Bosna Hersek dendiği zaman öncelikle akla Saraybosna ve Mostar gelir. Bosna Hersek’in başkenti olan Saraybosna’da ne tarafa baksanız bir Osmanlı eseri ile karşılaşırsınız. Çevremizde gördüğümüz tarihi doku, duyduğumuz Türkçe konuşmalar, insanların aşırı yardımseverliği karşısında sanki yabancı bir ülkede değil de Türkiye’de bir şehre gelmişiz gibi hissettirdi bizi. Aslında Saraybosna’yı gezdiğiniz zaman biraz doğulu biraz batılı olduğunu görüyorsunuz.

Saraybosna’da gezi rotanızı belirlediğinizde ilk durak çoğunlukla şehrin en popüler yeri olan Başçarşı oluyor. Hemen hemen gezginlerin çoğunluğu buradan dolaşmaya başlıyor. Hadi o zaman gezmeye başlayalım…….. 

Başçarşı (Baščaršija)

Şehrin en popüler yeri, Saraybosna’nın simge yerlerinden birisi daha doğrusu Saraybosna’nın kalbi sayılan Başçarşı her gün binlerce insan tarafından geziliyor. Buranın atmosferi gerçekten çok başka. Hani bir tabir vardır ya “Ne ararsan var burada”. Gerçekten her mozaikten insan ve eser ile karşılaşıyorsunuz. Saraybosna’nın merkezinde bulunan Başçarşı, İsa Bey tarafından 15.yy’da kurulmuş ve günümüzde ününe ün katmaya devam eden bir Osmanlı çarşısıdır.

Başçarşı 19. yy’da büyük bir yangın geçirmiş ve oluşan ağır hasar nedeniyle küçülen çarşı yine de tarihi değerini korumuştur. Kaderinde çoğu kez yıkılan ve yeniden inşa edilen Saraybosna’nın merkezi Başçarşı’da İki Dünya Savaşı arasında yaklaşık 250 dükkan yıkılmış. Ancak Başçarşı 14. Kış Olimpiyatları olan Sarajevo’84 hazırlıkları sırasında tamamen yenilenmiş.

Çevresindeki hanlar ve hamamlarda insanlar ticaret yapmakta ve bu nedenle Başçarşı Saraybosna’nın tarihi değer taşıyan önemli alışveriş merkezlerinden birisi olmaktadır. Gümüşçülerin, halı satıcılarının taş örme sokaklarda hayatlarını sürdürüyor olması sanki size Anadolu’da bir yerdesiniz hissini veriyor.

İşte gönül verdiğimiz Beşiktaşı’mızın atkısıyla olan bu resimde bunu doğruluyor değil mi?  Burada görmek gurur verici.

Başçarşı’nın diğer bir özelliği ise buraya geldikten sonra yürüyerek şehri gezebilme şansınızın olması. Şehirde görülmesi gereken yerlerin birçoğu birbirine yürüme mesafesinde olduğundan keşfetmek kolay. Şehrin farklı bölgelerine tramvayla ulaşabilirsiniz. İsterseniz otobüs de tercih edebilirsiniz ama bizce en iyi keşif yürüyerek yapılır. Yürümeyi sevenlere bir önerimiz de Saraybosna free walking turları olacak. Şehrin birçok yerini 2-2.5 saat rehber eşliğinde gezip sadece bahşiş  yani gönlünüzden ne koparsa şeklinde düşünülmüş bir tur. Turun dili İngilizce. Tur hakkında önemli bir hatırlatma; tura kendinizi kaydettirdiniz ve 1 günlük iptal süresinde. haber bile vermeden vazgeçtiniz. İşte o zaman sizde kişi başı 2€ ceza alıyorlar.

Alışverişte istediğiniz her şeyi bulabileceğiniz Başçarşı’da aynı zamanda birçok yeme ve içme alanları da mevcut. Çok lezzetli Boşnak böreği ve ünlü köfteleri cevapi’yi ve tabi ki olmazsa olmaz trileçe’yi yiyebileceğiniz birçok lokanta var.

