Hatay il merkezine 24 km uzaklıkta bulunan Samandağ, Türkiye’nin en uzun sahiline sahiptir. Samandağ, MÖ 310´da Seleucos I. Nikador’un Pieria Seleucia adıyla kurduğu bir liman kentidir. Yerli ve yabancı binlerce gezginin ilgi odağı olan Titus Tüneli ve Hz. Hızır Türbesi Samandağ İlçesinin odağı durumundadır. Bizde gezimize Titus Tüneli ile başlıyoruz.  

Titus Tüneli (Titus Vespasianus Tüneli)

Titus Tüneli Samandağ ilçesi, Çevlik mahallesinde dağlık ve denize hakim yamaçlarda bulunur. Tünelin yapımı MÖ 1.yy’da Roma İmparatoru Vespasian zamanında başlamış oğlu Titus Flavius Vespasianus tarafından tamamlanmıştır. Kayıtlara göre, “dünyanın ilk tüneli” olarak tanımlanan Titus Tünelinin açılmasında, 1000 kişilik esir ordusunun çalıştığı söylenmektedir. Ana yolda gördüğümüz Titus-Vespasianus Tüneli tabelasından dönüyoruz.

Özel aracınızla geldiyseniz aracınızı otoparka bırakıyorsunuz. Otopark ücretsiz. Yokuş yukarı tırmanıp girişe geliyorsunuz. Tünel için girişte belli bir ücret ödüyorsunuz. Müze kart ile giriş ücretsiz.  Tünele gidene kadar olan yaklaşık 1 km dağ yürüyüşü yapıyoruz. Yürüyüş yolu gayet düzenli ve bakımlı.

Tünele kadar giden yol ağaçlıklı ve keyifli. Ancak özellikle yazın geldiyseniz güneşten korunmak için mutlaka şapkanızı ya da şemsiyenizi ve güneş gözlüğünüzü alın. Güneş fena yakıyor.

Ara ara dinlenmek için mola yerleri var. Yol üzerinde köylülerin kurmuş olduğu satış stantlarında taze sıkılmış meyve suları ya da çay içebilir, mevsim meyvelerinden alıp yiyebilirsiniz. Buzlu limonlu dondurma da harika. Bu arada hemen söyleyelim burada satılan başta defne yağı olmak üzere diğer yağlardan alıp saç ve cilt bakımınızda kullanabilirsiniz. Tarafımızdan denenmiştir çok etkili.

Tünelin girişinde blok taşlardan yapılmış, bugün de kullanılabilir durumda olan tek kemerli bir Roma köprüsü bulunmaktadır. Kullanılabilirliği tarafımdan denenmiştir.

Tünelin girişindeyiz. Girişten biraz daha ileriye çok az tahta bir yoldan yürüyoruz ve basamaklardan iniyoruz.

Aslında tünel girişten itibaren biraz zorlu bir parkur, yuvarlak ve kaygan taşların üzerinde yürüyoruz. Yürürken ara sıra durup kafamızı kaldırdığımızda heyecanımız daha da artıyor. Düşünsenize kocaman bir tünel içindeyiz ama loş bir ışık süzülerek gözümüzü kamaştırıyor. Burası gerçekten binlerce yıl önceki zamanın şartlarını aklımıza getirdiğimizde tam bir mühendislik harikası. Hayranlığımız giderek katlanıyor. Hem taşlardan yürürken düşmemek için dikkat ediyor hem de fotoğraf çekiyoruz. Ancak hemen küçük bir uyarı. Tünelin burası yaşlılar yürüme zorluğu yaşayanlar ve çocuklar için tehlikeli olabilir. Yer yer su birikintileri de var. Rahat, sağlam ve altı kaymayan bir ayakkabı giymenizi tavsiye ederiz.

Tünel hem açık hem de kapalı bir alana sahiptir. Kapalı bölümü 130 m uzunluğunda olup, açık alanıyla birlikte toplam 1380 m uzunluğundadır. Tünelin yüksekliği her iki alanda da 7 m, genişliği ise 6 m’dir. Biz tünelin sonuna kadar gidemedik. Tünelin ortasından sonra ki etabı geçmek biraz zor. Ortada kocaman bir su birikintisi ve geçilmesi zor kaygan kayalar var. Gidenler hem yürümenin zor olduğunu hem de inanılmaz çok karanlık olduğu için bir şey göremediklerini ancak telefon fenerleri ile biraz daha ilerleyebildiklerini söylediler.

