arabası ile gezmek biraz zor, zemin çok uygun değil. Bebekleri kucakta gezmek ise inişli çıkışlı olmasından dolayı yorucu olabilir. Şelaleden çıkarken hediyeliklerden ve magnetlerden almayı ihmal etmeyin.

Trajan Su Kemerleri

 Roma döneminde inşa edilen tarihi su kemerleri zamana direniyor. Defne ilçesindeki Harbiye bölgesinden, Antakya’ya su getirmek için Roma İmparatoru Trajan tarafından yaptırıldığı bilinen su kemerleri, mimari yapısıyla dikkat çekiyor.

Bazı bölgelerde 40 m’ye çıkan yüksekliği,  2.5 m genişliği ve 9 km uzunluğu ile su kemerleri yıllara meydan okuyor.

Trajan Su Kemerlerinin bir kısmı Antakya-Harbiye arasında (ki biz bunları gördük), bir kısmı ise Eski Antakya Devlet Hastanesi civarındadır. Halk dilinde bu eser Memekli Köprü olarak anılır. Harbiye’nin kırsalında yer alan tarihi Trajan Su Kemeri’ni ise Mozaik Ustası Mehmet Daşkapan eşliğinde gezmek ayrı bir keyif verdi.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Yarasa Mağarası

Tarihin en eski mağara kilisesi hatta ilk mağara kilise olarak bilinen Antakya’da bulunan St. Pierre Kilisesi gösterilmişti. Ancak daha sonrasında yapılan keşiflerle Defne Harbiye’de St. Pierre Kilisesi’nden daha eski bir mağara kilisenin olduğu belirlendi. Tünellerle bezenen, bakımsızlıktan harabeye dönen mağara kilisede şu anda yarasalardan başka canlı yaşamıyor. Bu nedenle de adı Yarasa Mağarası olarak geçiyor.

Şeyh Yusuf El Hekim Türbesi’ nin yakınında olan ama çok kişi tarafından bilinmeyen mağaraya yeşillikler arasından geçerek merdivenlerden çıkarak ulaşıyorsunuz.

Girdikten sonra hiçbir ışık olmayan karanlık mağarada ancak fener yardımıyla ilerliyoruz. Yanımızda burayı bilen kişiler olmasa herhalde girmeye biraz çekinirdik.

Girişten itibaren gittikçe daralan mağaranın iç bölümlerinde birbirinden bağımsız tüneller bulunuyor. Yazı ve şekillerin olduğu mağara duvarları bakımsızlıktan dolayı kararmış durumda. Antik mezar kalıntılarının da olduğu belirtilen mağarada girişten biraz daha ilerlediğinizde başlayan yarasa sesleri mağara içerisine ilerledikçe artmakta. Bir zamanlar burası ilk Hristiyanların ibadet mekanı olarak kullanılmış.

Şeyh Yusuf El Hekim Türbesi

Türbe Hatay-Defne’de ki önemli ziyaretgah yeridir. Harbiye şelalesine çok yakın bir mesafededir.  Şeyh Yusuf El Hekim Kimdir? Harbiye’ye nereden ve ne zaman geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Tahminlere göre 15. yy da Suriye’nin Lazkiye kentinde doğmuş, buraya göç etmiş hekimdir. Yaşamı boyunca şifa dağıtmıştır. Körlüğü, felci, kırıkları ve daha pek çok hastalığı iyileştirdiği bilinmektedir. Hatta bölgedeki insanların çoğu onun hastaları öldükten sonra da tedavi ettiğine inanır.  Şeyh Yusuf herkese şifa dağıtmakta fakat yoksul bir yaşam sürmekteydi. Hekimliğini bir çıkar için yapmıyordu.

Türbenin dış kısmı mermer ve dikdörtgen yapıda. Üst kısmı kubbeyle örtülü. İç mekândaki duvarlara renkli mermerler döşenmiş.

Türbe içinde kitaplık, seccade ve başörtüleri var. Zemini halılarla kaplı olan türbenin ortasında bir buçuk metre yüksekliğinde, iki metre boyunda ve bir metre eninde bir mermer sanduka yer almaktadır. Yeşil ipek bir örtüsü olan sandukanın üzerine çok sayıda kitap bırakılmış.

Yusuf el Hekim’in sıradan bir kul olmadığı ile ilgili herkesin dilinde olan bir rivayet vardır. Şenköyü beylerinden biri, yoksul olduğunu bilmesine rağmen ona adamlarını gönderdi ve buğday istedi. Şeyh Yusuf, karısına ‘kalk, beylere buğday ver’, diye seslendi. Karısı buğday olmadığını bildiğinden kendisine tuhaf tuhaf bakınca, bir kez daha seslendi, ‘kalk, Allah’tan bereket dile ve beylerin istediği buğdayı ver’, dedi. Kadın besmele çeker çekmez ambardan buğday dökülmeye başladı ve Yusuf çuvallarını doldurarak adamları köylerine gönderdi”

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Mehmet Daşkapan ile tanışma

Defne-Harbiye’den ayrılmadan önce Hatay’ın sayılı mozaik ustalarından Mehmet Daşkapan ile tanışma fırsatı bulduk.

Hatta kendisi ile Harbiye kırsalındaki Trajan su kemerlerini birlikte gezdik. Kendisinden mozaikler, mozaiklerin nasıl yapıldığı, doğadan taşları nasıl topladığı ve restore edildiği hakkında bilgiler aldık. Mehmet Daşkapan bilindiği gibi Hatay Arkeoloji Müzesinin açılmasından sonra mozaiklerin restorasyonundaki hataları gündeme getiren kişi. Mehmet daşkapan’ın eserleri

Mozaik ustası Mehmet Daşkapan dünyanın en büyük mozaik müzesinin nasıl olduğunu görmek için açıldıktan sonra büyük bir heyecanla Hatay Arkeoloji Müzesi’ne gittiğini ve içeri girdiğinde karşılaştığı manzara karşısında şoke olduğunu belirtti ve Daşkapan sözlerine şöyle devam etti.Restorasyonu yapılan mozaikler sanki yanlış estetik ameliyat yaptıran ve yüzü değişen bir şey gibiydi. İnanılmaz bir restorasyon hatası var. Benden fotoğraflar istendi ve müzede çekim yapıldı. Gösterdiğim en az 10-15 tane mozaik, ciddi hatalı  bir restorasyondan geçmiş ve mozaiklerin yüz kısımları maalesef karikatüre dönüştürülmüş durumda. Restorasyonun bir tarihi eseri olduğu gibi korumak açısından dünyanın en önemli işlerinden birisi olduğunu belirten Daşkapan adı üzerinde bu iş restorasyon. Restorasyonu herkes yapamaz. Bu çok önemli bir şey. Ama gelin görün ki Hatay Arkeoloji Müzesi’nde hatalı restorasyon olmuş. Keşke olmasaydı. Dikkat etmek lazım. Birebir yapmak lazım bunu dedi. Mehmet Daşkapan’a ulaşmak isteyenler için sanatçının kendisinden aldığımız broşürü buraya bırakıyoruz.

Hidro Atatürk Park

Harbiye bölgesinde kurulan, eşsiz doğası, havuzu, ördekleri ve yeşili ile dinlenilebilecek park alanıdır. Yeşil alan ve yürüyüş yolları bulunmaktadır.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.