Atina Yunanistan’ın başkenti ve en kalabalık şehri. İsmini zeka, sanat, strateji, ilham ve barış tanrıçası Athena’dan alan şehir antik çağların da önemli bir ticaret ve kültür merkezi olmuş. Biz Atina’ya iki kez geldik. Her gelişimizde nedense sadece 1 gece konakladık ve gezimiz sırasında en az 3 gece konaklamak gerektiğini anladık. Şehri tam anlamıyla gezmek için bu süre bile yeterli değil aslında.

En hızlı şekilde gördüğümüz yerleri sizinle paylaşalım. Tabi ki ilk olarak şehrin sembolü haline gelen ve Kutsal Kaya (Sacred Rock) da denen  Akropolis’e doğru yola çıkalım. Akropolis, Atina gezilerinin geleneksel başlangıç noktası olma özelliğindedir. Biz de geleneği bozmayalım.

Akropolis (Atina Akropolis’i)

Atina’nın tam merkezinde, deniz seviyesinden 150 m yükseklikte, tarihte savunulması kolay olduğu için şehrin en tepesinde bulunan Akropolis şehrin geleceği hakkında kararlar alınan, demokrasinin doğduğu yer olup Yunanca’da “yukarıda bulunan şehir” anlamına geliyor. Akroplis Yunanistan’ın baş tanrıçası Athena için MÖ 5 yy’da yapılmış olup şehre hakim konumdadır. (Eğer Meteora yazımızı okuduysanız oraya da “havada asılı şehir” deniyordu ama Akropolis öyle bir konumda değil).

Akropolis’e gelmek için; eğer yürümeyi seviyorsanız Syntagma Meydanı’nda Parlamento binasının önünden Vasilis Amalias Caddesini geçip, Hadrianus Zafer takını görüp Dionysiou Arepagitou Caddesini takip edebilirsiniz. Nereye ulaşırsınız. Akropolis’in güney kapısına. Toplamda (tabi ki konsantrasyon ve çevreye takılıp takılmama odağınıza bağlı olarak) 10-15 dakika sonra Akropolis’tesiniz. Ben enerjimi Akropolis’i dolaşmaya harcayacağım derseniz metroyu kullanabilirsiniz. Metro’nun kırmızı hattını takip edip Akropoli durağında inebilirsiniz. Ya da bizim yaptığımız gibi hop on-hop off otobüslere binip Akropolis’te inebilirsiniz. Burada ulaşacağınız yer Propylaia girişi.

Anlaşılacağı üzere Akropolis’in iki girişi var.  Propylaia girişi biraz daha kalabalık. Biraz eğimli yoldan yürüyüşten sonra girişte takip etmeniz gereken rotayı gösteren tabela bizleri karşılıyor.

Propylaia Yunanca’da “pro” ve “pylaia” kelimelerinden oluşup ön kapı, ön giriş anlamına geliyor.

Akropolis’in ana giriş kapısıdır. Perikles tarafından MÖ.437-432 yılları arasında Mimar Mnesikles’e yaptırılmış.  

Propylaia’nın dördü yayalar, biri tekerlekli trafik için olmak üzere beş girişi varmış. 

Parthenon; Ana kapı Propylaia ‘dan girdikten sonra Akropolis’in en ünlü yapısı Parthenon’u görüyoruz. Eski Yunan’da kentin koruyucusu sayılan Tanrıça Athena’nın baş tapınağı olarak MÖ. 447-432 yılları arasında inşa edilen, dev sütunlarla çevrili, dikdörtgen biçimindeki Parthenon, tarihin çeşitli dönemlerinde kilise ve cami olarak da kullanılmış, Venedik topçusunun ateşi sonucunda içerideki barut deposu isabet alınca cami ile binanın iç bölümleri de yıkılmış. İçerisinde Tanrıça Athena’nın heykeli bulunuyormuş. Ancak restorasyon çalışmaları nedeniyle içeri kısma girilmiyor.

Erectheion adını Atina Kralı Erectheus’tan alır. Efsaneye göre, Atina şehrinin tanrısı olmak için Athena ve Poseidon’un mücadele ettiği yer olduğundan Akropolis’in en kutsal alanı kabul edilir.

Mücadelede Poseidon üç çatallı mızrağını yere vurur, ortaya bir çeşme çıkar, halka denizin gücünü temsil eden taze su kaynağı hediye eder ancak su tuzlu olduğu için işe yaramaz. Athena elindeki mızrağı vurur ve ortaya zeytin ağacı çıkar. Barışı ve refahı temsil ettiği için Athena şehrin tanrısı ilan edilir.  

Erectheion’un kuzey tarafında “Bakireler Sundurması” adı verilen çok dikkat çekici bir yer vardır.  Sundurmada destekleyici sütunlar olarak altı dökümlü kadın figürü-karyatidler bulunur.  