Tünelin yapılma amacı nedir? Dağlardan inerek yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlardan korunmak. Dağdan gelen derelerin ağzında bulunan iç limanın dağdan gelebilecek sel sularıyla dolabileceği düşünülmüş, derenin önü bir duvar ile kapatılmış, duvarın dereden gelen bölümü ile deniz arasındaki dağ delinerek şehrin etrafını dolanacak, böylece akıntıların yönünü değiştirecek işte bu tünel yapılmıştır.

Titus Tüneli gerçekten etkileyici bir yer. Zor parkur da olsa 200-300 m ilerleyip akustiği hissetmenizi ve kayaların arasından süzülen gün ışığını izlemenizi tavsiye ederiz. Titus Tüneli 2014 yılında  UNESCO’nun Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklenmiştir.

Biz buradan çıkıyor ve aynı vadi içinde yer alan 100 m ileride ki Beşikli Mağarasına gidiyoruz.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Beşikli Mağara

Titus Tünelini gezdikten sonra yaklaşık 100 m ileride kaya mezarlarının bulunduğu bir alana gidiyoruz.

Kayalara oyulmuş mağaraların içinde bir çok mezar bulunmaktadır.

Bunların içinde en çok ilgi çekeni, çukurun tabanındaki geniş mağaradır. Düzgün tahta yoldan aşağıya iniyoruz.

İçinde çok sayıda mezar bunan mağara, diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden “Beşikli Mağara” olarak anılmaktadır.

Mezar kompleksinin Titus Tüneli gibi MS 1 yy’da yapıldığı düşünülüyor. Önde yer alan giriş cephesinde 4 sütunlu üç giriş yer almaktadır. Bu görüntü gerçekten hayranlık uyandırıyor. İçeriye giriş yasaklanmış. Sadece dışarıdan görebilirsiniz.

Beşikli Mağara birbirine bağlantılı dört mekandan, tabana ve yan duvarlara oyulan toplam 93 mezar yatağından oluşmaktadır.

Beşikli Mağarasından çıkıyor aynı yoldan geri dönerken yolda hem dinleniyor hem de gördüklerimizin hayranlığını sindiriyoruz. Tek kelime ile açıklamak gerekirse wow…….

Hatay farklı etnik ve dini grupların yüzyıllardır birlikte yaşadığı çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Hatay’da yaşayan topluluklar, dini gruplar barış ve hoşgörü içinde herhangi mezhepsel çatışmalar olmaksızın birlikte yaşamaktadırlar. Hatay’a bu nedenle “Medeniyetler şehri Hatay” denir. Medeniyet ve mozaik kelimeleri nasıl da yakışıyor bu şehre.

Sizlerle Hatay’daki en önemli türbe kabul edilen Samandağ’ın simgelerinden olan Hızır Aleyhisselam Türbesini ziyaret edeceğiz

Hızır Aleyhisselam Türbesi

Hızır Aleyhisselam, gittiği her yere mutluluk, sağlık, bolluk getiren, zor durumda kalanların yardımına koşan, insanların dileklerini yerine getiren, iyiliksever insanlara yardım eden, dertlere derman olan, hastalara şifa veren ve bitkilerin yeşermesine ve yaşamasına vesile olur. Umulmadık anlarda yardımımıza koşanlara bile Hızır gibi yetiştin deriz. Türbeye geldiğimizde dışının bembeyaz olduğunu görüyoruz. Türbe orta büyüklükte taş kerpiç karışımı dairesel bir yapı. Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın buluştuğu yer olarak kabul edilen kayanın üzerine kuruludur. Musa ve Hızır’ın buluştuğu yerin yani Mecmaül- Bahreynin Samandağ olduğuna inanılmaktadır. Hızır Türbesi’nin yanında  uzunluğu 14 km’yi bulan ve dünyanın en uzun kumsalı olarak bilinen Çevlik Sahili yer alır

Hızır Aleyhisselam’ı ifade eden özelliklerden birisi de oturduğu yerlerin veya dokunduğu yerlerin hemen yeşillenmesidir. Bu yüzden Hatay’daki Hızır Türbelerinde beyaz renk kadar bazı yerlerinin kapı, pencere ve bazı sandukaların yeşil olduğu görüyoruz. .

Hızır Aleyisselam’ın Musa Peygamberle yolculuğu ve bu yolculukta Onu sabır sınavından geçirdiğini belki de çok kişi bilmez. Hadi sizinle paylaşalım.  

