Hindistan turumuzda rotamız Agra. Agra Hindistan turlarında altın üçgeni oluşturan şehirlerden birisi. Diğer ikisi Delhi ve Jaipur. Ancak bizim için Agra’nın önemi çocukluğumuzda resimlerini kitaplardan gördüğümüz günden beri görmeyi hayal ettiğimiz Tac Mahal’den geliyor. Tac Mahal Hindistan’a gelme sebeplerimizden ilk sırada yer alıyor. Diğeri ise Holi Festivalini görmek ve coşkusunu yaşamak.

Agra’ya Varanasi’den gideceğiz ve yolculuğumuz trenle olacak. Bu bizim Hindistan turumuzda ki ikinci tren yolculuğumuz olacak. Daha önce Delhi’den Varanasi’ye yataklı trenle 12 saat yolculuk yapmıştık. Bu ikinci yolculuğumuz yine 12 saat olacak. Nasıl mı geçti, detaylar yazımızın sonunda.

Tren yolculuğumuz sonunda (kısaca böyle bir yolculuk olamaz diyoruz ve detayları yazımız sonuna bırakıyoruz) Agra’ya geldiğimizde hala gülebiliyor olmamıza şaşırıyorduk. Neyse ilk olarak otelimize kahvaltıya gidiyoruz. Yolda gördüğümüz grafitiler gerçekten çok hoş bir görünüm sağlıyor.

Grafitilerin güzelliğini video çektik. İzlemenizi dileriz.

Biraz dinleneceğiz ve sonra gezmeye başlayacağız. Agra’da 1 gece Radisson Otel’de konaklayacağız. Daha otelin adını duyunca biraz rahatlamıştık. Otele geldiğimizde odalarımızı öğrenene kadar kahvaltıya geçtik. Gerçekten çok iyi bir kahvaltı yaptık. Hele ki akşam yaşadığımız korkunç tren yolculuğundan sonra böyle bir kahvaltı hepimize iyi gelmişti. Ama bu rahatlığımız otelin asansörlerinin arızalı olduğunu ve odalarımızın 5. katta olduğunu öğrenince bitti. Hele bir de otelin odalarında internetin olmaması tüm neşemizi kaçırmıştı. Akşam odalarımızda dinlenirken wi-fi ile oyalanmak iyi geliyordu. Otel çalışanları bavulları odalara taşırken onlar adına da üzüldük. O kadar kişinin bavullarını 5.kata taşıdılar. Biraz dinlendikten sonra Agra Kalesine gitmek üzere hazırdık. Otele geri döndüğümüzde internet odalarımızda yoktu ama otel Holi Festivaline hazırlıklarını yapmıştı. Yerler çiçeklerle donatılmış, herkes yerel kıyafetlerini giymişlerdi. Bizde izlemeye gittik.

Neden önce Tac Mahal’e gitmediniz, bu kadar merak ediyordunuz gibi bir düşünce kafanızdan geçmiş olabilir?. Tac Mahal’e ertesi sabah günün ilk ışıkları ile birlikte gideceğiz. Güneşin doğması ile oluşturduğu renk değişimini izleyeceğiz.

Agra Kalesi (Kızıl Kale) (Red Fort)      

Çok zengin bir tarihe sahip olan Agra Kalesi, Tac Mahal’den sadece 2.5 km uzaklıkta. Kale  genellikle ‘‘duvarlı şehir’’ olarak tanımlanmakta ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almaktadır. 

Agra Kalesi, kırmızı kum taşı duvarla çevrilidir. Taşların rengi pembe ve kızılın değişik tonlarını taşıdığı için de buraya Kızıl Kale adı verilmiş.