Başçarşı etrafında şehirdeki birçok önemli yapıyı yaptıran Gazi Hüsrev Bey’e ait camiler, hanlar ve medreseler bulunuyor. Saraybosna’nın simgelerinden biri olan Sebil, Gazi Hüsrev Bey Cami, Saat Kulesi, Morica Han, Ferhadiye Caddesi ve Brusa Bezisten gezilip görülecek yerler arasında yer alıyor. Haydi o zaman merkez Başçarşı’dan gezmeye önce Sebil ve rivayeti ile başlayalım. Sonra mı?… Osmanlı gelenekleri ile Bronz cezvelerde hazırlanmış ve mis gibi tüm çarşıyı saran Türk kahvesi ile buluşalım ve yorgunluğumuzu atalım.   

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”

Sebil (Sebilj)

Saraybosna’da simge haline gelen, Başçarşı’da gezinin başlangıç noktası olan, gezginlerin ve turist gruplarının buluşma noktası olan Sebil İstanbul’da bulunan çeşmelerden ilham alınarak tasarlanmıştır. Başçarşı’nın hemen girişinde yer alan ve ilk olarak göze çarpan Sebil 1753 yılında Vali Hacı Mehmet Paşa’nın isteğiyle inşa edilmiştir.

Sebil serin suyu içilebilecek, oturup dinlenilebilecek, fotoğraf çekinmek için her zaman kalabalık olan ve güvercinlerin mekan seçtikleri tarihi bir simge. Sebil serin suyu içilebilecek, oturup dinlenilebilecek, fotoğraf çekinmek için her zaman kalabalık olan ve güvercinlerin mekan seçtikleri tarihi bir simge. Sebil özellikle üst kısmındaki ahşap oyma kubbesi ile dikkat çekmektedir. Hayranlıkla izlenen Sebil Bosna Savaşı sırasında büyük oranda hasar görmüştür. Restore çalışmaları ile yenilenen Sebil hakkında bir efsane vardır. Efsaneye göre; Sebil’den su içenin bir daha Saraybosna’ya geleceğine inanılır.Biz bu efsaneye inanmayarak güzelce suyumuzu içtik.

Sonuç: İki sene sonra tekrar geldik. Dermek ki efsanelerin doğruluk payı varmış.

Gazi Hüsrev Bey Camii (Begova džamija)

Başçarşı’yı gezerken mimarisi ile sizi kendine çeken Gazi Hüsrev Bey Camisi Osmanlıdan kalan tarihiyle ve yapısıyla çok güzel bir eser.

Günümüzde halen ibadet için kullanılmakta olan camide türbeler ve abdesthane mevcut. Camiye giriş ücretli. Müzeyi gezmek isterseniz ayrı ücret ödemek gerekiyor

Müzede Türkçe video izlemek isterseniz görevliye söylemeniz yeterli. Hemen hatırlatalım müzede Sultan Abdülhamit’e ait bir oda var ama bu odayı görmek isterseniz bileti ayrı ve maalesef biletler hemen tükeniyormuş.

Camii’nin dış duvarında köşede bir çeşme göreceksiniz ve bu çeşme hakkında da bir rivayet var.

Sebil’in rivayetini hatırlarsanız aynen oradaki rivayet burası için de söyleniyor. Rivayete göre bu çeşmeden içen buraya tekrar gelirmiş. Aslında anlatanlar sağından ya da solundan içerseniz dediler, sonra kendileri de şaşırıp karıştırdılar. Aman hangisinden içerseniz için dediler. Biz bu çeşmeden içmedik ama Sebil’den içtiğimiz için ikinci kez Bosna’ya geldik. Aslında güzel olan Bosna’da çeşmelerden su içilebiliyor olması.

Saat Kulesi (Sahat Kula)

Saat Kulesi Gazi Hüsrev Bey Cami’sinin yanında yer alır. Osmanlı döneminde bölgenin valisi olan Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmıştır.

