Floransa (İtalyanca:Firenze) içinden geçen Arno Nehri çevresinde kurulmuştur. İtalya ve Avrupa’nın önemli ticaret merkezlerinden biri olmasının yanında İtalyan Rönesansı’nın doğum yeri olarak bilinir. Floransa, kültürü, mimarisi ve tarihi sokaklarıyla zamanda yolculuk yapılabilecek bir şehir. Her ne kadar Roma, Venedik kadar öne çıkmayı başaramasa bile Leonardo da Vinci ve Michelangelo bu tarihi şehirde yaşamış ve yetişmiş ünlü sanatçılardır. Hatta Dante Alighieri Floransa’da yaşamış ve bu şehirden ilham almıştır. Floransa Dünyada birçok ülkenin şehirleri ile kardeş ve dostluk paktı kurmuştur. Bu şehirler Ülkemizden İstanbul (dostluk paktı) ve Gaziantep (kardeş şehir)’tir. 

Dünya’nın sanatsal anlamda en önde gelen şehirlerinden olan Floransa adeta açık hava müzesi gibi. Her köşede her caddede bir sanat eserine rastlamak mümkün. Haydi Dante, Machiavelli, Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Botticelli gibi dünyaca ünlü yazar ve sanatçıların yürüdüğü sokakları dolaşmaya başlayalım. İlk gideceğimiz yer Floransa Katedrali.

Floransa Katedrali (Duomo)

Floransa KatedraliDuomo ya da Santa Maria del Fiore olarak da bilinen 1296-1436 arasında inşa edilmiş ve şehrin en büyük, en ünlü katedralidir. Santa Maria del Fiore  Katedrali, adını Floransa’nın sembolü olan zambak çiçeğinden alır. Katedrali görmek için ara sokaklardan birinden çıktık ve işte tüm heybeti ile bizi karşıladı.

İlk mimarı Arnolfo di Cambio’dur. Sonra Giotto mimarlığı devralmış ve ana binadan bağımsız çan kulesi Giotto’nun tasarımıyla 1331-1355 arasında inşa edilmiştir.

1420-1436 döneminde mimar Filippo Brunelleschi kubbesini bitirmek için çalışmıştır. Katedral 1436 yılında Papa IV. Eugenius tarafından kutsanmış ve resmen ibadete açılmıştır.

Katedralin dış kısmı muhteşem olmasına karşın içi oldukça sadedir. Tıpkı Milano’daki Duomu Katedrali gibi.

Katedrali en ünlü kısımlarından biri girişteki saattir. 15.yy’da Paolo Uccello tarafından günün 24 saatinin güneşin batışına göre ayarlanmış ve günümüzde hala çalışmaktadır.

Katedraldeki diğer ünlü eser Last Judgement (Kıyamet Günü) freskidir. Giorgi Vasari’nin öğrencisi Zuccari tarafından boyanmıştır.  

Şehrin sembolü haline gelen katedral Santa Reparata  bazilikası üstüne yapılmaya başlanmıştır. Gezerken bodrum katına inildiğinde eski bazilikanın kalıntıları görülebilir.

Katedralin kubbesi kırmızı tuğla örtüsü beyaz mermerden tepe feneri ile ilgi çekicidir. Kubbenin tuğlaları balıksırtı desen şeklinde döşenmiştir. Değişik görüntü veren kubbe hafif konik formu, yuvarlak pencerelidir ve dünyanın en büyük duvar kubbesine sahiptir.

Peki katedralin kubbesini bir kuyumcu yaptı desek ilginizi çeker mi?

Santa Maria del Fiore Katedrali’nin kubbesini inşa eden Filippo Brunelleschi’dir. Haydi şimdi hikayesini anlatalım. Brunelleschi 1377’de İtalya’da doğmuş bir kuyumcudur fakat kendisi mimari bir dehaya sahiptir. Ve dehası Santa Maria del Fiore Katedralinin inşası sırasında ortaya çıktı ki bugün bile yaptıkları hayranlıkla izlenmektedir.