Akropolis’in güney yamacında, en önemli antik cazibe merkezi Herodes Atticus’un Odeonu (Odeion of Herodes Atticus)‘dur. 

Herodus Atticus 2.yy’ın zenginlerinden olup odeonu vefat eden karısı Aspasia anısına inşa ettirmiş ve kültürel, müzikal etkinlikler için kullanılmış.

Günümüzde bazı etkinlikler ve her yaz Atina Festivali düzenlenmektedir. Yıllar içinde Luciano Pavarotti, Frank Sinatra, Maria Callas gibi birçok ünlü sanatçı burada sahne almıştır. Odeon, yalnızca gösteriler için açıldığı için odeona girmek yasaktır. Yani rastgele dolaşmak mümkün değildir.

Akropolis’i gezerken karşıdan gördüğümüz ve yanına gidemediğimiz Theseion veya Hephaestus Tapınağı. Agoreos Kolonos tepesinin üzerinde yer alan 7. yy’dan 1834 yılına kadar, Aziz Yorgo Akamates’in Yunan Ortodoks Kilisesi olarak hizmet vermiştir.

Akropolis’ten yine karşıdan gördüğümüz Areopagus (ya da İngilizce söylenişi ile  “Ares  Tepesi”) Akropolis’in kuzeybatısında yer alan belirgin bir kaya çıkıntısıdır. Antik zamanlarda kasıtlı cinayet, yaralama ve dini meselelerin yanı sıra kundaklama veya zeytin ağaçları içeren davalar için mahkeme işlevi görmüştür

Akropolis’i tam anlamıyla gezmek isterseniz 1 tam gün ayırmak gerek. Biz Akropolis’ten şehir manzaraları ile ayrılıyoruz.

Eğer vaktiniz varsa gece Akropolis’in ışıklandırılmış muhteşem manzarasını görmenizi tavsiye ederiz.

Akropolis ziyaret saatleri: Her gün saat 08.00-17.00. Giriş ücreti için kombine bilet (Akropolis, Roma Agorası, Dionysos Tiyatrosu, Kerameikos, Olympian Zeus Tapınağı, Hadrian Kütüphanesi, Roma Agorası ve Akropolis’in Güneyini içerir) daha karlıdır. 

Akropolis Müzesi Dünyanın en önemli arkeolojik müzelerinden birisi olarak kabul edilir.  

Akropolis yorgunluğu

Akropolis Müzesi’nin tarihi  Akropolis tepesindeki arkeolojik kalıntıların yakınında küçük bir müze inşasına karar verilen 1863 yılında başlar. Akropolis için “görkemli” bir müze düşünüldü, ancak yapılan işler mevcut binanın uzantıları şeklinde kaldı. Akropolis müzesinin tasarımı için 2000 yılında uluslararası bir yarışma düzenlendi. New York’lu Bernard Tschumi ve Yunan mimar Michael Photiadis ile birlikte tasarlanan yeni müze 2007’de açıldı. Müze binası üç ana kat ve bir asma kattan oluşmaktadır. Partenon ve çevresindeki tapınaklara ait eserlerin sergilendiği, büyük cam bölmelerle sitenin aşağıdaki arkeolojik kazılarını ortaya çıkarmaktadır.

Akropolis’ten sonra gidilmesi gereken yer Atinan’nın kalbinin attığı Syntagma Meydanı’dır.

Syntagma Meydanı (Anayasa Meydanı)

Atina’nın merkez meydanıdır, aslında Atina’nın kalbidir demek daha doğru olur.  Syntagma Meydanı, Yunanca dilinde Anayasa Meydanı anlamına gelmektedir. Meydan yıllar içerisinde neler görmüş, ne olaylar yaşamıştır. Yaklaşık 150 yıl önce, o zamanki Yunan Kralı, bugün Parlamento binası olan sarayının balkonuna çıkıp ilk Yunan Anayasası’nı halka okuduğu gün meydan ilk olayını yaşadı. Zaten adı da bu olaydan sonra Anayasa Meydanı oldu. Sonra ne mi oldu?  Yıllar içerisinde ülkeyi sarsan, siyasi ve toplumsal olaylara sahne oldu. Protesto yürüyüşü yapmak isteyenler eline pankartını aldı buraya koştu.  Yürüyüşler, protestolar, kavgalar hep burada yapıldı. Meydandaki en bilinen yapı Parlamento Binasıdır.

Parlamento Binası 1842 yılında Kral Otto ve Kraliçe Amalia’nın ikametgahı olarak inşa edilmiş, 1934 yılından beri de Parlamento olarak hizmet veriyor.