Kule 30 m yüksekliğinde olup ülkede ki 21 saat kulesinin en uzunudur.  Saatin ayarı  haftada bir kez sadece kendisinde bulunan kule anahtarıyla eski ahşap merdivenlerden tırmanan bir bekçi tarafından manuel olarak ayarlanır.  Kule dünya üzerinde kamuya açık alanda ayın hareketlerine göre çalışan tek saati taşıması nedeniyle büyük ilgi görüyor. Yeni gün, ay takvimine göre gün batımında saat tam 12.00’ı gösterirken başlıyor. Saat Kulesi 2006 yılında ülkenin mirasını korumak için ulusal anıt olarak ilan edildi. 

Gazi Hüsrev Bey Bezistan

Saraybosna’da çok iyi korunmuş ve halen ticari olarak hizmet eden bezistanlardan birisidir. Bezistan Gazi Hüsrev  Bey vakfının bir parçasıdır. Saat Kulesinin hemen yakınında 1555 yılında  inşa edilmiştir. 

Küçük dükkanların bulunduğu Bezistan’da asıl amaç içerideki daha düşük sıcaklık nedeniyle yiyecek ticareti yapmaktı ancak günümüzde istediğiniz her şeyi bulabileceğiniz çarşı konumunda. Bezistan’da hoş olmayan tek şey içeri girdiğinizde yoğun bir sigara kokusu ve yer yer sigara dumanı ile karşılaşmanız. Bosna’da kapalı alanlarda sigara içmek serbest.  

Morica Han

Morica Han 1551 yılında  inşa edilmiş bir kervansaraydır ve 1697’de çıkan yangından sonra bugünkü haliyle yeniden inşa edildi. Gazi Hüsrev Bey vakfı tarafından finanse edilen binalardan biridir. Saraybosna’da hayatta kalan tek han olup kervansaray olarak zamanında yaklaşık 300 yolcu ve 70 atı ağırlarmış. Evliya Çelebi’nin 1659’da Saraybosna’ya ziyaret yapmış, notlarında bu handan bahsederek o yıllarda hanın sahibi olan Hacı Beşir’in adından dolayı kervansarayı Hacı Beşir Hanı olarak tanımlamıştır. Morica ismi ise 19. yy’da hanın kiracıları olan Mustafa-Aga Moric ve oğlu İbrahim-Aga Moric’in soyadından gelmektedir.

Günümüzde yorgunluğunuzu atmak için Türk kahvesinin içilebildiği hatta kahvenin yanında bir sigara iyi gider diyenler için de iyi bir mekan. Çünkü Bosna’da açık veya kapalı alan fark etmiyor sigara içilebiliyor. Türk kahvesini kulpsuz fincanda içtiğimiz bu mekanda Türk müzikleri eşliğinde dinlenmek çok keyif verici.

İsteyenler restoran bölümünde ve terasında lezzetli yemeklerin tadına bakabilirler. Fiyatlar çok pahalı değil. Yemeğin yanında alkol almak isteyenler için kötü haber. Alkol servisi yapılmıyor. Resimde gördüğünüz Oaza doğal maden suyu. Tadı gerçekten çok güzel. “Oaza” dünyanın dört bir yanından gelen suların katıldığı bir yarışmada köpüklü sular kategorisinde en yüksek puanı aldı ve Amerikan Berkeley Springs’teki 25. Uluslararası Su Tadımında gümüş madalya ile ödüllendirildi.  

Saraybosna merkezde Başçarşı ve çevresini dolaştıktan sonra Saraybosna Umut Tüneli‘ni görmeye gidiyoruz. Aslında Saraybosna’ya gelince ilk görülmesi gereken yer burası olmalı. Yolda ilerlerken çiçeklerle süslenmiş evlerin yanında o yılları unutturmamak için hiç bakım yapılmamış evleri de görmek insanı hüzünlendiriyor. Üzerinde gördüğümüz mermi ve bomba izleri içimizi acıtıyor. Birçoğunda şarapnel parçaları hala gözüküyor. Katliam ve yıkımın izlerini bugün bile şehrin sokaklarında görmek mümkün. Bu şehrin hüzün dolu hikayesi unutulmamalı.