Santa Maria del Fiore Katedrali 1296’da inşa edilmeye başlanmış ancak uzun süren savaşlar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle kubbesi tamamlanmamış yarım kalmıştı. Floransa’nın ileri gelenleri, 1418’de kubbenin tamamlanması için bir yarışma düzenledi ve kazanan isme 200 altın florin bir ödül vaat etti. Tabiî ki dönemin önde gelen mimarları Floransa’ya akın edip fikirlerini sundular. Projeleri öylesine şüphe, korku, sır yüklüydü ki, efsanelere konu oldu. Adaylar arasında bulunan Filippo Brunelleschi (ki kendisi bir kuyumcuydu) karmaşık ve pahalı iskele olmadan, sadece bir değil, iç içe geçen iki adet kubbe inşa etme fikrini sundu ve tüm dikkatleri üzerine çekti.

Brunelleschi, kubbeyi balıksırtı deseni ile desteksiz bir kubbe yaptı. Kubbedeki en önemli detaylardan birsi de küresel değil sivri olmasıydı. Kubbe yapımı sırasında karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak Brunelleschi buluşlar yapmak zorunda kaldı. Bu sorunlardan birisi 114 m yükseklikte, 55 m çapında olması planlanan kubbenin yapımı için kullanılacak malzemeler inşaat alanına nasıl taşınacaktı? Brunelleschi malzemeleri kubbeye taşımak için bir kaldıraç sistemi geliştirdi.

Veeeeee Filippo Brunelleschi mimari dehası ile yüzyıllardır konuşulan ve konuşulacak olan ölümsüz bir miras bıraktı.

Ana binadan bağımsız Giotto Çan Kulesine 414 basamakla çıkılabilir.

Kule kare şeklinde olup yaklaşık 15 m yüksekliğindedir. En yüksek noktası yaklaşık 85 m’dir. Dış süslemeleri ile dikkat çekmektedir. Panoramik olarak şehir izlenebilir.

Katedralin önündeki Vaftizhane Cenneti Kapıları olarak bilinen meşhur bronz kapılar 1401’te bir şehir çapındaki yarışmanın galibi tarafından yapılmıştır. Kubbenin kendisinden yıllar önce vaftizhanenin doğu kapılarını süslemek için bir yarışma düzenlendi. Her yarışmacıya aynı materyal ve bronz verdiler. İki finalistten birisi 23 yaşındaki Fillippo Brunelleschi, diğeri ise eğitimli metal işçileri olan Lorenzo Ghiberti idi. Ghiberti İbrahim’in oğlunu öldürdüğü aynı Kutsal Kitap sahnesi ile yarışmayı kazandı. Kapıların sergilenmesinden yıllar sonra, Michelangelo, kapıların cennet kapıları gibi göründüğünü söyledi. Doğu kapılarında “Adem ve Havva Cennette”, “Nuh”, “Musa” dahil çok detaylı İncil sahneleri ve karakterleri görmek mümkün. 

Ziyaret saatleri yaz dönemi (Nisan- Ekim) 09.00-18.00, kış dönemi (Kasım-Mart) 10.00-17.30. Katedrale giriş ücretsiz. Ancak her zaman kalabalık olduğunu düşünerek zaman ayırmanız yararınıza olur.

Piazza de della Signoria (Senyörler Meydanı)

Duomo Katedralinden Piazza de della Signoria’ya gidiyoruz. Floransa’nın en büyük meydanlarından biri olan Signoria Meydanı tipik meydanlardan farklı olarak L şeklinde  Meydanda saraydan, müzeye; heykellerden kafelere kadar ne isterseniz var. Turistlerin ve gezginlerin hayranlıkla izlediği kültürel açıdan sanki açık hava müzesi gibi. Peki neler göreceğiz bu meydanda:

Palazzo Vecchio (Eski Saray)

Floransa’nın 1298-1314 yılları arasında inşa edilmiş en eski resmi yapılarından biri. Günümüzde Floransa Belediye Sarayı olarak kullanılıyor ama Vecchio’nun büyük bir bölümü de müze.  Floransa tarihinde birçok devlet görevlisine ev sahipliği yapmış bir saray. Aslında Vecchio Sarayı’nın ilk adı Palazzo della Signoria’ymış. Saraya “Eski Saray” denmesinin sebebi ise Grandük I. Cosimo 1540’da buraya taşınıp 9 yıl yaşamış ve sonra Palazzo Pitti’ye taşınmış. Buraya da Eski Saray denmeye başlamış.

Grandük I. Cosimo heykeli hemen sarayın önünde

Sarayın içine girmedik. Ama  bizim gibi Dan Brown’un hayranı iseniz yazarın kitabından uyarlanan  Inferno (Cehennem) filmini izlemenizi kesinlikle öneririz. Filmde hem Palazzo Vecchio’dan hem de Floransa’nın başka yerlerinden görüntüler var.

