Puglia bölgesini gördük gezdik. Sıra geldi ünlü Amalfi kıyılarını görmeye. Amalfi Sahili aslında İtalya’nın Campania bölgesinde yer alan köylere genel olarak verilen isimdir. Amalfi sahilleri Sorento ile Salerno arasında kalan bir kıyı şeridi ama Avrupa’nın en gözde sahillerinden biri. Her yıl yerli ve yabancı binlerce turist çeken bu bölge, özellikle yaz aylarında dünyanın her yerinden gelen turistlere, gezginlere ev sahipliği yapıyor. Amalfi sahili 1997’de UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Amalfi Kıyıları boyunca en ünlü kasabalar Sorrento’dan başlayarak sırayla; Sorrento, Positano, Praiano, Amalfi, Ravello ve Salerno olarak dizilmişler. Körfezin en doğu ucu Salerno’dan, en batı ucu Sorrento‘ya kadar 69 km uzunluğundaki sahil şeridinde görülecek muhteşem manzaralar var ama bizim sadece 1 günümüz var. Tur ile gelince zaman tam bir sıkıntı oluyor. Turumuza Sorrento’dan feribota binip, Positano’ya uğrayıp, Amalfi’ye gidip tekrar Sorrento’ya geleceğiz. Haydi o zaman gezimiz başlasın.

Sabah kahvaltı sonrası erkenden sahile geldik. Çok güzel bir hava var. Pırıl pırıl parlayan güneş, masmavi bir deniz sanki gökyüzü ile birleşmiş.

Rehberimiz biletlerimizi dağıtıyor.

Bizi feribota almalarını bekliyoruz. İlk durağımız Positano.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Positano
Size yukarıda saydığımız Amalfi sahil şeridinde bulunan şehirlerden en göz alıcı hangisi dediğimizde eğer Amalfi (hani adını sahile verdiği için) dediyseniz maalesef yanıldınız. Amalfi kıyısı fotoğraflarını merak edip baktıysanız çoğu fotoğraflar Positano’ya aittir.
Positano karşıdan tam kartpostallık bir şehir. Denize dik iken yamaçta kurulmuş olan şehir sabah güneşin parlak ışıkları ile parlayan bir yağlı boya tablo gibi karşımızda.

Sanki her biri özenle boyanmış renkli evler gerçekten göz alıcı.

Tekneden indiğimiz andan itibaren şehrin kalabalıklığı hemen göze çarpıyor. Biz Nisan ayı ortalarında burada olduğumuzda bu kalabalık varsa sezonda yani Temmuz ve Ağustos’ta buranın kalabalıklığını düşünmek korkunç.

Hele bizim gibi 1 güne üç şehir sığdıracaksanız yazın hiç gelmeyin deriz. Ama yamaçta bir otelde konaklayıp havuz başında denizi seyredip soğuk bir şeyler yudumluyor olacaksanız istediğiniz zaman gelin.

Positano’nun daracık labirent gibi sokaklarında karşılıklı dizilmiş birbirlerinden şık mağazalarda çoğunluğu limonlardan oluşan çok değişik ürünler, limoncello şişeleri ile süslü vitrinler görmek mümkün. Her ne kadar Amalfi sahillerinin hepsinde bu ürünleri görseniz de kabul olan Positano’nun limonun ana vatanı olmasıdır. Ama limonlarda öyle bildiğiniz gibi değil. Hepsi ayva büyüklüğünde.
Positano’dan ayrılmadan Santa Maria Assunta Kilisesi’ni görmeye gidiyoruz. Chiesa di Santa Maria Assunta 13. yy’da inşa edilmiş Bizans tarzı mozaiklerle süslenmiştir. Madonna ikonu ile ünlüdür. Bu Madonna ikonu ile ilgili bir efsane var. Yazılarımızı takip edenler bilirler. Efsaneleri anlatmayı çok severiz.