Saraybosna Umut Tüneli (Sarajevski ratni tunel)

Umut Tüneli, (Yaşam Tüneli ya da Savaş Tüneli) 1992-1995 yılları arasında 3 yıl süren Bosna Savaşı sırasında gıda, insani yardım ve cephanenin şehre ulaşması, insanların şehirden çıkabilmesi için açılmış bir tüneldir.  Bosnalıların İgman Dağı yakınlarında Butmir bölgesinde Kolar ailesine ait evin altından Saraybosna Uluslararası Hava limanına bağlamak için inşa etmeye başladıkları tünelin yapılması 4 ay sürdü.

Tünel 1 m genişliğinde, 160 cm yüksekliğinde ve 800 m uzunluğundadır.  Savaş döneminde günde ortalama 1000 kişi tüneli kullanmıştır.

Umut Tünelinin başlangıç noktaları Dobrinye ve Butmir olarak seçilmişti. İlk kazılara  sekiz personelle başlandı. Günde üç-dört saat çalışılıyordu. Kazılar, kandil ışığında kazma ve kürekle yapılıyordu. Kandiller, ayçiçeği yağıyla dolu, kısa fitilli küçük kaplardı. İki taraftan kazılarak ortada buluşulan tünelde, ray ve vagon sistemi yardımıyla geçiş yapılıyordu. Tüneli geçmek, yoğunluğa göre yarım saat veya 2 saat sürebiliyordu. İki ucun haberleşmesini sağlayan bir telefon sistemi bile oluşturmuşlardı. Kazı çalışmalarının tamamlandığı ilk gece, tünelden 12 ton askeri malzeme geçişi sağlanmış; İgman yolunu kapatmak için yoğun şekilde hücum eden Sırp askerlerini durdurmak üzere de Saraybosna’dan bir grup asker çıkış yapmıştı. Yiyecek, mazot, cephane, ilaç ve yaralı sevki yapılan tünelin faaliyete geçtiği ilk zamanlarda her şey insan gücüyle taşınıyordu.

Savaş bittiğinde, tünel inşasının başladığı Kolar Ailesine ait iki katlı bu ev müze haline getirilmiş.  Kolar ailesi, tünel fikri ortaya çıktığında evlerini hibe etmiş. Dışarıdan bakıldığında sade, iki katlı bir ev olarak görünen evdeki kurşun deliklerinin yoğunluğu dikkat çekici.

İki katlı evin altından girdiğimiz tünel hakkında olayları bilseniz de 15-20 dakikalık bir belgesel izliyoruz. Belgeseli izlerken yıllar öncesine dönüyoruz. Yaşanan olayları izleyerek tünelin hüzün dolu hikayesini ve önemini tekrar hatırlıyoruz.

Belgesel sonrasında müze haline dönüştürülen tünelin ancak 25 m’lik kısmını gezebiliyoruz. Tünelin diğer bölümü ya kapatılmış ya da yıkılmış.      

Müzede tünel yapımında kullanılan malzemeler (araç-gereçler, el arabaları, yiyecek taşınan çuvallar ve sırt çantaları…), Saraybosna Bombardımanı ve Tünel ile ilgili belgeseller burada sergileniyor.

Maneviyatı Yüksek Bir Savaş Müzesinde o dönemlerde çekilmiş fotoğraf galerisini de gezebilirsiniz. Evinin bodrumuna tünel kazılmasına izin veren, tünelden çıkan askerlere su ikram eden ev sahibesinin fotoğrafını da görebilirsiniz.

Umut Tüneli ziyaret saatleri: yaz sezonunda 09.00 – 17.00, kış sezonunda 09.00 – 16.00 arasında. Giriş ücretli. Kredi kartı veya Euro ile ödeme kabul etmediklerinden yanınızda BAM taşımalısınız.

Umut Tüneli nerede ve nasıl gidilir? Tünel şehir merkezinden biraz uzakta, Saraybosna Uluslararası Hava limanı’nın çok yakınında yer alıyor. Saraybosna merkezden Umut Tüneli’ne ulaşmak için aktarmalı tramvay ve otobüs araçlarını kullanarak 1-1.5 saatte tünele ulaşabilirsiniz. Özel aracınızla giderseniz tünelin yakınlarında ücretli park alanları var. Tüneli gezmek için minimum 2 saat zaman ayırmanız gerek.