Agra Kalesi, Agra Fort ya da diğer söyleniş şekli ile Kızıl Kale, 3. Moğol İmparatoru Ekber tarafından oğlu Cihangir için inşa edilmiş, torunu Şah Cihan tarafından tamamlanmıştır. İlk önce askeri amaçlı kullanılması düşünülmüş ancak Cihangir ve onun oğlu Şah Cihan burayı saray olarak kullanmaya karar vermişler. Ülkeyi buradan yönetmişler. Bu duvarın çevresi yaklaşık 2 km’dir ve yüksek burçlar bulunmaktadır.

Her iki tarafta birer tane olmak üzere 4 kapısı vardır. Bu dört kapıdan,  Delhi Kapısı ile Lahor Kapısı en belirgin olanları. Bağımsızlıktan sonra Pakistan sınırlarında kalan ve adı kapıya verilen Lahor ismi daha sonra “Amar Singh Kapısı” olarak değiştirildi. İşte biz de bu kapıdan kaleye giriyoruz.

Girişler, işgalcilerin kaleye girmesini zorlaştıracak şekilde inşa edilmiş.Hint ordusu, Delhi Kapısı’nı hala güvenlik amaçlı kullanmaktaymış.

Delhi Kapısı kale içindeki Babür mimarisi ve Hint-İslam mimarisinin en özgün örneklerindendir.

Delhi Kapısı işçiliği ve mimari tasarımı ile öne çıkmaktadır ve Ekber’in başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Delhi Kapısı ana giriş olarak kullanılmış ve işgalcilere karşı da güvenlik görevi görmüş. İçerisinde Fil Kapısı olarak bilinen bir iç geçit vardır.

Agra Kalesine girdiğimizde çok farklı yapılar görüyoruz. Cihangir Sarayına giderken karşımıza bir havuz çıktı. Bildiğimiz havuzlara benzemeyen mermer bir tankı andıran havuz Şah Cihangir’in Havuzu’dur ve banyo yapmak için kullanılmış.

Havuzun hemen arkasında Cihangir Sarayı kırmızı kum taşından yapılmış. Şah Cihan Mahal olarak da isimlendirilen saray çok ince bir işçiliğe sahip.

Şah Cihan’ın kırmızı kum taşı sarayını beyaz mermer saray haline getirme yönündeki ilk girişimlerinden biridir.

Khas Mahal 1631-40 yılları arasında Şah Cihan tarafından kızları Jahanara ve Roshanara için inşa edilen bina. Binanın önünde çeşmeler, beyaz mermer köşkler ve açık avlular bulunmakta.

Sarayın zengin süslemeli tavanları düzdür, merkezi salonun çatısındaki demir halkalar avizeler içindi. Jahanara’nın hemen hemen birbirinin aynı olan iki köşkten kuzeydeki birinde yaşadığına inanılıyor.

Divan-ı Am ya da genel izleyici salonu Şah Cihan tarafından yaptırılmış olup soylulara ve halka da hitap ettiği yerdi. Burada karşılıklı duran iki mermer kaide var. Birisi siyah diğeri beyaz. Şah Cihan soylulara hitap ederken beyaz, halka hitap ederken siyah kaideye otururmuş.

Kaleyi dolaşırken hüzünlü hikayesinden bahsetmeden olmaz. Tac Mahal’i gezerken detaylı bahsedeceğimiz hikayenin Agra Kalesini ilgilendiren bölümünü anlatalım.

Şah Cihan çok sevdiği 3.karısı Mümtaz Mahal’i 14. çocuğunu doğururken kaybedince yıkılıyor ve ona olan sevgisini göstermek için Tac Mahal’i yaptırıyor.

Aynı zamanda Şah Cihan kendisi için de Tac Mahal’in aynısının siyahını yaptırmak istiyor. Zaten Tac Mahal’in yapımı çok büyük bir servete mal olduğu için halk ve özellikle oğlu çok rahatsız oluyor. Babası kadar iyi bir hükümdar olmayan ve tüm gücü eline geçirmek isteyen Alemgir bu olanlardan güç alıyor ve babasını (ki karısının ölümünden sonra Şah Cihan’ın akıl sağlığını da kaybettiği iddia ediliyor) tahttan indirip onun için acımasız bir karar alıyor. Şah Cihan’ın oğlu Alemgir babasının Tac Mahal’in siyahını yaptırma isteğini gerçekleştirmesine fırsat vermeden babasını Agra Kalesi’nin Oktagonal Kulesi’ne (Sekizgen Kule) hapsediyor.