Efsaneye göre, Doğu’dan gelen bir yelkenli gemi, Positano açıklarında arızalanır. Denizciler, yükün bir kısmını denize atarak gemiyi yeniden çalıştırmaya çalışırlar, ancak tüm çabalar sonuçsuzdur. Ve öyle bir şey olur ki, “Posa, posa” diye bir ses duyulur. Mürettebat, bunun yanlarında taşıdıkları Meryem Ana ikonuna atıfta bulunduğunu fark eder ve pruvayı karaya doğru çevirir. Gemi tekrar hareket etmeye başlar. Sahile geldiklerinde resmi yerli halka verirler. Halk resmi meydanın yakınındaki bir kiliseye götürür ancak ertesi sabah, resim plaja yakın bir yerde bir süpürge çalısının içinde bulunur. Bu nedenle keşfin yapıldığı yere bir kilise inşa edilmesine karar verilir.
Aslında gerçek olan ise ikonanın Positano’ya 12.yy da Güney İtalya’nın ticaret yollarını sık sık ziyaret eden ve burada bir manastırı olan Benedikt rahipleri tarafından getirilmiş olmasıdır. Aslında kilisenin kökeni, ilk manastır yerleşiminin 79 yılında Vezüv Yanardağının patlaması sırasında yıkılan bir Roma Villasının kalıntıları üzerinde yükseldiğine dayanmaktadır.
Vaktiniz varsa Positano’da Tanrıların Yolu olarak adlandırılan 7 km lik yolu görebilirsiniz. Tanrıların Yolu (Sentiero degli Dei) kırsal kesimde bir patikadır.
“Sentiero degli Dei” yürüyüş parkuru, küçük bir tepe kasabası olan Agerola’yı, İtalya’nın Amalfi Sahili’ndeki Monte Peruso yamaçlarına kurulmuş Positano’ya bağlı bir köy olan Nocelle’ye bağlıyor.
Positano’da konakladığınız zaman Amalfi sahillerinde gidebileceğiniz tur rotaları mevcut.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Amalfi
Positano’dan ayrılıp Amalfi’ye gitmek üzere tekneye biniyoruz. Eğer gezmek için bizim gibi 1 gününüz varsa ulaşım için en iyi araç feribot. Bu kıyı şeridinde en hızlı seyahat etmenin yolu feribot.

Amalfi bu sahil şeridine adını veren ünlü şehir. John Steinbeck 1953 yılında, “Oraya gittiğinizde gerçek olmayan, ancak gittikten sonra gerçek olan bir rüya yeridir.” demiş. Bu sözüyle özellikle Positano’dan bahsetmiş ama ünlü yazarın sözünü tüm Amalfi Sahili’ne uyarlamak gerek. Amalfi sahilleri gerçekten rüya gibi.

Yine dik yamaçlara inşa edilmiş villalar, bozulmamış doğal yapı, tarihi sokaklar, limon figürü ile yapılmış çeşit çeşit ürünleri bulabileceğiniz dükkanlar bizi Positano’dan sonra hiç şaşırtmadı.
Amalfi adı nereden geliyor? Efsaneye göre, Amalfi’nin adının Herkül’ün aşık olduğu bir su perisinden geldiği söyleniyor. Amalfi genç yaşta ölüp aşkları kısa sürünce Herkül onu dünyanın en güzel yerine gömeceğine dair söz vermiş ve onun şerefine Amalfi’yi inşa etmiş. Tarihçilere göre ise Amalfi M.S. 447 yılında kurulmuş ve nedense Amalfi kıyılarına ismini vermiş olan bir şehir. Positano gibi iki tepe yamacına, taşların üzerine kurulmuş, güzel bir sahil, uçsuz bucaksız denizi ile bir sayfiye kasabası gibi. Biz öyle hissettik.

