Yunanistan denilince akla ilk gelen şehirler Atina, Selanik ve tabi ki kurabiyesi ile ünlü Kavala. Halkidiki Yunanistan’ın Maldivleri olarak tanımlanır. Bu şehir çok fazla bilinmez, en azından biz bu şehrin adını XVI. European of Congress Mycologists yapılacağı için duyduk. Araştırmaya başlayınca Yunanistan’ın üç parmak ya da üç bacak şeklinde tanımlanan yarımadası olduğunu, deniz-kum-güneş üçlüsünün çok yakıştığını, tarihi yapı ve doğal güzellikleri ile muhteşem bir yer olduğunu öğrendik.

Eeee o zaman hem kongreye katılalım hem de bu şehri keşfedelim diye yol hazırlıklarına başladık. Bizler arkadaşlarımızla buraya Mesnevi Turizm ’den kiraladığımız minibüs ile geldik. Neden minibüs ile geldiğimizin hikayesi burada. Ankara’dan yola çıktık, İstanbul-Edirne’de bir gece konaklama ve Kapıkule sınır kapısından geçip, Halkidiki’ye 5 saatlik yol sonrasında konaklayacağımız otelimiz Hotel Orpheus’a geldik. Otele geldiğimizde yorgunluktan gözümüzü açamıyorduk.

Halkidiki, her biri kendi türünde benzersiz olan üç parmaklı bir ele benzeyen üç yarımadaya bölünmüş bir yer. İlk parmağın adı Kassandra, popüler turistik tatil köyleri, lüks oteller ve organize plajlarla dolu. İkinci parmağın adı Sithonia, birbirinden güzel plajları ile doğa severlere farklı bir deneyim sunuyor. Üçüncü parmağın adı Mountain Athos tam bir manastır topluluğu. Biz Sithonia’da konakladık. İşte Halkidiki ve gezdiğimiz yerler. 

Ertesi gün dinlenmiş olarak ve otelimizde aldığımız kahvaltı sonrası kongrenin yapılacağı Porto Carras Grand Resort’a gittik. Kayıt ve açılıştan sonra programımızda ki boşluklara göre hareket etmeye başladık. Hem çevre ve yakın yerlere gidip dönecek hem de kongre sunumlarımızı yapacaktık.  

İlk gideceğimiz yer tarihi öneme sahip Ancient Stagira.

Ancient Stagira

Ancient Stagira tarihi öneme sahip bir yer. Büyük Yunan filozofu Aristoteles’in doğduğu yer olan Antik Stagira, bugünkü Olympiada köyünün yaklaşık 500 m güneydoğusunda, “Liotopi” olarak adlandırılan küçük, dağlık bir yarımada üzerinde yer almaktadır.

Ege’ye doğru uzanan antik Stagira’nın duvarlarının kalıntılarını görmek etkileyici.

Sur, denizle çevrili antik kentin batı sınırlarını belirler. 

Antik kentin tüm alanı üzerinde  evlerin parçaları keşfedilmiştir. Stagira Helenistik bir ev , Agora ve antik çağın büyük filozofunun mezar taşı olarak kabul edilen kare Bizans kulesinin kalıntılarını içerir . Ziyaret saatleri: Çarşamba-Pazartesi (Salı kapalı) 08.30-16.00. Giriş ücretsiz.

Akşam kongrenin açılış kokteyline katıldık. Halay bizim işimiz dedik, hünerimizi sergiledik.

Petralona Mağarası

Petralona Mağarası Halkidiki yarımadasında, Petralona köyünün yakınında Selanik’in yaklaşık 35 km kuzeydoğusunda yer alır.

Mağara, Katsika Dağı’nın batı yamacında, deniz seviyesinden 270 m yüksekliktedir. Mağara, 1959 yılında Petralona köyünün sakinlerinden Philip Hadzaridis tarafından tesadüfen keşfedildi. Bir yıl sonra, 1960 yılında başka bir köylünün yaklaşık yaşı 700 bin yıl olan eski bir adamın kafatasını mağarada bulmasından sonra dünya çapında ün kazandı.

Avrupa’daki en eski insan bölgesi olarak kabul edilir.

Mağarada fosilleşmiş insan kalıntıları (kemikler ve dişler), eski aletler (taş ve kemik), antik faunanın sayısız temsilcisinin fosilleri ve eski bir ocağın izleri bulundu.

Sarkıt ve dikitlerin dikkat çekicidir. Mağaranın toplam uzunluğu yaklaşık 2 km’dir. Mağaradaki hava sıcaklığı yıl boyunca değişmez ve 17 °С .