Bu kule Tac Mahal’i en iyi şekilde gören yerde ve Tac Mahal’in tam karşısında yer alıyor. İşte Şah Cihan 8 yılını kendisinin yaptırdığı Agra Kalesi’nin Müsemmen Burcu’nda geçirmiştir. Şah Cihan’ın buradan Tac Mahal’i seyrettiği söylenir. Şah Cihan bu kuleye hapsedildikten sonra yedi yıl boyunca kulenin pencereleri arasından karısının yattığı Tac Mahal’i izler. Hatta öyle ki, hastalanıp yatağa düştüğünde de önüne ayna koydurarak ölümüne kadar Tac Mahal’i seyretmeye devam eder. Vefat edince karısının yanına defnedilir. Şah Cihan’ı hapse attıran ve bu kulede yaşaması kararını alan kişi ise doğarken annesinin ölümüne neden olan oğlu. Biz de Tac Mahal’i Agra Fort’dan seyrediyoruz.

Kaleyi dolaşırken Diwan-ı Am’ın önünde bir mezar dikkatimizi çekti. Bu mezar John Russell Colvin‘e ait. Bu kişi kimdi ve mezarı neden burada kalenin içindeydi. Doğu Hindistan Şirketi’nden John Russell Colvin, Kuzey Batı Eyaletlerinin vali yardımcısıymış. Colvin ve İngiliz birlikleri 1857 Ayaklanması sırasında Agra Kalesi’ni tutuyormuş. Colvin Ayaklanma sırasında koleradan ölmüş ve koşullar nedeniyle cesedi gömülmek üzere kalenin dışına taşınamamış ve Colvin Diwan-ı Am’ın önüne gömüldü. 

Kaleyi gezmeye devam ediyoruz.

Agra Fort’a giriş ücretli. Yabancı ve yerli turistler farklı ücret ödüyorlar.

Ertesi sabah daha kahvaltımızı bile yapmadan Tac Mahal’e doğru yola çıktık. Amacımız günün ilk ışıkları ile birlikte Tac Mahal’de ki renk değişimini görebilmek. Tac Mahal’i sizlerle ayrı bir dosyada paylaşacağız. Tac Mahal yazımız burada.

Rehberimiz şimdi Tac Mahal’i en yakın göreceğimiz yere gidiyoruz deyince hepimiz nasıl yani diye birbirimize baktık. Tac Mahal’e gitmeden onu çok yakından görebileceğimiz yerler varmış. Bunlardan birisi Mehtab-ı Bagh Bahçeleri diğeri ise Taj Point View yada kısaca ADA. Biz ikincisine yani Taj Point View yada kısaca ADA’ya gittik.

Taj Point View-ADA

Tac Mahal’e sabahın erken saatlerinde gideceğiz ama rehberimiz gün batımında en yakın noktadan Tac Mahal’i görebileceğimiz yere getirdi. Otobüsümüz park ettikten sonra ADA’ya gitmek için biraz daha yol var. Bu yolu ister yürüyerek gidersiniz ya da bizim gibi Hindistan’ın en önemli ulaşım aracı tuk tuklara binersiniz.

Tuk tuk ile 5-6 dakikada ADA’ya ulaştık. Tuk tuk dan iniyoruz. Yürümeye devam ediyoruz.

Giriş ücretli. Kişi başı 50 rp ödeyerek giriş yapıyoruz ve yürümeye devam. Eğer Tac Mahal’i Mehtab-ı Bagh bahçelerinden görmek isterseniz indiğiniz yerden sağ tarafa doğru gideceksiniz. Yaklaşık 30 dakikaya ihtiyacınız olacak. Ayrıca bahçelere girmek biraz daha pahalı. Kişi başı 300 rp.

