Dikili ilçesine neden bu isim verilmiş?. Bu konuda kayıt olmamasına rağmen bazı rivayetler vardır. Bir rivayete göre; günümüzde Beylik Zeytinliğinin olduğu yerde Bergama Voyvodası Karaosmanoğlu bir çiftlik kurmuş ve civarlarına da zeytin ağaçları dikmiş. O nedenle buraya “Dikili” adı verilmiş. Bir başka rivayete göre ise “Dikili” kelimesinin, “Dük-ili” söyleminden geldiğidir. Geçmişte Kraliyet üyelerinden İngiliz dükleri yatlarıyla buralara gelir, bir müddet kalır ve giderlermiş. Bundan dolayı buralara düklerin kaldığı yer anlamına gelen “Dük-ili” denirmiş. Dükili zamanla Dikili olmuş.

Dikili bünyesinde güzellikler saklayan bir yer. Buraya geldiğinizde ilk gidilmesi gereken yer doğa harikası Nebiler Şelalesi’dir.

Nebiler (Aşıklar) Şelalesi

Nebiler (Aşıklar) Şelalesi İzmir-Dikili ilçesinde bulunan ve görülmesi gereken seyahat rotalarından. Aslında çok fazla bilinmeyen saklı bir güzelliğe sahip Aşıklar Şelalesi’nin hüzünlü bir aşk öyküsünün sonucu oluştuğu efsanesi de turistlerin ilgisini çekmektedir. Dikili’ye geldiğimizde rotamızı Dikili ilçe merkezine 18 km uzaklıkta olan Nebiler Köyü’ne çeviriyoruz.

Nebiler Köyü barındırdığı küçük şelaleleri, trekking parkurları ile doğa yürüyüşü ve trekking yapanlar için ilgi odağındadır. Biz Nebiler (Aşıklar) şelalesini görmeye gidiyoruz. Nebiler köyü tabelasından sağa dönüp yaklaşık 4 km. asfalt köy yolunda ilerliyoruz.

Nebiler köyüne girmeden “Aşıklar Şelalesi” tabelasından sola dönüp yaklaşık 4 km daha yolu takip ediyoruz.

Yolda ilgi çekici yazılar var.

Nebiler’de, şelalelerden mağara ve nehirlere kadar doğayı keşfetmek üzere çıktığımız yolculuk otoparka aracımızı bırakmakla başlıyor.

Sonra gideceğimiz rotanın krokisini incelemeye başlıyoruz. Rotada görüldüğü gibi burada birkaç tane şelale bulunuyor.

Nebiler Şelalesi ya da yaygın adıyla Aşıklar Şelalesi; Müsellim deresinin oluşturduğu şelalelerden en aşağıda olanı olup deniz seviyesinden yüksekliği 265 m’dir. Şelalenin oluşumunda faylanma ve farklı dirence sahip kayaçların birlikte etkili olduğu görülmektedir. Şelaleyi görebilmek için vadi yamacında kurulu işletme içerisinden geçip 86 basamaktan oluşan dik, tahta bir merdivenden aşağıya inilmesi gerekmektedir.

Haydi hem merdivenlerden inelim hem de şelalenin turistik çekiciliğini arttırmak amacıyla dilden dile dolaşan efsaneyi anlatalım. Efsaneye göre diye başlayan hikayenin konusu Peri padişahının güzeller güzeli kızı Sümeyra ile Yörük Ali arasındaki ölümsüz aşktır. Sümeyra ile civar köylerden birinde yaşayan Yörük Ali birbirlerine aşık olurlar. Ancak padişah kızını bir ölümlüye vermek istemez ve bu sevgiye rıza göstermez. Çaresiz kalan iki aşık Nebiler Köyü’ndeki çınar ağacının altında gizlice buluşup, birbirlerine sarılıp ağlarlar.

