Bilecik, tarihinde Romalılardan başlayarak Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler ve Makedonlar gibi birçok farklı medeniyeti barındırmış bir şehir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu, Kurtuluş Savaşı döneminde kahramanlıklara tanık olmuş, “Kuruluş ve Kurtuluşun Şehri”nin her köşesinde tarih kokan Bilecik geçmişinde Agrilion, Agrillum, Belekomeolarak isimlendirilmiştir.
Bilecik adının nereden geldiğiyle ilgili halk arasında da söylenen farklı hikayeler vardır. Bu hikayelerden ilki; Anadolu’ya doğudan gelen bir topluluk Bilecik yöresinde kendilerine bir yerleşim yeri arar. Kentin kurulacağı yeri belirleyip temellerini kazarken ilginç bir olayla karşılaşırlar; kullandıkları araçların bıraktıkları yerden başka bir yere taşınmış olduğunu görürler. Aynı olay birkaç kez tekrarlanınca topluluğun yaşlı üyelerinden biri araçların bulunduğu yeri göstererek “bileydik” kentin temellerini buraya atardık” der. Söylentiye göre bu ‘Bileydik’ sözcüğü zamanla değişerek Bilecik olmuştur. Bir başka hikayede ise; Osman Bey, çevredeki kasabaların fethine çıkmadan önce yiğitlerine ‘kılıçlarını iyi bileylemelerini’ söylermiş. Böylece Osman Gazi’nin ‘bileyleme’ sözü zamanla değişmiş ve Bilecik olmuştur.
Haydi her köşesinde tarihten izlerin saklı olduğu Bilecik’i gezelim. Bilecik İl Merkezinde Osmanlı Devlet Armasını görebilirsiniz.
Osmanlı Devlet Arması
Osmanlı Devlet Arması’nın hemen altında Şey Edebalı’nın sözü “insanı yaşat ki devlet yaşasın” yazar. Armada ki Güneş halifeliği, ay padişahlığı, silahlar devlet gücünü, çiçekler sevgi ve muhabbeti, terazi adaleti, kitap hukuku ve Allah’ın kanunlarına bağlılığı, en alttaki yuvarlak şekiller başarılı kişilere verilen devlet nişanlarını ifade eder. En üstteki yuvarlak içindeki tuğra devrin padişahının tuğrasıdır. Hilal Ay içindeki yazı: “Osmanlı Devleti’nin Padişahları Allah-ü Tealâ’nın Muaffak kılması ve yardım etmesine dayanırlar” şeklindedir.
Bilecik’e geldiğimizde ilk olarak Osmanlı Devleti’nin kurucusunun türbesini ziyaret içi yaklaşık 30 dakika mesafede ki Söğüt ilçesine gidiyoruz.
Ertuğrul Gazi Türbesi
Selçukların Uçbeyi, Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Gazi’nin türbesini ziyaret etmek için Bilecik’ten 35 km uzaklıktaki Söğüt ilçesine gitmek gerek. Bilecik merkezden yaklaşık 30 dakika uzaklıkta olan türbenin tam olarak hangi tarihte yapıldığı bilinmiyor.
Türbe gerçekten çok bakımlı. Türbe ziyaret saatleri: Yaz Dönemi 08.00-21.00/ Kış Dönemi: 09:00-18.00
Ertuğrul Gazi Türbesi’ne geldiğinizde alp kıyafetli askerler tarafından “Saygı Nöbeti” tutuluyor. Nöbet tutan askerler ile fotoğraf çekilebilirsiniz.
Eğer denk gelirseniz ya da beklerseniz nöbet değişimini izleyebilirsiniz. Saygı Nöbeti değişimi her saat başında yapılmakta. Saygı nöbeti değişiminin videosunu izleyebilirsiniz. Saygı Nöbeti değişimi her saat başında yapılmaktadır.
Türbenin giriş kapısının her iki tarafında 1887 yılında 2. Abdülhamid Han tarafından babası Abdülmecid’in hayrına yaptırdığı çeşmeler bulunuyor. Çeşmelerin üzerinde Osmanlıca yazılan metinler bulunuyor.
