Cienfuegos’tan Trinidad’a gidiyoruz. Cienfuegos’u merak edenler buraya. Trinidad Küba’da kurulan üçüncü şehirdir. Adanın ilk İspanyol yöneticisi Diego Velazquez tarafından 1514’te Villa de la Santisima Trinidad ismiyle kurulmuştur. Siboney aborjinleri İspanyollar 16. yy’ın önemli bir bölümünde aynı bölgede yaşamlarına devam ederler. Bölgede şeker üretimi 17. yy’da başlar. Casilda Limanı’nın 1778’de açılması durum önemli oranda değişir ve Trinidad ekonomik anlamda Küba’nın en önemli şehirlerinden birisi olmuş. Iznaga, Borrell ve Brunet ailelerinin bölgeye gelişi bu süreci oldukça hızlandırmış. Trinidad 1988 yılında UNESCO dünya mirası listesinde yer almış.

Trinidad’da 2 gece konaklayacağız ve casa particular adı verilen evlerde kalacağız. Eğer Küba’ya tatil için gelmiyorsanız Küba’lıların evlerinde konaklamayı denemelisiniz.

Casa particular yani bizim bildiğimiz şekliyle pansiyon evler. Her sokakta bulunan evlerin sahipleri odalarını ziyaretçilere kiralıyorlar. Biz turla geldik. Trinidad’a geldiğimizde rehberimiz grubu kalacakları casalara yani pansiyonlara dağıtıyor.
Biz iki aile olarak ev sahibimiz Lisandro’nun evinde kalacağız. Sizler gelmeden rezervasyonlarınızı yaparak gelin yoksa biraz zor durumda kalabilirsiniz.


Kalacağımız casanın odasına gidiyoruz. Bavullarımızı bırakıp Trinidad’ı gezmeye çıkacağız.
Odamız gayet temiz döşenmiş, 1 tane 2 kişilik, 1 tane tek kişilik yatak, buzdolabı, klima ve banyo, tuvaleti bulunmakta. Odanın penceresi dışarıya açılıyor ama bir şey görmüyorsunuz çünkü pencere evin bahçe duvarına bakıyor. Yani tabir doğruysa eli-yüzü düzgün bir odada kalacağız. Tabi burada belirtelim ki her casanın odaları ya da aynı casanın tüm odaları aynı standartta olmayabilir.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Odaya valizleri bırakıp şehri turlamaya başlıyoruz. Şehrin yerli halkının yaşadığı küçük, renkli evleri barındıran Arnavut kaldırımı sokaklarda dolaşırken her yer sanatsal eser gibi. Sokaklarda dolaşırken gördüğümüz devletin izin verdiği pastel renkte boyanan tek katlı sıralı evlerin büyük pencereleri normalde zemin seviyesinden hafifçe yükseltili.


Kaldırıma kadar uzanan pencerelerde cam yok ancak barrotes denilen ahşap panjurlar var. Bu şekilde, evlerin sürekli havadar ve serin olmaları sağlanıyormuş. 19. yy’dan itibaren tahta parmaklıklar tahta panjur ve demir parmaklıklarla değiştirilmeye başlanmış. İlk görüşte sıradan bir yer gibi görünen şehirde dolaşmaya başlayınca her şey değişti. Parke taşı döşeli dar sokaklar, kiliseler, değişik renklere boyanmış evler, bu evlerin içlerindeki antika eşyalar, hatta bu evlerde yaşayan yaşlı insanlar, her şey çok ilgi çekici. Trinidad’da Küba’da ki gibi sürekli yanımıza yanaşan ve bir şeyler isteyen insanlar görmedik. Daha sakin bir yer.




Plaza Mayor
Kentin tarihi merkezidir ve 1988’de UNESCO Dünya Mirası Alanı ilan edilmiştir. Meydanı çevreleyen binalar, yakındaki Valle de los Ingenios’tan şeker ticareti ve köle ticaretinin bölgeye büyük zenginlikler getirdiği 18. ve 19. yy’dan kalmadır. Meydanı çevreleyen binaların çoğu şehrin zengin toprak sahiplerine aittir. Bugün, meydanı çevreleyen eski evlerin çoğu müzelere ev sahipliği yapıyor.


Plaza Mayor’u yollar dört parçaya bölüyor ve ortaya dört küçük bahçe çıkmış ve bu bahçeler beyaz dövme demir çitlerle çevrilmiş. Dövme demir lamba direkleri, meydanı süslüyor. Trinidad’da bütün yolların buraya çıktığı söylenir. Meydanın çevresinde birçok özel bina bulunmaktadır.


Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Iglesia Parroquial de la Santísima Trinidad (Kutsal Üçlü Kilisesi)
Kutsal Üçlü Kilisesi (Iglesia Parroquial de la Santísima Trinidad) yapımına 19. yy’ın sonlarında başlanmış ve 1892’de tamamlanmış. Kilise 19. yy’da Trinidad’daki birçok binaya zarar veren kasırga tarafından yıkılan kilisenin yerine inşa edilmiştir.

Casa de la Musica (Müzik Evi)
Kilisenin yanında bir tepenin üzerinde bulunan Trinidad Müzik Evi, masalar, sandalyeler, lambalar ile ziyaretçileri karşılayan bir barla dolu geniş ve yüksek merdivenleriyle ayırt edilir. Trinidad’da akşam müzik dinlemek isterseniz kaldığınız evden çıkın müzik sesini takip edin. Tarif bu kadar basit. Müziğin sesini izle ve kilisenin yanındaki merdivenlere ulaş. Kilisenin yanındaki merdivenlere bir sahne kuruluyor ve her akşam müzik ve dans oluyormuş. Havana’dan yola çık, uzun süren otobüs yolculuğu sonrasında Cienfuegos’u gez, gel Trinidad’a valizleri bırak Trinidad’da dolaş, epeyce yorulmuştuk. Biz dinlenmeyi tercih ettik.

Palacio Brunet (Museo Romantico)
Brunet Sarayı (Palacio Brunet), 1812 yılında varlıklı Borrell ailesinin reisi Mariano Borrell tarafından yaptırılmış. Adını, Borrell’in kızının kocası olan ve Borrell’in ölümünden sonra evi miras alan Kont Nicholas de la Cruz y Brunet’ten almış. Şu anda çoğunlukla Borrell ailesine ait nesnelerin sergilendiği Romantik Müze’ye (Museo Romantico) ev sahipliği yapmaktadır.

Trinidad’da vakti olanlar, buraya özel vakit ayıranlar için gezilebilecek yerler; Arkeoloji Müzesi/Museo de Arqueología Guamuhaya; Kolonyal Mimari Müzesi/Museo de Arquitectura Colonial (Casa de los Sánchez Iznaga); Teslis Kilisesi/Iglesia Parroquial de la Santísima Trinidad; Iglesia y Convento de San Francisco; Sanat Galerisi/Galeria de Arte (Palacio Ortiz); Museo Historico Municipal (Palacio Cantero)
Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.
Karayip’lerde deniz keyfi
Trinidad’da 2 gece konakladık. Bugün ikinci günümüz. Buraya kadar geldik Karayip’lerde denize girmeden, deniz sefası yapmadan gidilmez dedik.

Önce ev sahibimizin bize hazırladığı kahvaltıyı yedik. Kahvaltı derken yumurta, ekmek, domates, salatalık ve biraz da meyve. Termosta kahve ve çay. Neyse ki önceden bu durumu bildiğimiz yanımızda peynir ve zeytin getirmiştik.
Kahvaltı sonrası Küba’nın en ünlü plajlarından olan Ancon Plajına doğru yola çıktık. Trinidad’dan 15 dakikalık bir yolculuk ile Playa Ancon’a yani Ancon Plajına ulaştık. Bu isim nereden geliyor. Bir atın arka ayağına benzeyen bir yarımada olduğundan ismine “ancon” yani arka ayak demişler.


Ancon Yarımadası boyunca üç otel vardır: Hotel Costa Sur (Güney Sahili Oteli), Hotel Ancon ve Brisas Trinidad del Mar.


Biz sadece sahilden yararlanacağız. İlk gözlemlerimiz plaj güzel ve kum çok temiz. Güzel vakit geçirmek için grubumuz şezlonglara dağılıyor.

Akşam üstüne kadar vaktimiz var. Sahilde iki plaj bar bulunmakta. Hem yemek yeme hem de bir şeyler içebilme şansınız var. Fiyatlar sandığımız gibi pahalı değil. Sahilde şezlong ve şemsiyeden yararlanmak için bir şeyler yeme ve içmeniz yeterli. Yanınızda atıştırmalık yiyecek ve su alırsanız ufak bir şeyler alarak gün boyu fazla bir şeye ihtiyaç duymadan birkaç saat geçirmek mümkün.
Yeme-içmeyi sonraya bırakıyor ve kendimizi Karayip denizinin temiz sularına atıyoruz.