Padişah da adamlarıyla aşıkların peşine düşer. Padişah iki aşığı yakalayacakken koca çınar ağacı yarılır ve aşıkları içine alır. Bu mucize karşısında padişah insafa gelir. Ancak Sümeyra ve Ali, ağacın içinde aşklarının sonsuza dek sürmesi için dua ederler. Tanrı da bu iki aşığı şelaleye çevirir. Kızını sonsuza dek kaybeden Peri Padişahı biraz yukarıdaki mağaraya gider ve sürekli gözyaşı döker. Sesleri duyan insanlar, mağaraya da Ağlayan Mağara adını verir. Ağlayan mağaraya birazdan gideceğiz.

Şelalenin döküldüğü yerde oluşan göletin çevresindeki banklarda bir kahve içip kavuşamayan aşıkları düşünebilirsiniz.

Aşıklar Şelalesi girişinde kahvaltı ve yemek servisi veren bir işletme bulunmakta. Zaten şelaleye inmek için bu işletmenin içinden geçmek durumundasınız. İşletmenin sahibi ile sohbet ederken her mevsimde açık olduklarını, buraya gelen ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşıladıklarını ancak özellikle yaz döneminde ziyaretçi sayısının çok fazla olduğu zamanlarda yetersiz kalabildiklerini belirtti.

Ece Şelalesi, Nebiler (Aşıklar) şelalesinden yaklaşık 1 km daha yukarıda. Bu şelaleye ulaşmak için ormanın içinden, ağaçların arasından 30-40 dakika yürümek gerekiyor. Yürümek deyince öyle çok kolay sanmayın. Bazen taşlardan, kayalardan, bazen su birikintilerinden geçmek gerekiyor.

Dar patika yoldan ilerlerken kaybolmamak için yol gösterecek bir-iki ahşap tabela var ama bu tabelaların bir şekilde kaybolacağı düşünülerek ağaçların, kayaların üzerine boya ile yol gösteren işaretler çizilmiş.

Patika yoldan ilerlerken dilek ağacı karşımıza çıkıyor. Eeeeee burası Aşıklar Şelalesi. Sizde bir dilek bağlayabilirsiniz.

Ya da geyik ağacını görebilirsiniz.

Yola devam ediyoruz. Yolda ikiz mağarayı görüyoruz.

Şelaleler çevresinde ve vadi yamaçlarında Ağlayan Mağara, İkiz Mağara, Rum Mağarası, Saklı Mağara, Zindan olarak adlandırılan küçük mağara oluşumları var. Ama buradaki mağaraların için en ünlü olanı tabi ki Ağlayan Mağara. Aşıklar Şelalesi efsanesinde Kızı Sümeyra ile Yörük Ali’nin aşkına ve sevgisine saygı göstermeyen Peri Padişahı vardı ya. Hatırladınız değil mi? Kızını sonsuza dek kaybeden Padişahın üzüntüden inzivaya çekildiği ve sürekli ağlamasından dolayı sesleri duyan köylülerin bu ismi verdiği mağara. Biz mağaraya girmedik. Yola çıkmadan işletmenin sahibinin söylediğine göre içi su dolu, girişi oldukça dar ve mağaranın içi çok karanlıkmış. Mağara gezme tecrübeniz yoksa sakın girmeyin. Eğer girmeyi düşünürseniz hazırlıklı olun.

Haydi yola devam edelim. Ece Şelalesi ya da Ece Çağlayanı’na ulaşalım. Ece Şelalesi iki basamaklı yapıda. Sular önce yaklaşık 3 m’lik bir yükseklikten dökülmekte, ardından 10.5 m yükseklikten düşerek şelaleyi oluşturmakta.

Suyun çarpmasının etkisiyle açtığı dev gölet “Kraliçenin banyosu” olarak adlandırılmakta.

Su çok temiz ve tüm gün güneş aldığı için ılık. Yüzme bilenler için oldukça ideal.

Biz yüzen gençleri izledik ve onlara resim çektirip yanlarından ayrıldık.

Üçüncü şelale olan Sümeyra Şelalesi ise vadinin daha üst kısmında yer alıp parkurun dışındadır. Ece çağlayanını oluşturan eğim kırığından sonra vadi içinden yürüyüş yolu olmadığı için bu şelaleye gitmek biraz daha profesyonel bir yürüyüş gerektirir. Doğa yürüyüş grupları için ideal bir rota.

