Zermatt’ta Gornergrat zirvesini gezdikten sonra Dünyanın yaya kullanımı için yapılmış en uzun asma köprüsü için Randa’ya gidiyoruz. Köprüye gitmek için başlangıç yeri orası. Başlangıç yerini buluyoruz. Ama ne araç ne de bir ulaşım aracı görmüyoruz. Hani alışığız ya tuk tuk, fayton, funiküler, teleferik, mini tren gibi. Hiçbir şey görülmüyor. Otelde dün resepsiyonistin “en uzun asma köprüden geçmek için oraya ulaşmanız gerek” dediği aklımıza geliyor. Kasabadan birine rastlıyoruz. Evet diyor başlangıç yeri burası ama sadece yürüyerek köprüye ulaşırsınız. Ulaşmanız normal şartlarda 2-2.5 saat sürüyor. Köprüyü geçmeniz ise 10 dakika. Bir o kadar da geri döneceksiniz deyince bizim yüzümüzü görmeniz gerekirdi. Sanırım iki ya da üç kez sorduk herhangi bir araç yok mu diye. Maalesef. Sadece yürüyerek çıkabilirsiniz dedi. Sorduğumuz kişi öyle gülüyor ki meğerse bizim gibi herkes aynı şaşkınlığı yaşıyormuş. Bu saatte gitmeniz zor olur. Yarın erkenden buraya gelin dedi. Biz de Tasch’a geri döndük. Yarın zorlu bir tırmanış bizi bekliyor.

Sabah sıkı bir kahvaltının ardından Dünyanın yaya yürüyüşü hizmeti veren en uzun asma köprüsü için Randa’ya gidiyoruz. Hedefimiz bu köprüden geçmek.

Charles Kuonen Asma Köprüsü, dünyadaki yaya kullanımı için en uzun asma köprüdür. Kaya kayması nedeniyle zarar görmüş eski Europabrücke‘nin yerini almış.  Köprü 494 m uzunluğunda. Temmuz 2017’de açılmış. Mattertal vadisindeki Grabengufer vadisinde 85 m yüksekliğinde, 65 cm genişliğinde ve 8 ton yük kaldırabilecek şekilde.  Köprünün, “dağ panoraması için bir anıt” olması amaçlanmış ve köprü sadece 2.5 ayda tamamlanmış. İşte rotamız. İşte köprü.

Randa’da köprü için yola çıkmaya hazırlanıyoruz. Arabayı park ettik. Yanımıza her an hava bozabilir diyerek destek kıyafetlerimizi aldık. Yolda hiç bir şekilde su bulamayacağımız için su ve içecekler tamam. Köprüye geldiğimizde yemek için atıştırmalıklar tamam. Demek ki hazırız.

Çıkış noktasından itibaren “Europabrücke” işaretlerini takip etmeye başlıyoruz.  Yürüyüş hakkında internetten edindiğimiz bilgiler; bölgesel yürüyüş parkuru, zorluk derecesi orta, iniş-çıkış 975 m. En yüksek nokta: 2278 m. En düşük nokta 1408 m. Yolda ki tabelalarda “Rundwanderung Hängebrücke Randa” olarak işaretlenmiş.

Yaklaşık 1439 m tırmanış var. Köprü geçişi ücretsiz. Zaman ise 3.55 saat olarak verilmiş. Bize de 2-2.5 saat denilmişti. Tabi bu saat belirtmede kişinin kendi performansı, kilo, yaş ve dayanıklılık gibi kriterlerin rolünü de düşünmek lazım. Haydi bakalım başlıyoruz.

Evlerin arasından güzel bir yoldan gidiyoruz.

Manzaralar muhteşem. Biraz sonra yol patika dediğimiz toprak yola dönüştü. Herkes gruplar halinde sıra sıra çıkıyor.

Tabelalar yönünde ilerliyoruz.

Bu noktada herkes mola vermiş.

Yaklaşık 20 dakika sonra asıl dağ yoluna başlayacağımız noktaya geliyoruz. Burada gördüğünüz mavi kabin bir tuvalet. Yukarı köprüye kadar gördüğünüz göreceğiniz tek yer. Herkesin mola verme nedeni buymuş. Hemen yanından dağ yolu başlıyor.