Şimdi ise turistlerin ilgi odağı. Neden mi? Parlamento Binası önündeki görevli askerlerin nöbet değişimini izlemek turistleri günün her saatinde buraya çekiyor. Yunan Parlamentosu’nun önündeki Meçhul Asker Anıtı’nın önüne ne zaman giderseniz gidin, mutlaka kalabalık bir turist grubunun beklediğini görürsünüz.

Nöbet değişimini izlemeye gelenler önce şaşkınlık geçiriyor. Çünkü pileli etekleri ve ponponlu ayakkabıları askerlerin kıyafetleri hem ilgi çekiyor hem de insanı şaşırtıyor. Aslında askerlerin nöbet değişim törenleri, kesinlikle görülmesi gereken bir Atina klasiği. İnanın Akropolis kadar ilgi çeken bir etkinlik.

Parlamento Binasının Sintagma Meydanı’na bakan cephesinde nöbet değişim töreni her saat başı yapılıyor yani günde 24 kez tekrarlanıyor.

Nöbet tutan askerler Cumhurbaşkanlığı ordusuna aittir ve “Efzun (Evzon)” askerleri olarak alarak bilinirler. Efzun askerleri 1821 yılında Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı vermiş olan askerlerdir. Bugün, Yunanistan’ın en prestijli tören kıtası askerleridir. Her ne kadar ilk görenin etek giymiş askerler ya da ponponlu ayakkabılı askerler dediği, yüzde hafif bir gülümseme ile karışık alay ifadesi ile izlenen askerlerin kıyafetlerinin anlamı. Kırmızı kepleri savaşlarda akan kanı, siyah püskülleri halkın yasını, ayakkabılarının altındaki nallar savaşta bindikleri atları, çarıklarının ucundaki ponponlar da düşmanı tekme ile yaralamak için ayakkabı ucuna taktıkları bıçakları kamufle etmek içindir. Ancak en çok konuşulan ise askerlerin etekli olmasıdır. Bu etekler tüm balkan ülkelerinde erkekler tarafından giyilen geleneksel bir kıyafettir. Yunanlılar bu eteğe fustanela (fistan) diyor. Etek 30 m kumaştan 400 pile olacak şekilde yapılıyor ve her bir pile Osmanlı yönetiminde geçirilen bir yılı simgeliyormuş. Efzun askeri olmak kolay değil. En az 1.80 cm boyunda ve üniversite mezunu olmak gerekiyor.

Hemen hatırlatalım. Askerlere dokunmanıza izin verilmez. Eğer onlarla konuşursanız, size tepki göstermezler. Ama sessizce yanlarında durup fotoğraf çektirebilirsiniz. Biz Tayvan (Keelung)’da asker nöbet değişimini izlemiş ve çok etkilenmiştik. Videolar You tube kanalımızda. Abone olmayı unutmayıııııınnnnnn. Tayvan gezimiz için tık tık.

Askerlerin ardındaki geniş duvarın üzerinde yazılar vardır. Bu bronz şiltler Yunan ordusunun katıldığı büyük savaşları simgeliyor.

Parlamento Binasının Syntagma Meydanına bakan ön cephesinde Meçhul Asker Anıtı yer alıyor. Savaş sırasında öldürülen Yunan askerlerine adanmıştır.

Efzunlar’ın neredeyse 100 yıldır beklediği Meçhul Asker Anıtı’nın üzerinde ise ünlü Atinalı Komutan Perikles‘in şu sözleri yazar:

‘‘Demokrasi ve vatan için ölenlerin mezarı bütün dünyadır.’’

Syntagma, şehirdeki toplu taşımanın merkezidir;  otobüsler,  tramvaylar, metro, hop on hop off durağı hepsi buradadır. Biz de asker nöbet değişimini izledikten sonra, otelimize dönmeden önce şehri hop on-hop off ile gezelim dedik. Günün yorgunluğu üzerine çok iyi geldi.

Şehri panaromik dolaşmak, hatta vaktiniz varsa hop on-hop off değişim duraklarında hat değiştirerek gezmek çok keyifli.

Şehri panaromik dolaşırken Hadrian Kapısının yanından geçiyoruz.

Hadrian Kapısı: Roma İmparatoru Hadrianus’un kente katkılarını kutlamak amacıyla MS 132 yılında inşa edilmiş olup Akropolis’in güneydoğusunda yer almaktadır.

Atina gezimizi tamamlıyoruz. Ülkemize dönüyoruz. Sınır kapısını geçerken değişik duygular içerisindeyiz.

Ülkemize döndüğümüz için seviniyor, gezi bitti diye üzülüyor her gezi sonrasında yaptığımız gibi sloganımızı tekrarlayarak (Bunu da geçmişimizin derinliklerine gönderdik) yeni gezinin hazırlıklarına başlamak için sabırsızlanıyoruz.