Ertuğrul Gazi’nin vefatından sonra yerine küçük oğlu Osman Gazi geçti. Ertuğrul Gazi kuruluş döneminde Ahi Şeyhi olan Edebalı’dan büyük yardımlar görmüş ve oğlu Osman Gazi’ye vasiyetinde dile getirmiştir Ertuğrul Gazi’nin, oğluna “hocasına saygı duymasını öğütleyen” vasiyetini okuyabilirsiniz.
Ertuğrul Gazi Türbesini ziyaret ettikten sonra kendiniz ve çocuklarınız için güzel anı bırakmak için tarihi kıyafetlerle fotoğraf çektirebilirsiniz. Ancaaak maneviyatın doruk noktaya ulaştığı burada maalesef maddiyat da payını fazlasıyla almış. Bu arada dizilerde gösterilen ve ünlü olan hediyelikler de türbenin etrafında satılmakta.
Ertuğrul Gazi Mescidi (Kuyulu Mescid)
Söğüt Çayı kenarında bulunan mescit, Ertuğrul Gazi’nin aşiretiyle geldiğinde ilk çadır kurduğu yer olarak rivayet edilir. İçinde kuyu bulunan ve bu nedenle “Kuyulu Mescit” olarak da adlandırılan yapı Osmanlı mimarisinin ilk eserlerindendir. Ertuğrul Gazi Mescidinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber miladi 1281’den önce yapıldığı tahmin edilmektedir.
Mescidin hikayesine gelince; Ertuğrul Gazi bir gün Söğüt’e bir Cami yapmak ister ve bu Cami Rum mahallesinde olsun ister, ama kendi halkı buna karşı çıkar. Caminin bizim tarafımızda olması varken Rumların mahallesinde yapılırsa bizim orada ne işimiz var deyip kimse Caminin kapısını dahi açmaz. Bu durum Ertuğrul Gazi’nin Cami içerisinde kuyuyu fark edinceye kadar devam eder. Ertuğrul Gazi Caminin hemen girişinde küçük yeşermiş bir ağaç fark eder ve kendi kendine düşünür. Ağacın etrafında besleyecek bir şey yoktur ama sen canlısın burada der, ağacı alıp başka bir yerde toprağa diker ve ağacın oluştuğu yeri kazmaya başlar. Kazar kazar 1 mt….. 5 mt ……. derine iner ama bir şey yok, kazmaya devam eder 10 m’ye kadar kazar ve suya ulaşır. Hemen taşlarla etrafını çevirir ve kuyu haline getirir. Artık Türklerin de Rumlarında su kaynağı Cami içerisindeki bu kuyu olur.
Mescid, II. Abdülhamit döneminde ilk halindeki temeller üzerine yeniden inşa edilmiştir. Eski yapı ile aynı boyutlarda olan, 1956 ve 2005’de de onarım geçirmiştir.
Mescidin minaresinin şerefesine 35 adet ağaç basamakla çıkılır. Minare, binanın batı cephesinde karatabanlı bir kaidenin üzerinde yükselmektedir. Silindir biçimdeki gövde soğan kubbe biçiminde bir külahla taçlandırılmış. Giriş kapısı üzerindeki kitabe, Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nin 137. ayetidir. Manası: “Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Mescidin kapı girişindeki sağ bölümde bir de su kuyusu bulunmaktadır. Mescidin tam girişine kuyu yapılmasının iki sebebi vardır. Birincisi, insanların su ihtiyacını karşılamak ve abdest almalarını sağlamak.
İkinci önemli sebebi; Rum Mahallesi’ne kurulan mescide, su alma bahanesi ile gelen gayri Müslimlerin İslam’a ısındırılması, ibadetin görsel olarak öğretilmesidir. Yıllarca ağzı beton kapak ile kapalı duran kuyu, 2011 yılında gün yüzüne çıkarıldı. İçerisinde suyun olmadığı kuyunun derinliği 10 m’dir.
Söğüt ilçesinden merkeze dönüyor ve Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu kabul edilen Şeyh Edebali’nin türbesine gidiyoruz.
Şeyh Edebali Türbesi
Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında yaşamış bir İslam ilahiyatçısı-din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi’nin kayınbabası ve hocasıdır.