ADA Mehtab-ı Bagh bahçesinden biraz daha uzakta yer alıyor ama manzara kesinlikle daha iyi. Siz bilirsiniz ama göreceğiniz aynı görüntü olunca bizce bahçeye gitmeye değmez diyoruz ve fotoğraflar için ilerliyoruz.

Burası Yamuna Nehri’nin diğer yakasından Tac Mahal’in fotoğrafını çekmek için güzel bir yer. İşte karşımızda Tac Mahal. Hemen ilk fotoğrafları alalım.

Yürümeye devam ediyoruz. Burası oldukça sakin bir yer. Öyle kalabalık değil, turist akımı yok, rahat fotoğraf çekebilirsiniz hatta banklara oturup Tac Mahal’i uzun uzun seyredebilirsiniz. Tac Mahal’in simetrik duruşunu görebilirsiniz. Ammaaaaaaa.

Ertesi gün Tac Mahal’i görecek olmamız, Tac Mahal’i görebilme mutluluğunu yaşayacak olmamız, kalabalık ile birlikte coşkuyu yaşayacağımız için buraya gelmek çok da iyi bir fikir değil bizce. Evet burası Tac Mahal’deki turist kalabalığından ve yüksek giriş ücretlerinden kaçmak isteyenler ve vakti olmayanlar için iyi bir alternatif. Ancak dezavantajı Tac Mahal’den çok uzakta olmak, Tac Mahal’i arkadan görmek, güzel bahçeleri görmek yerine önümüzde dikenli tellerle çevrilmiş toprak yığını görmek ve en önemlisi Tac Mahal’in güzel dekorasyonlarını detaylı olarak ve hayranlıkla izleyememek.

Şah Cihan kendisi için yaptırmak istediği Tac Mahal’in aynısının siyahının oğlu tarafından yaptırılmayan ve yarım kalan kalıntıları görüyoruz. Hikayeyi Agra Kalesini yazarken açıkladık.

Biz ertesi gün Tac Mahal’i göreceğimiz için buraya gelmeyi çok da gerekli görmedik. Tac Mahal yazımızı okumak için tık tık.

The Marble Worlds Exhibitors (Mermer Taş Atölyesi)

Agra’da son durağımız mermerlerin işlendiği taş atölyesi. Agra’da gerek Agra Kalesi gerekse Tac Mahal’de gördüğümüz taş süslemeler taşın üzerine boyama şeklinde eğil taşların mermere yerleştirilmesi şeklinde. The Marble Worlds Exhibitors firmasının fabrika ve satış noktasına geldik.

Önce bu işi yapanların nasıl yaptıkları hakkında kısa bir bilgi aldık ve izledik.

Mermerler nasıl o kadar küçültülüp birbirine ekleniyor akıl dışı bir işlem. İşte elimizde görülen şu küçücük parça tam 8 parçadan yapılmış.

Tam bir sabır işi. Sonra sergi ve satış bölümüne geçiyoruz. Buradaki eserlere bakınca bu işin tam bir sabır işi olduğunu şaşkınlıkla izliyoruz.

Tabi ki bu kadar el emeği göz nuruna karşılık bizde kesemize uygun bir parça alıyoruz.

Agra’ya nasıl gidilir?

Biz Agra’ya Varanasi’den geldik. Varanasi’den Agra’ya gelmek için;

Uçakla: Varanasi’den Agra’ya Indigo Havayolları ya da Air India ile yaklaşık 16-17 saatte gelebilirsiniz. Hemen ne kadar çok saat demeyin. Bu uçaklar 1 ya da 2 aktarma yapıyor. Uçaklar 1 aktarmalı ise Bangalore’de; 2 aktarmalı ise önce Kalküta sonra Bangalore’de aktarma yapıyor. Havada kalış saati 2-2.5 saat iken aktarma sırasında beklemek çok uzun vakit alıyor.

