Lozan Cenevre Gölünün hemen kıyısında yer alan tarihi, kültürel dokusunun yanında üniversite eğitimi ile öğrenci şehri olarak tanımlanan bir şehir. Bizim için ise ayrı önem taşımaktadır. 24 Temmuz 1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle İtilaf Devletleri temsilcileri tarafından Lozan Atlaşmasının imzalandığı tarihi yerdir. Olimpiyatlar ile ilgili 10.000 parçadan fazla sergilenen eşya ile tüm dünyadaki en geniş arşive sahip müze özelliğini taşımaktadır. 3 gece konaklayacağımız şehirde 1 günümüzü Cenevre’ye ayırdık.

Lozan Katedrali

Lozan Katedrali ya da Lozan Notre Dame Katedrali İsviçre’nin en büyük katedrali olup 1275 yılında yapılmıştır.  Katedralin vitray camları ilgi çekicidir. Kiliseye giriş ücretsizdir.

Escaliers du Marche

Lozan Katedralinden yürüyerek Marche merdivenlerini iniyoruz. Katedral ile Palud Meydanı arasında 13 yy dan inşa edilen merdivenlerin iki yakasında tarihi binaları görebilirsiniz. 

Place de la Palud

Marche merdivenlerinden Palud meydanına indik. Meydanda Hotel de Ville (Belediye Binası) kemerleri ve saat kulesi ile oldukça görkemli duruyor

Oldukça hareketli meydanda Adalet Heykeli yer alıyor. Çevresinde ünlü marka mağazalar, hediyelik eşya dükkanları ve tabiî ki olmazsa olmaz çikolata dükkanları var.

Sauvabelin Tower

İçi ve dışı ahşap olan 35m yüksekliğindeki kule 2003 yılında yapılmış.  Kuleye çıktığınız zaman eşsiz manzarayı seyredebilirsiniz. Bahçesinde dinlenebilir, Çevresindeki kafelerde bir şeyler içebilirsiniz.

Olimpiyat Müzesi

İşte Lozan’da bizim en çok ilgimizi çeken yer burası oldu. Almanya’ya gittiğimizde yarışmaların yapıldığı Münih Olimpiyat Köyünü dolaşmak bizi ne kadar heyecanlandırdı ise bu müzeyi dolaşmak da o kadar keyif verdi. Müzeye giriş 18CHF ama verdiğiniz paraya değiyor.

İlk seyrettiğimiz olimpiyatlar 1972 Münih Yaz Olimpiyatlarıydı.

Yaz Olimpiyatlarını seyretmeye başladığımız 1972 Münih olimpiyatlarından günümüze tüm olimpiyatları izleyenler olarak burayı ziyaret etmek ve olimpiyat ruhuna tekrar ulaşmak bizleri çok mutlu etti.

1993 yılında yapılan müzede daha girişte bahçesinde olimpiyatlardaki branşlar ve sporcular ile ilgili bilgilere rastlıyorsunuz.

Müzeye tıpkı yarışlardaki gibi START noktasından başlıyoruz.

İçeri girdiğinizde müzede göreceğiniz yerler Game-Oyunlar, Spirit-Ruh. Burada o kadar uzun süre geçirdik ki seyretmeye doyamadık.

İlk olimpiyat bayrağının (5 Nisan 1914 tarihli) önünde bu resmi çekinmek çok güzeldi ve çok heyecanlandırdı.

Olimpiyatların antik Yunan döneminden günümüze kadar, olimpiyat oyunlarının nasıl doğduğunun anlatılıyor.

Olimpiyat meşalelerinden, oyunlardaki kıyafetlerden, kazananlara verilen hediyelere kadar neler yok ki müzede.

Müzeyi dolaşmaya devam ediyoruz.

Yine bisiklet buldum. Tabi hemen binmeliyim. Bisiklet bizim için tutku haline geldi. Bu sene yeni öğrenmeye başlıyoruz ya nerede bisiklet görsek biz oradayız. Andorra gezimizi bile World Cup 2019 yarışlarına denk getirdik.

Müzede madalyalar bölümü inanılmazdı. Buranın öyle bir ruhu var ki bir an kendimi 100m koşusunda buldum.

Hani olimpiyatlarda kazananların çıktığı o kürsü var ya beni çok heyecanlandırdı. Sanki altın madalya kazanmışım gibi. Tüm sporcularımızın birincilik kürsüsünde olmasını ve bayrağımızı en tepede dalgalandırmasını diliyorum.

Eğer müzede yorulup (gerçi hiç hissetmiyorsunuz ama) biraz dinlenmek ve tekrar dolaşmak istersiniz hemen yukarıdaki Tom Cafe‘ye gidebilirsiniz. Biraz daha dolaşıp cafe’ye gidiyoruz.

Cafe’de kahvelerimizi içtikten sonra biraz daha müzede kaldık.

İnsan çıkmak istemiyor ki. Roger Federer’in söylediği sözün önünde duruyoruz. Biliyorsunuz ünlü İsviçre’li tenisçi Basel doğumlu.

Buradan ayrılırken 2020 Tokyo Olimpiyatlarını düşündük. Tüm katılacak sporcularımızın öncelikle altın madalya almasını istiyoruz. Ama rengi ne olursa olsun madalya ile dönmelerini ve kürsüde bayrağımızı görmeyi diliyoruz. Hepsine şimdiden başarılar. Yolları açık olsun.      

Palais de Rumine (Rumine Sarayı)

Saray 1892 yılında yapıldığında Lozan Üniversitesinin kütüphanesi olarak kullanılmış, şimdi ise içinde birçok müzeyi ağırlamaktadır. Bunlar Nümizmatik Müzesi, Arkeoloji ve Tarih Müzesi, Jeoloji Müzesi ve Zooloji Müzesi.  

Ouchy Şatosu

Lozan Piskoposluğu tarafından 1170 yılında inşa edilmiş. Bu şato 1912 yılında İtalya ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Uşi antlaşmasının yapıldığı yerdir.

Günün yorgunluğunu atmak ve karnımız doyurmak için Türk dostlarımızın işlettiği Sultan Kebap salonuna gittik.