Bugün hala o bölgede yaşayan insanlarla konuştuğunuzda gözlerindeki hüznü görebilir yaşadıkları acıyı hissedebilirsiniz. Tünelden ziyaretçiler için açılmış olan hatıra defterine dileklerimizi yazarak ayrılıyoruz.

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”

Sonsuz Ateş Anıtı (Vjecna Vatra)

Tünelden merkeze dönüyoruz. İçimizde tünelde yaşadığımız hüzün dolu duygularla Ferhadiye Caddesi’nin Mareşal Tito Caddesi ile kesiştiği yerde olan Sonsuz Ateş Anıtı‘na gidiyoruz. Gece-gündüz hiç sönmeden yanıyor. Sonsuz Ateş anıtı II.Dünya Savaşı’nda ölenler için 6 Nisan 1946’da açılmış; Mimar Juraj Neidhardt  tarafından tasarlanan anıtın üzerinde Hırvatça-Sırpça yazı bulunuyor. Anıtın alevi defne yaprağı şeklindeki figürlerle çevrili bakır kapta sürekli yanıyor.

Kovaci Anıt Mezarlığı (Kovaci Şehitliği)

Saraybosna’da ki anıt mezarlığa girdiğiniz zaman yakın tarihte neler yaşandığını, savaşın izlerinin neler olduğunu bir kez daha hatırlıyor insan.

Tünelde gezerken yaşananları şehitlikte bir kez daha anımsıyor insan. Burası Saraybosna’da Sırp ve Boşnak güçleri arasında 4 yıl süren savaşta Bosna-Hersek’te öldürülen Bosna Ordusu askerleri için yapılmış anıtsal bir alandır.

Şehitlikte 1500 kişi yatıyor. Şehitlikte mezarlar arasında dua eden insanları ve mezar taşlarından 18 yaşındaki bir gencin de 65 yaşındaki bir vatanseverin de şehit olduğunu gördük.

Şehitlikte bağımsız Bosna’nın ilk cumhurbaşkanı olarak bilinen  Aliya İzzetbegoviç’in de mezarı var.

Bosna Hersek’in kurucu lideri Aliya İzzet Begoviç kendi adına anıt mezar yaptırılmasını istememiş ve ‘Her fâni gibi, ben de öleceğim. Mezarıma anıt yapmayın, öldüğümde, Osmanlı askerleriyle, Bosna şehitleriyle yan yana yatmak istiyorum’ demiştir. Mezarda genç bir asker nöbet tutuyor. Dikkat çeken bir nokta da Aliya’nın mezar taşında sıfat olarak ‘cumhurbaşkanı’ değil, ‘Abdullah / Allahın kulu’ yazılmış olmasıdır.

Saraybosna şehir turumuza devam ediyoruz. Karşımıza tanıdık bir yer çıkıyor. Şehir merkezinde Ferhadiye Caddesi’nde 25 Şubat 2011 tarihinde açılan Kültür ve Tanıtma Müşavirliği‘miz Ülkemiz ile Bosna-Hersek arasında kültür ve tanıtma faaliyetleri gerçekleştirmektedir.

Gezerken parkta satranç oynayanları görüyoruz. Parkta yerlerde kocaman satranç takımları var. Saraybosna’nın bir çok yerinde bu devasa satrançlara rastlayabilirsiniz.

Eski Belediye Binası  ( Vijecnica)

Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde Mağribi stilinde doğu ile batının mimari karışımı olarak inşa edilen belediye binası günümüzde  ulusal kütüphane olarak kullanılan tarihi bir yapı.  Belediye binası 1896 yılında hizmete açılmış, savaş sırasında oldukça hasar görmüş, paha biçilemez el yazmalarının tamamına yakını iki milyon kitap ile birlikte yok edilmiş. Binanın restorasyonu devam etmektedir. Kütüphane haftanın 7 günü saat 09.00-16.00 arası ziyarete açık. Giriş ücretsiz.