Hz. Hızır ve Hz Musa buluştuklarında Hz. Hızır Hz. Musa’ya“Sen, Allah’ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah’ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin. der. Hz. Musa Allah’ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin? diye sorar. Hz Hızır “Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin” der. Hz. Musa ise “Sen beni çok sabırlı bulacaksın. Ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim” dedi. Bu konuşmaların ardından yola çıktılar.

Deniz kenarında yürürken rastladıkları gemi sahibi Hızır’ı tanıdı ve ücretsiz olarak aldı. Hızır geminin tahtalarından birini deldi. Musa hemen itiraz edip bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, hoş olmayan davranış deyince Hızır, “Ben sana benimle bulunmaya sabredemezsin demedim mi?” dedi. Gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır çocuğu orada öldürdü. Musa masum bir çocuğu niye ölürdün diye itiraz etti. Hızır yine “Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin” diye ve yola devam ettiler.

Bir köye geldiler. Halktan yiyecek istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. O sırada Hızır eski bir ev gördü ve evi yıktı. Musa yine dayanamadı. O evi niye yıktın dedi.  Hızır da yine aynı cümleyi tekrarladı. “Ey Musa ben sana benim ilmime dayanamazsın demiştim.

Şimdi sana olayları baştan anlatayım dedi.  Gemiyi batırdım. Çünkü birkaç gün sonra kötü niyetli kişiler tarafından ele geçirilecek ve içindekileri öldüreceklerdi bende onları kurtarmak için gemiyi batırdım. Çocuğu öldürdüm. Çünkü o çocuk büyüdüğünde ailesine ve insanlara çok kötülük yapacak biri olacaktı. Evi yıkmamdaki sebep ise o evin altında hazine var, zamanı gelince o evin gerçek sahipleri buraya gelip hazinelerine kavuşsunlar diye yıktım çünkü hiç kimse yıkık dökük bir evin altında hazine olduğunu düşünmezdi.” dedi.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Musa Ağacı

Musa Ağacı, Samandağ ilçesine 6 km uzaklıktaki Hıdırbey köyünde bir dere kenarında bulunmaktadır. Eğer önce Vakıflı Köyüne geldiyseniz buradan 2 km ister yürüyün ister arabayla gidin Hıdırbey Köyüne ulaşırsınız. Hemen muhteşem ağaç gözünüze çarpar. Ağacın gövde çapı 7,5 m, çevresi 20 m, yüksekliği ise 7 m’dir. Ağacın dalları yaklaşık 1000 m2lik alanı kaplamakta. Ağacın 3 bin yıllık geçmişinin olduğuna inanılır.

Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın Samandağ’daki buluşmasından sonra, birlikte Hıdırbey Köyü’nün yanındaki Musa Dağı’na çıkmak üzere yola çıkarlar. Hızır Aleyhiselam Türbesini yazarken buluşmalarından bahsetmiştik. İşte bu buluşma sonrası Hz. Musa ve Hz. Hızır Musa Dağına doğru yola çıkarlar. Bu ağacın bulunduğu noktaya geldiklerinde Hz. Musa elindeki asayı toprağa saplar ve dereye giderek su içer. Geriye dönüp baktığında asanın yeşerip fidana dönüştüğünü görür. O günden bugüne, o ağaç Musa ağacı olarak bilinir.

Musa Ağacı denilen çınarın çevresi yaklaşık 20 m’dir. İçindeki boşlukta, geçmiş yıllarda Hıdırbey köyünde yaşayanlar berber dükkânı açarak işletmişlerdir. Günümüzde ise, bu boşluğun az bir bölümü görülebilmekte. Çünkü DSİ tarafından dere ıslah çalışması sırasında, çınarın kökünün önemli bir bölümü, dolgu toprağı altında kalmıştır. O nedenle önceki boşluğun tamamını günümüzde bahsettiğimiz şekilde görmek mümkün değildir.

Musa Ağacı denilen çınarın çevresi yaklaşık 20 m’dir. İçindeki boşlukta, geçmiş yıllarda Hıdırbey köyünde yaşayanlar berber dükkânı açarak işletmişlerdir. Günümüzde ise, bu boşluğun az bir bölümü görülebilmekte. Çünkü DSİ tarafından dere ıslah çalışması sırasında, çınarın kökünün önemli bir bölümü, dolgu toprağı altında kalmıştır. O nedenle önceki boşluğun tamamını günümüzde bahsettiğimiz şekilde görmek mümkün değildir.

Halk arasında ab-ı hayat suyundan can bulan fidanın binlerce yılda gelişerek bugünkü halini aldığına inanılmaktadır. Ağacın hemen yanında ab-ı hayat çeşmesi bulunmakta.