Mağara girişine 1974 yılında rüzgarların aşındırdığı dağ yamacından geçen 100 m’lik bir tünel inşa edilmiştir. Geçidin her iki yanında kalıntıları burada bulunan eski kemik ve taş aletler, çene, kemik ve hayvan dişlerini içeren vitrinler bulunmaktadır.

Mağara girişinin yanında Antropoloji Müzesi mağaradan çıktıktan sonra gezilebilir. Mağarada bulunan ev eşyaları, Yunan filleri ve gergedanların kalıntıları ve keşfedilen kafatasının bir kopyası (aslı Selanik Müzesi’nde saklanmaktadır) buradadır.

Mağaraya nasıl ulaşılır derseniz ?……Kendi arabanız veya taksi ile veya otellerin rehberli turları  (Yunanca veya İngilizce) ile.  Arabalar için, mağaraya çok yakın olduğu burada park yeri sağlanmaktadır.

Petralona Mağarası, her gün sabah 9’dan akşam 6’ya kadar turistlere açıktır. Rehberli turlar dolarsa her 30 dakikada bir küçük gruplar yapılır. Turistler sıralarını beklerken burada bulunan kafede dinlenebilir yada bir şeyler içebilir. Gezme süresi 20-30 dakikadır. Mağara içinde fotoğraf çekmek resmi olarak yasaktır, ancak bazen rehberler fotoğraf çekmek isteyenlere izin verir.

Athos Dağı

Athos Dağı halkidiki Yarımadasının üçüncü bacağıdır. Doğu Ortodoks Manastırının önemli bir merkezi olup 1988 yılından beri UNESCO Dünya Miras Alanı listesindedir. Bugün birçok ülkeden 2.000’den fazla keşiş , dünyanın geri kalanından izole edilmiş Athos’ta münzevi bir hayat yaşıyor. Karaya bağlı olmasına rağmen, Athos Dağı’na pratik olarak yalnızca tekneyle erişilebilir. Athos Dağı’na günlük ziyaretçi sayısı sınırlıdır ve hepsinin sınırlı bir süre için geçerli özel bir giriş izni alması gerekir. Rahipler tarafından “Meryem Ana Bahçesi” olarak adlandırılan bölgeye yalnızca erkeklerin girmesine izin veriliyor, izin verme işlemlerinde Ortodoks Hıristiyanlar öncelikli. Yarımadanın sakinleri, Doğu Ortodoks Kilisesi’ne mensup 18 yaş üstü erkekler ve keşiş veya işçi olmalıdır

Athos Dağı’nı ziyaret etmek isteyen (kadınlara izin verilmediğinden) erkekler öyle hop diye gidemiyorlar. İlk önce pasaportunuzun bir kopyasını Athos Dağı Hacılar Bürosu’na göndermeniz gerek. Her gün 100 Ortodoks ve 10 Ortodoks olmayan erkek, yarımadanın 20 manastırından birinde üç gece konaklamaya kabul ediliyor.

Athos Dağı, kadınlara 1000 yıldan fazla bir süredir yasak. Ancak teknelerle kıyıdan 500 m mesafeye kadar yaklaşımlarına izin veriliyor. Athos Dağı neden kadınlara yasak: Renewal in Paradise’ın yazarı Dr Graham Speake’ye göre, 10. yy’dan kalma bir tüzükte dişi hayvanların dışlandığını ancak kadınlar hakkında hiçbir şey söylemediğini belirtiyor. Ortodoks geleneğine bağlı olarak kadınları yasaklamanın başka bir nedeni daha var. “Geleneklerden biri, Meryem Ana’nın Kıbrıs’a yelken açmaya çalışırken rotasını kaybettiği ve Athos Dağı’na indiğidir. Burayı o kadar çok beğendi ki, oğluna verilmesi için dua etti” ve “Burası ‘Tanrı’nın annesinin bahçesi’ olarak anılıyor. Bu kural kediler hariç hem insanlar hem de evcil hayvanlar için geçerlidir. Kediler arasında dişi kediler olduğu demek ki fark etmiyor.

Athos Dağı’nın kutsal alanı 382 yılından bu yana (en azından resmi olarak) on iki kez ihlal edilmiş. İlk kez 382’de İmparator I. Theodosius’un kızı Plakentia tarafından başlayan ihlalde en son olarak Yunan gazeteci Malvina Karali 1990’larda erkek kılığında sığınağa girdi. Erkekler tekne ile Athos Dağı’na giderken gitmeyenler ve kadınlar kafede dinlenirler.

Halkidiki’de kongremizi ve gezimizi tamamladık. Yarın Selanik’e gidiyoruz. Keşke Halkidiki’de daha fazla kalabilseydik, plajlarından, kumsalından, güneşinden ve gün batımından daha fazla yararlanabilseydik……..