Inat Kuca (İnat Evi)

Inat Kuca ya da bildiğimiz adıyla “İnat Evi”. Aslında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu burada Belediye Binasının olmasını istenmiş ama maalesef olamamış. Evin burada olmasının 1860 yıllarına uzanan bir hikayesi var. Haydi fazla merakta kalmadan sizlere hikayeyi anlatalım. Bu ev tam bir inatçılık örneği. Zaten adı da oradan geliyor. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu iktidara geldiğinde Postahane, Ulusal Müze, Hukuk Fakültesi gibi sayısız bina inşa etmiş ve sıra gelmiş görkemli bir Belediye Sarayı yapılmasına. Nereye yapalım derken karar Miljacka Nehri’nin kıyısı olarak çıkıyor. Ama bunun için çevredeki Saraybosna’nın yerlisi olan birçok evin yıkılması gerekiyor. Çevredki evler yıkılırken bu eve sıra geliyor ve görevliler karşılarında “Ben bu evi size yıktırmam” diyen Boşnak bir ev sahibi bulurlar. Evin sahibi yaşlı Benderija belediye binasının yapımına onay vermek için tek bir şart koşar; “tazminat olarak kendisine bir torba duka ödenmesi ve bu evin aynısını, nehrin karşısına inşa edilmesi.”

Sonuç ne mi olur? Ev santimi santimine, hangi tuğlanın hangi tuğla üzerine denk geldiğine kadar bakarak, büyük titizlikle nehrin karşı kıyısına taşınır. Ev sahibinin inatçılığından dolayı inat evi denilmiştir.  Bu inatçılığı duyunca aklımıza Almanya gezimiz sırasında Osman Amca’nın Berlin Duvarı yıkımı sırasında evini yıktırmaması geldi. Osman Amca’nın hala ayakta duran evinin hikayesini buradan okuyabilirsiniz. İnat evi 1997 yılından beri geleneksel Bosna mutfağına sahip bir restoran olarak kullanılmaktadır.

Saraybosna Katedrali (Katedrala Srca Isusova)

Ferhadiye Caddesinden yürüyerek 1889 yılında inşa edilen Saraybosna Katedrali ya da Kutsal Kalp Katedrali (Sacred Heart Cathedral) olarak isimlendirilen katedrale ulaştık. Mimar Jasip Vancas yapıyı tasarlarken Paris’teki ünlü Notre Dame’ dan ilham almış. Katolikler buraya “İsa’nın Yüce Kalbi” adını vermektedir. Katedralin hemen önünde “Saraybosna gülünü” görebilirsiniz.

Mimarisiyle, iki çan kulesiyle, gül penceresi ve özellikle Papa II. Jean Paul Heykeli’nin yer aldığı kapısıyla dikkat çekmektedir. Ziyaret Saatleri: 09.00-17.30. Giriş ücretsiz. İçeride fotoğraf çekmek yasak.

Saraybosna Bira Fabrikası (Sarajevs Kapivara)

Saraybosna Bira Fabrikası 1864’te kuruldu ve Bosna-Hersek’teki ilk endüstriyel üretim olduğuna inanılıyor.

Saraybosna Bira Fabrikası binası, karışık doğu ve klasik Avrupa tasarımının mimari tarzı ile şehrin en çekici binalarından biridir.

Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan Monarşisi döneminde üretimi kesintiye uğramayan tek Avrupa bira fabrikasıdır. 

Avaz Twist Tower

Saraybosna gezimizi tamamlayıp Mostar’a doğru yola çıkmadan önce ülkenin en yüksek gökdeleni olan Avaz Twist Tower’a gidelim dedik.  

Avaz Twist Tower Dnevni Avaz gazetesinin genel başkanlık binasıdır ve şehrin önemli iş merkezlerinden birisidir. Mimar Faruk Kapidzic  tarafından  tasarlanan bina inşaatına 2006 yılında başlandı ve 2009 yılında tamamlandı.

