Sen (Fransızca La Seine) nehrini en güzel göreceğiniz yer Eyfel Kuesi’dir. Eyfel Kulesinin 2.ve 3.katlarından Sen nehrinin bütün güzelliği gözler önündedir. Fransa’nın ikinci en uzun nehridir ve Avrupa’nın pek çok önemli ırmağına bağlanır. Paris’i ortadan ikiye ayırdığı için bu nehirde Paris’e gelince bot gezisi yapmak sanki bir gelenek olmuştur.

Eh bizde buraya kadar gelmişiz. Tekne turu yapmadan dönmeyelim dedik. Zaten tekne turu yapmayı çok severiz. Almanya Frankfurt gezimizde Ren nehrinde gezip kahvelerimizi yudumlamıştık. Bu sefer Sen nehrindeyiz. Volga Volga tekne turunda ise Rusya’nın değişik şehirlerini dolaşmıştık. Tekne turu yapmak için bir çok firma var. Tekneler 30 dakikada bir kalkıyor.Üstü açık olanlar hava güzelse tercih edilebilir ancak güverteden fotoğraf çekerim derseniz kapalı yerleri olan tekneleri de seçebilirsiniz. Tekne turunda hop on-hop off olanları tercih ederseniz görmek istediğiniz yerlere daha kolay ulaşabilirsiniz.

Ama tamamen camdan kapalı bir tekne seçerseniz öncelikle güzel fotoğraf çekmek zor, ikincisi azıcık ta rüzgar yüzünüzde hissetmezseniz tekne turu ile gezmenin anlamı kalmaz.

Yanınıza kalın bir şeyler alın ve en azından bizim yaptığımız gibi kapalı ama güverteden fotoğraf çekebileceğiniz tekne tercih edin. Biz tercihimizi Bateaux Mouches Firmasından yana kullandık. Tur rotamız;

Gezimiz yaklaşık 1 saat sürecek, Eyfel Kulesine kadar gideceğiz. Tur süresince ziyaretçilere 4 değişik dilde geçtiğimiz yerler hakkında bilgi veriliyor.

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”

Sen Nehri’deki turumuza başlıyoruz.

Sen nehri üzerinde 37 tane köprü vardır ve bu köprüler birbirine çok benzer. Bazen hangi köprüden geçtim diye şaşırabilirsiniz. Bazılarında ise Avrupa’nın bir çok yerinde gördüğümüz köprüye anahtar bağlama alışkanlığı burada da yaygın.

Bazı köprüler çok eski ve mimari olarak çok etkileyicidir ve birbirlerine çok benzerler. Ama bunların en ünlüsü belki de en güzeli Pont Alexandre III’tür. Bu köprü altın yaldızlı heykelleri ile ışıl ışıl parlıyor. Köprü, şehirde ki en süslü, abartılı köprü olarak kabul ediliyor. Adını  Çar III. Alexander ‘den alan köprü 1896-1900 yılları arasında inşa edilmiştir. Köprü 107 m uzunluğa ve 40 m genişliğe sahiptir.  Champs-Elysees ve Invalides bölgelerini birbirine bağlar. 

İşte asma kilitleri olan köprülerden Pont de l’Archeveche yani Başpiskopos Köprüsü. Paris’teki en dar yol köprüsüdür. Kullanılabilir genişliği 11 m. Bu köprüyü daha önce üstünden geçerek keşfetmiştik. Aşıklar aşklarını ölümsüzleştirmek için birlikte köprüye kilit bağlayıp anahtarlarını da nehre atıyorlarmış. Böylece aşkları ölümsüzleşiyormuş. Eh ne diyelim aşıkların işi anahtar-kilide kalmışsa vah vah ki halimize. Ama bu köprülerin en ünlüsü ise Pont Des Arts’ halk arasında Pont Des Amoureux  (Aşıklar Köprüsü) adıyla anılan köprü. Biz bu köprüleri görünce aklımıza Almanya gezimiz sırasında Köln’de gördüğümüz Hohenzollern Köprüsü geldi. Köprünün kilitten demirleri gözükmüyordu.

Sen nehrinde yavaş yavaş ilerlemeye devam ediyoruz Gezinti sırasında nehir kenarında oturanlara, dinlenenlere el sallıyoruz

Orsay Müzesi Sen Nehri’nin sol yakasında bulunan ve devlet müzesi aslında eski bir tren garı. Üzerinde ki kocaman saatin anlamı anlaşıldı. Bina 1898-1900 yılları arasında inşa edildi. Orsay Müzesi’nde çoğunlukla Fransız sanatına ait heykeller, resimler, mobilyalar ve fotoğraflar bulunur. 

Notre Dame Katedrali’nin üzerinde bulunduğu ada ‘’İle de la Cite’’ ya yaklaşıyoruz. Şehir Adası olarak da biliniyor. Katedralin doğu cephesini görüyoruz.

Tekne ilerledikçe Notre Dame Kilisesi muhteşem görüntüsü ile karşımızda. Göz alıcı ve yanmadan önceki halini gördüğümüz için şanslıyız.  

Palais de Justice de Paris (Adalet Sarayı) Ile de la Cite’de Boulevard du Palais üzerinde bulunan bir adliyedir. Hem Fransa’daki en yoğun temyiz mahkemesi olan Paris Temyiz Mahkemesi hem de Fransa’nın olağan davalar için en yüksek mahkemesi olan Yargıtay’a ev sahipliği yapmaktadır.

Institut de France ya da Fransa Enstitüsü Louvre Müzesi’nin tam karşısında yer alıyor. 1795 yılında kurulan Institut de France’ın misyonu, beş Akademiye, kar amacı gütmeden, mektupların, bilimlerin ve sanatın iyileştirilmesi üzerinde çalışmak için uyumlu bir çerçeve sağlamaktır. Bünyesindeki 2 milyon üzerinde kitap, 5 bin el yazması ile çok zengin bir kütüphaneye sahip olduğu söyleniyor.

Pont de Bir-Hakeim köprüsünden geçiyoruz. Eskiden Pont de Passy deniliyordu. 1942‘de yapılan Bir-Hakeim Savaşı’nın anısına köprünün adı Pont de Bir-Hakeim olmuş. Ile aux Cygnes’den  geçerek 15. ve 16. bölgeyi  birbirine bağlar.  Köprü 237 m uzunluğunda ve 25 m genişliğindedir. Eyfel Kulesi‘nin hemen alt tarafında bulunan iki katlı köprü. Birinci katında araç, bisiklet ve yaya geçişi, ikinci katında ise metro geçişi var. Oldukça güzel görünen bu köprünün biz Türk’ler için de acı bir hatırası var. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener  24 Ekim 1975‘te bu köprüde şehit edilmişlerdi.

Eiffel Kulesine yaklaşıyoruz. Kuleyi karadan görmüştük ama sanki buradan daha görkemli görünüyor.

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”