Nebiler Şelalesine gelecekler için aklınızda bulunsun…….

-Ayağınıza çok rahat yürüme ayakkabısı giyin. Kesinlikle terlik yada altı kösele ayakkabı giymeyin. Yolculuğunuz ya da tırmanışınız zor olacak

-Giriş ücretli. Araç için ayrı, kişiler için ayrı.

-Şelalelerde yüzmek istiyorsanız yanınıza havlu, kıyafet, mayo mutlaka alın.

-Özellikle Ece Çağlayanı yolculuğu küçükler ve yaşlılar için uygun değil. Kayma, düşme, yuvarlanma tehlikesiyle karşılaşılabilir.

-Yola çıkmadan yolculuğun krokisini yanınıza alın. İşletmeye asmışlar. Telefonlar çekmiyor. Gps’ler de işe yaramıyor.

-Kamp da dahil olmak üzere ateş yakmak kesinlikle yasak

Nebiler Köyü’nden 45 dakika uzaklıktaki bir başka güzelliği görmek üzere yola çıktık. Karagöl’e gidiyoruz. Dikili’ye geldiğimizde Bülent Ecevit Meydanından geçiyoruz. Meydanda 2015 yılında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından hediye edilen Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit’in heykeli bulunuyor.

Karagöl’ün gerçekten gizli kalmış bir güzellik olduğunu duymuştuk. Ancak nasıl gidilir konusunda çok bilgi yoktu. Araçlarla ulaşımın zor olduğu bölge olarak kaydedilen Karagöl’e isterseniz Denizköy tarafından isterseniz Merdivenli Köyü’nden gidebilirsiniz. Biz Merdivenli Köyü için seçim yaptık. Dikili’den deniz manzaraları eşliğinde ilerliyoruz.

Karagöl

Dikili ilçe merkezinden yaklaşık 15 km uzakta olan köye 20 dakikada ulaşıyoruz.

Merdivenli Köyü’ne ulaşıp Karagöl tabelalarını takip etmeye başlıyoruz. Ancak bir yerden sonra tabelalar yok.

Yapılacak iş; Karagöl’e nasıl gidileceğini en iyi buranın yerlisi bilir diyoruz. Köyün yerlisi amcalara ve teyzelere sorduğumuzda önce bize sonra arabamıza bakarak bu araba ile oraya gidemezsiniz diyorlar. Neden diyoruz? Eğer altınızda 4×4 arabanız yoksa oraya ulaşmak zor diyorlar. Bu araba ile belli bir yere kadar gidebilirsiniz sonra yürümek zorunda kalırsınız. Yürümek dedikleri de yaklaşık 2-3 km. Çok değilmiş dediğimizde yine hafifçe gülümseyerek yolun çok bozuk olduğunu hatta yol olmadığını, yön belirleyecek tabelaların da olmadığını ekliyorlar.

Hava da oldukça sıcak, bu söylemlerden sonra yine de biraz gidelim diyoruz. Ama kısa sürede pes diyerek geri dönmek zorunda kalıyoruz. Dönüşte sorduğumuz kişilere rastlayınca yüzlerindeki gülümseme “biz size söylemiştik”  ifadesine dönüyor. Demek ki neymiş gittiğiniz bölgede yaşayan insanların dediklerine kulak vermek gerekiyormuş. Merdivenli Köyü’nden ayrılırken göremediğimiz güzellik Karagöl’ün resmini buraya bırakalım ve hakkında söylenen efsanelerden bahsedelim.