Hafta sonu oldukça kalabalık olan bölgeye mümkünse hafta içi gitmeye çalışın. Musa ağacının gölgesinde sabah kahvaltısı yapabilir veya bir yorgunluk kahvesi içebilirsiniz. Hatta köylü kadınların sıcak sıcak yaptığı gözleme ve biberli ekmekten de yediniz mi keyfinize diyecek yok.

St. Simon Manastırı

Hatay’a geldiyseniz gezilecek yerler arasında ilk sıralarda yer alan St. Simon Manastırını görmek gerekir. Defne ile Samandağ ilçeleri sınırında, Samandağ ilçesine 12 km uzaklıkta, Aknehir Mahallesi yakınlarında 480 m rakımlı tepede Stilitler Tarikatı ya da Terk-i Dünya Tarikatı kurucusu St. Simon tarafından 6. yy’da kurulmuştur. Ayrıca buranın ilgi çeken bir başka özelliği de St. Simon’un 1.5 m genişliğinde 10 m uzunluğunda, 4m kaidesi bulunan hatta kendini zincirlediği söylenen bir taşın üstünde 45 yıl inzivada yaşamış olmasıdır ister. Erken Hıristiyanlığın hac merkezi olarak kabul edilmektedir. Hatta“Terk-i Dünya” tarikatının merkezi olarak biliniyor.

Peki kimdir St Simon? Stilitler tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Saint Simon Stilit Kilikya ile Suriye’nin birleştiği sınır bölgesinde doğmuştur. Genç yaşında Antakya’da yaşamaya başlayan Simon, bir manastırda temel din eğitimi almıştır. Bu eğitimden sonra kendini üç yıl boyunca şehrin dışındaki bir hücreye kapatır. Sonrasında ise şehrin yakınlarındaki bir dağa çıkarak burada yaşamaya başlar. Simon buraya MS 541’de gelir ve 592 yılında ölür. Manastıra geldiğinde kendini bir kayaya zincirler ve bir çember çizerek bu çemberin dışına çıkmama kararını alır. Yaşam boyu kadınlardan uzak durmuştur.  Sabrı, dayanıklılığı ve inancı kısa zamanda duyulur. Hıristiyan dünyasının her yanında hasta, dertli ve çaresiz insanlar Simon’a gitmeye başlar ve ondan yardım isterler. St. Simon, buradan insanlara şifa dağıttığı için konuşlandığı dağa da “Mucize Dağı” denilir.

Genellikle Hıristiyanlıkta inzivaya çekilen din adamları bir mağarada ya da bir manastırın içinde bir oyukta tek başlarına yaşarlar. Çile çekerler. “Stilitler Tarikatına inanmış olanların farkı ise mağara ya da oyuk değil sütunun üzerinde tek başlarına yaşamayı seçmiş olmaları.”

 Manastırın içinde kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer mimari kalıntıları mevcut. Manastır, etrafını saran rüzgar gülleri ise her fotoğrafta boy gösteriyorlar.

St Simone Manastırına nasıl gidilir? Samandağ’da anayoldan sonra yaklaşık 5 km gidiliyor. Anayolda bir tabela olmadığından yolunu bulmak kolay olmadı. Navigasyonsuz bulmak oldukça zor. Yaklaşana kadar hiç yönlendirici tabela yok. Dar ve virajlı uzun bir dağ yolunu aşarak yolda rüzgar güllerini geçerek hatta bazen yanlış yolda mıyım diyerek manastıra ulaşacaksınız. Dağın zirvesine kadar, manastırın yanına kadar arabayla çıkabiliyorsunuz.Manastırı gezdikten sonra güzel manzara fotoğrafları pardon fonda eksik olmayan rüzgar gülleri ile manzara fotoğrafları alabilirsiniz.

Ziyaret saatleri: 1 Nisan-31 Ekim saat 08.30-19.00 / 31 Ekim-1 Nisan saat 08.30-17.00 arası açık. Haftanın her günü açık. Giriş ücretsiz.

Vakıflı Köyü

Samandağ’a geldiyseniz mutlaka tarihi ve doğal yapısı ile dikkat çeken  Vakıflı Köyünü ziyaret edin. Eğer Musa Ağacını görmeye gidiyorsanız bu köyden geçeceksiniz demektir. Burada bir mola verin, soluklanın, nar ağaçları, zeytinlikler, arasında köyün tertemiz, bol oksijenli havasını içinize çekin ve sessizliğin sesini dinleyin. Hatay il merkezine 25 km, Samandağ’a ise 3 km mesafede olan köye yaklaşırken tabelaları görüyoruz.