Otobüsle: Flexibus şirketi ile saat 19.00 da Varanasi’den binip 11 saat yolculuk sonrası sabah Agra’ya gelebilirsiniz.

Trenle: Bizim yaptığımız gibi 12 saat yataklı trenle yolculuk yapabilirsiniz. Diğer seçenekleri yani uçak ve otobüsü denemedik ama treni kesinlikle tavsiye etmeyiz. Varanasi tren istasyonuna geldik. Haydi tren yolculuğumuz başlasın.

Trenimiz saat 18.00’de hareket etti. Daha önce Delhi’den Varanasi’ye de trenle geldiğimiz için az çok tecrübeliydik. Hemen yataklarımızı bulduk. Grup olarak iki ayrı vagonda ve birbirimize uzak olarak seyahat ediyoruz. Nedense tur şirketimiz hepimizi toplu olarak bir yerde seyahat ettiremedi.

Henüz daha hava kararmadığı ve uyku saati gelmediği için trende içecek servisi var. Ama ne servis. Elinde bardakları ile neskafe satıcısı geliyor. Almak isteyenlere (tabi ki bizler değiliz) bardakların içini eliyle siliyor neskafeleri doldurup parasını alıyor ve diğer vagona devam ediyor.

Aradan birkaç saat geçiyor bu seferde yemek servisi yapan kişi görünüyor. Almak isteyenlere servis yapıyor.

Peki biz bu arada ne yapıyoruz. Önce valizlerimizi yatakların en altına yerleştirdik. Tren yolculuğu yapacaksanız sakın büyük valiz almayın. Yoksa yatakların altına sığdırmakta zorlanırsınız. Valizleriniz mutlaka kilitli olsun hatta valizlerinizi mümkünse yatağınızın bir köşesine bağlayın. Yoksa sabah uyandığınızda valizlerinizi bulamayabilirsiniz. Sonra yataklarımıza evden getirdiğimiz nevresimlerimizi sermeye çalışıyoruz karşıdaki Hintli kadınların meraklı bakışları altında. Çünkü onlar trende verilen battaniyelere güzelce sarıldılar. Hemen söyleyelim trenden yatakların konumu nasıl?. Karşı tarafta karşılıklı altlı üstlü 4 yatak var. Hemen tepelerinde hiç durmadan çalışan buz gibi bir klima. Arada küçük bir geçiş alanı sağlayan koridor ve altlı üstlü iki yatak.

Biz Nesli ile birlikte ikili tarafta kalıyoruz. Yataklarımızı hazırladık, ben yukarı tarafa çıkıyorum. Perdemi çekince kendimle pardon bir de yayılan korkunç koku ile baş başa kalıyorum. Duraklarda inenler binenler tam bir kaos ortamı.

Bu kadar yerleştikten sonra birisi gelip bana burası benim yatağım demez mi? Neyse biletini kontrol edince hemen yandaki yatak ona aitmiş. Aslında festival zamanında Hindistan ayrı bir kalabalık oluyor. Yer bulmak gerçekten çok zor.

Yapacak tek şey uyumaya çalışmak. Trene bindiğimiz anda ortamda duyduğumuz kokuyu inanın sanki hala duyuyoruz. Sabah olunca şöyle yataktan inip sabah temizlik işlemleri için harekete geçtik. Elinizi-yüzünüzü yıkarken hatta duş alırken bile ağzınıza su kaçırmamaya dikkat edin. Dişlerinizi musluktan akan su ile fırçalamayın. Bu sadece tren için değil Hindistan’da en iyi otelde konaklasanız bile geçerli. Her taraftan çöpler fışkırıyor. Ama sabah oldu ve inmeye yaklaştığımız için gülmeye çalışıyorum.

Agra’ya indiğimizde bu korkunç tren yolculuğundan sonra hala gülebiliyorduk.