Romanya gezimizde son durağımız Köstence yani Constanta. Bükreş’ten Köstence’ye doğru ilerlerken tarihi bir köprü olan Anghel Saligny Köprüsü‘nün yanından geçiyoruz.

Anghel Saligny Köprüsü olarak yeniden adlandırılan Kral I. Carol Köprüsü Bükreş ve Köstence arasındaki demir yolu bağlantısını sağlamak için 1890-1895 yılları arasında inşa edildi. İnşa edilen nehrin kıyısındaki iki şehir Feteşti ve Cernavoda. Bu iki şehir arasındaki demir yolu bağlantısı 21 km uzunluğunda. Köprünün tasarım ve uygulaması mühendis Anghel Saligny tarafından yapıldı.

O dönemde Romanya’da inşa edilen en uzun ve dünyanın üçüncü en uzun köprü kompleksini oluşturdu. Köprü yüksek direklere sahip gemilerin geçişine izin vermek için Tuna’nın 30 m yüksek seviyesinde yer almaktadır. Tüm köprü 26 Eylül 1895’te açıldı ve açılışta 15 ıslık çalan  lokomotiften  oluşan bir konvoy test edildi. Köprü 1987 yılına kadar neredeyse bir asır boyunca kullanıldı.

Günümüzde kullanılmayan eski köprünün yanına yeni bir köprü inşa edildi. Demir yolu köprüsüne paralel olarak üzerinde şu anda yol aldığımız kara yolu köprüsü inşa edildi. Güzel manzaralar eşliğinde yolumuza devam ediyoruz.

Romanya’da Bükreş, Braşov, Bran (Drakula) Kalesi, Peleş Kalesi derken geldik Köstence’ye. Köstence Romanya’nın ikinci büyük kenti. Orijinal adı Tomis olan Köstence MÖ 6. yy’da Miletoslu Yunan kolonistler tarafından kurulmuştur. Tomis, MÖ 71 yılında Romalılar tarafından fethedilmiş ve Roma İmparatoru Büyük Konstantin tarafından kız kardeşinin onuruna Constantiana adını almıştır. Osmanlı döneminde adı Köstence olarak kısaltılmıştır.

Köstence Meydanı yani Ovidiu Meydanı’nda otobüsümüzden iniyoruz. Gezimizin başlangıç durağı olan meydan adını Latin Edebiyatı­nın önemli şairlerinden Ovidius Publius Naso’dan alıyor.

Köstence’nin en ünlü meydanı olarak bilinen alanda Ovidius Heykeli bizleri karşılıyor. Alana adını veren Roma’lı şair Ovidius genelde aşk, terk edilmiş kadınlar ve mitolojik temalı şiirler yazmış. Publius Vergilius Maro  ve Horatius ile beraber, Latin Edebiyat’ının üç şairinden birisi olup hüzün beyitlerinin  en büyük hocası olarak kabul ediliyormuş.

Romalı Şair Ovidus’un hemen arkasında yer alan Museum of National History and Archeology (Ulusal Tarih ve Arkeoloji Müzesi) Romanya’nın en zengin müzelerinden birisi. Müze, fotoğraftan haritaya, mobilyadan madeni paraya kadar 430 binden fazla Yunan, Romen, Bizans ve ortaçağ objelerinden oluşan koleksiyona sahip. Meraklıları için söylüyoruz Müze Pazartesi ve Salı hariç diğer günler 09.00-20.00 arası ziyarete açık. Giriş ücretli.

Köstence birçok Osmanlı eseri bulundurduğundan bazen çok tanıdık yermiş gibi geliyor. İşte karşımızda Kral Camii ya da diğer adıyla Mahmudiye Camii.

Mahmudiye Camii’nin tarihi Osmanlı Sultanı II. Mahmud’un emriyle 1823 yılında Aziz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmaya kadar gider. Romanya Kralı I.Carol I. Dünya Savaşında Romanya için savaşan Türk ve Tatarların sadakati için Mahmudiye Camii’nin temelleri üzerine yaptırdığı Camii 1912 yılında tamamlanmış. Yeniden hizmete açıldığında ismi Kral Camii olarak kalmış.   

Camii Romanya’nın ilk betonarme binası olup 140 basamakla çıkılan 45 m uzunluğunda minareye ve 100 kişilik kapasiteye sahiptir. Turistler Camii’ye özellikle Sultan Abdülhamid’in hediyesi olan Türk halısını görmek için geliyor. Hereke’de dokunan halı 144m2 olup 200 yıllık bir geçmişe sahiptir.