Türkiye’nin bütün nüfusu Ermenilerden oluşan tek köyüdür. Vakıflı Köyü, 35 hane ve 160 kişilik nüfusa sahiptir. Musa Dağı eteklerindeki Hıdırbey Vadisi’nin doğal devamı niteliğinde olup köyden buralara yürüme gidebilirsiniz.

Köye geldiğimizde hoş geldin tabelası bizi karşılıyor. Köy o kadar sessiz ki yolda kimseyi görmedik. Buraya yerli ve yabancı turistleri getiren tur otobüsleri de olmayınca köy bir sessiz ki şehrin gürültüsünden uzaklaşmak insanı mutlu ediyor.

Vakıflı köyüne girdiğimizde Ermeni taş ustalarının elinden çıkmış, mimarisinin hemen farklılığını hissettirdiği evler dikkatimizi çekiyor. Biz önce Vakıflı Köyü müzesine gidiyoruz.

DOĞAKA’nın (Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı) 2018 yılında Turizm Altyapısını Geliştirilmesi kapsamında mali destek yürütülen müze, kültürel özellikleri dünü ve bugünü yaşatmak için kurulmuş. Müzedeki her obje bu köyde yaşayanlar tarafından hibe dilmiş.

Müzede bilgi panoları ve canlandırmalarla her müzede olduğu gibi tarihin içine giriyorsunuz. Burada öğreniyoruz ki Vakıflı Köyünde günlük tutmak bir gelenekmiş. Özellikle köyün yaşlılarının günlükleri varmış. İşte tutulan bu günlükleri ve aile fotoğraf arşivlerini kurulan mikrofilm masasında izleyebilirsiniz.

Müzede silikon bir heykellerle yapılan canlandırmalara kısa filmler ve ses efektleri de kullanılmış. Bu bölümde kazanlarda akşamdan sabaha pişen harisanın (keşkek) dövülme sesini duyulabiliyor. Hikayesini de bilgi panosundan okuyabiliyorsunuz.

Müze içerisinde ki bir başka platformda ise eski köy görüntüsü yaşatılmış. Bu alanda hasır tabanlı bir sandalye, Çakı Dede’nin paltosu ve Sirop Dede’nin şapkası yer alıyor.

Ziyaret saatleri. Pazartesi hariç her gün saat 10.00-19.00. Müzeye giriş ücretli. Müze kart geçmiyor.

Müzeden çıkıyor ve kiliseye gidiyoruz. Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Aziz Meryem Ana Kilisesi) tarihi bir Ermeni kilisesidir. Yapımına 1895’te yörede oturanlar tarafından başlanmış. Yörenin hayırseverlerinden Tateos ve Movses Ayntabyan kardeşler kilise ve mezarlık için gerekli toprağı bağışlamışlar. İnşaat yöre halkının bağışları ve fiili çalışmalarıyla gecikmeli de olsa 1910’da bitirilmiş ve takdis edilerek ibadete açılmıştır.

1910-1915 ve 1920-1924 yılları arasında kilisenin daimî bir din görevlisi olmamış çevre köylerden gelen din görevlileri değişimli olarak hizmet vermişlerdir. Yaklaşık bir asır boyunca yapıldığı ilk haliyle hizmet veren kilise 1997 yılında onarımdan geçirilmiş.

Konaklamak isteyenler kilisenin yanında için güzel bir de pansiyonu var. Kalabalık ortamdan kaçmak isteyenler için bulunmaz fırsat.

Vakıflı köyünde yaşayan Ermeniler, organik tarımla yetiştirdikleri portakal başta olmak üzere narenciye ürünleri ve nar. Nar ekşisi, zeytinyağı gibi ürünlerle geçimlerini sağlıyorlar. Kadınlar; evlerinde ürettikleri reçel, defne sabunu, meyve suyu, defne yağı, nar ekşisi, 17 çeşit likör ve şarabı köydeki kilisenin bahçesinde, köyün çay bahçesinde satışa sunuyorlar.

Samandağ’da göreceğimiz son yer şirin bir asma köprü

Yeşilyazı Asma Köprüsü

Samandağ ilçe merkezine yaklaşık 5 km uzaklıkta Yeşilyazı Mahallesi’nde bulunan köprü yıllar önce çiftçilerin nehri rahatlıkla ve güvenle geçmesi için kurulmuştur. Asi Nehri üzerinde 30 m uzunluğunda asma köprü muhteşem bir manzaraya ve doğaya sahiptir.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.