Avaz Twist Kulesi bir 172 m yüksekliğinde olup kule, bükülmüş cephesiyle dikkat çekiyor ve Avrupa’nın en görkemli binalarından birisidir. Bina 2009 yılında ünlü Alman şirketi Schuco tarafından dünyanın en güzel 10 binası arasında seçildi.

Kulenin seyir terasına yani 36. katına Avrupa’nın en hızlı asansörlerinden birisi ile çıkıyoruz.  Seyir terasından şehri izledik

Seyir terasından şehrin güzelliklerini izlerken bu şehrin neler geçirdiğini hatırlayarak biraz hüzünlendik.

Avaz Twist Tower’da bir kahve içmek için içeriye doğru giderken arkadaşlarımızla bu anı yaşatmak istedik. Resimde ben neredeyim? Eeee fotoğrafı çeken benim………

Kulede ister kahve için isterseniz bir şeyler atıştırın fiyatlar normal ama tek kötü taraf içeride sigara içilmesi. Maalesef bir müddet sonra bunalıyor ve hemen çıkmak istiyorsunuz. Bosna’da kapalı alanlarda sigara içmek serbest.

“Yazılarımızı okurken You tube kanalımıza abone olabilir ve Instagram hesabımızdan bizi takip edebilirsiniz”

Miljacka Nehri

Saraybosna Irmağı olarak da anılan Miljacka Nehri etrafında yürümek ve fotoğraflar çekmek yapılacakların en güzellerinden birisi. Miljacka Nehri üzerinde bir çok köprü bulunmakta.

Ancak bu köprülerden en ünlü olanı Latin Köprüsü’dür. Sebebi ise Avusturya tahtının varisi Franz Ferdinand’ın Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip tarafından 28 Haziran 1914’te bu köprü üzerinde öldürülmesidir.

Bu kadar gezdikten sonra biraz da midemizden gelen seslere kulak verip şehrin Boşnak böreği konusunda övgüyle söz edilen Buregdezınıca Sac‘a gidiyoruz.

Buregdezınıca Sac

Buraya gelmek çok kolay. Başçarşı’da Sebil’e sırtınızı verdiğinizde aşağıda sol tarafa ilerlerseniz ara sokakta karşınıza çıkacak. Özellikleri böreklerin sac’da pişirilmesi.  

Fiyatlar gayet uygun. Porsiyonlar oldukça bol. Yalnız tek sorun küçük bir dükkan ve aşırı kalabalık oluyor.

Börekler gerçekten muhteşem. Yanında yoğurtla birlikte güzel bir öğün geçirebilirsiniz. Peynirli, patatesli, kıymalı ve ıspanaklı çeşitleri var. Kalabalık saatte giderseniz içeride yer bulmak biraz zor. Dışarıda da masalar var, hava iyiyse oturmak keyifli olur.  

Saraybosna’dan ayrılırken ne alalım derseniz? İşte tavsiyelerimiz:

Alışverişte diğer ülkelerde olduğu gibi markalar değil yöresel ürünlerin güzelliği etkili olacaktır. Tavsiye listemizde bakırdan yapılan ürünler ilk sırada yer alıyor.  Bakır işlemeciliği çok yaygın olduğu için sahan, tencere, tepsi, tencere ve boy boy cezveler size çok seçenek sunuyor. Gümüşten yapılmış küpe, kolye bileklikler alabilirsiniz. İnci ve Mercan dediğimizde hadi canım Bosna-Hersek’in denize kıyısı mı var demeyin. Lütfen Bosna-Hersek hakkında merak edilenler yazımızı okuyun. İnci ve mercan fiyatlarının çok uygun olması sizi mutlu edecektir. Bunların dışında Osmanlı’dan miras kalan dibek kahvesi ve tabi ki kahvenin yanında ikram edilen lokum.

Bunlar bizim ülkemizde de var, buraya özgü ne alabilirim derseniz; Balkan topraklarına özgü, yemeklere çok güzel lezzet katan Vegeta denilen baharatı alabilirsiniz. Ayrıca kahvaltıların vazgeçilmezi olan közlenmiş biber ve patlıcan ile hazırlanan Ajvar’da seçenekler arasında.