Saray’ın tepesindeki çan zamanında halkı toplantılara çağırmak, yangın, sel ve düşman saldırılarına karşı uyarmak için kullanılıyormuş. Giotto’nun Çan Kulesi’ne çıktıysanız buraya çıkmanıza gerek yok bizce. Yağmurlu havada kule de ziyarete kapanıyor. Çıkmayı düşünenlerin dikkatine. Ziyaret saatleri:  Ekim–Mart:10.00–17.00, Nisan–Eylül: 09.00–19.00 Giriş ücretli.

Sarayın girişinde bizleri heykeltraş Michelangelo’nun ünlü Davut Heykeli ve yine bir heykeltraş olan Baccio Bandinelli’nin Hercules ile Cacus’u karşılıyor.

Davut heykeli

Dünyanın en ünlü çıplak adamı denilen heykelin kopyasını izliyoruz.

Heykelin aslı 1873 yılından beri Galleria della Accademia’da bulunuyor. Eserin izlediğimiz kopyası 1910’da Piazza Signoria’ya yerleştirilmiştir. 1991 yılında bir kişi heykele çekiçle saldırmış, maalesef sol ayak parmaklarına zarar vermiştir. 2003’te heykelin temizlenmesinde su kullanılmış ve bu tartışma konusu olmuştur. Davut heykeli Michelangelo tarafından 1501 yılında yapımına başlanmış (Heykelin boyu 17m) ve  1504 tarihinde tamamlanmış. Michelangelo’nun Vatikan’da bulunan Pieta’sı  ile birlikte en iyi iki eserinden biri. Sanatçının her iki heykeli de Rönesans heykel sanatının başyapıtları kabul edilmektedir.

Eserin Dünya çapında kopyalarını birçok yerde görebilirsiniz. Örneğin; Londra’da Victoria ve Albert Müzesi’nde, Avustralya’daki Surfers Paradise alıveriş merkezinde ya da Los Angeles Kaliforniya’da bir malikanenin üzeri ve çevresi heykelin 23 küçültülmüş boyutta kopyası ile çevrilmiştir. Bir kopyası da Las Vegas’taki Caesars Palacetadır.

Herakles ile Cacus heykeli:

Sanatçı Baccio Bandinelli tarafından heykel 1507’de tasarlandı, 1525’te başladı ve 1534’te tamamlandı. Michelangelo’nun Davut’unun karşısında, Floransa’daki Piazza della Signoria’da bulunuyor

Herkül, gücün sembolü olarak canavar Cacus’u öldürüyor. Herkül ve Cacus’un hikayesine gelince; Herkül yarı tanrıdır, cesaretin ve gücün sembolü aynı zamanda insanlığın ve cömertliğin sembolüdür. Cacus Roma mitolojisinde Vulcan ile Medusa’nın oğlu ve Aventine tepesinde kapısı üzerine kurbanlarının başını çivilediği bir mağarada yaşamakta. Cacus Herkül’ün otlatmaya bıraktığı sığırlarından sekizini çalar ve mağarasına saklar. İz bırakmamak için hayvanları kuyruklarından çekerek sürükler. Ancak Cacus’un kızkardeşi Caca Herküle durumu bildirince Herkül gürzüyle Cacus’u öldürür.

Neptün Çeşmesi

Bartolomeo Ammannati tarafından 1565 yılında  yapılan Neptün Çeşmesinin ortasında mermerden yapılmış Deniz Tanrısı Neptün’ün heykeli, mermer atlar ve etrafında deniz kızları ve erkek deniz tanrıları vardır. Michelangelo Ammanati’ye bu çeşme için “Ammanati, Ammanati che bel marmo che hai rovinato” (Ammanati, Ammanati yazık ettin güzelim mermer parçasını) demiş.