Tabelaları takip ediyoruz. Yolda ilerleyenler birbirlerine moralman destek oluyor. Köprüye varış için gösterilen saat biraz tedirgin ediyor. Tabelada köprü için iki yol görünüyor. Yani yol ayrımındayız.  İşte karar anı. Hangisinden gidelim. Oradaki diğer gezginler ile konuşurken 2 saat görünen yoldan bir grup geliyor. Yaklaşık yarım saat gittiklerini fakat yolun çok dikleştiğini ve tırmanmanın zorluğunu söylüyorlar. Diğer yol 4 saat görünüyor ama daha kolaymış.

Herkesle birlikte devam ediyoruz.

Biz diğerlerine göre biraz daha dinlenme molalarını fazla veriyoruz. Geç olsun da güç olmasın diyoruz. Hele ki bizden daha genç insanların artık devam etmiyoruz diyerek geri dönmeleri bize daha da güç veriyor. Yoldaki tabelalarda yerleşim alanlarına olan mesafeler yazıyor.

Yolda güzel manzaraları seyrederek, kah oturup dinlenerek, kah gülerek ve gülmeye çalışarak yola devam ediyoruz. Sanki hiç yorulmamışız gibi.

İşte arkamızdaki gençler bize yetişmiş. Hemen birlikte bir poz alalım. Nasıl gülüyoruz değil mi.

İşte bizi mutlu eden tabela köprüye sadece 10 dakika kalmış. Birden içimizden koşmak geliyor. Köprü de göründü.

Köprünün başlangıç noktasına geliyoruz. Ne kadar zamanda ulaştınız derseniz 2,5 saat de ulaşabildik. Hiç gelemeyenleri düşününce bu süre bizi etkilemiyor. Köprüyü görünce bütün yorgunluklar bir anda gitti.

Bizden önde olan bir grup Uzak doğulu genç kız geçmeden bekliyor. Biz köprünün biraz boşalmasını ve sakinleşmesini bekliyorlar diye düşündük, meğerse durum farklıymış. Korkudan geçmiyorlarmış. Ya köprüye bir şey olursa diye düşünüyorlarmış.

Bizim böyle korkularımız olmadığı için hazırlıklarımız yaptık. Köprünün özellikle ortasına doğru hava rüzgarın esintisi nedeniyle çok soğuk oluyormuş. Geçenlerden öğrendik. Bayraklarımızı çıkarttık. Herkes çok şaşırdı. Hatta bir grup genç çok güzel bir fikir diyerek bizi kutladı.

Köprüden geçmeye başlıyoruz ama önce derinlik ne kadar görelim.

Eeee ne yapalım. Herkes en yüksek dağın zirvesine çıkınca bayrak diker. Bizde yaya geçişi en uzun asma köprüden bayraklarımızla geçelim dedik. Hem de Gençlik Marşı söyleyerek. Köprüden geçiş yaklaşık 10 dakika.

Geçtikten sonra getirdiğimiz atıştırmalıklarımızı piknik havasında yedik.

Köprünün demirleri üzerinde böyle isimler görüyorsunuz. Burada emeği geçenlerin isimleri olduğunu sanıyoruz.

Tekrar köprüden geçerek dönüşe başlıyoruz. Nasıl da mutlu geliyorum.

Köprü sizde heyecan uyandırıyor. Ama bu korku değil. Gerçi oraya kadar gidip geçmeyenlerde var. Köprünün özelliği şeffaf yani geçerken altınızdaki derinliği görebiliyorsunuz.

Belki de bu bazı kişilerde korku yaratıyor. Yükseklik korkusu olanlar zaten geçmesin. Ama dağların zirvesine bu kadar yakın olabilmenin özgürlüğü çok güzel.

Dönüşe başladık. İniş biraz daha kolay oldu ve 2 saatte indik.  Ama biz şu kadarını söyleyebiliriz ki bu duyguyu anlatmak yetmez, yaşamak gerekir. Arabaya binip Tasch’a otelin yolunu tuttuğumuzda yorgun ama mutluyduk. Bir hayalimizi daha gerçekleştirmiştik.