Gerçekten dinlendirici ve dinlenmek için görülmeye değer.
Ancaaak. Eğer biz cümleye böyle ancak diye başladık mı bir şeyler ters gidiyor demektir. Bu kadar güzel bir yerde soyunma kabini ve duş yok. Hadi bu neyse mayolarımızı zaten giyerek geldik, duşu Trinidad’a dönünc evdee alırız, ıslak mayoları otobüse binene kadar kuruturuz. Peki gün boyunca tuvalet ihtiyacı nasıl giderilecek. Sahilde wc filan aramayın.


Neyse bu sorunu da yakında ki otelin tuvaletinden yararlanarak giderdik ve hiç bir şeyin keyfimizi kaçırmasına izin vermedik. Burası bugün mü yoksa şansımıza bilmem oldukça sakin. Bembeyaz kumsala sahip bir plaj, deniz ılık ve su yumuşacık. Burada yüzmenin dışında yapabileceğiniz pek çok aktivite var. Yarımadanın en kapsamlı oteli olan Hotel Ancon da çeşitli dalış, balık avı ve bisiklet turları düzenleniyor. Ancak önceden rezervasyon yapmanız gerek. Yarımadanın çevresindeki resiflere tüplü dalış ve şnorkel dalışı yapmak mümkün.

Akşamüstü dönme vakti geldi. Gün batmaya başlarken sinekler ortaya çıkıyor. Öyle fena ısırıyorlar ki sormayın. Yanınızda sinek kovucularınız mutlaka olsun.




La Canchanchara
Gün biterken çok güzel bir mekana gidiyoruz. La Canchanchara (Kançançara diye okunuyor). Mekana ismini veren kokteyli içmek için geldik.


Mekan çok büyük değil ama bahçede müzik, insanlar harika. Bu bar, bölgenin sıcağına karşı çok yumuşak ve ferahlatıcı olan Canchanchara içeceğiyle yaratıldı.

Canchanchara, Küba’da geliştirilen ilk kokteyl olarak kabul edilir. İçeceğin kökeni hakkında güvenilir kaynaklar bulunmamaktadır. Yaygın görüş, içeceğin kökeninin 19. yy’da Küba’nın şeker kamışı tarlalarında çalışan ve bugün hala kullanılan malzemelere erişebilen işçilere dayandığıdır.

Bu ünlü içecek limon ve ballı rom kokteylinden oluşuyor. Kıvamı biraz yoğun. Kilden yapılmış küçük bir fincan ile sunuluyor ve karıştırmak için bir çubukla servis ediliyor. İçmeden önce karıştırmanız gerekiyor. Eğer bal erimeden önce denerseniz… iğrenç! Karıştırmaya devam edin… Çocuklar için alkolsüz versiyonları da var. La Canchanchara’da içkinizi yudumlarken müzik dinlemek çok rahatlatıcı.
Canlı olarak dinlediğimiz müzik ve grubun performansı ise gerçekten çok iyi. Grup dinleyicilerini müziklerine dahil ederek ortamın daha da keyifli olmasını sağladı.


Trinidad’da her şey güzel ama elektrik kesintileri çok fena. Elektriklerin ne zaman gidip ne zaman geleceği hiç belli değil. Öyle gittimi kısa sürede gelmiyor. Kesintiler bayağı uzun oluyor. Trinidad’da yaşayanlar alışmış. Evlerinde elektrikli cihazlar için hemen jeneratör devreye giriyor ama o kadar.








Evlerde kaldığımız odalara elektrik gelmiyor. Bu nedenle daha geldiğimiz ilk gün ev sahibimiz Lisandro buzdolabını takmamamızı, klima çalıştırmamamızı söyleyerek uyardı. Eeee diyeceksiniz ki bu cihazları odada olmasının anlamı ne. Kesilen elektrikler yüzünden sokaklar kapkaranlık. Dışarı çıksanız ne yapacaksınız, içerde olsanız wi-fi yok ki oyalanabilelim. En iyisi dinlenmek ve uyumak.




Trinidad gezimizi dar sokaklardaki hediyelik eşya pazarlarında dolaşarak tamamlıyoruz.




Gezerken kapısı veya penceresi açık evlerden çaktırmadan, bazen de çaktırarak içeriye baktık. Çok keyifli Trinidad gezimizin ardından ertesi sabah belki de bu gezinin en merakla beklediğimiz şehrine gideceğiz. Küba Devriminin komutanlarından devrimci Che Guevera’nın şehri olarak bilinen Santa Clara’da Che Guevera’nın anıtını görüp mozolesini ziyaret edeceğiz. Görüşmek üzere.

Videolar You Tube Kanalımızda. Kanalımıza (ücretsiz) abone olmayı unutmayın. Bizi Instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.