Loggia dei Lanzi Piazza della Signoria ‘nın doğusunda Loggia della Signoria olarak adlandırılan Loggia dei Lanzi geniş üç kemerden oluşan, birçok heykel ve heykel grubunun bulunduğu tarihsel galeri. Medici prenseslerinin meydandaki törenleri izleyebilmesi için yapılmıştır ve Uffuzi Galerisi’ne bitişik konumdadır. Loggia dei Lanzi’deki önemli heykeller:

Sabin Kadınlarının Kaçırılması heykeli: (Ratto Delle Sabine)

Giambologna’nın 1582 yılında yapmış olduğu heykelde  önceleri “Üç Heykelden Oluşan Grup” olarak anılmaktaydı. Bir süre sonra heykelin bir antik Roma olayını temsil ettiğini belirten bronzdan bir rölyef Giambologna tarafından heykelin tabanına koydurulmuş.

Heykel Romalı bir askerin Sabine kadınını kucağına alıp kaçırırken ayağının altında ezilen bir Sabin erkeğini anlatıyor. Roma tarihine göre, Sabine kadınlarının kaçırılması, MÖ 8 yy’ın ortalarında Romulus ve ve  erkek takipçileri tarafından işlendi.  Kentin kuruluşundan sonra nüfusun yalnızca Latinler ve, özellikle erkek haydutlardan oluştuğu söylenir. Romulus’un endişesi, az sayıda kadın nüfusa sahip olduğu için, Roma’nın bir kuşaktan daha uzun süre dayanamayacağıydı.

Romalılar, komşu bölgeleri dolduran komşuları ve Sabinlerle pazarlık ettiler. Sabinler kadınların Romalılarla evlenmesine izin vermediler. Bunun üzerine Romalılar  Neptune Equester festivali sırasında Sabine kadınlarını kaçırmak için bir plan yaptılar. Festivalde Romulus’un emri ile toplam 30 Sabine kadını Romalılar tarafından kaçırıldı.  Savaşların bitmesini isteyen Sabin’li kadınlar mutlu olduklarını söylemesi üzerine savaşlar bitmiştir. Bir efsaneye göre ise bu heykel Sabin Kadınlarının Kaçırılışını ve Tecavüzünü anlatmaktadır. Bu heykel, Giambologna’nın başyapıtı olarak kabul edilir. Heykelin orijinali Galleria Dell Academia’da sergilenmektedir.  

Perseus heykeli

Loggia dei Lanzi yapısının önünde ki heykeli izlerken birazcık Yunan mitolojisine uzanalım. Yüzlerce filme, kitaba, diziye konu olmuş Yunan Mitolojisi’nin en dikkat çekici tanrıçalarından birisi yılanlardan oluşan saçlarıyla Medusa’dır.

Aslında Medusa doğduğunda altın sarısı saçları olan dünyalar güzeli bir kızmış ve Tanrıça Athena’ya hizmet eden bir ölümlü. Yani doğduğunda tanrıça filan değilmiş. Tabi ki bu güzelliği ile (güzellik nasıl başa bela oluyor göreceğiz) Athena’nın eşi Poseidon’un dikkatini çekmiş ve Poseidon Medusa’ya aşık olmuş. Hikaye işte şimdi başlıyor. Poseidon Medusa’ya tecavüz edince Athena kıskançlıktan çılgına döner ve Medusa’yı kafasında saçlarının her bir telini yılana dönüştürür ve Medusa’yı gözlerine bakanın taşa dönüşmesi için de lanetler.

Ancak Athena’nın öfkesi dinmez. Zeus’un oğlu Perseus’u Medusa’yı öldürmesi için görevlendirir ve Perseus’a bir kılıç verir. Perseus Medusa’yı öldürür ve başını Athena’ya sunar. Benvenuto Cellini, bronzun görkemini heykelin elinde tuttuğu kesilmiş baştan fışkıran kanla ve ayaklarının altına aldığı kıvranan bedenle sunmuş. Bu heykel bronzdan olmasına rağmen heykeltıraş Cellini Rönesans’ın en büyük altın heykelcisi kabul edilir. Öyle ki büyük heykeltıraş Michelangelo onun hakkında “tanıdığım en muhteşem altın heykelcisi’’ demiştir.

Grandük I. Cosimo Medici heykeli

Heykel Cosimo’nun kendisi tarafından yaptırılmıştır. Cosimo heykeli, Piazza de della Signoria’da ki heykel dizisinin en kuzeyindeki Neptün Çeşmesi’ne bitişiktir. Heykelin kaidesi, Cosimo’nun hayatından sahneler içeren kabartmalara sahiptir.