Fotoğraf: https://www.izmir-dikili.bel.tr/tr/karagol

Efsaneye göre; MÖ 600 yıllarında Tantalos Zeus ve insan olan Pluton’un çocuğudur. Tantalos Spil Dağı’nda Frigya halkı ile birlikte yaşar ve Batı Anadolu’ya yayılmış devleti yönetirmiş. Tanrıların sofrasına oturabilen tek insan olan Tantalos gün gelmiş Olympos Dağı tanrılarının hışmına uğramış. Anadolu tanrıçası Kibele’ye inandığı için Helen tanrılarını küçük gören ve onların güçlerini sınamaya kalkan Tantalos büyük bir cezaya çarptırılmış. Sipylus Dağı’nın bir yarığından atılarak ölüm tanrısı Hades’e gönderilen Tantalos, burada Zeus tarafından ebedi açlık ve susuzluğa mahkum edilmiş ve bu ceza dünyanın her köşesinde Tantalos İşkencesi olarak anılmış. Tantalos’un atıldığı yarık daha sonra göl haline gelmiş ve bu göle Tantalos Gölü adı verilmiş. Yamanlar Dağı’ndaki bu gölün adı sonradan Karagöl olmuş.

Bu arada hemen şunu da hatırlatalım; özellikle göle ulaşanlar, zorlu yoldan geldik biraz serinleyelim diye sakın kendinizi gölün sularına bırakmayın,  yüzmeye çalışmayın.  Gölde yüzmek her zaman tehlikelidir. Ama göl çevresinde keyifli bir tur atabilirsiniz. Gölün çevresini dolaşmak yaklaşık 1 saat bir buçuk saat sürüyormuş. Göl yakınında hiçbir şey olmadığı için hazırlıklı gelmeniz gerekmekte.

Ne yapalım Karagöl’ü göremedik bari buraya gelmişken Çandarlı Kalesi’ne gidelim dedik.

Çandarlı Kalesi

Çandarlı Merdivenli Köyü’ne yaklaşık 21 km uzaklıkta. Yarım saat sonra oradayız.

Eski adı Pitane olan Çandarlı İzmir-Bergama karayolu üzerinde yer alır Bölgeye adını veren Çandarlı Kalesi Ceneviz şövalyeleri tarafından inşa edilmiş ve kalede Helenistik Çağ surlarından kalmış taşların kullanılmış.

Cenevizliler döneminde yapılmış daha sonra Osmanlı egemenliğine geçmiş ve 13.-14. yy’da sadrazam Çandarlı Halil Paşa tarafından restore ettirilmiş. Çandarlı Kalesi kapalı olduğu için gezemedik.

Çandarlı’dan Dikili’ye doğru dönerken ününü duyduğumuz Kalem Adası’na gidiyoruz.

Kalem Adası

Kalem Adası volkanik bir oluşum sonucunda oluşmuştur. Bademli Köyü’ne yakındır ve ana karaya uzaklığı yaklaşık 400 m’dir. Kuzeyden güneye doğru maksimum uzunluğu yaklaşık 1.5 km olan dar bir adadır. Ada özel bir mülktür. Turistler ve dalgıçlar için bir otel ve bir plaj bulunmaktadır. Çoğu insanda olduğu gibi bizde de merak uyandıran bu ada 1973 yılında bir iş adamı tarafından satın alınmış ve otel haline getirilmiştir. Bu sayede ülkemizin ilk ve hatta tek ada oteli unvanına sahip olmuştur. Kalem Adasının sularının şifalı olduğu söylenmektedir. Bu denize girecek olan kişilerin şifa bulacağına dair düşünceler ve inançlar vardır.

Kalem Adasına gitmek için adanın Bademli Köyünde bulunan otoparkına arabanızı bırakıyorsunuz, eğer rezervasyonunuz varsa otelin sahip olduğu bir tekne yanaşıyor ve 3-4 dakika süren deniz yolculuğundan sonra adaya geliyorsunuz.

Günü birlik adada gezmek isteyen kişilerin otelden belirli saatler için rezervasyonlar yapmaları gerekmektedir Adanın her gün için belirli kontenjanı vardır. Bunun dışında adayı görmek ve gezmek mümkün değildir. Dolayısıyla bizim rezervasyonumuz olmadığı için gidemedik. Adada konaklamak isteyen kişiler için ada içerisinde başka bir seçenek yoktur.