Türbe, Orhan Gazi tarafından, Eski Bilecik şehrinin kurulduğu vadinin sırtında küçük bir tepe üstüne yaptırılmıştır. Çıkarken biraz dik bir yokuş ve merdivenlerden çıkmak gerekiyor.
Bir salon ve iki ayrı odadan ibaret olan türbede, büyük oda mihraplı bir mescit, diğer yandaki oda ise sohbethane ve misafirhane olarak kullanılırdı. Şeyh Edebali ve yakınlarının bulunduğu kısımda, tavanı kubbeli bölüm dikdörtgen biçiminde olup burada yedi büyük, dört küçük sanduka bulunmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu kabul edilen Şeyh Edebali zaviyesinde halka yol göstermeye başladı. Osman Gazi sık sık Edebali’nin zaviyesinde misafir olarak kalırdı. Yine böyle misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüyayı Şeyh Edebalİ’ye anlattı. Rüya şöyle idi. Şeyh Edebali’nin koynundan çıkan bir ay geldi koynuma girdi. Göğsümden bir ağaç bitti. Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyaya sardı. Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu. İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılar. Ulu dağlara ve dağların eteğinden çıkan coşkun sulara hep o ağaç gölge etti. Osman Bey’in rüyasını Şeyh Edebali şöyle yorumladı: ”Oğul Osman, Hak Teala sana ve soyuna hükümranlık verdi mübarek olsun, kızım Bala Hatun senin helalin olsun.” der. Edebali’nin bu yorumu üzerine Osman Gazi Şeyh Edebali’nin kızı ile evlenir. Türbede Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye ve Ertuğrul Gazi’nin Osman Gazi’ye verdiği nasihatler yer almaktadır.
Şeyh Edebali’nin Türbesine çıktığınızda hemen karşınıza geliyor.
Orhan Gazi Cami
Edebali Türbesi’ne sadece 75 m uzaklıkta bulunan Orhan Gazi Cami, dik bir tepenin kenarındaki kayalar üstüne kurulmuştur. Kademeli olarak yapılan sağlam taş istinat duvarları ile desteklenmiştir. Yapılış tarihi 1392 olarak tahmin edilmektedir.
Kurşunlu kubbesiyle dikkat çeken cami, halk dilinde “Kurşunlu Camii” olarak da bilinmektedir.
Caminin en ilginç yanı, minareler camiye bitişik olurken, burada asıl minarenin ana binadan 30 m uzakta bir kayanın üzerine inşa edilmiş olmasıdır.
Bilecik merkezde Şeyh Edebali ve Orhan Gazi Cami’sini ziyaret ettikten sonra hemen yakınındaki Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi’ni gezmek gerekir.
Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi
Osmanlı Padişahları Tarih Şeridi’ni gezmeye gelince gerçek anlamda tarihin içine ışınlandığınızı hissedeceksiniz. Sanki tarih kitaplarında okuduğumuz Osmanlı Dönemi Ertuğrul Gazi’den başlayarak Sultan Vahdettin’e kadar uzanan zaman gerçekten adı gibi bir şerit halinde gözümüzün önünden bir çırpıda akıyor.
Şeyh Edebali Türbesinin yanında bulunan tarihi şerit 140 m uzunluğunda ve 36 padişahın hayatını anlatıyor. Bazı kaynaklar 38 padişah olduğunu kabul eder. Ertuğrul Gazi ve Çelebi Mehmet de bu devletin kırılma noktalarında yapı taşı olduklarından kaynaklara böyle geçmiştir.
Osman Bey burada yer alan ilk padişah olarak tüm bilgiler yer alıyor. Ardından Orhan Bey ve yaptırdığı camileri, 1. Murat’ın portresi ve sultanlık hikayesi yer alıyor. Yıldırım Beyazıt’ın İstanbul’u 4 kez kuşatması ve daha neler neler……..
Osmanlı Devletinin kuruluşunu anlatan kısa sinevizyon gösterisini izleyebilirsiniz. Tabi Bilecik ve Osmanlı’yı sembolize eden hediyelik eşyalarda alabilirsiniz.
Yorum Bulunamadı