Amalfi’nin çarşısını keşfederken koca koca limonların olduğu, limoncello şişelerinin dizildiği, limonlu parfümlerden kıyafetlere, magnetlerden değişik seramik ürünlere kadar (burada limonsuz hayat yok desek yanlış olmaz) her şeyi bulabileceğiniz dükkanların önlerinden geçip Sant’Andrea Katedrali yani Amalfi’nin Duomosu’nun bulunduğu meydana geldik
Sant’Andrea Katedrali bir Roma Katolik katedralidir.

Burada kalıntıları saklanan Havari Aziz Andreas’a adanmıştır. Eskiden Amalfi Piskoposluğu’nun başpiskoposluk merkezi olan katedral, 1986’dan beri Amalfi-Cava de’Tirreni Piskoposluğu’nun merkezidir.
Altmış iki basamak, geniş ve dik, kapılara çıkar. Çan Kulesinin yapımına 1180’de başlanmış ve 100 yıldan fazla bir sürede tamamlanmış. Kule etrafında dört küçük kuleden oluşan bir küme ile taçlandırılmış. Çan kulesi türünün en süslü örneği olup savaş zamanlarında savunma amaçlı kullanılmış.

Katedralin bronz kapıları, İtalya’da Roma sonrası imalatın en erken kapılarıdır.
Katedralin anıtsal kompleksi, Cennet Manastırı, bir müzeye ev sahipliği yapan Haç Bazilikası, Kripta ve Saint Andrea Katedrali’nden oluşur. Ön cephe 19. yüzyılın sonlarında çizgili mermer ve taştan yeniden inşa edildi.

Katedrale dua etmek için giriş saatleri sabah 07.30-10.00/öğleden sonra 17.00-19.30.
Meydanı dolaşmaya devam ederken buraya kadar gelip de ayva büyüklüğündeki meşhur Amalfi limonlarının içerisinde sunulan sorbeden yemeden olmaz dedik ve gelateriaların birinde oturduk. Eğer karnınız acıktıysa yine buraya özgü çubuğa dizilmiş külahta sunulan deniz ürünlerini deneyebilirsiniz.
Amalfi sokaklarını gezmeye devam ediyoruz. Bu arada ayağınıza uygun bir sandalet alabilirsiniz.
Amalfi’den ayrılmadan iki çeşme görüyoruz.
Fontana di S. Andrea Amalfi’nin tarihi merkezinde bulunan sembolik bir çeşme 1760 yılında inşa edilmiş 2018 yılında yenilenmiştir.

Çeşmedeki karmaşık heykeller arasında Aziz Andrew ve periler ve melekler yer alır. Şehrin koruyucu azizi, şaheserde dört melek, balık Pellicano ve bir güvercinle birlikte tasvir edilmiştir.
Fontana Cap e Ciuccio Piazza Duomo’nun iç kısmındaki ana cadde boyunca yürürken 18. yüzyılda inşa edilen bu eşsiz çeşmeye rastladık.


Adını yerel folklordaki yaramaz eşek Cap e Ciucci’den alan çeşmenin ilginç bir hikayesine gelince; eskiden eşekler burada bulunan su kaynağından su içerlermiş zamanla buraya güzel bir çeşme yapmışlar.
Çeşme de hem suyun içinde hem de çeşmenin gövdesinde çok değişik küçük hayvan ve insan heykelleri var suyu içiliyor. Ama biz buradan su içmeye cesaret edemedik.

Porta della Marina Amalfi ‘den feribota binmek için sahile doğru ilerliyoruz ve giriş kapılarından birisi olan Porta della Marina’ya geliyoruz.

Sol tarafta, Renato Rossi’nin 1937 yılında yaptığı seramik panelde, Amalfi’nin 10.-12. yüzyıllar arasında Doğu ile Batı arasındaki uluslararası trafiğe egemen olan ekonomik ve askeri bir güç haline gelmesini sağlayan denizaşırı koloniler ve deniz ticareti tasvir ediliyor. Panelin sağ üst köşesinde, Gabriele D’Annunzio’nun ‘Canzone del Sacramento adlı eserinden dizeler, altta ise şair Tortelli’nin 849’da Amalfi, Napoli, Sorrento ve Gaeta filolarının kazandığı Ostia Muharebesi’ne atıfta bulunan Latince dizeleri yer alıyor.