Uffizi Galerisi (Galleria degli Uffizi)

Dünyadaki en eski ve en ünlü sanat müzelerinden birisi olup Medici ailesinin sanat koleksiyonu sergilenir. İki katlı U şeklindeki müzede, dünyaca ünlü tablolar sergilenir. “Uffizi”, İtalyanca “ofisler” demektir. Müzenin bu adı Medici ailesi zamanında şehrin yönetim merkezine bir köprüyle bağlı olan ofislerden oluşmasıdır. Uffizi binası, ilk olarak 1560 yılında Medici ailesinin Grandük’ü I. Cosimo için bir ofis dairesi olarak tasarlanmış.

Müze 45’den fazla salonlarıyla bir günde gezemeyeceğiniz bir yer. Çok kapsamlı olduğundan dolayı, bu müzeyi ziyaret etmeden önce hangi galerileri görmek istediğinize önceden karar vermeniz rahat dolaşmanızı sağlayacaktır. Özellikle sanat meraklılarının gezeceği müzede Madonna and Child, Two Angels, Portraits of the Duke and Duchess of Urbino, Birth of Venus, The Primavera, Adoration of the Magi, The Annunciation gibi Da Vinci’den Michelangelo’ya, Filippo Lippi’den  Botticelli’ye kadar bir çok önemli ismin eserleri bulunuyor.

Bu iki kanadın arasındaki dar avlu, küçük bir sokak havası yaratıyor. Bu avlunun her iki kenarında da ünlü İtalyanların heykelleri var.

Animatörler turistleri fotoğraf için bekliyorlar.

Uffizi Galerisi ziyaret saatleri Pazartesi hariç hergün 8.15-18.50. Giriş ücretli. Her ayın ilk pazar günü giriş ücretsiz.

Ponte Vecchio

Burası, Floransa’nın simgelerinden biri haline gelmiş Palazzo Vecchio ile Palazzo Pitti’yi birbirine bağlayan Vecchio köprüsü. Floransa’da çekilen her filmde görebileceğiniz, üzerinde daha çok hediyelik eşya dükkânı olarak kullanılan evler olan ünlü köprü.

Köprünün ilk olarak Roma döneminde yapıldığı bahsedilmektedir ki tarihi kayıtlar 996 gibi bir zamandan söz eder. Köprüde ilk zamanlar kasap ve balıkçıların dükkanları bulunuyormuş ve çöplerini direkt olarak nehre atmaya başladıkları için 1593 yılında Grandük I. Ferdinand tarafından buradan çıkarılmış ve köprüye hediyelik eşya dükkânları yerleştirilmiş.

Piazza della Repubblica (Cumhuriyet Meydanı)

Piazza della Repubblica, Roma döneminden beri şehrin merkezi olmuş. Günümüzde de Floransa’nın ticari, siyasi kalbi olup çevresi üst düzey restoranlarla çevrelenmiş durumda. Piazza del Signoria’ya göre oldukça sakin. Bir kenarını Arcone adlı zafer takı süslerken, Donatello  imzasını taşıyan Column of Abundance ya da Dovizia sütunu olarak adlandırılan Bolluk sütunu bulunur

Casa di Dante (Dante’nin Evi)

Dante Alighieri büyük İtalyan şairi ve İtalyan dilinin babasıdır. “Büyük şairin” orijinal eviyle ilgili araştırmalar 1868’de tamamlandı ve Dante’nin Evi Müzesi şairin doğumunun yedinci yüzüncü yılı nedeniyle 1965 yılında kuruldu. Müze ağırlıklı olarak tarihi ve eğitici bir yapıya sahip. Orijinal evi olmasa da Dante ve Komedisinin varlığı her yerde.

Evin önündeki meydanın zeminine  şairin  gizemli  bir  portresi  oyulmuştur.

Ziyaret saatleri: Müze Pazartesi günleri kapalıdır. Diğer günlerde: 1 Ekim – 31 Mart, 10.00 – 17.00/1 Nisan – 30 Eylül, 10.00 – 18.00. Giriş ücretli.

Floransa gezimizi tamamlayıp şehrin ara sokaklarından dolaşarak, küçük hediyelikler alarak otelimize doğru ilerliyoruz. Floransa’da deri ürünleri almak isterseniz fiyatlar çok uygun. Arada sokak atıştırmalıklarını da ihmal etmedik.

Floransa’da Regina otelinde 2 gece konakladık. Oda+kahvaltı konsepti ile kaldığımız otel gerçekten çok iyiydi. Tavsiye ederiz.