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”

Köstence’de tabana kuvvet gezmeye devam ediyoruz.

Aziz Peter ve Paul Katedrali (Catedrala Sf. Apostol Petru si Pavel) Ovidiu Meydanı’nından biraz ilerleyince Aziz Peter ve Paul Katedrali’ni görüyoruz.  Katedral 1883 ve 1885 yılları arasında inşa edilmiş.

Tuğla pres olan yapının 35m yüksekliğinde kulesi, dış mimarisi ve katedralin içinde freskler, ikonlar ilgi çekicidir.

Katedrali çevreleyen parkta, eski Tomis kentinin unsurlarının tanımlandığı bir arkeolojik kompleks bulunmaktadır.

Halk sanatı Müzesi (Muzeul de Arta Populara) Köstence’nin tarihi bölgesinde yer alan müze binası 1893 yılında inşa edilmiş Belediye Binası olarak hizmet vermiştir. Sonra postane olan bina 1975’ten beri Köstence’nin önde gelen kültür kurumu olan Halk Sanatları Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Halk Sanatları Müzesi, Romanya’nın farklı bölgelerinden halk kültürünü gösteren 15.000’den fazla eserden oluşan cam ve ahşap üzerine boyanmış ikonalar, seramikler, kostümler, halılar, kumaşlar, süs eşyaları koleksiyonuna sahip.

Romulus-Remus Anıtı Köstence’de dolaşırken tanıdık bir heykel görüyoruz. Tanıdık diyoruz çünkü bu heykelden Siena’da görmüştük. Köstence’deki dişi kurt heykeli Belediye Binası parkı ile Ovidiu Meydanı arasında yer alıyor. Roma’daki ünlü Lupa Capitolina heykelinin bronz bir kopyasıdır. Heykel, efsaneye göre Roma’nın kurucuları olarak kabul edilen Romulus ve Remus’u emzirdiği söylenen dişi kurdu temsil ediyor. Efsaneyi merak edenler lütfen yazımızı okusunlar.

Köstence Limanına (Portul Constanta) doğru gidiyoruz. Deniz havası almak, kordon boyunda yürümek ve hemen yakında bulunan Köstence Kumarhanesini de görmek istiyoruz.

Limana doğru inerken karşılaştığımız heykel ilgimizi çekti. Carmen Sylva. Romanya’nın ilk kraliçesi Elisebeta’yı ya da takma adıyla kraliçe şair “Carmen Sylva”’yı ayaklarının dibinde oturan bir su perisi ile temsil eden “Arplı Kız” heykeli, heykeltıraş Ion Jalea tarafından yapılmış ve1937’de açılışı yapılmış. Kraliçe Elisabeta, Prens Karl von Hohenzollern ile evlendi ve 1881’de Romanya’nın ilk Kraliçesi oldu. Prenses Elisabeth von Wied veya edebi takma adıyla Carmen Sylva, ülkenin hayatında büyük bir rol oynadı, hastaneler, ambulans hizmetleri kurdu, hayır amaçlı bağış toplamayı teşvik etti ve Romen el sanatlarını teşvik etti.

Gemicilerin anısına yapılan heykeli de arkamızda bırakarak ünlü Casino sahili – Elisabeta Bulvarına ulaştık.

Deniz kenarında gördüğümüz ve turistlerin yoğun ilgisini çeken  Köstence Kumarhanesi (Constanta Casino) Karadeniz’e bakan bir yamacın üzerine uçurumun, denizin ve Köstence limanının her açıdan tam bir görünümünü sağlamak amacıyla iki yuvarlak üst üste binen teras şeklinde inşa edilmiş. Seçkin ve üst sınıf sosyetikler için bir kulüp ve topluluk merkezi olarak tasarlanmış. Öyle ki  bir zamanlar Romanya’nın Monte Carlo’su ve Köstence şehrinin sembolü olarak kabul ediliyormuş. Günümüzde terk edilmiş olan bina bakım ve onarım için 1990 yılından bu yana kapalı. Yani kısaca Constanta Casino, bugün en güzel terk edilmiş ama hala ilgi çeken binalardan birisi. Özellikle Kumarhanenin etrafındaki yaya bölgesi  gün batımında dinlenmek için  aranan bir yer.  

Köstence gezimizi şehir turu yaparak Bükreş’e geri dönüyoruz. Yarın sabah kahvaltı sonrası Bulgaristan’a geçeceğiz.