Arsenale di Amalfi Müzesi (Denizcilik Müzesi) Arsenal, Amalfi Deniz Cumhuriyeti’nin savaş gemilerinin inşa edildiği ve onarıldığı eski tersanesiymiş.

Küçük olmasına rağmen burası, yerel denizcilik tarihine ilişkin bazı bilgileri paylaşan ilgi çekici bir müze. Yapının ismi ilk kez 1059 tarihli bir belgede Arapça “ àrsena” veya “arsìna” kelimesiyle geçmektedir. 13. yy’dan itibaren Latince’yegeçmiş olan ” tarsienàtus” terimi, Rönesans döneminde “tarsinàle” olarak değiştirilmiştir. Giriş ücretli.
Amalfi sokaklarını keşfe devam.
Amalfi feribot terminalinden Sorrento’ya doğru yola çıkıyoruz.

Sorrento’ya doğru ilerlerken yolumuz üstünde ünlü Capri adasını görüyoruz.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Sorrento
Sorrento’ya geldiğimizde akşamüstü olmuştu. Positano, Amalfi derken neredeyse günü bitirmiştik. Yine dik yamaçlar üzerine kurulmuş şehirde sahilden şehre gitmek için merdiven ya da asansörü kullanabilirsiniz.

Merdivenler çok yorucu olmasa da biz asansör ile çıkmayı tercih ettik.
Piazza Tasso’dayız. Buraya şehrin merkezi denilebilir. Meydan adını şair Torquato Tasso’dan almış. Meydanda Sorrento’lu Aziz Antoninus’un bir heykeli bulunmaktadır.

Bu azizin bir heykeli de parkta bulunmakta.
Meydanı dolaşıp alışveriş caddesi Via San Cesareo’ya gidiyoruz.

Caddenin iki tarafında yine buraya has ayva büyüklüğündeki limonlar, limon figürlü kıyafetler, magnetler, seramikler ve tabi ki olmazsa olmaz limoncello satan dükkanlar.
İşte bunlardan buraya gelince mutlaka uğranılması gereken dükkana yani Limonora’ya giriyoruz.

Daha dükkandan içeri girer girmez enfes bir koku sizi karşılıyor. Çalışanlar çok güler yüzlü. Günün yorgunluğunun üzerine böyle güler yüzlü insanlar tarafından karşılanmak çok hoş. Limoncello sevenler burası tam da size göre. Çikolatalar, kurabiyeler ve de soslar, her biri ayrı ayrı lezzetliydi. Limonlu pasta harikaydı. Fiyatları diğer şehirler göre biraz daha hesaplı.

Diğer iki şehre göre daha küçük olmasına rağmen panoramik deniz manzaraları güzel.
Amalfi sahilleri gezimizi bitirdiğimizde aklımızda neler kaldı derseniz?

Dik yamaçlar üzerine kurulmuş tablo gibi rengarenk evler, limoncello, ayva büyüklüğünde limonlar ve bu limonların içerisinde yediğimiz sorbe. Amalfi sahillerini görmeye yazın gelmeyin çok kalabalık. Araba ile gelmeyin. Yollar çok kalabalık, her yerde scooter, karmakarışık bir trafik, virajlı ve dar yollar, park yeri zor buluyorsunuz, hatta bulamıyorsunuz. Park yeri bulsanız saatlik ücreti çok fazla. Siz bizim gibi yapın, feribot ile gelin, şehirleri yürüme gezin zaten çok fazla büyük değiller. Ya da başka bir seçenek; eğer toplu taşıma kullanacaksınız Napoli Havalimanı’ndan günde pek çok kez Amalfi Kıyıları’nın iki ucundan biri olan Sorrento’ya otobüsler var.
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Yorum Bulunamadı